29 Şubat 2012 Çarşamba

Mim İlan Ettim...

     Sağolsun Ekoanne yazmış blogunda, minik Ela ya sormuş, bıdır bıdır cevaplamış kuzu. Hemen aldım, çok akıllıca, buna yeni sorularda eklenebilir istenilirse. kuzumun vereceği cevapları sabırsızlıkla bekliyorum doğrusu;

En sevdiğin renk ne? -Kırmızı
En sevdiğin oyuncak ne?  -Ayşe
En sevdiğin meyve ne? -Elma
En sevdiğin yemek ne? -Tavuk,makarnayla tavuk
En sevdiğin tv programı -Çocuk çizgilimini
En çok hangi kıyafetini seviyorsun? -Hepsini
En sevdiğin oyun? -Sakkambaç
En sevdiğin atıştırma yemeği? -Elmalı kurusu
En sevdiğin hayvan? -Zerba (zebra)
En sevdiğin şarkı? -Mini mini bir kuş şarkısı
En sevdiğin kitap ? -Pembe kipap,ablimine (albümüme) koymak için varya (bebeklik albümünden bahsediyor)
En iyi arkadaşın kim? - Azra (kuzeni) 
En sevdiğin tatlı -Sütlaç
Dışarda yapmayı en çok sevdiğin şey ne? -Oyun oynamak
Gitmeyi en çok sevdiğin yer? -Park
Müzede en çok neyi seviyorsun? -Dinazoooor
En sevdiğin içecek? -Gazoz
En sevdiğin öğretmenin? -Çiğdem öğretmenim
Evde ne yapmayı seviyorsun? -Hamur yapmayı
Doğum gününde ne yapmak istiyorsun? -Pasta yapmak istiyorum
Büyüyünce ne olmak istiyorsun? -Anne,senin gibi anne
En çok kimi seviyorsun? -Babamla annemi
En sevdiğin çiçek ne? -Kırmızı çiçek tabi ki
Kaç yaşındasın ? – Üç
Gözlerin ne renk? -Kafferengi
En çok kimi oynatıyorsun? -Azra yı
En güçlü kim? -ben
En güzel kim? -ben
     (Soruları 28.03.2012 de sorabildim)

27 Şubat 2012 Pazartesi

Trabzon Günleri

     Hafta sonumuz bol gezmeli geçti...ne güzel veee hava baya iyiydi. Cumartesi Anneanneye gittik, hala oğluda ordaydı, kuzuya 'bal kız' diyor sağolasıca, küçük hanımda şımardıkça şımarıyor...Akşamında da diğer hala oğluna gittik, eşinin babası vefat etmişti, Allah rahmet eylesin, baş sağlığı diledik. Küçük oğulları Onur ile kuzu, epey iyi vakit geçirdiler, çok iyi anlaştıklarından içim rahat şekilde teslim ediyorum kızımı Onur a :) Keyifli bir akşam olmuş oldu benim için.

     Pazar günü kahvaltı sonrası Anneanneyide alıp Trabzon Günleri için Atatürk Kültür Merkezi ne gittik. Çok ama çok kalabalıktı. Fotosunu çekmeyi unutmuşum, kuzuya ordan (horon elbisesi diyor kendisi)keşan denilir, ondan elbise dikmişler çocuklar için, bir tane aldık ve çorabını. Eve gelir gelmez giydi ve horon edelim diyor :))) Kalabalık nedeniyle çokta fazla gezemedik ama birde Trabzon-Vakfıkebir ekmeği kaptı annem. Hava müthiş güzeldi, müthiş dedimse de sıcak yakmadı ama, uzun zamandır yakıcı soğukla boğuşunca, bu hava bize müthiş geldi doğrusu.
     A.K.M ye giderken kuzuyu kandırmak zorunda kalmıştık, oyuncakçıya gidiyoruz diye, yalancı çıkmayalım diye ki kuzu A.K.M. de hayal kırıklığına uğradı bulamayınca oyuncak...çıkışta doğru Etlik teki oyuncakçıya gittik. Anneannesi koca bir ütü masası ve gereçlerini aldı( ki vardı ütüsü). Sevinerek getirdik eve kuzuyu.
     Eve gelince keşan elbisesini giydirdim, babası da açtı horon havasını, kızımla deptik bir güzel :))) kuzu 'Çayelinden öteye giderim yali yali...' türküsünü şöyle öğrenmiş;
'Çayelinden öp öp öp..' diye gidiyor. Her söyleyişinde kırılıyoruz gülmekten ve böylesi daha sevimli olduğundan düzeltmeye de gerek görmüyoruz...
NOT:  kuzu için istediğimiz oyuncak evi gelmiş bizim oyuncakçıya ama ne yazık ki alamadık, dükkan sahibi sadece Word kart istiyor, diğer kartlarla taksit yapamıyor :( Neysse tuttururuz elbet bir yerde...

