31 Ekim 2012 Çarşamba

Zonguldak ta Bayram...

     Merhabaaaaaa.....döndüm.....döndük.....
     Bir önceki postta anlattığım şu maddelere aynen uydum, plan dışına çıkmadım. Tek bir sorunuz oldu; salon avizesi bozuldu ve ancak 28.Ekim öğleden sonrasına tamir edilebildi, öyle olunca da süsleme tam istediğim gibi olmadı. Bu tür işleri akşama bıraktığımdan ve karanlık salonda da çalışamadığımdan eksiklikler oldu ama çok çabaladım ve değdi doğrusu. Postun sonunda yazdığım zencefil şurubunu henüz yapamadım ama bu hafta tamamdır yapılacak bu şurup :))) Yine son not olarak yazdığım Zonguldak ta akraba ziyareti sekteye uğradı, Çiğdem cim o kadar güzel ağırladı ki bizi, gidemedik oralara...
     İnanılmaz bir zevkle çıktık yola, sabah acele etmeden kahvaltımızı yaptık...ağır ağır davranarak ama heyecanla hazırlanıp çıktık. kuzum yolda genellikle uyudu, 'ne zaman gelicez Zonguldağa' dedi durdu. Öğretmen evine varınca ilk iş yemek yedik, Çiğdem bizi gelip aldı ve Zonguldak turumuzda işte o an başladı.

      Ilıksu da deniz kenarında taş topladık birsürü. kuzum 'çaş toplayalım Yıldız a(beta balığının ismi)' diyordu. Bolda foto çekindik, çay sohbeti yaptık bol bol.

      Harika bir Fener yürüyüşü yaptık. Yollar manzara muhteşemdi, Çiğdem de olunca sohbet kaçınılmazdı. kuzum çok çok mutlu oldu, Trabzon dan bir kesit gibi Zonguldak, hiç fark göremedim ben ve bayıldım buraya da.

     Hava kararınca şehre, sahil kenarındaki kafe ve çay bahçelerine indik hep beraber...hem akşam yemeğinde balık-rakı hevesimiz için yer beğenelim, hemde güzel bir akşam çayı içelim diye.
     Hemen merdivenlerin ortasında, oracıkta anasından süt emen ikiliye gözümüz ilişti, herkesin gelip geçtiği bu kalabalık merdivende emiyordu anacığını...gözlerim doldu...fotolarını çektim, kuzum da çekmek istedi...onunkinde anne kedinin fosforlu gözleri nasılda belirgin :)

     kızım gün boyu çok yorulmuştu ve yeni yerleri gezip görmenin heyecanı ile öğlen çok az uyuyunca, akşamda erkenden uyku bastırdı onu. Böyle olunca da bizim rakı...oldu bira :))) Çabucak yiyip içip kalkalım dedik sahilden. Tabi tazecik balıklarımızı da yedik afiyetle.
  
     küçük hanım....sıkılarak yazıyorum ama biranın tadına bakmak istedi...ben de dilini değdirip tadına bakmasını istedim.(nasılsa acı deyip beğenmeyecek diye düşünmüştüm) Yaaa beğendi iyi mi :))) Yok dedim bu zararlı, çocuklar içemez falan... ancak ikna edebildim...
     Demirkent denilen deniz kenarında büyükçe bir AVM. si var Zonguldak ın, hemen önünde Dedeman var. Gezdik, gördük, beğendik.
     İlk gecemizi Öğretmenevinde geçirdik, hemen denize sıfır yapılmış, çok güzeldi, sabah kahvaltısı ile bayramlaşmamızı yaptık ailece. Kızım bizden harçlığını aldı, elimizi öptü :) Bayramlıklarımızı alıp çıktık Zonguldak turuna.

      Şehri gezdik, hayvanlar ne kadar rahatlar, korkusuzlar, bu durum aklıma halkının hayvanlara olan tutumunu getirdi. Demek kötülük yapmıyorlar, itip kakmıyorlar hayvanları, hepsi sereserpe bir başka köşede yayılmışlar :) ne güzel...
     Ordu evine gittik, oda sahilde, bir günde burda kalalım dedik, kuzum burda bir arkadaş buldu, adı 'Begüm'. Bulmaz olaydı dedim resmen...hepsi 10 dak. beraber oynadılar ama 2 gün Begüm ü anlattı  :)) Akşam buluşmak için sözleştiler, ayrıldık Ordu evinden. Çiğdemimle buluştuk, eşi ve oğluyla tanıştık.

