27 Aralık 2010 Pazartesi

Hafta Sonu AVM.ler...

      Kuzumun yaşadığı küçük kaza sonrası başlayan gezimiz bütün bir hafta sonu sürdü diyebilirim. Kış başlayalı birkaç defa, mecburi hallerde gittiğimiz AVM.lere sıkı bir başlangıçla start dedik :) Kışın malum Ankara da gidilecek yerler ya ev gezmeleri yada AVM.ler...
     Benim dayanıklı kızım, dikkatimi çekince ki bu ancak pazar günü oldu; sol ayağına sehpa düştüğünden, sol ayağını hafif sürüyerek yürüyordu ve babasına da gösterdim. Canım benim, ağrıyor bile demiyor, kendi kendine çekiyor acıyı...malesef bu huyunu benden almış :(

     Ankamall e gittik, amacım ordaki oyun alanlarında kuzumu eylendirmekti; Play Smart a girince, oyun alanına bakmak istedim, çocukları oraya bırakıp dolanabiliyoruz ya, bizde deneyelim dedik. Ancak yemek saatiydi ve o gün pek uyumadığından keyifsizdi, tabi ben bunu düşünemeden içeri kızı teslim ettik, pek isteksiz ve gözü arkada şekilde ablanın kucağında uzaklaştı ama aklım onda kaldı. 1 saatliğine verdik. Ben çok tedirgin olunca eşim ' bu ikiniz içinde bir deneme olacak, kreş için ön hazırlık farzet, bakalım duracakmı' dedi, hak verdim ama aç ve uykusuzken kızımın orda duracağını sanmadığımdan tedirgindim. Migrosa girip alışveriş yaptık, kasada iken eşimin tlf. çaldı, ben açtım. 'annesi, kızınız sizi istiyor,gelirmisiniz' diyen sesin ardından eşimi kasada bırakıp koşarak gittim. Ağlamış ama 'gözünde hiç yaş yoktu' dedi ablası, tabi beni görünce yaşda geldi :) Kucaklayıp yemek yedireceğimiz bir yer bulduk, karnı doyunca uykusu geldi ve pusetinde sızan kızımızı eve götürdük. Sonuç; bu tür bir denemeyi çocuğum aç ve uykusuzsa veya hasta ise bir daha yapmamak diye düşündüm.
     Ertesi gün Çarşı Outlet i gezdik, hiç beğenmedim, puseti arabadan çıkarıp, eşyalarını yükleyip çıkmaya bile değmeyecek kadar küçük bir yermiş. Ordan Kentpark ve Çepa, İpek ve adını hatırlamadığım İstanbul yolu üzerindeki bir sürü mağaza gezdik, Forum Ankara yı unutmuşum. 2 gün boyunca AVM. gezdik, çok ta iyi oldu, yemek yedik mağaza gezdik, kuzu da baya oynadı, mutlu mesut bir hafta sonuydu, bu arada Akay da c.tesi annemle benim randevumuzda vardı. Şükürler olsun ikimizinde sonuçlar iyi çıktı, özellikle annem çok sevindi, bir ara dr.a 'öpücem seni' dedi :)))
NOT:(sonradan eklenmiştir);
'yoot'-yoğurt
'penir'-peynir
'dökülüdü'-döküldü
'yi'-ye
'cınım'-canım

24 Aralık 2010 Cuma

Sultanın İlk Yılbaşı Kartı Geldi :)

      Akşam babası elinde bir zarfla geldi. Posta kutusuna bakmak babanın görevi olduğundan :),anahtarınıda kendi taşıyor. kuzuya gelmiş deyince hemen aklıma geldi; ablam birkaçgün önce adresi isteyip, Azra nın okulda yılbaşı kartı hazırlayacağını ve kartını kızıma göndermek istediğini söylemişti. Zarfı kendisinin açmasını istedim ve ona kendimce olayı anlattım. Oda ''aaaaaa'' diyerek merakla ve sevinçle zarfı yırtıp içindekini çıkarttı. Yılbaşı kartının üzerindeki resim ancak bu kadar cuk oturabilirdi diye düşündüm. kedi delisi bir kız, ilk öğrendiği hayvan seside miyavvv olduğundan, benimde çok hoşuma gitti. Zarfın dışında bizim ev adresi, arka yüzünde de ablamların ev adresi ve adresin üzerinde....................24.12.2010-11:00