24 Şubat 2012 Cuma

Veli Toplantısı Vardı

     Yaaa...bu günleri görmek çok uzak gibi geliyordu, parmak kadar kızım var ama dün ilk kez kızımın veli toplantısına katıldık babasıyla beraber...aşkım beni işyerinden aldı ve koşa koşa, heyecanla gittik bulduk Pedagog Nesrin hanımı ve Kreş Öğretmeni Çiğdem hanımı. Bizi boş bir odaya aldılar ama başka veli yoktu...meğer aileleri tek tek çağarmışlar, ayrı gün ve saatlerde bir aile ile görüşme ayarlamışlar...ne güzel 1,5 saat konuştuk kuzu hakkında...biraz güldük, biraz da ciddiyetle dinledik karşılıklı birbirimizi...
     kuzu ile ilgili daha önce öğretmeninin söylediği herşeyi tekrarladılar, sorun yokmuş anlattıklarına göre. Yanlız bir uyarıda bulundular, kuzu da biraz bebek davranışları varmış...kendi yemeğini yiyebilir, üzerini kendi giyebilir...öz ihtiyaçlarında yardım bekliyormuş...bu çok normal dedim...düşük kilo ağırlığıyla doğan bir bebeğin üzerine titredi annem ve biz, 3 yıl baktı anneannesi ve bütün ihtiyaçlarını karşıladı, kuzuya hiçbirşey düşürmedi.
     Sonrasında kreşe başladı ve evdeki bakımını ben üstlendim dedim. Akşamları eve geldiğimizde o kadar az zamanımız var ki dedim, yatma vaktine kadar herşeyi sığdırmak zorundayım, yemek, toparlama, yarına hazırlık ve kuzuya ara öğün, süt, vitamin şurubu...biraz maaile oyun-eğlence...derkeeen saat gelip çatıyor. Ben üzerini giydirmek için zaman tanısam, yaklaşık 15 dak. sürer, çıkarmak içinde 15 dak., yemek yemeye kalksa 1,5 saat sürer, ben dahi 1 saat veya 45 dak. da yedirebiliyorum. Onlarda anne ve aynı yaşlarda çocukları var, anladılar tabi beni ama bu uyarıda bulunmak zorundaydılar. Gerçi kreşe başladıktan sonra, alt tarafını kendi çıkarıp giyinmeye başladı, üst tarafını da yeni yeni çıkarmayı öğrendi ama giyemiyor henüz. Bunu söyledim; kreşin katkıları çok oldu dedim, kendi işini kendi görmek istiyor ama çoğu zaman buna izin veremiyorum, ben çabucak giydireyim diye ...dedim.
     Bunun haricinde; kurallara uyan, sevgi dolu, uyumlu bir çocuk dediler kızım için, çok mutlu olduk eşimle...Tüm aktivitelere istekle katılıyormuş...En önemlisi ise duygu ve düşüncelerini ifade etmekte çok başarılıymış, çekincesiz olarak paylaşıyormuş, küsmek yada kızarak ağlamakla ifade edebilirmiş ama kuzu direk olarak söze döküyormuş hem hislerini, hem düşüncelerini.(bu bizi çok memnun etti)
     İşte böyleee, mutlu mesut aldık geldik kızımızı, beni görünce çok şaşırdı ve sevindi :)
NOT: *artık 10 a kadar sayıyor ve gerisine de çok meraklı, *matematik-mantık alıştırmalarını çok seviyor, *evde şarkı türkü pek dinlenmez(babasının konserlerini saymazsak) ama müziğe aşırı duyarlı, *ayrıca dans etmeye, hergün kreş sonrası eve geldiğinde, öğrendiği şarkıları kendiliğinden söylemeye bayılıyor.
Mukkak-Mutfak
Parda-benim ismim
Patma-Fatma
Berarek-Beraber