     Çiğdem cim bizi evlerinin olduğu yere Santral yakınlarına götürdü, Işıkveren diyorlarmış oralara, çok merak ediyordum, harika bir doğası varmış bayıldım. Tabi öncelikle eve gittik, kahveler arkadaşımın elinden olunca, çook lezzetli geldi sağolsun :)

     Ardından yine Şubeden Taner arkadaşımızın annesinin evine bayram ziyaretine gittik, inanılmaz ağırladılar bizi, ellerine, gönüllerine sağlık.
     Akşam huzurlu ve bolca eğlenmiş olarak Ordu evine geldik, birazda balkon sefası yapıp bir güzel uyuduk.
      Ertesi gün sabah, güzel bir kahvaltı yapıp çıktık yola. Önce Devrek te durduk, hem bastonlarıyla ünlü çarşısını gezmek, hemde kuzuma yemek yedirmek için. miniğimin karnı doyunca, o güzelim çarşıyı gezdik, alışveriş yaptık. Minik ama temiz bir ilçe, düzenli, bakımlı. Ardından ünlü Mengen de bir güzel karnımızı doyuralım dedik. Mengen Lezzet Dünyası denilen bir restaurant ta mola verdik. Harika bir kavurma yapmışlar, yemekleri nefisti, ününü hakediyor doğrusu Mengen. 
     Ankara ya girişte Migros tan ihtiyaçları alıp, akşam üzeri evimize kavuştuk hayırlısıyla. Hemen valiz boşalt, yıka, kaldır vs.
 

19 Ekim 2012 Cuma

Önümüz Tatil, Hemde Tam 10 Gün :)

     İyi haber çabuk duyulur diyelim; bu sabah işe 10:30 da gelebildim. Dün akşam aşkım nöbetçi idi, böyle olunca kuzu bu sabah kreşe gidemeyecek olduğundan, babasının nöbetten dönmesini bekledik beraber, ikisini başbaşa bıraktım bakalım. Masama oturur oturmaz arkadaşım güzel haberi verdi; pazartesi-salı tatilmiş. Kötü olan yanı ise; izinlerden kesilecekmiş, olsun ne yapalım, beniz 1 günün kalmıştı bu yıl için. -1 ile 2013 e girerim artık :)))
     Hemen 10 günlük tatil planımı yapmalıyım, kafamda hazır planlar var aslında ama yazarak netleştirmeli ve plan dışına çıkmamalıyım ki, kuzumun doğum gününde eksik gedik şeyler kalmasın:

*Cumartesi-Pazar : gezmece ve alışveriş tamamlanma, pasta siparişi

*Pazartesi : dip köşe temizlik

*Salı: tüm eksiklerin gözden geçirilmesi, Zonguldak için valiz hazırlama

*Çarşamba-Perşembe: Zonguldak ta Bayram tatili

*Cuma: Ankara ya dönüş, valiz boşalt, yıka, kaldır

*Cumartesi:Pasta, börek yapımı, evdeki son temizlik ve varsa eksik tamamlama

*Pazar: öğleden önce; kuaför, masayı kurmak, ev süsleme işleri

Unuttuklarım olursa eklemeye devam etmeliyim ama genel hatlarıyla liste tamam sanırım.

     NOT 1: Zencefil Şurubu. Tam postumu yazacakken, izlediğim bloglar bölümünde balbocukleri nde gördüm bu tarifi, önümüz kış, şimdilerde ise sonbaharın çarpma havalarındayız. Bu hafta sonu taze zencefil alıp hemen yapıcam inşallah. Ben normalde evde hep zencefil bulunduruyorum ama kuru zencefil benimkisi, rendeliyorum bir tatlı kaşığı kadar, azıcıkta bal ekleyip, macun kıvamında bir kaşık yutturuyorum kızıma. Bu tarif hoşuma gitti, tazecik, mis gibi :)
     NOT 2: Annemden az önce talimatlar aldım; Bartın ve Kilimli deki akrabalara uğracakmışız. Kilimli de köyde teyzesi varmış annemin, bahçeleri varmış meyve dolu, toplayın alın, isterseniz teyzemde kalın diyor. Çok sevindim, özellikle de kuzu için, köy havası gibisi var mı? :)