     (Tamda bu yazıyı yazarken şok bir haber aldım kuzumla ilgili. Bu nedenle yarım kaldı yukardaki yazım. Telefon eden ablamdı, annemi aramış, kuzu çığlık çığlığa, öğrendiği kadarıyla, ayağına bizim evde sehpa düşmüş ve hem çok şişmiş, hemde morarmış, kırık veya çatlak olabilirmiş, hemen evi ara dedi bana. Aradığımda kuzum sesimi duyunca daha bir ağladı 'annesiğim seni seviyom' diyerek ağlıyordu, içim nasıl sızladı, nasıl yandı anlatamam, uçmak yada ışınlanmak istedim kızımın yanına, acısını bana ver Allahım dedim içimden, aşkıma haber verdim hemen, beni aldığı gibi eve nasıl gittiğimizi bilemedik. Kızımı annem yeni uyutmuş. Buz kompresi yapmış, birde tlf.da söylediğim aleo veralı spreyi sıkmış ayağına, sprey ağrıyı aldığından rahatlamış kuzum. Çantasını hazırlayıp kucakladığımız gibi Akay a götürdük, acile.
     Film istediler, eğer kırık yada çatlak olsa ağrısı durmazdı dedi dr. Film sonucunda; yumuşak doku ezilmesi tanısı konuldu, içimiz rahatladı, şükürler olsun, verilmiş sadakamız varmış. Dışarda yemek yiyerek kutladık iyi haberi, tabi annemide aldık.....)
     27.12.2010....kaldığım yerden devam etmek istiyorum; adresin üzerinde de küçük bir yıldız çıkartması vardı. kuzu büyüyene kadar bu kartı ben saklamak istiyorum, büyüdüğünde de kendisi saklasın istiyorum :)Kartta yazılanlar aynen şöyle;
     Sevgili Kuzenim N.
Yeni yılınızı kutlar, huzur dolu bir yıl geçirmenizi dilerim. Seni çok özledim. Umarım doğum günüme gelirsiniz. Sen en özel kuzenimsin. Nice Yıllara! Azra Ö.     İmzam (kalp içinde @ yapmış miniğim).
     Ben çok duygulandım. Ablam, eniştem ve çocukları benim için çok özeller, Allah muhabbetimizi bozmasın, ayırmasın bizi. Kızımında aynı duyguları hissetmesini, teyzesini,ebesini ve kuzenlerini çok sevmesini istiyorum.
     kuzum; Kartı şöyle bir evirip çevirdikten sonra içini açıp resme baktı; yorumu şöyle oldu; 'kedi otumus, miyavvv, takmıs kafasına,şappa,otumus' şeklinde :))) bende desteklemek amacıyla 'ne güzel dimi kızım kedi' dediğimde, kuzum 'ayyyy anne kedi' deyip kafasını yan yatırıp sevimli hal alarak gülümsedi. Hala gözümün önünde o hali :) Sonra yine her tarafını inceledikten sonra elinden bırakmak istemedi, kartın bir ucunu kediyi sevmek maksadıyla ağzına alarak emdi, bir süre bağrına basarak evin içinde gezdi. Yıpranmasın diye kandırarak elinden aldım ve sakladım.

23 Aralık 2010 Perşembe

Mimlendiiim :) Konusu: Emzirme Reformu...

