27 Ağustos 2010 Cuma

Toplumsal Dayanışma Merkezi

(http://acalya.blogspot.com/) Açalya'nın blogunda okuyupta katılmak istediğim çok güzel bir kampanyamı denir...ne denir...bir tür yardımlaşma hareketi...
Benimde çok hoşuma gitti ve aynen Açalyadan kopyalayıp duyurmak istiyorum;
'' .....***Ankara, Çankaya Belediyesi'nin Toplumsal Dayanışma Merkezi diye bir birimi varmış. Linki tıkladığınızda yaptıkları, ettikleri orada, okursunuz.

***Nalan ablaya gönderdikleri bir emailde, artık kullanılmayan ikinci el kıyafet, çocuk/bebek kıyafetleri, oyuncaklar, bebek arabası, ev eşyası vs. her türlü kullanmadığınız ama iyi durumda olan şeylerinizi temizliyor, kıyafetse güzelce yıkayıp, katlayıp kutulara koyuyorsunuz ve Toplumsal Dayanışma Merkezi'ni arıyorsunuz. Onlar geliyorlar ve sizden bunları alıp ihtiyacı olanlara ulaştırıyorlar.
***Toplumsa Dayanışma Merkezi'nin duyurusu şöyle;
"KULLANMADIĞIMIZ ESKİ EŞYA VE KIYAFETLERİMİZ
Dayanışma Daima Yol Gösterir.
***Evlerde çatı araları kalmadı, kullanmadığımız eşyalar ve fazla kıyafetlerimiz gardıroplara ve depolara sığmıyor.
***Size fazla gelen eşyalara bir başkasının mutlaka ihtiyacı var. Yardımlarınızın ihtiyaç sahiplerine elden ele ulaşmasını istiyorsanız. Çankaya Belediyesi Toplumsal Dayanışma Merkezi ile iletişime geçebilirsiniz.
***Çankaya Belediyesi Toplumsal Dayanışma Merkezi'ne 2.el kıyafetler, yıkanmış, ütülenmiş ve paketlenmiş şekilde teslim edilirse mutlu oluruz.
***Çocuk/bebek kıyafetleri ve oyuncakları, bebek arabası v.b lerinin ayrı paketlenmesini öneririz. Eşya ve ikinci el kıyafetlerinizi 1 hafta içerisinde evinizden aracımızla gelip alıyoruz..
***(Ankara dışı kıyafet yardımlarını kargoya verebilirsiniz. )
İletişim için:
Alo TODAM: 431 00 79 / 1235

Adres: Mithatpaşa Caddesi No:52 Kızılay-Ankara

Bu mesajı elden ele ulaştırırsanız çoğalırız...

NOT:Çankaya Belediyesi Toplumsal Dayanışma Merkezleri Çankaya'da 20 mahallede yaptığı çalışmalarla Sağlıklı Kentler Birliği tarafından 2010 yılı sosyal sorumluluk alanında en iyi uygulama ödülünü layık görülmüştür.

Tezcan Karakuş Candan, Mimar

Çankaya Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdür Yardımcısı, Toplumsal  Dayanışma  Merkezleri Sorumlusu" .....''
Okuyan herkesin katılmasını rica ediyorum, çöpe atmak veya yıllarca belki birgün kullanılır düşüncesiyle saklamak yerine, bir başka ihtiyaçlının kullanması için lütfen bu harekete bizlerde destek olalım...

16 Ağustos 2010 Pazartesi

HAFTA SONU...

Bütün bir hafta sonunu nerdeyse sokakta geçirdik, sanırım sadece yatma vakti girdik eve, süperdi. Cuma akşamından başladık biz gezmeye, iftardan sonra yürüyüşe çıktık, parka uğramadan olurmu, epeyce oyalandık parkta, yürüyüş yolununun nerdeyse sonuna kadar sende bizle yürüdün koştun :) Akşam yemeğinide yedirdikten sonra Anteres (AVM)'e girdik. Biraz alışveriş ve alt kattaki çocuk eğlence merkezine girdik. İlk başta gözümüze trombolin ve hareketli arabalar çarptı;