18 Ekim 2012 Perşembe

Zonguldak

     Arefe günü için Eskişehir planı yapmıştık, 2 gün kalıp dönelim dedik ama dün akşam aşkım 'neden bildiğimiz yere gidelim ki, Zonguldak nasıl olur?' deyiverdi. ''Ne diyorsun, gerçekten mi?'' falan derken...''hadi ''dedim, ''gidelim''. Bugün aradım, şükür ki yer varmış öğretmen evi nde. Zonguldak ta çokça akraba var aslında ama ben yakınen tanımıyorum, dayımın bir oğlu var, belki onlara da uğrarız.
     İş yerimin Zonguldak şubesi nden tanıdığım bir bayan arkadaşım var, bize yer ayırtan, ondan öğrenicez bakalım, nerelerde rakı-balık güzel olur, nerenin Türk kahvesi güzeldir falan...Zaten küçücük bir şehir ama maksat değişiklik olsun, evi özleyelim, yol yapalım vs.
     Oysa daha dün akşam kuzuya ''Eskişehir e gidiyoruz, orda korsan gemisi var, kocaman bir şato var, oraları gezicez'' diye ballandırarak anlatmıştım. Şimdi bıcırığım itiraz edicek, bir sürü söylenecek bize...
     Aslında hayallerimde 'Sinop ve Çanakkale' var ama ikiside Ankara ya uzak, aşkımın nöbeti olmasaydı düşünebilirdik ama bayram ikiye bölündü nöbet nedeniyle. Kısmet...

17 Ekim 2012 Çarşamba

İmdaaaat!!!!

     Lütfen bana biri fotoğraf makinam ile çektiğim videoların nasıl bloguma yükleneceğini öğretebilir mi???
     Ama lütfen vimeo demeyin, beceremiyorum, herşey ingilizce ve benim ingilizcem 'yes- no ve I love you' dan ibaret :(((
     Bir link kopyalayıp, atacağım adımları tek tek yazabilecek bir can arıyorum, şimdiden teşekkürler :)
     Var olan tüm videolar beklemede. Hele önceki gün kaydettiğim video evlere şenlik. kuzumun diline motor takılmış sanki ve sonunda da diyor ki: 'bende ne bilgiler var anne dimi?' :)))

      Akşam yemeğimizi dışarda yiyelim dedik, çünkü aşklarım erken geldiler eve ve benim yemekler yetişmedi. Altını kapayıp çıktık. Bu aralar kuzu küçük ergen olarak takıldığından, hep itiraz hep itiraz... Tamam sen bilirsin, bizde kendimiz gideriz, evde kalabilirsin diyoruz, hemen kendine geliyor, özür dileyip düşüyor arkamıza. Şimdilik çözüm bu.
     Gittiğimiz mekanın daimi bir müşterisi varmış, her akşam bu saatlerde uğrarmış mekana, karnını doyurup gidermiş. İsmi: Biber. Bayıldım ismine 'bibeeeer' diye seslendim, kara kara gözleriyle baktı durdu. kuzu ona dokunmak istemedi, önündeki minik çitlerin arkasından 'bibeeer' diye seslendi sadece. 'anne sevsem olur mu? Birşey yapar mı bana?' gibi sorular sordu, baya oyalandı onunla. Giderken el salladık hep beraber Biber e :)
     'Annee ben siz hasta olduğunuzda size bakarım dimi? Doktora da götürürüm' :)))' Ben neler biliyorum dimi?' :)))

16 Ekim 2012 Salı

Çiğneme Terapisti(Çocuğum Çiğneyemiyor-Pütürlü Yiyemiyor-Blendır Anne-Babası)