23 Şubat 2012 Perşembe

Çınar Geldi Hoş Geldi...

     Salı akşamı Çınar geldi bize, kuzuda bir kahkaha bir sevinç ki sormayın, Gerçi Çınar bey eve daha girmeden çığlığı bastı...Meğer uyku saatiymiş beyimizin :))) Annesi hemen uyuttu ve biz doya doya sevemedik kuzuyu. Neyse ki 1 saat sonra uyandı, biraz huysuzlansa da yavaş yavaş alıştı da sevdik oynadık onunla. kuzu oyuncaklarını paylaştı, hiç kıskanmadı Çınar ı. Gurur duydum kızımla. Onlar gelmeden yaş pasta yapmıştım, çayımızın yanında yemek için. Her pasta faslında olduğu gibi bunda da mumları dikip kuzuya üflettirdik :)
Biz rahat sohbet edelim diye kuzuya da örtüsünü yere serip boya malzemelerini verdim oyalandı epeyce. 
 Sonrasında epeyce güzel sohbet ve Çınar kuzusunu sevmekle geçti. kuzu da bu hafta çok sıkılmıştı, hep anneannesini ve diğer akrabalarını, kuzenlerini sayıkladı, evden sıkıldı sanırım, bu sene eve fazlaca tıkıldık, havalar öncekilere göre çok kötü gidiyor ve sıcak evden çıkmak istemedik bir türlü, bundan hoşnut olmayan tek kişi de kuzu tabiki...Belki de yaşlandık ve gezince yoruluyoruz, siyatiklerimiz tutuyor, çok üşüyoruz vs. vs.

20 Şubat 2012 Pazartesi

Hepi Tört Tey Tuu Yuuuu...

     Cumartesi kahvaltı sonrası, hem alışveriş hem fiş olsun, parkta biraz fink atsın diye, yürüyerek gittik Antares e. Güneş aldatıcıydı, yinede bacaklar açıldı, bol bol koşturdu yollarda, kaydıraklar ve salıncaklar karla kaplı yada su içinde olduğundan kayamadı, sallanamadı ama temiz havada koşturdu gönlünce. İyice sarıp sarmaladım ama akşama yaşanacak burun tıkanıklığını engelleyemedim. Üstelik benimde burnum tıkanmış.
     Antares te tren sözü verdik, birde oyuncak, aldık tabi, bebekli bir barbi, ayrıca Calliou nun yapbozu. yemek olarak yine hamburger istedi ama tuhaf olanı, ne yanındaki patates kızartmaları yiyor, ne de ekmeğini. Sadece içinin köftesini ve bir parmak kadar ekmeğini. Ayran içiliyor ve hadi trene...
     Akşam aldığımız yapbozları yaptık, çok kolay geldi, tabi cinslerini ayırıp verdim ve kolayca yerlerine taktı, birde karışık vermeliyim eline, bkalım bulabilecek mi?
     Hafta sonu 2 gün boyunca anneanne diye sızlandı kuzucum, 'ben anneannemi çook özledim' anne diye sayıkladı, sanırım cuma günü anneannesiyle geçirdiği zaman(kreşe gitmedi cuma günü), tadı damağında kaldı. Pazar günü götürecektim ama burun tıkanıklığı korkuttu beni biraz, çokça da yorgun olunca ikna ettim gitmemeye. Hadi dedim ayak parmaklarına PEMBE oje sürelim, daha önce ayak parmaklarına oje sürmemiştim, çok sevindi ve ikna oldu evde kalmaya. Gecenin ilerleyen zamanlarında tutturdu yine anneanne diye. Tlf ile görüştürdüm, sesini duyunca sözünü unuttu ve ağlamaya başladı tekrardan.
     Anneanneyi unutturmak için, öğleden sonra kuzu uyurken yaptığım Limonlu Cheeskek e 3 te mum koydum, yakıp, tepsiyi hazırladım, yanına da (ilk defa hafta sonu tadını öğrendi) gazoz koydum ve sürpriiiz diyerek salona getirdim, resmen sevinçten çıldırdı bıcırık :))) Taklalar attı, babasını çağardı, bak benim pastam diye, annem mum yakmış diye :))) O söndürdü biz alkışladık...
     Dikkatinizi çekmiştir sanırım, ölçüleri küçük aldığımdan ve kelepçeli küçük kalıbım olmadığından, salata tabağında yaptım cheeskek i(nasıl yazılıyor bilmiyorum), idare ediverin artıkın :))) Tadı nefis olmuş ama servis yaparken baya zorlandım doğrusu...
N: 'Hepi tört tey tuuuu yuuuu'
Anne-Baba: Alkııııış....