Birazda diğer çocukları izledin, sanırım onlardan örnek alıyorsun kendine :) O akşam öyle yoruldunki, daha eve gidemeden dönüş yolunda 'anne kol,kol' dedin, kolunu giyer giymez uykuya daldın, bizde eve gelip seni yatırdıktan sonra babişinle biraz TV. keyfi yaptık.
 Cumartesi günü kahvaltı sonrası  daha önce açılmış olan ama biz henüz tüm mağazalar açılmamışken 2-3 defa gittiğimiz Kentpark a gittik.Heryer faaliyete girmiş, çokta güzel bir AVM olmuş, içi çok ferah, otoparkıysa çok geniş olmuş, buna ençok baban sevindi. Gezip dolaştık, sende koşturdun durdun reyonlar arasında, ablalarla abilerle hep arkadaş oldun...
Aynı akşam anneannen bizi iftara davet etti, ama evde değil, parkta, ağaçların akan suyun yanında. Daha bir hoşumuza gitti böylesi, evler öyle sıcakki, insanın eve giresi gelmiyor. Tamda iftar vakti indik parka, tabi böylesi sanada yarıyor, oynuyor koşturuyorsun ağaçların arasında, çimlerde yuvarlanıyorsun. Dayınla yengende gelince iftarımızı yaptık keyifle. Dedenle oynamaktan çok keyif alıyorsun kuzucum, dede dede diye etrafındasın sürekli. Dayi-Menek 'ten hiç bahsetmiyorum, çıldırdın yine onları görünce.

İftar soframızı yemek yedikten sonra vaktim olduğundan öncesinde çekemedim. Ellerine sağlık anneannenin, herşeyi düşünmüş yapmış sağolsun, Allah sağlık versin, dedenede hepimize...Amiiin...
*
Pazar günü yine aynı planla, farklı olarak bizim ilk kez göreceğimiz 365 AVM'ye gittik. Bir gün önceden dersimizi aldık (sürekli benim kol çantamı istiyordun). Sana evden benim küçük bir kol çantamı ayarladım, benimkini isteyince bunu takarız dedim. Aynen öyle oldu, gezmeye başladığımızdan itibaren çantamı istedin, çıkardım verdim küçük hanımefendiye, çoooooook yakıştı çooooook :)))))))

Baba kız gezmeye gitmişler :)

Yemeğinide zevkle yedin, farklı ortamlar hepimize yarıyor doğrusu. Bütün bir yaz, gıda alışverişi haricinde AVM lere uğramadık pek. Böyle oluncada özlemişiz hepimiz. Gerçi önümüz kış, bıkıcaz kış boyu oralardan ama, havalar çok sıcak, oruçtada bu sıcakta dışarlarda gezilmiyor, evde sıcak ve sıkıcı oluyor, birazda böyle olsun bakalım...

Yemek molamızdan sonra Trene bindik birlikte, çuf çuf çuf dedik, babişinde bizi çekti. Herkese el salladık :)
Bir saniye bile yerinde durmadın Trende. Sürekli oturdun kalktın, indin çıktın, el salladın babaya ve herkese :)
Yine çocuk mağazasında bulunan top havuzunda eğlendin sanırım 1 saat kadar. Çıkmak istemedin ordanda;


Burdaki tüm oyuncaklarla oynadın, beraber Kaşif Dora dergisi aldık, bir kaç kıyafet ve kış için tulum ve bere aldık sana.
Ayrıca jetonlu diğer arabalarada bindin. Çok eğlenip çokta yorulunca akşamda saat 21:30 da uykun geldi. Erken uyuyunca gecede uyanırsın diye korktum ama 41 kere Maşallah uyanmadın süt içmek haricinde.
*
İyi huylarını ne zaman anlatsam yada yazsam bloguna, kesin huy değiştiriyorsun. Anneannen söyleme diye tembihler hepte birtürlü tutamam kendimi. BU ARALAR başlıklı yazımda yazdığım ne varsa nerdeyse tersine döndü, en başta kusmaların yine arttı. 3-5 gün içinde sürekli kusmaya başladığından yüzün küçüldü yine.
*
Ayrıca unutmadan yazayım; Cumartesi Kent Park ta doktorun Öge hanımı, minik oğlu ve eşiyle gördük, daha doğrusu o bizi gördü. Selamlaştık, seni sevdi yine. Maşallah oğlu çok tombiş ve çokta şirin.

10 Ağustos 2010 Salı

Bu Aralar Kuzum...