     Birçok anne-baba bu konudan muzdarip, tıpkı zamanında bizimde olduğumuz gibi. Zamanında diyorum ama kuzum henüz 1 yıldır pütürlü yiyebiliyor. Neler yaşadığımızı bizi takip edenler bilirler, ancak google a yazıp arayan, çaresiz aileler için ayrıca buraya yazmak istedim.
     Bizim asıl sorunumuz fışkırtarak kusma olduğundan, kızımın pütürlüye geçişi 3 yaşa kadar sürdü. Zaten yediği herşeyi kusuyordu ve biz minicik bir pütürlü gıdayı dahi vermeye cesaret edemiyorduk. Böyle böyle yaş 3 e yaklaştı ama elimizde blendır ile dolaşmaktan da bıkmıştık. Biz kendimize blendır anne-babası diyorduk.
     Durmaksızın kusması bizi hastaneden hastaneye koşturuyordu ve bir çare bulamıyorduk, gitmediğimiz onlarca dr., hastane, prof kalmamıştı. Sonunda bulduğumuz Hacettepe deki Prof. bize azarlarcasına bir açıklama yapmıştı; Ne zaman katı gıdaya geçerseniz, kusması da o zaman duracak, çok geç kalmışsınız. Evet kusuyor ama pütütlüye erken geçseydiniz, daha erken kusması duracaktı.' Bu acı gerçeği kabullenmek istemedik başta, bayan profa epeyce kızdık, bizi anlamıyor vs. diye.
     Bizi Çiğneme Terapistine yönlendirdi. Umutlu olmamamıza rağmen gittik. Hatta terapistin söyledikleri içimizi açmadı, söyledikleriyle çözemeyiz diye bile düşündük. Keşke dedik; böyle bir merkez olsa da oraya yatırsak kızımızı ve onlar öğretse bu çiğneme yutma işini.
     Terapistin önerilerini 1 yıl kadar önce Şu postta anlatmıştım. Mutlaka dikkate alın, bunlar bizde çok işe yaradı.
     Hemen bir fark görebiliyorsunuz, buna inanın. Ufak ufak ama görülüyor. Biz kızımız ufacık bir makarna parçasını yedi diye alkış tufan gitmiştik, düşünün artık, 1 adet kelebek makarnanın bir kanadını çiğneyip yutmakla başladı, sonra bir çubuk krakerin dörtte birini yiyordu vs. Gözlerimize inanamıyorduk, 3 yaşına kadar eline herhangi bir yiyeceği alıp yemişliği olmayan bir çocuktan bahsediyoruz, öyle ki, sadece yiyecek değil, oyuncak yada elini dahi ağzına sokmazdı. Bildiğim tüm çocuklar oyuncaklarını ağzına götürür yada parmakları ağzındadır dimi?
      Yine çok önemli bir yardımcımızda Kreş oldu. Pütürlüye başlattığımız sanırım ilk 2 ayın sonunda kreşe başladı. Öğretmenleri ile konuştuk: ''Katı gıdaya geçeli 2 ay oldu ve çok ağır yiyor, dolayısı ile diğer çocuklara yetişemeyebilir, zaman tanıyın, masada daha fazla kalsın, ayrıca kendi yiyemez ve yedirmeye çalışın'' diye. Çok faydasını gördük, çiğneme Terapistinin yöntemleri eşliğinde, kreşin de başlaması, arkadaşlarını gözlemlemesi ve nasıl çiğnemesi gerektiğini öğrenmiş olması, çok işimize yaradı. İlk sene diğer çocuklar gibi büyük lokmalar yiyemedi, tıpkı 1 yaşında katıya yeni geçiş yapmış bebekler gibi yiyordu, sonra sonra hızlanmaya başladı ama bu yaklaşık 1 yıl sürdü.
     Şimdiyi sorarsanız; hayatımızda blendırın 'b' si dahi yok, lokmalar büyüdü, hatta artık kendi çorbasını kendi içiyor. Tek sorunumuz porsiyonlarının küçük oluşu. Bu kendi yapısıyla ilgili. zaten küçük doğdu ve minyon bir kız, az yiyor, sık yiyor.
     Biliyorum, bu süreç çok zor, sabır istiyor, başka çocuklar gibi eline kek-börek-ekmek-meyva alıp yiyerek gitmiyor ama zamanla hepsi olacak emin olun. Biz tamamladık bu süreci şükürler olsun, darısı isteyen herkese, Allah kimseyi çocuğuyla sınamasın, sağlıklı, uzun ömürler versin. Amiin.