16 Şubat 2012 Perşembe

Atakan Kavuşacak Annesine...

     Günlerdir takip ediyorum, içim cızlıyor, dualar ediyorum, basından, arkadaşlarımdan takipteyim hep...
     Kurban olduğum Allah ım yardım edicek Gamze ye ve ailesine, ayırmayacak eminim onları. Arkadaşlarımın üstün çabalarıyla kurtulacak bir annemiz, ayrıca verilen kanlar sayesinde belki onlarca aile yaşama kavuşacak, donör olmak isteyenler sayesinde hayata dönecek onlarca insan ve dua edicekler verenlere, özellikle de Gamze Akbaş a. İşte ilk burdan okudum Gamze annenin acısını, maddeleri inanın okuyamadım sonuna kadar, halende okuyamıyorum...Allah hiçbir anneye yaşatmasın böyle bir ayrılık...Amiin...
http://atakan310309.wordpress.com/2012/02/03/seyahate-giden-anne-gibiyim/
     Sağolsun Bige cim, rica etmiş abisine ve verdiği destek için Murat Çelik e de çok çok teşekkürler ediyorum kendi adıma;
http://haber.gazetevatan.com/Haber/431204/1/Gundem
     Ayrıca Okan Bayülgen e teşekkür ediyorum, annemizin yanında olduğu ve bu kadar duyarlı davrandığı için, Allah razı olsun ondan. Programına davet etmiş bizleri, sağolsun gidebilecek olan annelerimiz katılacaklar inşallah, yanında olduğumuzu gösterecekler Gamze anneye, moral olacak inşallah bunlar ve yeniden yavrusu Atakan a ve sevdiklerine kavuşacak...
  

15 Şubat 2012 Çarşamba

Uçağa Binmedim Hiç...