  
     Sevgili Mine sağolsun beni mimlemiş, ilk mim konumun bu kadar önemli bir hususta olması benim için ayrıca çok özel, takdir edersiniz.
     İlgili linki (http://emzirmereformu.com/) tıklayıp, destek çıkarsanız bir adımda siz atmış olursunuz.
     Öncelikle kendi özelimi aktarmak isterim; Doğum sonrası 2,5 ay kadar kızımın yanında kalabildim, malum iş şartları daha fazla birlikte olmamıza engel oldu. İsterdimki en az 6 ay, en çok 1 yıl kızımı birebir ben büyütmek isterdim. Tabi tek tesellim kızımı anneme teslim etmek olmuştu. Söz konusu 2,5 ayın ancak 2 ayında, oda aralarda mama takviyesiyle kızıma süt verebildim. Sütüm kesilmişti ve kendimi zorladıkça, kalanda tükeniyordu. Çok üzüldüm, gelen tepkilerde beni üzdü ama olmadı işte, yeteri kadar kızımı emziremedim malesef. İçimde kalan en büyük uhtedir bu :( Ama eğerki sütüm kesilmeseydi kızımı 2 yaşına kadar emzirmek isterdim.
     Gelelim mim sorularına;
(1) Türkiye'de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı sizce yüzde kaç? (*) 
Kendi tahminim çok büyük bir oranla bebişlerin emzirildiği yönünde idi, ancak araştırmalar sonucu çıkan yüzde oranının çok düşük olduğunu öğrenince,hayal kırıklığına uğradığım bir gerçektir.
(2) Siz bebeğinizi ne kadar süre anne sütü ile beslediniz?
2 ay kadar ama ara ara mama takviyesi yapmak zorunda kaldım.
(3) Kaç ay doğum izni kullandınız?
2,5 ay.
(4) Yasal süt izninizi kullanabildiniz mi?
Evet kullandım. İşyerimin evime 2 vesait kadar uzak olması nedeniyle, hafta içi bir günü seçtim ve böylece haftanın 3 günü kızımla olmayı sağlamış oldum. Tabi süt izninin 1 sene oluşu ve sene bittiğinde hala bu izne ihtiyacımın olduğu halde yasaların sınırlı olması çok üzdü beni.
(5) Emzirdiğiniz ya da süt iznini kullandığınız için iş yerinde mobbing (tepki, işi bırakmanız için baskı) ile karşılaştınız mı?
Başlarda bir baskı yoktu ama 1 yıl onlara göre uzun bir süreydi ve son aylarda, direk bana karşı değil ama arkamdan 'ne kadar kaldı bitmesine, daha bitmedimi' şeklinde sorulan sorular bana kadar geliyordu ve ister istemez geriliyordum.
(6) Bebeğinizi toplum içinde, dışarıda emzirmeniz gerektiğinde sıkıntı yaşadınız mı?
Ben bu konuda biraz (olmaması gerektiğini bildiğim halde) tutucu olduğumdan, kendi ailemin yanında dahi (eşim hariç) kızımı emziremedim,odama geçtim, dışardada emzirme odası olan yerleri tercih ettim.
(7) Emzirme konusunda desteğe ihtiyacınız oldu mu? Gerek emzirme danışmanlığı, gerekse psikolojik olarak yeterince destek bulabildiniz mi?
Hayır olmadı.
(8) Emzirdiğiniz süre boyunca etraftan "sütün yetmiyor, mama ver, bu çocuk meme emmek için çok büyük” şeklinde baskı gördünüz mü?
Değişik bir şekilde baskı gördüm ben. Hamilelikte aldığım 13,5 kilonun 12,5 kilo kadarını 40 günde verdiğimden; zayıflamak için yemediğimi ve bu nedenle sütümün kesildiğini öne sürdü yakınlarım. Eşim tamamen benim yanımdaydı ama aile ve arkadaş çevresi genelde böyle düşündü. Çok üzülmüştüm. Genetik olarak zayıf bir aileyiz ve doğum sonrası çok sıtresli bir dönem geçirdim ben. Biliyorumki yaşadığım sıtres nedeniyle sütüm kesildi ama o dönemde bunu anlamadılar.
(9) Emzirme Reformu’nu biliyor musunuz? Sizce Emzirme Reformu neden gerekli?
(Mine ağzına, eline sağlık, aynı düşünceleri paylaştığımızdan, izninle senin cevabının aynını kullanıyorum)Emzirme Reformu'nu biliyorum.
Bence öncelikle kanunen verilen hakların iş yerlerinde işlerliğinin sağlanması. Ücretli ve ücretsiz izinler, süt izni, belli sayının üzerinde eleman çalıştıran iş yerlerinin kreş açma zorunluluğu gibi. Sonrasında ise "ilk 6 ay sadece anne sütü" diye bilgilendirme yapan sağlık kuruluşları ve devleti harekete geçirerek yasal düzenlemeler sayesinde çocuklarımızın emme hakkını kazana bilmek.
(10) Emzirme Reformu'nu web sitesinde desteklediniz mi? Destek olmak için
http://emzirmereformu.com/ adresindeki formu doldurmanız yeterli.
Evet destekledim, kesinlikle gerekliliğine inandığım bu reformu sonuna kadar destekliyorum, bu konuda yapılacak çok şey, aşılacak çok yol var ama bir yerlerden başlayalımki, bizden sonraki anneler ve evlatları daha iyi şartlarda ve anne sütüyle büyüsünler.
(*) Türkiye’de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı yüzde 1,3. (Kaynak UNICEF Türkiye). Annelerin yüzde 98'i doğumdan sonra emzirmeye başlıyor, fakat ilk iki aydan sonra genel emzirme sorunları veya işe başladıklarında yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle emzirmeyi ve anne sütüyle beslemeyi sonlandırabiliyorlar.

MİMLİYORUM: Yasemin, Açalya ve isteyen herkesi mimliyorum :)