15 Ekim 2012 Pazartesi

3 Gün Tatil - Kızım 47 AY'lık Oldu...

     Kanepeydi, süpürgeydi derken, ev aldı başını gitti, yeni bir düzenleme yapayım derken de heryer birbirine girdi. Ertesi gün iş var, kız yiyecek, uyuyacak, kendim hazırlanıcam...üfff en iyisi yarın işe gitmeyeyim deyip yattım Perşembe akşamı. Cuma sabahı iş yerimi arayıp haber verdim, kızımla 3 gün tatil yapmış olduk. Sabahtan başladık temizliğe, bıcırığımda tozları aldı sağolsun :))) Yemekler hazır, temizlik yapılmış...iki dirhem bir çekirdek karşıladık babamızı akşam. Evde olmak ne güzel dedim durdum...aşkım, evde olmanın uzun vade de beni sıkacağını düşünüyor ama iş öyle değil...Bol parayla evde olmanın nesi var :))) Harca, gez, toz dimi ama :)))
     Cumartesi alışveriş vs. ile geçti.  Ayrıca araya birde Bahçeli 7.cadde sıkıştırdık. Bir güzel hamsi alıp pişirdik evde. Bu havada birde Mc. dondurması yedik ki...görüntüsü anlatıyor herşeyi :) 
     Doğum günü için aldığımız elbisesi ile dayanamayıp bütün hafta sonu evde ve dışarda dolanan küçük hanım, 'kireşe giderken de giyebilir miyim' diyor :)))
     Pazar günü ise uzun zamandır amozona dönmüş saçlarımı boyatmakla geçti. Sonuç mükemmel, tabi sıkılana kadar... 
      Evet komik ama tam 47 aylık oldu, yani 3 yaş, 11 ay, 18 günlük. 13 gün sonra 4 yaş bitecek. Güzel bir doğum günü kutlaması yapayım diyorum ama, özel gününün bayrama gelmesi sorun olacak diye üzülüyorum, eş dost hep tatilde oluyorlar...bakalım birilerini bulabilecekmiyiz kutlama için, kuzum arkadaşlarını görmek istiyor, onlarla eğlenmek istiyor...bakalım ne olucak ama ben kararlıyım artık gününde kutlamaya. Bir ara düşündük eşimle 1 hafta sonra yapalım, herkes dönmüş olsun diye ama...yok yok gününde olsun gününde :)
Kuzum Bu Aralar:
*Kreşin artısı olarak; kendi yemeğini kendisi yiyor.
*Yine kreşin en önemli artısı olarak; bluzunu çıkarabiliyor ve kısa çorabını giyebiliyor. (e ne var bunda demeyin, çıkaramıyordu, sadece pantolon pijama ve çorabını çıkarabiliyordu, pantolon pijamasını giyebiliyordu. Şimdi hem kısa çorabını giyebiliyor, hem bluzunu. ama bluzu henüz giyemiyor.)
*Odasında hikaye sonrası yanlız bırakılarak kendi kendine uyuma terapisi iyi gidiyor, bazen beni bekliyor, bazen uyuyakalıyor ama ne olursa olsun gece uyanıp yanıma geliyor.
*Oyun odasının salona açılan oda olmasından kaynaklı, akşamları ve hafta sonları rahat bir nefes alıyoruz, odasından çok nadir çıkıyor.
*Halen tam söyleyemediği kelimeler var.(bir ara not edip bloga eklemeliyim.)
*İtirazcı bir kuş oldu(tam bir akrep diyoruz kendisine)ama itirazı, tepkisi çok çabuk yatışıyor ve özür dileyip kuzu oluveriyor çabucak.
*Halen sivrisinek alerjisi devam ediyor.
*Yüzmek istiyor hemde çok.(tabi anne-babası bir başarabilse Ankara da uygun kurs bulabilmeyi)
*Kreşine alıştı ve artık orda yaşadıklarını iyi yorumlar katarak anlatıyor.
*Yemek seçmiyor ama ilk masaya oturduğunda mutlaka itiraz ediyor, sonra yiyor.
*Evet yemeklerini yemek saatinde ve masada bizimle yiyor.
*Eve gelir gelmez ilk olarak mutfağa dalıp ne yemek pişirdiğimi kontrol ediyor, hımmm diyerek beğendiğini söylüyor.
*Sıklıkla evcilik oynuyor, prenses oluyor, deniz kızı oluyor ve hep yüzüyor(hayali olarak).
*Banyo yapmak istiyor sıklıkla ve bahanesi şöyle:'anne, bak saçım kaşınıyor, bugün hep kaşındııım' vs.(banyoda yaklaşık 30-45dk. gibi kaldığımızdan)
*Akşam saatlerinde hep aç ama hep...'anneee karnım acıktı (karnına vuruyor yada göbeğini sıvazlıyor bunu söylerken)'


10 Ekim 2012 Çarşamba

Bosch - İstikbal

     Aylardır elektirk süpürgemiz yoktu evde :( Lojmanda son ayımızı eşyasız geçirmiştik zaten, bu nedenle süpürgeye ihtiyacımızda olmamıştı. Var olanıda sinirlenip çöpe bırakmıştık. Sadece tek bir halıyı süpürmek dahi 15 dk. yı buluyordu, sık sık duruyordu, içini temizlemek ise bir ölümdü. 1 kere tamir gördü ama yine bizi deli etmeye devam ediyordu. Attık gitti, yenisini alırız yeni evde diye. kısmet dün akşamaymış, tanıdık vasıtası ile gittik İstikbal e. Birde kuzumun oyun odasına gerekli olan kanepeyide beğenip aldık. Süpürge Bosch dan.
     Resmen el gırgırı ile halının çöplerini alıyordum 1,5 aydır :))).2 güne kadar getirecekler inşallah :)

     İşte yukarıdakiler bizim süpürge ve kanepe :)
     Akşam alışveriş nedeniyle eve geç gelince uyduruk şeyler hazırlayıp yedik bir güzel. kreşte inek maskesi yapmış öğretmeniyle, ipini takıp verdim, yatana kadar kafasında gezdi. möööö diyerek bizi korkuttu durdu gece boyunca :)) Şekerparem benim, minik kuşum, cimcimem...


8 Ekim 2012 Pazartesi

Küçük Ergen

     Pazar günü alışveriş günümüzdü, uzun zamandır Ankamall e gitmemiştik. Önce kuzu için doğum gününde giyeceği ayakkabı, çorap ve toka vs. ihtiyaçlarını giderdik, ardından ekstra bir takım daha aldık, kreş için.
     Toka için çok gezdik, küçük hanım beğenemedi bir türlü 'anne sen anlamıyorsun, hiç birşey bilmiyorsun' demez mi bana? :))) Ya sen ne zaman büyüdün, ne zaman 'annem-babam herşeyi bilir' modundan çıktın da, küçük ergenler gibi, bizi beğenmez oldun anlamadım gitti...Neyse en son bir gelin tacı bulduk, arkası tüllü olanlardan... onu beğendi hanım. Gece yatarken başladı pazarlığa 'ne olur bunu kreşte takayım' diye. Kabul ettim, kıramadım bu küçük suratı. Ayrıca bir isteği daha varmış; Kırmızı elbisesini de giyecekmiş kreşte ve saçlarını bukle bukle yapıcakmışım makineyle :))
     Sabah uyandırmakta hiç zorluk çekmedim, saçlarını hatırlatınca zıplayıverdi yataktan :))) Foto çekmeyi unutmuşum giderken, akşam çeker eklerim buraya unutmazsam. Tam bir kokoş olmuştu :)))
     Sabah kahvaltı yaparken soruyor: 'Anne Emine öğretmenimden izin aldın mı? tacını takıcak dedin mi? Bana gülmezler dimi?' diye. Bizi bir gülme aldı...
     Bu aralar 'hileci tracy' oldu benim kız. Bir ara izledik beraber ama hangi kanaldı hatırlamıyorum. Böyle bir kız var çizgi filimde, eşek şakaları yapıyor hep ve tuhaf bir gülüşü var. kuzu oldu hileci tracy :))) Babası araba kullanırken küüüüt diye kafasına vuruyor yada yanağına bir şaplak...ihihiiii ben hileci tracy im diyor. Töbe töbeee...aynı fiilimde birde erkek çocuk karakteri var, iyilikler yapan, Tracy nin hilelerini çözüyor, ders veriyor ona. Ya işte o çocuk olsana...yok bizim kızda bir terslik var, çizgi filmlerdeki kötü yada komik karakterleri seçiyor. Yok Keloğlandaki yaşlı çirkin cadı oluyor, yok kara vezir oluyor...ol işte örgülü ol, ol işte bal kız ol dimi ama :))) Ben boşuna çocuğum Akrep burcunda olmasın demedim a dostlar...
     Hep mi kötü karakter...hayır tabi ki; mesela bu aralar prenses, deniz kızı ve perilere de taktı. Hatta o kadar ki, 'ben kanatlarım olsun, peri olayım, prenses olayım istiyorum' diyor. Doğum günü teması olarak barbi prensesi seçti. Prenses tacı aldık. prenses görünümlü küçük cadım benim :))) CD izleyeceği zaman hemen barbi cd leri istiyor, oyuncak bebekleri deniz kızı ve perili olanlardan istiyor ve hep Pamuk Prenses kitabını okutuyor :)))