Bu günlerde yapmadığı, almadığı herşey için bu tür cümleler kuruyor.
Gitmedim hiç...
Binmedim hiç...
Gelmedi hiç...
     *Bizi kurduğu cümleler nedeniyle baya güldürüyor, çokça da düşündürüyor. Hele geçen gece uyumak üzereyken, birden dikilip, birşey sormak istediğini söyledi;
N: Anne evlenmeyi düşündüm.
Ben: ...kısa bir sessizlik oluştu ve ben içimden 'eylenmek istedi herhalde' dedim ve sordum; kızım eylenceden mi bahsediyorsun, eğleniriz.
N: Hayır anne hani babam senin kocanya, benimde kocam olsa, Canocan(kreşten arkadaşı ama tam adı bumu bilmiyorum) benim kocam olsa, ben anne olsam, hani babam şarkı söylemişti, senle ben dans yapmıştık (elleriyle nasıl dans ettiğimizi göstererek), işte öyle dans yapsak.
Ben: Evet dans etmiştik, yine ederiz.(kaçamak cevaplar)
N: Hani sen gelin oldun ya(salon duvarındaki nikah resmimizden bahsediyor), bende anne olsam, aşk gibi...
Ben: Hadi uyuyalım kızım, iyi geceler...
     O gece aşkımla bir süre uyuyamadık, hemen o an cevap veremedim, çünkü mantıklı ve onun yaşına uygun konuşamamaktan korktum. Ne onu ayıplayıp 'söylenmez böyle şeyler' diyebildim, nede 'evet tamam kızım' diyebildim. En yakın zamanda bir anını yakalayıp bu konuyu konuşmak istiyoruz kuzuyla. Bu günlerde fazlasıyla anne olmaya takmış bir kız olarak geziniyor evin içinde. Herşeyin anne olduğunda yapılabileceğine inanıyor. Anne=Büyümek gibi görüyor.
     Kızımın herşeyini benimle paylaşması hoşuma gidiyor ve beni rahatlatıyor...henüz tamamen saf duygularla, tüm düşüncelerini paylaşıyor, şimdiden bastırmak susturmak istemiyorum, söylediklerine ket vurmak, ayıp, günah demek istemiyorum. İlerde de benimle böyle rahat konuşsun istiyorum ama bu evlilik, koca kelimeleri beni düşündürüyor ve güldürüyor...Onların arkadaş olduklarını, birbirlerini sevmelerinin normal olduğunu anlatmalıyım en kısa sürede ama sözü kendisinin açmasını bekliyorum, sohbet eder gibi olmalı, hadi kızım şu konuyu konuşalım şeklinde ciddi bir mesele gibi olmasını istemiyorum.
     *Dün akşam eski fotoğraflara bakıyoruz, kendi de ilişti yanımıza, kuzu doğmadan önce çekilen fotolar bunlar ve her çocuk gibi oda soruyor, bu fotoda ben nerdeyim diye...O zamanlar sen yoktun cümlesine çok kızıyor ve başlıyor ağlamaya...sus deriz, yok...anlatırız yok...Daha önceleri sorduğunda karnımdaydın diyordum, seviniyordu, e artık daha büyüdü diye yoktun, doğmamıştın dedik..yandık valla...neden yoktuuuum diye ağmaya başladı...zor susturduk...(bunada 3 yaş sendromu diyeni öldürürüm, hiç şakam yok!)
     *Dün iş çıkışı aşkım ile konuşuyoruz,
Ben: Erzincan a, ablamlara gitmek istediğimi söylüyorum, şöyle Nisan ayı gibi, kuzumu da alıp giderim, bir hafta kadar...diye konuşuyoruz,
N: (Hemen atlıyor) uçaklamı?
Ben: Evet diyorum uçakla.
N: Ne zaman şimdi mi?
Ben: Yok kızım 2 ay sonra
N: Şimdimi yani? böhüüüüüü ben şimdi istiyorum, UÇAĞA BİNMEDİM HİÇ...
Biz: Kızım tamam...vıdı vıdı vıdı vıdı...
     *Son günlerdeki akşam yemeği faslımızda şöyle oluyor, eve girer girmez üst-baş değişimi, çizgi film açılır ve biz mutfağa gireriz yemek hazırlığına. Hazırlık bittiğinde kuzuya seslenirim;yemek hazır hadi diye;
N: Ben yemek yemek istemiyorum, gelmiycem.
Ben: bak beni yanına getirme gel yiyelim kızım
N: Gelmiycem işte, yemiycem ben, aç değilim, böhüüüüüü
Ben: Tamam o zaman gelme, sen bilirsin(TV. kapatılır, salon ışıkları söner ve kuzu kuzu mutfağa yollanır ama yemek için değil, son kez nazlanıp zırlamak için. Biz yemeğe başlarız, hemde şapır şupur yeriz, iştah gösterileri ve yemek ne lezzetliymiş söylemleri arasında, yan gözlede onu izleriz, oda bizi, bir taraftanda zırlar...Sonunda bıkan ki en fazla 2 dakika sürer bu anlattıklarım, kendisi olur ve...)
N: Jelibon var mı?
Ben: Var tabi ama yemekten sonra vericem (der, çay tabağına 4-5 tane minik ayıcıklı jelibon koyarım)
     Bizimki doyana kadar itirazsız yer ama o kadar çabuk doyuyor ki inanılmaz, kreşle birlikte midesi resmen küçülmüş, ancak minik bir çay tabağı kadar makarna-pilav veya yemek yiyebiliyor, 1-2 saat sonra tekrar yediriyorum.
     Son günlerde aşırı olmamakla birlikte böyle sendrom belirtileri baş gösteriyor. Bizde çok sabırlı ebeveynler olmadığımızdan, çok üstüne düşmektense kendi haline bırakmayı yeğliyoruz yada çok sinir bozucu haldeyse, odasına yolluyorum, orda ağla gel diyorum, işe yarıyor gerçekten. Kriz anlarında üzerine düşmeye kalktığımızda dozu iyice artırıyor, buna dikkat ettim, daha çok ağlıyor mesela. Kendi haline bırakıyorum ve sakinleştiğinde konuşuyorum, her seferinde söz veriyor bizi bir daha üzmeyeceğine, birde 'bana artık kızmayacakmısın?) diye de soruyor.
     Dün akşam yeni resim çizmiş, ben ve kendisini resmetmiş, hafta sonu aldığımız simlerle de süslemiş resmini, sonra bir güzel bükmüş, rulo haline getirmiş ve bana verdi: 'anneciğim bak sana uçak haptım' dedi. Çok hoşuma gitti, öptüm, çok beğendiğimi söyledim, öyle mutlu oluyor ki böyle anlarda, sevinç kahkahası atıveriyor minik dudaklarıyla :)
     Akşam yine boya yapmak istedi ama suluboya değilmiş, 'ellerimizi, yüzümüzü boyayalım mı' dedi, hemen hazırladım odasına malzemeleri, elleri boya içinde, ara sıra yanımıza gelip şaheserlerini gösterdi durdu.