22 Aralık 2010 Çarşamba

Calliou - Diş Fırçası - Ağlarken - Babayla Keyif - Yeni Elbisemiz

     Geçtiğimiz hafta sonu ful çalışınca, bu hafta geçmek bilmedi :( . Kızım hırçınlaştı, eve gittiğimde daha bir yapıştı bana, iş yapamaz oldum, yemek yiyemez oldum. Sağolsun Calliou CD.leri yetişti imdadıma, üzülerek söylüyorum ama Calliou olmasa evde kımıldamam mümkün değildi bu hafta. BU arada not etmek isterim; kuzum Calliou nun konuşma dilini kopyalayıp kendine yapıştırıyor :) Yeni yeni kelimeler söylemeye başlamıştı, hemde vurgulu şekilde. Nerden öğreniyor diye merak içindeyken akşam CD izlerken dikkatimi çekti, Calliou dan öğreniyormuş, hoşuma gitti doğrusu.
     Geçenlerde bir arkadaşın blogunu okurken dikkatimi çekti; çocuğunu diş fırçalarken resimlemiş. Ne güzel fikir dedim, benim kız 1 yaşına bile gelmemişti diş fırçasına alışalı ve hiç resimlemek aklıma gelmemiş...üstelik bayan foto olduğumu herkes bilir :))) Gerçi banyonun ışığı biraz az olduğundan resimler iyi çıkmamış ama bir kaç tane olsun istedim :)
Bizimki hadi banyoya deyince, hemen tacını bulur,saçlarına takar,lazımlığını hala diş fırçalama koltuğu sandığından oturup fırçasını ister, karşılıklı fırçalaşırız :)
Bu gün hep ilkleri resimliyorum; 3 yıldır yazıyorum bloguma ve yine farkettimki kızım ağlarken hiç resmi yok. Yani hep gülerken, bir faaliyet yaparken, gezerken falan resimlemişim. Tabi resim çekmek için ağlatmadım yada ağlarken 'dur ağlamaya devam ette makinamı kapayım' da demedim :))) Elimde makina resmini çekmeye çalışırken, 'anne men çekceeem' diye istedi makinayı, vermeyince ağlamaya başladı. Pek tutturmaz ama hafta sonu birlikte olamayınca pek vız vız durumda olduğundan, ağlamaya başladı. Görüntü aynen şöyle :)
                                                                        çirkiiin :)))
     Baba eve geldiğinde daha kapıda karşılarız ailece :) Öpüşüp koklaşırız, hoşgeldin deriz. kuzumun boyu kapı koluna yetiştiğinden beri babamızın kapısını açar oldu, baba üzerini değiştirirken yatakta yuvarlanırız, yemek faslından sonra babayla oynarlar,sevişirler...sıkışınca anneeee diye vızıklar ve oyunları son bulur, baba küser, babanın küstüğünü gören yalaka kızım  kollarını açar ve 'seni seviyom' diyerek babaya sarılır,öpüşürler,yine kaçar yanından...
     Gelelim yeni elbise konumuza; küçük hanım elbise delisi, hele etekleri dönenlere bayılıyor. Üzerinde ne olursa olsun, dolaptan aldığı elbieyi getirip giydirir oldu üzerine. Sanırım annem bizim seçtiğimiz elbiseleri beğenmiyor :(
     Dün aradı, kuzuma elbise alıcakmış,al dedim. Mağazada üzerine giydirdikleri ilk elbiseyi bizim hanım beğenmiş, çıkartmamış üzerinden. Sanırım annemin içine pek sinmemiş olacakki, akşam gel bakta, beğenmezsen değiştiririz yarın dedi. Akşam gidince kapıyı hanım sultan açtı(herzamanki gibi). Bir neşe bir neşe sormayın, sanki düğün bayram var...üzerindede yeni elbisesi...Daha 1 hafta önce elbiseye 'elbes' diyen kızım artık 'elbise' diyor :) Bana elbisesini gösteriyor, dönüyor, gülücükler saçıyor, cilve yapıyor... bende abartılı şekilde çok güzel olduğunu söyleyip şımartıyorum, o iyice coşuyor...Babası gelenedek calliou açtım izlesinde yemek yapayım diye...baba gelince aynı sevinç, neşe tufanı tekrarlandı :))))
NOT: Dün olayı arkadaşlarıma danıştığımda, tüm arkadaşlarım, elbiseyi değiştirmeme karşı çıktılar, hatta kızdılar diyebilirim. Haklılarmış, benim kız zevkliymiş, ayrıca bana göre çirkinde olsa elbise, kızımın zevklerine saygı duymam gerektiğini düşündüm, artık oda bir birey :)
                          




13 Aralık 2010 Pazartesi

Ankara'ya 'Kay' Geldiiii-Yılbaşı Ağacımız...

        Çoktandır istediğim, yılbaşı gelmeden küçük bir çam ağacı olsa da, alıp evimin bir köşesinde ışıklandırıp seyre dalmak istediğim ağacı bir türlü bulamadım. Evimiz giriş kat ve çevresi ağaçlık, tam karşımızda kocaman bir park ve yine dev ağaçlarla kaplı, hem yazı,hemde kışı tam anlamıyla yaşayabileceğimiz bir yerdeyiz aslında. Düşününce fikir hoşuma gidiyordu; önümüz yılbaşı, etraf karlarla kaplı,çam ağacımız camın hemen önüne kurulu,ışıklar saçıyor, tüller ardına kadar açık, ışıkları kapatıyoruz ve dışardan gelen sokak lambası, karın ışıltısı ve çam ağacımızın ışıkları hepberaber dans ediyorlar...Gözlerimi kapattığımda gözümde canlanıyorlar...
     Bu hayalimi hafta içi yaptığım aramalarda gerçekleştiremedim, cumartesi sabah rutin kontroller için anneannenle bana randevu aldığımdan ve akşamınada Melek yengenin ailesinin anneannene davetli olduklarından (tabi bizde yardım etmek için akşama kadar ordaydık), yine gerçekleştiremedim.
     Pazar dünü kalktığımızda, akşamdan başlayan karın etkisiyle ve sabaha kadar yağdığından her eyrin bembeyaz olduğunu gördük, sevinçle uyandım bu nedenle :) Kışı sevmem aslında ama eğer kış yaşanacaksa herşey tam olmalı,dizlere kadar kar yağmalı bir kere, ağaçların dallarından sarkan karlar salkım salkım olmalı...İşte tamda istediğim gibi bir manzara görünce kahvaltıyı yapar yapmaz attık kendimizi dışarlara, sıkıca giyinip, kar eldivenlerimizi.. botlarımızı...beremizi... herşeyimiz tam kıta...
(Yukarıda resmini çektiğim yer; evimizin önü, hatta hemen solunda salonumuzun camı var)
(Aldığımız alt-üst takım yağmurluk için bin kere aferin dedik kendimize :) buna hafta sonu yağan kar ilede net şekilde emin olduk, içine kaban dahi giydirdim, o kadar karda yuvarlandın ama ufacık bir ıslaklık geçmedi içine)
     Bebeğim, bayıldın bu manzaraya,ama önce tutmak istemedin karı (birkaç saniye kadar), sonra tutup ne kadar soğuk olduğunu anladın, sonrada elinde yok oluşunu gördün :) Çimlerin üzerlerinde yığınak yapan karların üzerinde, ayakların kaybolunca 'anne elimi tut' dedin, bir süre elele gezdik ama çok çabuk alıştın, birlikte şarkı söyledik, karlarda yuvarlandık, parkada uğradık tabi :)
                                                    (Yukarıda; 'Kar' ile ilk tanıştığın an)
     Benim ünlü çam ağacımı almak için Praktiker e uğradık. İyiki gitmişiz Praktiker  e,çok fazla çeşit vardı ve bana göre fiyatlarıda çok uygun, envayi çeşit yılbaşı süsü vardı ve herkeseye uygun cinsten...Küçücük bir ağaç almaya gitmişken, kendi evimize geçtiğimiz günlerin hayaliyle elimizde taşınması imkansız, bizi taksiyle dönmek zorunda bırakan, koca bir karton kutu ve 2 koca poşetle dönmek durumunda kaldık...ben bayıldım bu işe :))) Neymişşş ''azdan yetinmeyen,çoktan hiç bilmezmiş'' sanırım böyleydi :) gelir gelmez kurma çalışmaları, senin sevinç çığlıkların veee en çokta benim sevincim doldurdu evimizi :) Çok güzel oldu çok...Sadece ışıklarını takamadık, çünkü iş yerinde o ışıklı şeylerden benim vardı,bu gün götürüp takıcam inşallah. Resim çekmek aklıma gelmemiş ne hikmetse, yazarken aklıma geldi, akşam çekip yarınki posta ekliycem bakalım :)


     Gece yine koyun koyuna uyuduk üç kuzu, koklaya koklaya,öpe öpe seni, 'annejiğim şeviyom, babajığım şeviyom, şen, baba, ben' diye diye uyudun sıcağımızda :)
     Süt için uyandığında sadece 'anne süt' derdin, bu gece ilk defa işaret parmağınıda kullanarak 'anne süt, daha koy' diyerek, biten süte ekleme yapmamı istedin,o parmağı ısırdım uyanırsın iyice diye korkmadan :)
NOT: Suçluyum, suçluyuz; hafta sonu evde ve anneannende işler çok olunca, çok fazla cd izlettik sana :(

6 Aralık 2010 Pazartesi

Hafta Sonu Buluşması+Gün

     Hafta sonuna cuma akşamı akrabalarımızın anneannene ziyarete gelmesiyle başladık, yardım için gittik, geç saatte dönünce herşey gecikti, banyo ve diğer hazırlıklar aksadı ama yetiştirdim geçte olsa.
     Öncelikle bir önceki postta ekleyemediğim odanın yeni halinin resimlerini koymak istiyorum, böylesi çok daha güzel oldu :)
     Cumartesi sabah kahvaltını yaptırıp hazırlıklarımı yapıp seni anneannene teslim ettik. sevdiğim bir anne Yaseminaaa geleceğinden hepimiz haberleşip bir buluşma ayarladık.

     Sabah brunch, akşam üstüde UHM de yemekti programımız :) Sabah buluşmasında Yaseminle ikimiz vardık, böyle olmasa bu kadar konuşup anlaşamazdık herhalde :) Çok tatlı bir bayanmış, dobra, doğal...
     Çok iyi anlaştık, yaklaşık 3,5 saat oturduk ve zamanın farkına varamadık bile :) Ülkü ylede ilk kez karşılaşmış oldum, Yasemin i gelip aldı, bizde babanla seni almak için döndük, tekrar hazırlanıp akşam buluşmasına gittik bu sefer ailecek. Babandan başka 2 baba daha vardı, onlar çok iyi anlaştı.
      Bu sefer UHM nin ablaları çok meşguldü (d.günü partisi vardı alt katta), bu nedenle çok muhabbet edemedim ama yinede en fazla yazışıpta hiç görüşmediğim kişilerle tanışma fırsatım olduğundan çok mutluydum. Ankara daki Yasemin (Efe nin annesi), Ülkü ve Ezgi ylede tanışma fırsatı buldum. Hepside çok tatlılar, hoş sohbetler.
     Seda yı zaten önceki buluşmadan tanıyordum ve zaten kaynaşmıştık onlarla. Yasemin in gitme vakti gelince vedalaşıp uğurladık. Biraz daha muhabbetten sonra ayrıldık, giderkende Seda ları bize çaya davet ettik. Kalan muhabbete evde devam ettik.
Kuzum benim oyunlar oynadın, koşturdun durdun :)
Pazar günü yine tempolu bir gün oldu :) Öğlene kadar kahvaltı, ev toparlamaca, yürüyüş ve alışveriş, eve gelince yemek yapıldı ve Şengül Teyzenlere güne gittik ikimiz, sofraya kurulduk, sohbet muhabbet güzel geçti ama sen bir türlü uyumak istemedin nedense, sanırım ortamdan ayrılmak istemedin :) ama uyumayıncada biraz cız oldun ve erken kalkmak zorunda kaldım, dışarı çıktığımızda daha 10 adım atmıştık ki baktım sende ses yok, uyuyakalmışsın, yavrum benim...
Eve gider gitmez yatağına seni atıp bende yattım. 1,5 saat yatmışız hepimiz, tlf.sesiyle uyandım. Arayan dayınmış, bize çaya geliceklermiş, kalkıp toparlandık, anneanneni aradık oda geldi, gayet güzel geçti. Yengenin karnı baya büyümüş 3,5 aylıkmış yeğenim :) Kusmaları devam ediyormuş :(
Yoğun bir hafta sonunu deliksiz bir uykuyla sonlandırdık, herşey çok güzeldi ve zaman nasıl geçti anlayamadık :)

29 Kasım 2010 Pazartesi

25. AYIN BİTTİ :)

          Hafta sonu 25.ayınıda uğurladık bebeğim. Ne çabuk geçer oldu aylar, ne zaman bu kadar büyüdün anlamadık. Sağlıkla, huzurla ve ömrün boyunca bol şansla nice aylar, nice yıllara birtanem :)
      Geçtiğimiz perşembe öğleden sonra işyerindeki müdür beyin uyarısıyla camdan dışarı bakınca gördüğüm manzara beni çok etkiledi :) Sanki Allahın bir lütfuydu manzara...Gökkuşağı Anıtkabir in tam arkasından gökyüzüne tırmanıyordu. Hepimiz camlara koşup manzarayı seyrettik bir süre, bende resimledim tabi kaçırmadan;
Cuma akşamı için Şengül teyzenle Uğur enişten hamsi yemeye davetliydi bizde, birgün önceden çorbamı yapıp,masamıda hazırlamıştım. Geriye kalan salata, meze ve hamsi tava yapımınıda işten gelince hallediverdik babanla. Çok keyifli bir akşam oldu, misafirlerimizin ayaklarına sağlık. Geldiklerinin ilk 1 saatinde senin çenen hiç durmadı, en sonunda calliou ve gece bahçesini açınca hepimiz rahatladık.

 Kızım ne oldu senin çenene böyle :) 2 yaşınımı bekliyordun, dilin tamamen çözüldü, söyleyemediğin, anlaşılmayan kelimen nerdeyse kalmadı, hatta uzun uzun cümleler kurar oldun, biz şok geçiriyoruz :)))
Hafta sonu uzun uzun yürüyüşler yaptık, hem bacaklarımız açıldı, hemde sen parkın tadını doya doya çıkardın :)
Pazar günü kahvaltı sonrası çok zamandır isteyipte zaman bulamadığımızdan ertelediğimiz odandaki değişikliği gerçekleştirmek için kolları sıvadık; Koca kanepe, en dip odadan, dar kapılardan nasıl çıkacak diye hiç düşünmedim doğrusu, bir ara baban hatırlattı ama unutturup başlattım işe koyulmayı :) Biliyordum ki o kanepe odaya binbir zahmetle ve işin ehlinin yerleştirmesine karşın çok zor olmuştu. Sen nasıl kaldıracaksın dedi baban ama kafama koyduğumu illaki yapıcamya...hadi dedim, ben yaparım merak etme...

Hakikaten zor oldu ama oldu işte. Alt kattaki depoya indirdik beraberce :) Kapıcının kızı bile şaşırdı; 'ben başkasıyla indirecekler sanmıştım, sen nasıl kaldırdın bunu' deyip bana güldü :) Beni tipime bakıp bişeye benzetemediler herhalde :))) Yalan yok şuan hertarafım kırılıyor, etlerim acıyor ama yapıcam dedimya, beni kimse durduramazdı :) Bu sayede evin pekçok yeride temizlik görmüş oldu :)
Odanın son halini resimleyemeyi unuttum ama zahmetimize değdi doğrusu :) Güle güle kullan aşkım odanı, daha ferah oldu odan, kullanım alanın genişledi.

23 Kasım 2010 Salı

Geçmiş Kurban Bayramınızı Kutluyorum...

     Henüz zaman bulabildiğim için yazmaya başlıyorum :)

     Dile kolay 9 gün tatil...ne yapsak ne etsek derken bu bayramı Ankara da geçirme kararı aldık. Cumartesi pazar brunch yaptık açık havada ve çok keyif aldık, sen çok mutlu oldun. Hani yazdan kalma günler denirya...işte öyle güzeldi hava ve kaçırmak istemedik. Hafta içide kaplıcalara gideriz, belki beğenirsek kalırız diyede düşündük :)
      Taki deden bizi kandıranadek :) Kandırmak derken, maşallah biz dünden meyilliymişiz...Anneannen tatilin ilk günü İstanbul a gidince, bizde burda yanlız kalıverdik. Dedenin fikride çok cazip geldi :) Pazartesi öğlen vakti birkaç ihtiyaç için çarşıya çıkarken karşılaştık dedenle; çok memnun kalırsınız,değişiklik olur,düşünün gidelim dedi. Bizde ilk 10 dak. içinde karar verip 1,5 saattede hazırlanıp dedeni aldık ve düştük Samsun yoluna :) Çok eğlenceli bir yolculuk geçirdik, deden zaten çok kaynak bir insan, molalar vererek vardık Samsun a.Sende bizi yolculuk boyunca hiç üzmedin, kah uyuyarak, kah oynayarak geçirdin onca yolu :)
Tekrar tekrar teşekkür ediyorum Saka ailesine. Bizi ellerinden gelen en iyi şekilde ağırlayıp Samsun u bıkmadan gezdirdikleri ve güler yüzleri için. Ayrıca dedenin diğer akrabalarınada teşekkür ediyorum, hepside çok güzel karşıladılar bizi,çok sıcak insanlar :)

Fatma abla temiz becerikli ve güler yüzüyle her öğün soframızı tastamam hazırlayıp sundu,ellerine sağlık :) Sende çok sevdin onları, 'abisiiii,teyteee' diye sesledin ve çabucak kaynaştın onlarla :) Karşılaştığımız herkes senin uyumlu oluşunu,akıllı ve güleç oluşunu anlattı. 'çocuklar ağlarlar,bu ağlamazmı hiç' dediler. Hiçbiryeri kurcalamadan bişeyler kırmadan hareket eden çocuğu yadırgadılar, aferin benim kızıma :)
Ben Samsun a gitmeyeli belkide 20 sene olmuştur. O kadar çok değişmiş ve o kadar çok gelişmişki ağzım açık kaldı. Şehir büyümüş, küçücük bir yerdi, şaştım kaldım :) Her zaman söylerim 'deniz memleketi medeni memlekettir' diye. Uzun lafın kısası; çok gezdik, hergün bir akrabaya gittik, deniz, dağ, taş bırakmadık. Fatma teyzenlerde bize eşlik edip gezdirdiler sağolsunlar. Senin her geçen zamanda ne kadar büyüdüğüne şahit oluyoruz, bir önceki bayramda Antalya daydık ve 'kızımız çok büyümüş, artık heryere onla gidebiliriz, çok uslu-akıllı' demiştik. Bu seferinde daha bir iyiydin, çok akıllıydın ve en önemlisi çokta mutluydun. Gezgin bir anne-baban olunca sanırım bukalemuna dönüştün, hemencecik uyum sağlıyorsun bulunduğun yere :)))
İşte beni ve babanı en çok duygulandıran, eski günleri düşündüren ve ayrıcada ilk kez görmenin verdiği heyecanı yaşatan yer; Bandırma Vapuru Mustafa Kemal Atatürk ’ü 9.Ordu Müfettişi olarak kurmayları ile birlikte İstanbul ’dan Samsun’a getiren gemi. Tütün İskelesinde yapılan Bandırma Vapuru(temsili vapur), içine giremesekte uzun uzun inceledik, bir tür açık hava müzesi olarak yapılmış, çok beğendim. 2000 senesinde yapımına başlanarak 2003 te ziyarete açılmış.
Öyle çok gezdin ve öyle çok eğlendinki anlatamam, Deniz Kızııııı, sen karasal iklim insanı değilsin birtanem. Samsundayken yatmadan sütünü içip bir daha sabaha kadar uyanmadan uyudun, yemeklerini ben vermeden 'anne yoğut, anne mama' diyordun. Herşeyinle harikaydın aşkım, sana hayran kaldık babanla :)
Unutmadan yazayım; daha Samsun yoluna çıktığımızda anlatıyorum sana 'kızım denize gidiyoruz,orda şöyle yapıcaz, böyle yapıcaz' diye...Samsun' a yaklaşırken Havza ya uğradık. Kaplıcaları meşhurdur oranın. 3 sene öncede Trabzon a giderken Havza Kaplıcalarına yine uğramıştık ve çok memnun kalmıştık. Ancere Thermal Hotel (4 yıldız)de kaplıca keyfi yaptık. Bu kadar küçük bir yer için bu kadar güzel, konforlu bir otel olması çok güzel geldi bize. Tuttuğumuz jakuzili odada jakuzili havuzu en çok sen kullandın. çıkma saatimiz geldiğinde seni içinden bağırtarak almak zorunda kaldık, çünkü ne dediysek ikna olmadın. Havuzu deniz olarak tanıştırınca, bulmuşken kaybetmek istemediğinden çok direndin :) Akşam soğuğunu yememek için resimde çekemedim malesef.