Mangalda Balık

      -Anne Elif lere ne zaman gideceğiz?Bugün kızım.
     -Elif in annesinin ismi ne?
Sevinç
     -Babasının ismi ne peki?
Serkan
     -Nerde oturuyorlar?
:)))) merak etme uzak değil ( ne yapıcaksa)
     Akşam üstü çıktık evden, geç olmadan hava soğumadan oturalım dedik terasa :) Hava da şansımıza harikaydı Cumartesi. Masayı hazırladık, mangalda balık+rakı nefis oldu doğrusu, ev sahiplerinin ellerine sağlık, mezeler ve sohbetlerine doyamadık.
     İlk 1 saat kadar kuzu ve Elif birbirlerine ısınamadılar, küstüler barıştırdık...Elif ağladı, kuzu bakakaldı :))
     -Hıh! Elif küstüyse kende küserim...
     Çok komiktiler ama içten içe korkmadım değil, ya hep böyle küserlerse, kavga ederlerse diye ama şükür ki...sonradan anlaştılar. Hatta o kadar abarttılar ki, sebepli sebepsiz kahkahalar, koşturmacalar, çığlıklar evi çınlattı :))) Biz de rahat rahat rakılarımızı içtik. Hava soğuyup rakılar da bitince eve girdik, çay faslı başladı. Elif uyuyunca, kuzu da eve gitmek istedi, yolda uyuyakaldı. Haaa küçük hanım giderken götürdüğümüz dondurmasını unutmadı, eve götürdü dönüşte :))






5 Ekim 2012 Cuma

Ankara da Yüzme Kursu

     Bulamadım illallaaaah.....
     Sordum, soruşturdum, netten araştırdım...olmadı. 1-2 yer ile tam olacaktı derken...günler tutmadı.
     Meramım şudur:
     Hafta sonları gönderebileceğim, 4-5 yaş için, aylık 200.00.TL.yi geçmeyecek ve en fazla 4-5 kişilik bir gurupta kızımı yüzme kursuna göndermek istiyorum. Ayrıca merkezde bir yerler olmalı.
     Duyan, bilen lütfen yazarmısınız?
                       

Akşam Sefası

     Akşam Çınar lara gittik, kuzum çok özlemiş Çınar ı. Pek beraber oynadıkları söylenemez ama yine de yanında olmak iyi geliyor kuzuma. Ara sıra yanımıza gelip '' Çınar suyunu döktü...Düşüyordu, ben onu korudum vs.'' gibi açıklamalarda bulunuyor, yada Çınar tehlikeli şeyler yapıyorsa(sandalye-masa üzerine çıkmak gibi), haber veriyor. Onun haricinde Çınar ertafta geziniyor, o da oturup çizgi film izliyor.
     Balkon sefası yapıp yedik içtik, saat 22:00 de kalktık. Ben hazırlıklarımızı yaparken, baba-kız keyif yaptılar evde :) 
     Domames(domates)
     NOT: Dün babasıyla harika bir gün geçirmişler, Bilkent te alışveriş ve oyun alanında bol bol eğlence ile geçmiş, benden istediği barbie deniz kızını, babasına aldırmış, bana sürpriiiz diye bağırarak gösterdi yeni bebeğini :) Hamburger yiyip ayran içmişler, ardından da eve gelip bir güzel uyku çekmişler, gittiğimde yeni uyanmışlardı :) Bu sabah ta 2 günün verdiği sevinçle, kreş için vızırdanmadan gitti şükür. Hele birde önümüzde 2 gün hafta sonu tatilini duyunca, sevinci ikiye katlandı bıcırığın.

4 Ekim 2012 Perşembe

İLKLER:-Kolunu Emmiyor... -Babası İle İlk Kez Yanlız Kaldı...

     Ne zamandır aklımda ama sanırım unuttum buraya yazmayı; 44 gündür kolunu emmiyor, tam olarak Erzincan dan Ankara ya döndüğümüzün ertesi akşam itibariyle-22.08.2012-
     Tam 4 yıldır durum şöyleydi; Kışın zaten kollu pijama ile yattığından sorun yaşamıyorduk ama son 1 yıldır pijama seçmeye başladı. Yani düz penye olmayacak pijamasının kolu, hafif tırtıllı, biz pütürlü diyoruz...işte öyle olacaktı. Bu türden 2 pijaması vardı ve kirlenince hemen yıkamak kurutmak zorunda kalıyorduk, başka bir evde yatıya kalacaksak, 'aman unuttuk mu yoksa pijamasını' derdine düşüyorduk. Gündüz dışardaysak yanımıza almayı unutmayacağımız malzememizdi pütürlü pijaması vs. Yazın daha da zor oluyordu bu, aşırı sıcaklar başladığında, bu namı diğer pijamaların kolları kesiliyordu, terlemesin diye.
     Öyle ki bazen bu şekilde gören el-gün 'ayyy bişeymi var kolunda, yazık yavruma' diyerek soruyorlardı. Bizde kısaca ' yok birşey, sadece pijamasının kolunu emerek uyuyor' diyorduk, gülüp geçiyorlardı. Aslında emmiyor, sadece dudak tiryakisi bizimki :))) Yani resmen sadece dudaklarını dokunduruyor koluna. Yine de derin uykudayken öyle bir ses çıkıyordu ki, sanki yalayıp yutuyor pijama kolunu...şapur şupur :))) Uykusu hafifleyince kol ağıza...dalınca kol aşağıya...
     Buna bir son vermek istedim, yaz aylarında ter içinde kalıyordu uyurken... Hadi dedim herşeyin sonu vardır. Gece olunca koluuum dedi, yok artık kolun, Erzincan da unutmuşuz dedim. 'ama ben kolsuz uyuyamam kii'. Bu şekilde bir iki vızıldadı hepsi bu, uykuya daldı gitti. Ertesi gün öğle uykusunda da aynı şey oldu, 'ben sana kitap okurum, ninni söylerim, uyursun' dedim ve yaptım söylediklerimi, uyudu kaldı. Akşama aynı şeyler yaşandı ama tutturmadı hiç, sadece vızıldama...arı gibi :))) İşte böylece 2 akşamda bitti şükür :)
     Kızım bebekliğinden kalan tek alışkanlığını da böylelikle sonlandırdı. Annem çok söylendi bana 'ne diye karışıyorsunuz, bıraksanız kendi istediğinde atsaydı kolunu, bu çocuğa baskı yapmayın artık..vs.' şeklinde. Baskı yapmadım ki, şansımı denedim, oldu. tüm alışkanlıklarını bu şekilde bıraktı, tek zorluğumuz pütürlüye geçişti...   
                                                               
                                                                                                           
                                                       
                                                                 
      03.10.2012-Tarihe not düşmeliyim bunu. ilk kez babası ile yanlız kaldı, babadan yemek yedi, baba uyuttu... aşkım dün sabah diş çektirmeye gidecekti ve evde istirahat alıcaktı. Bende o gelene kadar kuzuma bakayım, gelince işe giderim dedim. Anneanne de Ankara da olmadığından başka çarem yoktu. Gerçi kreşe yollayabilirdim ama 1 gün evde kalsın, hem de babasını deneyelim dedim. aşkımın işi uzun sürdü, öğlene doğru 11:30 gibi ancak gelebildi eve. Gerekli tembihlerimi yapıp çıktım evden. Onlarda arkamdan çıkmışlar, Orduevine arabayı yıkatmaya gitmişler. Parkta oynamışlar, bol bol tatlı ve pide yemiş...uyku saatini geçirmişler, 15:15 gibi uyumaya ikna olmuş kızım, pusetinde ağaçların içinde dalmış uykuya. Akşam iş çıkışı yanıma geldiklerinde kuzum halen arabada uyuyordu. Evde açtı gözlerini.
     kuzu; 'güneş açtığında babamla kalmak istiyorum' diyor. Çok sevindim anlaştıklarına. aşkım ;'sen yanımızda iken kuzum beni pek dinlemiyor ve şikayet ediyor, senden güç alıyor ama yanlızken herşey harikaydı, ne dediysem büyükler gibi dinledi beni ve yaptı' diyor. 
     Bugün de beraberler, sabah kahvaltısını güzel yapmış kızım, sonra Bilkent e gitmişler, alışveriş yapmışlar. Bakalım devamı nasıl oldu? :)