13 Şubat 2012 Pazartesi

2012 yılı pek çok ilkin yaşandığı bir sene oldu şimdiden...

     ilk kez Müzikal deneyimi yaşamıştı, memnun kaldı. Bu hafta sonu ise ilk kez müze gezdi. MTA TABİAT TARİHİ MÜZESİ gezisini yapan diğer arkadaşlardan özendim, merak ettim durumunu, sıkılacak mı?, hoşlanacak mı? Gayet ilgiliydi ve meraklı... 3. kata geldiğimizde...baktıki herşey diğerlerinin benzeri ve devamı (ne yalan söyleyeyim, bizde son katta sıkılmıştık ve sessizce gidelim mi artık demiştik.),  'hadi artık evimize gidelim' dedi :)))
     Diğer katları gayet ilgiyle inceledi, sorular sordu, fosil diyemese de -hosil- :))) dedi. Dinazor iskeletinin önünde fotoğraf çektirmekten korktu ama sonra onların yaşamadığını anlatıp rahatlatınca, kısada olsa önünde pozunu yakaladım.
     Tabi bu tartıya çıkmadı, nedense inatlaştı :))
     Anasının kızı işte...Bilgi yazılarını okumadan geçmez benim kızım :)))inbaç... gördü(sincap). En çokta girişte, kafeteryanın yanında atık malzemelerden, çocukların yaptığı resimler, oyuncaklar ilgisini çekti. Benden sim istedi, kendide ordakiler gibi parlak resimler yapacakmış.