* Halen pütürlü yemek yiyemiyorsun,
* Halen arada sırada da olsa kusuyorsun, 41 kere Maşallah,
* Halen bebek bezi kullanıyorsun, ama artık bezden rahatsız olmaya başladın, kakanı yapıca 'anne poto' diyorsun. Yani popo...
* Sıcaklardan dolayı az yiyorsun,
***31.07.2010 da, yani 21. ay bitinden hemen sonra doktor kontrolüne gittik. Dr.Öge hanım içeri girer girmez sendeki değişikliği farketti :) küçük hanımın boyu uzamış, kilo almış gibi geldi, bakalım öylemi dedi; ürkmemen için ben tarttım seni; 10.200 kg. çıktı. çok sevindik aşkım. Sonunda 10 kilonun üzerine çıkabildin 41 kere Maşallah. Sıra boy ölçümüne geldiğinde ise kıyameti kopardın yatmamak için, zorlada olsa boy ölçümün 81 cm. imiş öğrendik. 2 cm. uzamışsın. Babişin ilk kez doktordan yüzümüz gülerek çıktık diyor. Kusmalarının nerdeyse bittiğini söyleyince Öge hanımda çok sevindi. 'Büyük gelişme var' dedi. 25. persentildeymişsin. Hep alt sınırda çıkardın, bu çok sevindirici.
***Aklımdayken yazayım, ilk işim doktor seti almak dedim Öge hanıma, çünkü seni muayene ettirmek hayli yorucu. Bu nedenle dün akşam dr. setini hemen aldık. Bayada oynadık, çok sevdin. Aşıya gideceğin günlere yakın dahada sık oynayalımki korkma aletlerden kuzucum. Öge hanım pediasure denilen içeceğe devam dedi, gelişmesi iyi gidiyor, yaşıtlarını yakalayana kadar devam edicekmişiz. Sana feda olsun kuzucum, yeterki iyi ol.
* Gece sütüne devam ediyorsun, hatta gece 400 ml.lik süt içmeye başladın. 41 kere Maşallah kuzuma...


* Aşırı denilecek kadar hareketlisin, yürümüyor koşuyorsun herdaim,
* Bu aralar huysuzlukların başladı, inatlaşmalar, söz dinlememeler...Büyüyorsun sanırım,
* Resimlere bakarak herkesin ismini söylüyorsun, küçük parmaklarınla göstererek,
* Çok edalı, çok nazlısın, çokta cilveli. Bu nedenle çoğunca sana 'CilveN.' diyorum,
* Kıvırtarak dans ediyorsun,
* Bisikletlere merakın çok ama bu sene sana almak istemedik. Kontrol edemezsin diye. Seneye şart oldu almak, 4 tekerleklisinden,
* Geceleri çok daha iyi uyuyorsun 41 kere Maşallah, süt için uyanıyorsun sadece,
* Ayran delisi oldun, 'a ran, a ran' diyorsun görünce,



* Babana hala bazen 'duççi', bazende 'baba' diyorsun,
* Anne, baba, duççi(c.), dede, aneane(anneanne), dayi, menek, tete (teyze), enek (enişte), a ra (azra), ukku ( utku), anne vey (ver), çitti (gitti), düttü (düştü), bebiş (bebek), bici bici  (yıkanmak), emmek (ekmek), mama, fu (su), füt (süt), hayi (hayır), du du (dur), pak (park), anne salla, bin, gıdı gıdı (gıdıklamak), aka (arkadaş) vs. Şimdilik aklıma gelenler bunlar, birçok kelimeyi benzeterek kullanabiliyorsun, 2 kelimelik cümleler kurabiliyorsun,
* Yıkanmayı halen çok seviyorsun,taki saçlarını şampuanladıktan sonraki kafana su dökme faslına gelenedek :)---Dün akşam beraber yıkandık, önce ben saçlarımı yıkadım aşağıya kafamı eğerek, birazdan baktımki sende eğmişsin kafanı muslukta yıkıyorsun. Sanırım örnek olması açısından biraz beraber yıkanmamız lazım,


*  Oyuncaklarınla uzun süreli oynamıyorsun, sanırım yaz mevsimi olması sebebiyle sürekli dışarda parkta bahçede olmamız buna neden oluyor,
* Araba koltuğunda olmayı sevmiyorsun. İlk zamanlar biraz mızırdanıp oturuyordun sessizce, son yolculuklarımızı kalabalık guruplar halinde yapınca bende arka koltukta oturdum, böyle oluncada kucak istedin, ağladın derken milletin kafasını şişirmeyelim diye aldım kucağıma. Uykuya dalınca koltuğuna koydum hep. Yada anneannen dayanamayıp kızdı bana, 'çocuk dururmu öyle sabit orda ' diye, yine almak zorunda kaldım, yada kendisi aldı ben ön koltuğa geçtim. Böylelikle şimdi oturmaz oldun koltuğunda.Ama bir düzene girelim yeniden alıştırmak farz oldu seni :)


* Sokakta yürürken elimizi tutmazdın asla, özgür bili şeklinde koştururdun kaldırımda. Şİmdilerde yaklaşık 1 aydır tutturuyorsun elini. Arabalardan korkuyorsun, kaldırımda dahi olsak araba sesi duyunca kucak istiyorsun, araba gelir deyince hemen elimizi tutuyorsun, bu iyi oldu,

* Parktaki tüm oyuncaklara kendin binip iniyorsun, tek korkum salıncakların sana çarpması olduğundan yanında duruyorum yinede,

* Bu yıl denizi suyu nekadarda çok sevdiğini görmüş olduk, enufak bir korku yok suya karşı 41 kere Maşallah,

* Bu arada 09.08.2010 tarihi itibariyle evde T.V.yi yasakladık babanla karar verip. Sen uyuyana kadar, haber saatleri dışında açılmayacak evde T.V.  Daha önce reklamsız yemiyordun. Yaz ayı münasebetiyle evde olamayınca hep dışarlarda yedin yemeğini, böylelikle bıraktın reklamda yemek yemeyi. Buda işimize geldi, gün içersinde sadece anneannende T.V. izleyebiliyorsun, oda kısıtlı,
* Pipet kullanmasını öğretemedim sana. Kullanıyorsun ama sadece ağzında ezmek için :)

* Asla ve asla yanında şişe soda içemiyoruz şöyle zevkle. Anında şişeye göz dikiyorsun, zavallı babacığın hemen bir dikişte bitirip sana vermek zorunda kalıyor. Sanki içiyormuş gibi, boş şişeyi ağzına sokuyorsun, taklitçi seni :)

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Ramazana 4 kala İSTANBUUUUUL...

Malum Ramazan ayı geliyor, Derya teyzenlerde hadi toplanıp gelin hafta sonu gezip gidersiniz diye ısrar ediyorlardı...
Dayınları ve anneannenleride alıp Cuma iş çıkışı yola koyulduk. Senin yemek saatlerin ve beğendiğimiz yerler olduğunda mola verdik. Hamak keyfide süper gitti. Seni hamaktan indirmek epey zor oldu. 'Anne salla, Anne salla' deyip durdun :)

Annesinin gülüüüüü...poz ver deyince yapılan hareket :)

Gelsin çaylaaarrr...
Derkeeen yolculuk Kadıköyde, senin doğum yerin, bir nevi memleketinde son buldu :) Acayip bir sıcak vardı. Asrın en sıcak günlerini yaşıyordu İstanbul. inanılmaz bir nem vardı %98 nem oranı, yapış yapıştık resmen. seni çıplak dolaştırdım hep. Sabah uyandığımda babanla seni hep yerde yatıyor buldum, cam kapı açık ama nafile.
Ama en güzelide Azra ablanla oynamanızdı, sonra çok severim denizi seyretmeyi, yüzmek değil benimkisi seyir halinde olmak, varlığını bilmek denizin, çok rahatlatıyor babanıda benide, sanırım deniz insanı oluşumuzdan kaynaklanıyor. Nezaket teyzemlere gittik, malum el öpüceklerdi dayınlar, sonrası Kadıköy çarşısını gezmek, vapur gezisi ( biz gitmedik,sıcakta helak olmayalım diye. Melek İstanbulu görmemiş hiç, bu nedenle kısada olsa bazı yerler gezdirildi. Ortaköye götürüldü ). Moda sahilinde uzun bir yürüyüş ve kokoreç yemek. Moda sahil yürüyüşümüzde resmen çıldırdın, öyle sevinçlisinki, ordan oraya zıplamak, hiç durmadan konuşmak, koşturmak, komik ve sevimli hareketler yapmak, herşey sende. Sonunda haline acıdıkta zorla oturttuk seni, aldığın 2 gr., 1 gr. verdin yine orda :)

Görüldüğü üzere ayakkabısız bir Moda sahil yürüyüşü...Arabayı yukarda yolda parkedip senide kucağıma alıp arabadan çıkınca ve yokluğunu baya yürüdükten sonra farkedince boşveeer dedik zaten birazdan uyuyacak, bebek arabasında gezdiririz dedik... Tabi senin yerinde durmıycanı düşünmek istememişiz...Bütün sahili böyle çorapla dolandın. İlk başta ayakların çıplaktı, birşeyle batar diye çorabını giydirdim. Ayakkabıdan daha rahattı sanırım, iyice azdın çünkü :)

Ne kadarda titiz bir baban var dimi :) Kokoreç çöplerini atarken :)

kuzuuu, fotoğraf çektiricez, gel önümüzde dur tatlım diyorum, ne kadarda büyüdün böyle bunu nerden bilirsin ya sen, Maşallah kızımıza, gelip durup birde poz veriyorsun :)

Taze evlilerden görüntüler...




İstanbul sosyeteleri :)
Veeee
Dönüş...Çok güzel, çok sıcak, çok nemli...
Enişteme ve ablama çooook teşekkür ediyoruz, bizi sabırla ama çok iyi ağırladıkları için, o kadar sıcak ve nemde mükemmel sofralar kurdukları için minnettarız. Allah dileğinizi versin, canlarım benim...
Dönüşte mışıl mışıl uyudun kuzucum, hatta doğrudürüst mola veremedik uyanma diye. Arabanın kontağını kapatıp kapısı açıldığı an uyanıyorsun, bu nedenle bizde uyuduk, babişin tek başına araba sürdü herzamanki gibi...Dayınlarla önlü arkalı gittik hep, onlar bizi takip ettiler kimi zaman yan yana gelip şakalaştık.


Meşhur kolumuzda takılı...Bebekliğinden buyana senin uyuma aracın kolun. Muhakkak buluzunun koluna dilini değdirerek uyuyacaksın. Bu sıcaklarda seni kollu giydiremediğimizden anneannenin çözümü; pijamanı kesip kolunu çıkararak uyku istediğinde bunu koluna geçirmek oldu. Sıcaktan bunalmadan uyuyabiliyorsun bu sayede. Uykun gelince 'kol, kol' diyorsun çiçeğim...
Bu arada İstanbul bol sivrisinekli bir yer. Malum seninde sinek alerjin var. İlk kez Amasrada geçen yıl anlamıştık alerjin olduğunu. Sinekin ısırdığı yer arı sokması gibi kocaman olup morarıyor adeta ve 10-15 gün inmiyor şişi. Bu seferde heryerinden ısırmış sinekler, ayak bileklerin fil ayağı gibi oldular...



Yağ satarım bal satarım oynu oynayalım çığlığıydı bu :)))
Hadiiii diyorsun hadiii nay nay nay...

Akşam 22.00 itibariyle evimize vardık, banyo,eşyaları yerleştirmek derken uyuyup kaldık...

İlk Arkadaşın SİNEM...

İlk kez kendi yaşlarına yakın bir arkadaşın oldu, beraber çokça oynamasanızda :))
Evde oturuyoruz, kapı tık tık etti, gayipten sesmi geliyor dedim, bekledim. Birazdan bidaha bidaha... Emin olmamakla beraber gidip baktım, minik Sinem kapıda. kuzumlamı oynıyacaksın dedim (oda pek kibarcık senin gibi) Evet dedi sessizce. Oyuncaklarınızı verdim, önce merdivenlerde, sonra kapının eşiğinde, derken içerde kapı önünde biraz oynadınız. Sen sık sık beni kontrole yanıma gelip gittin, alışık değilsin malum...Arada sırada kapı küüüüt diye kapanıyor,bakıyorum kızcağazı dışarda bırakıp kapıyı yüzüne kapamışsın. Olmaz ama bitanem kapama deyip Sinemi içeri alıyorum.Sinem; 'kapıyı kapıyor, kafama bunu vuruyo' diyor bana, bende avutuyorum ikisinide tekrar oyuna...Derken Sinem biraz çekingen olduğundan, kandırıp senin odana götürüyorum ikinizide, orda bol oyuncakla oynayın diye,ara arada gözlüyorum gizlice,bazende sen beni gözlüyorsun gelip gelip... Ama 2 saat kadar oynadınız çok hoşuma gitti.

Sinem senden 1 yaş büyük olduğundan oyuncakları nasıl kullanacağını daha iyi biliyor ve evcilik oynu oynuyor, sende elindekileri almaya çalışıyorsun :)

Bakalım belkide önümüzdeki 1 ay boyunca sana Sinemin babaannesi bakıcak,anlaşabilirsek tabi. Anneannen önümüz oruç olduğundan sana bakamıycak. Birçok ilaç kullanıyor ve oruçta baya zorluyor kendisini, bu nedenle onada bir mola olsun ramazan ayı...
*
Günlerden bir hafta sonu yine gezmelere gittik, güya çok sıcak diye ağaçlık bir yer olan sos. tesisleri seçtik, ama nafile...yandık doğrusu,kafanı sürekli ısladım, hatta bir ara iç diye verdiğim suyu kafandan aşağıya boca ettinki çok komiktin :)
Evde eğer ilgi senin üzerine değilse öncelikle vızır vızır durumları...eğer biz yinede ilgilenmiyorsak (ki benim en sevmediğim şey sebepsiz yere vızırdaman, kesin ilgilenmem o an) bu seferde b planına geçiyorsun...Şirinlik şirinlik üstüne, yalakalık desen biri bin para :) İşte o anlarda seni sevmemek, mıncıklamamak eldemi bıcırığım...
Diş çıkarmalarımız bitmediğinden görüldüğü üzere sürekli parmaklar ağızda :)
*
Taze gelin ve dayın bizi balkonda sefaya davet ettiler. Çok güzel bir akşam geçirdik hep beraber. Zaten sen herkes tarafından biliniyor, Melek delisisin. Sürekli Menek Menek diye gezer durursun etrafta. Bu ara bir değişiklik yaptın, sanırım artık onların bir çift olduğunu kabul ettin ve Menek-Dayi Menek-Dayi diye gezinir oldun :)
Süper bir sofra hazırlamışlar bize, Sağolsun Melekcim fazla yorulmuş, teşekkür ediyoruz ailece...Biz balkon hasreti ile yandığımızdan bu davet bize 5 yıldızlı oldu doğrusu :)

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Gezilerimiz ve Düğün Hazırlıkları...

Öncelikle hiç yerinde durmayan bir aile ve anneannenle birlikte yaptığımız Ankara içi gezileri anlatmak istiyorum. Aslında daha çok resimlemek istiyorum; İncek tarafında meşhur brunch yerleri var, börtü böcük içinde ağaçlıklı, oyun parklı nefis yerler. Buraları keşfedince bizim içinde değişiklik oldu doğrusu, hemen hemen her hafta sonumuz buralarda geçti. Ama öncesinde dayın ve yengen için hazırlıklar yaptık, evlerini dayayıp döşedik büyük bir zevkle.

Görüldüğü gibi keyifler gıcır...






Bu geziler en çokta senin için kuzucuğum,bir gülüşün yetiyor,sevincin bizide sevindiriyor, koşup oynuyor, hoplayıp zıplıyorsun...

Anneciğime yine teşekkür etmek geliyor içimden, iyiki var, ne kadar teşekkür etsem, minnettar olsam az, Allah sağlık versin anneciğim, başımızdan eksik etmesin siz büyüklerimizi...(AMİİİİN)


Bu poza ne demeli...poz ver annecim resmini çekicem diyorum,böyle duruyorsun...varmı böyle bişey yaaaa...severim hemde çok severim seni...
*
Melek yengenin ailesi nişan bohçasını getirmek hemde damatlarının evini ziyaret için anneannenlere geldiler...Sen zaten Melek delisisin...Önceleri hep 'meliş meliş' der gezerdin, şimdiyse 'menek menek 'diyorsun yengene. 

yengen aile efradına ikramda bulunuyor...

Sanırım ençokta sen mutlu oldun; gülüp koşmaktan bihal oldun...

Derkeeen dayının eşyaları evden çıkıverdi, sanki hiç yokmuşlar gibi...anneannen ve teyzemler çok duygulandılar,dayının odası bomboş oldu, diğer odalardaki eşyalarda gidince heryer boşaldı...Allah güle güle kullanmayı nasip etsin...(AMİİİN)

Veee çeyizin dayının yeni eve yerleştirilmesi...Ev tamamen temizlenmediğinden odanın birine yerleştirdik;


Tüm eşya alma, taşıma ve yerleştirme aşamalarını sende bizimle yaşadın, ne güzel herşey sana oyun gibi geliyor, hoplayıp zıpladın durdun :)
O kadar koşuşturmanın arasında biz yine gezme fırsatı bulduk, dedenin bir arkadaşının çiftliğine davet edildik. Harika biryer, her taraf çeşit çeşit meyva ağacıydı, çok eğlendik, çok yedik, sende ağaçlar arasında koşuşturdun Azra ablanla...Mangal yaptık, açık hava gibisi yok doğrusu, ben toprak insanıyım doğayı babanda çok seviyor, hele denizle birleşiyorsa. Zaten bu nedenle Trabzona yerleşmek istiyoruz.
Sanki yiyormuşsun dimi :) yalıyorsun sadece, dilini değip bırakıyorsun, dondurma gibi, ama olsun oda yeter...

Görüldüğü üzre baban mangalın başına oturdu, mangalda üstüne tanımam, bize süper bir ziyafet çekti ellerine sağlık...

Gezmekten fırsat buldukça, kına için kuruyemiş ve kına pakatlerini hazırladık, neşe içinde geçti hergünümüz.

Derya teyzen kına kuruyemişini koymak için çok hoş tüllü paketler getirmiş İstanbuldan, bizde zevkle hazırladık hepberaber...

Kına günü geldi çattı, aldık paketlerimizi hediyelerimizi düştük yola...Çok eğlendik hemde çok, gelinimizin ailesi çok alçakgönüllü ve güleryüzlüler, hemencecik kaynaştık onlarla, yaktık kınamızı oyunlar oynadık saatlerce...

