15 Aralık 2011 Perşembe

Görüşmeyeli....

      Bir önceki postu yazdığım günün akşamı başladı bizim evdeki kötü günler. Kötü günler dediysem de yanlış anlamayın, şükürler olsun, çokta kötü değil. Kuzum o akşam kreş dönüşü vızır vızır şeklindeydi, akşam yemeğini yemedi, kreşte öğlen çorbasını kusmuş ve çok az yemiş. Gece burnu tıkandı ve sık sık uyandı, hatta aldığım önlemler bile işe yaramadı;
      Odamızda soğuk buhar makinesi çalıştı, ayak altına viks sürdüm, zencefilli bal yedirdim, limonlu-ballı-portakal suyu içirdim, burnunu bir güzel tonimer ile açtım, pompayla çektim vee yatmadan aferin plus, ayrıca ıhlamur-nane-zencefil-limon ve bal karışımı içirdim. E bu kadarıda işe yaramıyorsa ne deyim bilemedim, gece iyi uyuyamayınca sabahta pestil gibi yayılmış uyuyordu, kıyamadım, işten izin alıp salı günü evde kaldım, iyiki kalmışım süper yedi, uyudu ve oynadı, hatta alışverişe bile çıktık kuzumla, ertesi günü kreşe gitti ve ertesi günüde...
     Cuma günü tekrar izin alıp yanında kaldım ve hafta sonuyla birlikte 3 gün besiye çekerim, bakarım diye düşündüm ama nafile, cuma günü tam bir kabustu, yine vızır vızır...yemek yemeyi reddetti...Keşke izin almasaydım dedim, çok yoruldum ve sinirlerim bozuldu o gün. Yemek yaptım, pasta, börek pişirdim, akşamada bu stresi atmak için sevdiğim arkadaşımı ve ailesini çağardım. aşkım gelirken onlarıda alıp geldi, yemek yedik, çocuklar oynadı ve sohbet ettik güzelce, günün stresini attım gerçekten.
     Ertesi günde yarı uyur yarı uyanık, uyuz bir gün geçirdik ailece, aslında sevdiğimiz bir aile yemek için davet etmişti ama kızımın hasta oluşu üzerimize ağır bir bulut gibi çöktü sanki de kımıldayamayacak kadar halsiz kaldık, kuzu gün boyu yemedi denebilir, sadece sıvı tüketti bol bol. Akşam yemek saatinde vardık Seda lara.
     Harika bir sofra hazırlamış arkadaşım, ellerine ve gülen yüzüne sağlık. Tabi benimki yine yemedi :( Yemek faslından sonra Seda cımın ellerinden, kahve fincanları direk ocağın üzerine koyularak pişirilen Türk kahvesinden içtik. Çay-meyva derken limiti çoktan aşmıştım bile, hatta Kayseri sucuğu bile pişirdi o saatten sonra :)))
     En çok sevindiğim şeyse, Kerem le kuzumun  oturup ekmek reçel yemeleriydi, sütte içtiler birer bardak, fotolamayı unutmuşum heyecandan...
      Pazar günü dahada sancılıydı ve isteklerini yapıp mutlu edebilmek için epey uğraştım ve sonunda akşam acile götürdük kuzumu. Doktor Nurşat hanım, manzaranın bizim anlattığımız kadar kötü olmadığını, antibiyotik vermesine gerek olmadığını söyledi ve haftaya tekrar kontrole çağardı. Petitus ve balgam eriten bir şurup daha verdi.

     Haaa nasıl unuturum boyuna değil ama kilosuna baktık küçük hanımın, şükür 14 kilo olmuş yeniden. Yeniden diyorum çünkü Ağustos sonundaki muayenede 14 kilo idi ve düşüşe geçmişti.
     Bu muayeneden sonra gittikçe kötüleşti kuzu. Salı sabahı saat 06:00 da beni uyandırdı, baktım 38.1 ateş gösteriyor ateşölçer. Hemen üzerini incelttim ve calpol şurup verdim. 1 saat sonra düşmüştü, işe gitmedim yine ve saat 10:30 a kadar uyuduk birlikte, çok az kahvaltı yaptı, oda zorla. Öğlen yine çok az yemek yedi ve uyudu, uyanınca alışverişe çıktık, biraz açılır diye düşündüm ama eve dönüş yolunda tutturdu parka gidelim diye, böyle olunca uğradık biraz kuzumla.
     Annem İstanbul da idi 1 haftadır ve ona haber vermek istemedim, keyfini bozmasın, biraz gezip tozsun diye. Öğlen aradı garajdayım, otobüsü bekliyorum diye. O gece kuzuyu rüyasında görmüş, çok hastaymış. Canım anneciğim, nasılda hissetmiş... Anlattım, gitti gideli hastalıkla uğraştığımızı ve neden haber vermedin diyede kızdı birsürü...
     Ertesi sabah hemen anneciğime teslim ettim kızımı ve böylece iş yerinden izin almaktanda kurtuldum şükürler olsun. Dün akşam hiç iyi değildi, uzun zamandır annemle kalmadığından mı, hasta olduğundan mı anlamadım. Annem giderken arkasından epey ağladı, gitmesin diye. Sonra yemek yedirmek isterken ikinci kaşıkta öyle bir kustuki anlatamam... Halının yarısını silmek zorunda kaldım, ardından 3-5 çatal makarna yedirdim, yarım bardakta süt içti. Öğlen uykusunuda yeterince uyumamış olduğundan saat 22:00 de kucağımda uyuyakaldı, yerine yatırıp geldim. Aradan yarım saat geçmeden uyanıp ağlamaya başladı ve öksürüyordu, yine burnunu açtım, ayak tabanına viks sürdüm uyudu. Biraz sonra yine uyandı, anladımki biraz nefes almak bana haram gittim yanına yattım. Gece boyu uyandı, burnu tıkandı, gece yarısı ateşi biraz yükselmişti, Dolven içirip yatırdım, sabah ben çıkarken uyuyordu kuşum. Annemle konuştuğumda 3-4 çatal yumurta, 2-3 çatalda reçelli ekmek yemiş ve sütünü içmiş. Bakalım akşam ne sürprizler bekliyor beni...hayırlısı olur inşallah, iyileş be kuzum...
     Bu akşam Dr. Nurşat hanım yine nöbetçi ve kontrole götüreceğiz inşallah. Umarım antibiyotiğe gerek yoktur...


Hiç yorum yok: