10 Ağustos 2018 Cuma

Ellerim Doldu :)



     Nasıl mutluyum anlatamam. Elimde kitabım kalmamıştı, dışarı da çıkıp zaman ayıramadım, şöyle güzelce kitapların arasında dolaşıp seçeyim, dokunayım demeye. Dün sipariş ettim bugün elimdeler. Kargocuyu görünce öyle içten karşıladım ki, adam da şaşırdı :)))
     Kitap Yurdu'ndan aldım hepsini. Aslında araştırmadan aldım. Daha önce elimde bir liste vardı ve bir kısmını bir önceki siparişte almıştım ama şimdi bulamadım o listeyi.
     Bir güzel sevdim önce herbirini, karşıma dizdim iş yerimde, bir süre baktım hangisinden başlasam diye :))
    Okumaya başladığımda gerçek hayattaki tüm kötülüklerden arınıyor, sadece kitaba odaklanıyorum. Bu da beni mutlu ediyor. Evde okuma alışkanlığım yok malesef, evde durduramıyorum kendimi ben. Temizlik, mutfak yada gezme çıkarıyorum kendime ve kızıma :)) Ama iş yerimdeyken, hele de işleri hafifletmişsem...oturup bir güzel okuyorum, kitaplar bir çırpıda bitiyor. Şimdilerde işlerin yoğun zamanı ama yine de belki araya bir kitap sıkıştırırım diye düşünüyorum.
     Kızımında kitap okumayı sevmesini istiyorum. Bir heves aldırıyor kitapları, okumaya başlıyor ama gerisi gelmiyor. Aslında biliyorum, ben evde okusam O'na örnek olacağım ama evde vakit olmuyor. Yaratmam şart oldu artık.

      Mutlu Anlar Koleksiyoncusu yazmış bugün Dünya Kitapseverler Günüymüş. Ben de seviyorum ne güzel bir gün bu diye düşündüm :)

9 Ağustos 2018 Perşembe

Farkındalık

     Ne güzel düşünmüş te paylaşmış Deeptone , sayesinde ben de yeni öğrendim, hemen paylaşıma geçtim. Malum benim de Otizmli bir yeğenim var, tam 7 yaşında. O ve Onun gibi olanlar için bir umut, bir ışık bu paylaşım. Her bir kibrit çöpü bile büyük bir adım aslında. Sevgili Deep'ten olduğu gibi alıntılıyorum:
     ''Duyanlar vardır, bir süre önce, müzik tarihinin The Beatles ile birlikte en önemli iki müzik grubundan biri olan The Pink Floyd'un gitaristi, şarkı sözü yazarı, hüzünlü bestecisi, yaralı ruhu Roger Waters güzel bir davranışta bulunmuştu.

En güzel Floyd ve Waters şarkılarından biri olan Another Brick in the Wall ( sadece duvarda bir tuğlasın) adlı efsane şarkısını bir Türk vakfına hediye etmişti, iki yıllığına. İzev'e. İstanbul Zihinsel Engelliler için Eğitim ve Dayanışma Vakfı). Bu şarkı bizim müzisyenler tarafından seslendirildi. Bu şarkı 10 milyon kez dinlenirse zihinsel engelliler için bir yaşam köyü kurulacak.

Şimdilik 2.5 milyon civarı dinleme oldu. Kötü tabii. Daha çok izlenmeli. Bunun için de duyurulmalı. Bunu bir mim gibi görelim. Bu videoyu duyuralım. herkes dinlesin ve çoğalsın sayı.

Bu güzelim önemli yazıyı biricik Mermaid düşündü. Eh, küçük deniz kızı, en sevdiğim çizgi filmdir, gelmiş geçmiş. Ondan sonra da Nemo geliyor tabii. Arielle de bayılırım.

Mermaid'in yazısının linkini veriyorum. Yazısını okuyun, şarkıyı dinleyin, isterseniz blogunuzda paylaşın. Zihinsel engelli arkadaşlarımız için küçük de olsa bir katkımız olsun.''



     Ben de hemen dinleyip katkıda bulunacağım.

8 Ağustos 2018 Çarşamba

Baba Evi

     Ne haftaydı dolu dolu, çok gezmeli, yemeli içmeli...sabahlamalı sohbetli...
     Hergün ayrı bir neşe ile uyandık, annemin sofrası kadar olmasa da, büyük aile sofraları kurduk evimizde, şenşakrak oturduk hergün karşılıklı ve ben hep şükrettim kardeşlerimin sevdiklerimin varlığı için. İyi ki büyük bir aileyiz dedirtti geçen günler. Baba evinde toplanırdı daha önceleri tüm kardeşler, annem ve babamın Trabzon u mesken tutması sonrası ben ağırlıyorum kardeşlerimi ama bir yanımız hep eksik :(
      Fal baktırdık Falcı Bacı ya, yorumlara güldük saatlerce. Hayaller kurduk hep beraber.


     Hamama gitmek için bile vakit bulduk biz bayanlar :)) Geçen yıl bir arkadaşımın sayesinde keşfettiğim Şengül Hamamına gittik, bizimkilerde beğendiler. Bir güzel kese ve kahve maskesi yaptırdık. Sonrasında Ankara Kalesi gezisi yapma planımız vardı ama öyle bir pestilimiz çıkmış ki, nerdeyse yarım yamalak gezdik oraları diyebilirim. Kendimizi eve zor attık :))
     Misafirlerimin bir kısmı Denizli den, bir kısmı da İstanbul dan gelmişlerdi. Hal böyle olunca Ankara nın serin akşamlarına vuruldular resmen. Onlar gece uykusunu, rüzgarı yaz akşamlarında hiç göremediklerinden hayran kaldılar havamıza ama benim için aynı şey geçerli değil. Ankara nın yazı sadece belki 1,5 ay oluyor. Bense yaz insanıyım, sıcak hava insanıyım ve nefret ediyorum soğuk serin havadan. Ankara nın 10,5 ayı kış :(( Şu son 6 yılımın dolmasını dört gözle bekliyorum. Planlarımızda bir değişiklik olmazsa bizde uçup gideceğiz sıcak havaya, denize ve doğaya doğru :)


Yukarıda gördüğünüz kuru çalı görünümlü şey, bir yılan iskeleti. Daha önce benim gibi yılanın iskeletini görmemiş olanlar çok şaşıracaktır. İskelete sahip olduklarını bilmiyordum. Ablamlar bizi ziyaret ettikten sonra memleketimiz Trabzon a gittiler. Malum fındık zamanı şimdi. Gittiklerinin ertesi günü fındığa başlamışlar ve dalda bu manzara ile karşılaşmışlar. Çekip bana gelen bu fotoya epey şaşırdım. Kaç yıldır ben de o bahçede fındık topladım, yuvasını çok gördüm ama canlısına bile rastlamamıştım. Eşim epey korktu fotoyu görünce. Ben bir daha asla girmem o bahçeye diyor :))) Ben mi? Girerim, korkarım ama yine de girerim. Özellikle annemle girerim. Çünkü o yılanla nasıl başedeceğini iyi bilir. Zehirli öi değil mi tanır. Zehirlisi pek bulunmaz bizim oralarda...en azından annem öyle diyor :))
 



Son iki fotoğraftaki fasülye ve kabak, annemle Nisan da diktiklerimiz. Fotoğraf atmış ablam, nasıl mutlu oldum, gübresini tohumunu ektiğimiz sebzenin yetiştiğini görmek nasıl bir mutluluktur anlatamam. Bildiğin duygusala bağladım görünce :)
Şimdi gözüm kulağım memleketten gelecek fotoğraflarda, hem mutlu oluyorum görünce, hem de hüzün çöküyor orada olamadığım için. Bu yıl gidemeyeceğim ama seneye mutlaka gitmeliyim.




1 Ağustos 2018 Çarşamba

Düğün Dernek, Misafir

     Görüşmeyeli dolu dolu geçti benim günlerim. Fotoğrafları yükleyip yazmaya bir türlü vakit bulamadım. Bugün daha sakin bir gün olmasını dileyerek başlıyorum anlatmaya :))
     Kızımın 3 haftalık yaz okulu sona erdi. Çok mutlu olarak ayrıldı Gazi Yaz Spor Okulundan. Çok çeşitli spor aktivitesi olunca, bir kısmını da hiç deneyimlememiş olan kızım, merak ve istekle gidip geldi hergün. Devam etmek istedi aslında ama ablamın kızı (24 yaşında), kızıma bakmakta gönüllü olunca vazgeçti. Bu hafta hep birlikteler, çokta eğleniyorlar beraber.


     Geçtiğimiz hafta sonu Sakarya da patronumun oğlunun düğününe gittik. Çok güzel bir kır düğünüydü ancak, şehirde öyle bir nem vardı ki, resmen insanın nefesini kesiyordu. Yapış yapış olduk, çıkışta saç fönümüzden eser kalmamıştı. Sabaha karşı 02:00'de evimize vardık, 07:30'da işe gittik. O halde kafam masaya düşe düşe çalıştım. Aynı günün akşamı da kaynımın düğününe gideceğim için, işten 1 saat erken çıkabildim. Kuaföre attım kendimi, eşim kızım ve yeğenimle hem uykusuz hem de son saatte yapılan hazırlıkla yetiştik düğüne. Bol bol göbek attık, eğlendik. Gelile damadı yolculayıp eve vardık, yine 02:00'yi buldu uyumamız. Ertesi gün yine iş... Durmadan sade kahve içerek ayakta kalmaya çalıştım. İçim dışım kahve oldu.
     Ertesi gün k.v. ve k.p. ikilisini yolcu etmek için iş çıkışı yine ziyarete gidelim dedik ama bir de baktık kaynımın kızının doğum günüymüş aynı zamanda. Dışarda yemek ayarlamışlar...bu sefer bittim ben dedim...uykusuz yorgun bu kaçıncı gün unuttum doğrusu. Hadeee mekana gitmeden hediye alalım dedik.(bu arada söylemeyi unuttum: İş çıkışı öncelikle İstanbul dan ablamın oğlunu Aşti den aldık) Hep beraber doğum gününe gittik. Yemek sohbet derken saat 10 olmuş. Vedalaşıp eve vardığımda göz altlarım çökmüştü. Eve ilk defa erken varınca çamaşır attım biraz makinaya, etrafı toparladım derken yine saat 01:00 oldu mu? :)))


     Bugün yine sade kahveye dadandım. Midem allak bullak içiyorum ki ayakta durayım :) Bu Cuma da İstanbul'dan hala kızı, Denizli den ablam, eniştem ve kızı geliyorlar. Onlar gelmeden erken uyumam lazım ama mümkün değil. Çünkü gelecekleri için çok mutluyum ve onların seveceği şeyler hazırlamak istiyorum, evimi temizlemek, odalarını hazırlamak vs. Geldiklerinde iş yapmadan dolu dolu sohbet edip hasret gidermek hayalim. İnşallah yetiştirebilirim tüm işleri :)


     İş arkadaşımdan ödünç aldığım çerez kitaplardandı bitti bile. Kısa hikayeler barındırıyor, kısa hikaye severler için güzel ama ben tam konuya odaklanıp içinde kayboluyorum derken bitiyor hikaye. Uzun soluklu kitaplar tercihim benim. Hikayelerin konuları da aslında tam benlik: cüzzam salgını, hayatını gemide yada gemicilikle geçirmiş insanların yaşamı, kölelik vs.