Horonlar tepildi...kemençe sesi duyulmazsa olmazdı dimi karadeniz düğünü bu :)

Kuzum benim, sende kah oynadın kah kalabalıktan ürküp anneannenin kucağına kaçtın :)

Nası bir teyzeci oldun çıktın sen bu 10 günde... Teyzenler düğün öncesi ve sonrası bizde kaldılar, öyle oluncada sabah biz işe gidince uyandığında teyzeni görüyordun karşında. Öyle çabuk alıştınki ona...Kahvaltını yaptırıp anneannenlere geçiyormuşsunuz. Azra ablanda olunca değme keyfine...

Tamda kınanın başlarında makinemin hafızası dolunca diğer resimleri çekemedim. O akşam ve yarında çok yoğun geçince hafızayı boşaltacak vaktim olmadığından düğündede resim çekemedim, bekleki dayın resimleri alsında bende yayınlayayım...
*
Kınanın ertesi gün sabahtan koşuşturma başladı, kuaför,stüdyo, salon derken acayip yorulduk ama akşam olupta gelinimizle oğlumuz salona girince tüm yorgunluğumuz dindi, üstüne üstelik durmadan horon teptik kemençe eşliğinde. Resim çekemediğimden yayınlayamıyorum ama ilerleyen postlarda resim ele geçince söz yayınlayacağım birtanem. Azra ablanla aynı giyindiniz, beyaz üzerine uğur böcek resimli gelinlik giydiniz ikinizde, çok tatlıydınız Maşallah...
Ertesi ve daha ertesi gün misafirlerimizi kısım kısım yolcu ettik. Hiç üzülmeden, üzmeden güzel bir düğün geçirdik, katılanlara teşekkür ediyoruz, katılmayanlar ise kendileri bilir, düğünümüz çok güzel oldu...
*
Hayat normale döndüğünde yeniden gezmelere başladık...İncekte başka bir yer, burada çok güzeldi...Buraların engüzel yanı çocuklu aileler için bir kurtarıcı olması. Korkmadan çocuğunu salıveriyorsun, mutlaka hepsinde çocuk eğlence oyun alanı var.


Aynen bir şekerpare gibisin, kıyır kıyır taptaze tatlımı tatlı ağzımda eriyiveriyorsun, gülüşün öyle içten ve güzelki, ne kadar saf ve temizsin kuzucum, hayattan bi haber.

Videolarım var ama yayınlayamıyorum, benmi beceremiyorum ne :)

İzmir ve Dönüşü...

Çok kısa sürdü İzmir ziyaretimiz. Büyükbabanlara gittik önce, Aleyna ablanla oyunlar oynadınız, çok ısındınız birbirinize.

 Ordada park bahçe gezdik hergün, havalarda pek sıcak değildi Allahtan;


Ayran içtiğini ve sevdiğini ilk orda keşfettik bebeğim, acayip şirin oluyorsun ayran içerken, 'a ran' diyerek istiyorsun yeniden :)
Kabristan ziyaretlerimiz oldu, hem Nazillide, hemde Atçada.
Nazilli de güzel bir yemek yedik hep beraber, hakikaten çok lezzetliydi...

Tüm ölmüşlerimizin ruhu şad olsun, Allah rahmet eylesin...
*
Nar ağacını çok severim, heleki çiçeğini ve çiçeğinin rengini, bilmem nedendir, görünce yakından çekmek istedim;

Mezarlıkları gezdiğimiz gün çok huysuzlandın, hiç durmadan sızlandın. Bizim oralarda bebekler ve çocuklar pek mezarlıklara sokulmaz, korkutulacakları düşünülür, ondandır dedik bizde, yada çok fazla yer değiştirdik aynı gün içinde...
dedenin rahmetli kız kardeşinin kızı var Atça da,bizi bekliyorlardı o akşam,bizde gezip tozduktan sonra ablalara gittik, çok sıcak karşıladılar sağolsunlar. Aydın şivesini bu kadar yakından hiç duymamıştım, her kelimesi aydın şivesiyle bezeli çok hoş bir bayan abla,eşide bir o kadar mütevazi... Eşi Artvinli, hemşerim olur :) Sonrasında meşhur Atça parkına gittik ev sahipleriyle beraber, güzel bir akşam sonu düştük İzmir yoluna.

Bir günümüzüde IKEA ya ayırdık, çünkü İzmire gidipte oraya gitmemem mümkün değil.

Ertesi gün Dedenle babaannene veda edip İzmirden ayrıldık. 1 günlüğüne ablanıda alıp Gümüldür e gittik. Ev kiralayıp konakladık, hemen yanıbaşımızdaki askeri kampın denizine gittik, çok harika bir yermiş, seneye belkide buraya geliriz dedik babişinle...
Denizden korkacağını düşünmüştük ama ne korkması çılgın derecesinde sevdin, hatta dalgalara atlıycam diye elimden çıkmaya çalışıyordun, sen hakkatende çılgınsın bebeğim, hemde çok...