Dedene karşı ayrı bir sevgin var, onu görünce çılgına dönüyorsun :) Oynaşıp koklaşıp duruyorsunuz :)

Sahilde yine klasik deniz tutturman başladı, ayrılamıyorsun denizden kuzucuğum :)
Babamla yanlız olarak hiç tatil yapmamıştık, yani dördümüz. Oda çok mutlu oldu, dolayısıyla bende çok mutlu oldum. Canım babam Allah başımızdan seni eksik etmesin...(AMİİİN)
Samsun un sahili çok uzun ve kumuda çok güzel :) Hazır bulmuşken, adını şuan hatırlamadığım bir blogta görmüştüm; kuma isim yazıp resimlemişti. Bende senin adını yazıp yanında durmanı sağlıyacaktım ama malesef durmak istemeyip kaçtın, işte manzara bu ;
Dönüş günümüzü planlarken, deden biraz daha Samsun da kalacağını söyleyince biz üçümüz çıktık yola. Kahvaltımızı yapıp vedalaştık Saka ailesiyle. Samsun un girişi menemencilerle dolu. Burda ünlüymüş menemen yemek. Ben menemenin egeye ait olduğunu düşünürdüm. Yol boyunca belki 20 tane menemenci ardarda sıralanmış. Biz kahvaltıyı yapıp çıktığımızdan sende arabaya biner binmez uyuduğundan, mola verip bir çay+sigara yapalım dedik babanla. Çok güzel bir manzaraya sahip olan Güvercin e oturduk. Çay içtik ve bol bolda manzara resmi çektik. Garson çay parasını almadı bizden :) 'Patron para almayın dedi abi' ne güzel dimi, küçücük bir yer ama ne kadar geniş gönüllüler :)
Baya bir yol aldıktan sonra senin yemek saatin gelince baban güzel bir yer aramaya başladı. Süper üstü bir piknik alanı buldu, üstelik içinde lokantasıda var. Etlerimiz mangalda pişirilerek önümüze geldi, yayık ayranı ve organik malzemeden yapılan çok lezzetli bir salata :) hatırlayınca yine ağzım sulandı :))) Etraf horoz, kedi, kuş, köpek kaynıyor. Yani tam senlikti bebeğim. Horozları kovaladın, kuşlara bakıp, kedileri sevdin, havaysa nefisti :)
Bu arada dikkatli bakılırsa resimlere; göbek bağladığımda net görülüyordur herhalde :)))
Ankara ya yaklaşırken yol boyunca kavun, soğan, kabak vs. satılır çadırlarda, kışlık kavun alalım diye uğradığımız bir yerde bu komik korkulukla karşılaştık. Demek adamlar gece uyuyor, malları çalınmasın diyede biri var görüntüsü yapmışlar kendilerince :))) Ençokta babanın hoşuna gitti amca :)
Şükürler olsun, her zamanki gibi bizi baban sağsalim evimize ulaştırdı. Ertesi gün evimiz tatil dönüşü malum görüntüye dönüştü :))) Çarşamba pazarını andırıyor dedi resmi gören bir arkadaşım, haksızda değil :)
Bizim döndüğümüzün ertesi günüde anneanneni karşıladık Aşti de. getirdiği kurbanlık etinden evde içini hazırlayıp bir güzel pide ziyafeti çekti, yanınada misss gibi ayran :) Ellerine sağlık anneciğim, hayatta üşenmezsin, tek düşüncen bizi mutlu etmek olduğu için yüzlerce teşekkür ediyorum ama artık kendini düşünme vaktin geldide geçiyor bile.
Prenses, ne şirin ne güzel bir çocuksun sen kuzucuğum, seni çoook seviyoruz aşkım :)