NOT: Evet, pazar günü aldım simini kızımın, tüm elini yüzünü, resim defterini ve elbiselerini sim yapmıştı ama öyle çok eğlenmiş ki...deydi doğrusu :)

9 Şubat 2012 Perşembe

Kuzu-Şimal-Çınar Üçlüsü

     Bir önceki postta bahsetmiştim, kuzunun insan figürü çizemediğini öğretmeninin söylediğini. O gün görüşemedim ama ertesi gün erken çıktım işten ve kreşe kızımı almaya gittik, bu sayede Çiğdem öğretmeni ile konuşma fırsatımız oldu.

     aşkımın bahsettiklerini sordum ve evde bunları yapabildiğini anlattım. Sevindi ve şaşırdı, belkide kreşte yapmıyor diye düşündüğünü söyledi. Ayrıca her anne babanın göğsünü kabartacak şeyler söyledi, çok sosyal olduğunu, arkadaş ilişkilerinin çok iyi olduğunu, tüm aktivitelere katıldığını ve hiçbir şikayeti olmadığını belirtti. Ayrıca yemek yemek için çok gayret sarfettiğini, aslında iştahlı olduğunu ama yeterince hızlı yiyemediğinden, ona fazladan zaman tanıdıklarını söyledi. Birde çok hoşuma giden; 'Biz  onu çok seviyoruz, bizim maskotumuz, hatta başka sınıf öğretmenleri onu sevmek için geliyorlar buraya'  dedi. Nasıl duygulandım, nasıl sevindim, benim bıcırık kızımı seviyorlarmış diye... Bende zaten çok istekli olarak kreşe geldiğini, burada sevildiğinden emin olduğumu söyledim. Ve ve gerçekten bende seviyorum öğretmenlerini ama gerçekten...:) Bişey daha söyledi...kuzumu düşündüm o haliyle...ara sıra sessizce öğretmenlerinin yanına gidip sokuluyormuş onlara, belliki sevgi istiyor ve onlarda da bunu buluyor kuzum. Evde hep bana sokulur, hatta 'ilgi istiyorum, sevgi istiyorum, sevin beni' der açık açık :))) Demek ki öğretmenlerinden de bunu istiyor...
     Bir kaç akşamdır insan figürü olayına başladı kendiliğinden, foto çekmedim ama şöyle tarif edebilirim; Yuvarlak kafa, kafada 2 göz var, bazen nokta şeklinde, bazen de küçük yuvarlaklar, kafanın altına iki uzun bacak çiziyor, hepsi bu, bu figürün yanına benzerlerini yapıyor, bazıları kısa boylu oluyor, kısalar çocukmuş, ya kendi resmi yada kuzenlerinden biri olduğunu söylüyor, bende soruyorum ama nereye çizeceğini göstermiyorum, 'Kızım bunun kolları nerdeee?' Kafanın altına, kafayla bitişik, iki yana çizgiler çiziyor, elde yapıyor kendince ama her yapışında kolu hatırlatmam gerekiyor... :)
     Hafta sonu baya yoğun geçti, akrabalarımızla bütünleştik 2 gün, kah biz orda, kah onlar bizde. kuzu da hem Şimal e, hem Çınar a doydu. Hatta ara sıra ben Şimal i sevmiyorum bile dedi, işine gelince de Şimal benim arkadaşım, onu çok seviyorum dedi :))) Bol bol Çınar şunu yapamaz, bunu yapamaz, yiyemez, yürüyemez diyerek, kendinin büyük olduğunu söylememiz için destek aradı :)))
     Hepimiz birbirimize yakın oturduğumuzdan kızım kuzenleriyle sık görüşebiliyor. En güzel yanıysa, kuzu bebek gibi davrandığında Çınar dan örnek verip bu huyundan vazgeçirebiliyoruz yada Şimal ablasından örnek vererek büyüdüğünü anlatabiliyoruz. Zaten biz bişey demesek bile, kızım onlara bakarak çokşey öğreniyor, abla olduğunu ama daha çok şey öğrenmesi gerektiğini, daha da büyüyeceğini...
     Dün akşam annem, akşam yemeğine davet etti bizi, kuzu curcunada pek yemek istemez, bizimle yemedi, biraz sonra ortalık yatışınca hazırladım tepsiyi, menü çorba,yoğurt ve pilavdan ibaret, Şimal ile oynuyorlar, oturtup yedirdim. Ardından annem terbiyeli çorba hazırlarken yumurtayı görmüş elinde. Yumurta istiyorum anneanne demiş. Yok yapma etme yemez desemde annem tereyağda kırmış hazırlamış verdi elime, yanında da evde kaynattığı erik kompostosu. Şİmal içinde servis koymuş, götürdüm salona ama kesin yemez dedim. Bizimki şapur şupur nasıl yedi anlatamam, 2 bardakta komposto içti, birazda gaza geldi...'aaa nasıl yiyor, büyüyecek bu kız, sen canavar olmuşsun' (bizimki gazla çalışmaya başlamış) sözleriyle kendinden geçti, hatta korktum içten içe, midesi bulanır, fazla gelirde bişeyler olurmu diye... Şükür bişey olmadı...

2 Şubat 2012 Perşembe

ASİ RUH...

     Ne hikmetse sayıları saymaktan hoşlanmıyor benim kızım, hatta bu konularda baya ısrar ettiğimde oldu, evde eline ne verdiysem sayarım genelde yada arabada giderken gördüklerimizi sayarak söylerim, şarkılı, oyunlu olarak. Bunları kaydediyor ama kullanmıyordu pek, çok nadir sayıyordu, genelde dalga geçerek söylüyordu sayıları eksik gedik. Haaa çok önemli mi sanki değil bana göre ama öğretmeni sayabilmesi gerektiğini düşünüyor yada kreşte herkes sayıyor, kuzu saymıyor demek ki...
     Geçen akşam yine iş çıkışı eve dönerken aşkım anlattı; ''Bu akşam Çiğdem öğretmen bir liste hazırlamış, çocukların her konudaki performansı konulu, başka anne-babalara anlattı, bende diğer çocuklarınkine bir göz attım, eksileri olan çocuk sayısı fazla, çocuklarının durumunu, eksi ve artılarını saydı ve bu konu ile ilgili yakında bir veli toplantısı düzenleyecekmiş. Bana sıra gelince sevindim, kabarık bir hal-durum vaziyeti hazırlanmış kağatta, baktım ....nın(kuzu da arabada olduğundan isim vermeden şifreli anlatıyor, bazende göz kaşla) durumu hep artı, sadece 2 eksisi var. Biri insan figürü çizememesi, ikincisi de 5 e kadar sayamamasıymış, bu konularda evde alıştırma yapın dedi''
     Önce sevindim, sonra şaşırdım, kendine göre çizdiği insan figürleri var, hatta blogta yayınlamıştım onları, demek kreşte marifetini göstermiyor :(
     Sayı saymaya gelince; saymaktan hoşlanmıyor ama isteyince bal gibide sayıyor, hemde 10 a kadar. Bu konuda Pepe nin yardımları sonsuz doğrusu.
     Ben bu düşünceleri saniyeler içinde kafamdan geçirirken bizim küçük cadı aradan çıkıp ''biir, ikii, üüç, dött, beş'' demesin mi? Meğer sessizce bizi dinlermiş, ardından da ''altı, yedi, sekiz, sekiz..onnn'' dedi ve övgü bekledi, biz şaştık kaldık. Ben başladım açıklama ve övgüye ' benim kızım sayıyor babası,o sayamayan başka çocuk dimi?' şeklinde, aynen Pepe gibi...bir övündü, bir böbürlendi ki sormayın...
     Demek ki neymiş, ummadık taş baş yararmış :))) Hatun kreşte kendini göstermemiş demek ki...Bunu öğretmeni ile konuşmalıyım kesin...Bu gün arayıp görüşünce buraya yazarım.