Deniz kenarında bilmem kaç derecede uyudun bebişim yorgunluktan...

Sonra uyanıp başladın yine çırpınmaya, başka bloglardan edindiğim tecrübelere göre önce yavaş yavaş alıştırmalıydık seni. Bizde doldurduk havuzunu içine girdin ama kesmedi seni, uzun soluklu olmadı havuz sefan,hemen denize doğru yöneldin :)
Denizdekileri izleyip sende dalış yapıyormuş gibi taklit ettin onları, sonra vınnnn denize...

Hazırlıklı olmadığımızdan ve kısa kalacağımızdan altındaki bez şişti ben değiştirdim...bu şekilde girdin suya :)
Başka çocuklarla arkadaşlık yapmayı pek istemedin, malum alışık değilsin başka çocuğa...ama onlar hep etrafında gezdiler oynamak için,sanırım birşekilde kendine çektin onları.


Simidine oturtmak istedim ama kesinlikle istemedin, öylece girmek istedin suya, tabi öyle oluncada benim işim zorlaştı, elimden kayıveriyordun sürekli :)


Resmen dalgalarla savaştın ama pes etmedin, hatta o kadar su yuttunki, sonunda yedirdiğim yoğurdu kustun, buna rağmen yine fu fu diyerek denize koştun, babanla çok güldük haline...

Deniz macerasından sonra o akşam dönmeye karar verdik, ablanı annesine teslim ettikten sonra gece yola çıkmamız gerektiğinden gece Narlıdere kampında konakladık,karnımız acıkıncada baban bize denize nazır güzel bir masa ayarlattı. Rakı balık denize karşı süper gitti, geç saatlerde döndük odamıza. 

Sabahta ilk iş havuza gittik, yine hayran kaldık sana. Denizdeki cesaretin bir tesadüf değilmiş, aynı isteği havuzdada gösterdin. Yüzmeyi bilsen kimse tutamayacak seni :)

Tüm yolculuğumuz boyunca hiç bu kadar eğlenmiş ve rahatlamış hissetmemiştik kendimizi, içkininde tesiriyle tabiri caizse lokum gibi olduk  o gece :)))))
 Sende etraftaki kedilerle oynamaktan bizi pek rahatsız etmeye fırsat bulamadın :)

Narlıderenin deniz manzarasına aşık oldum...

Deniz kenarından taş toplayıp denizi taşladık beraber :) Yağmur yağsın istedik...

Parkta oynadın...

Uyudun...

Oyun alanında oynadın...

Arkadaş bile edindin...

Tabi bazende arkadaşını oynatmak istemediğinde oyuncağı 'menim' diyerek vermiyorsun.

Ya sen çok miniksin yada bu çocuk havuzu büyük çocuklar için. Çok küçük bir alanda senin ayakta durabileceğin bir yer vardı. Seni tutmamı istemiyorsun ama azıcık bıraksam ilerliyorsun ve cumburlop suya gömülüyorsun :)
Havuzdaki en minik çocuk sendin, dolayısıylada ilgi odağı oldun; hatta bazı çocuklar seni korumak için sıraya girdiler :)  
Havuz sefamız bittiğinde akşam yemeği ve Ankara yoluna düşüşümüzle Manisa Turgutluda mola verişimiz bir oldu.Tabi senin sayende; Araba koltuğunda durmak istemediğinden, bende arkaya geçip seni kucağıma alarak yolculuk geçirmek istemediğimden mola verdik 2 saat kadar.Turgutlu güzel bir yermiş, parkında baya oyalandıktan sonra, herbir yerini turladık. Çok gelişmiş bir ilçeymiş. Uyku vaktin geldiğinde yola çıktık, sabah lojmanlarda gözünü açtın, Maşallah kızıma.
İzmir e giderkende geçen seneden dersimizi aldığımız için, gece yolculuğu yaptık,sabaha kadar mışıl mışıl uyudun,dönerkende sen uyuyunca güzel bir yolculuk yaptık,tabi bende seninle aynı anda uykuya daldım,babacığına yazık yaaaa...tek başına şoför gibi araba kullandı :) Sağolsun bizi sağsalim evimize ulaştırdı.
Yeni yeni tabakta eline bişeyler verip yemen için uğraşıyoruz ama sen sadece oynamakla meşgulsün.Üstelik etraf kirlenmesin diye sıvı yada yağlı yemekler veremiyorum.

Gül yanaklım...

Balımmmm...

Anne-babasının koca gözlüsü....aşkımız...