4 Şubat 2020 Salı

Ne Tatili?

     Tatil bitti ama biz ailece tatili yaşayamadık tabi. Kızımın ödevleri bitmek bilmedi. Hatta Pazar akşamı dahi son kalan bir iki ödevini tamamladı diyebilirim. Cumartesi anne kız günü yapalım diye çıktık, yemek alışveriş yapıp döndük eve. Neyse ki Pazar günü sabah kahvaltıya gittik üç aile ve kızımın arkadaşıyla. Sonrasında da Eltilerin Savaşı adlı komedi filmine girip kahkahalarla çıktık. Hafta sonu tatili gibi oldu koca 15 tatil.

     Allah can sağlığı versin tabi. 17 Ocak akşamı eve mutlulukla girmiştim, mutfak dolaplarını boyama, kızımla vakit geçirme vs. diyerekten de Perşembe ye kadar izin almıştım iş yerinden. Pazartesi akşamına kadar 3 gün boya ve temizlik ile uğraştım. Tam hadi bitti bitecek derken Salı günü annem ağlayarak beni aradı; 'gel beni hazırla dayını kaybettik' diyerek. Dünya başıma yıkıldı tabi. Annemler 8 kardeşler, ölen dayım en küçükleri. Üstelik ani bir ölüm. Öncesinde bir hastalık vs. yok. Nereye gideceğiz, dayım Yalova da oturuyor ama memleket Trabzon, hangisine defnedilecek vs. derken aramadığımız kalmadı. İki ayak bir pabuçta :( Yalova da definedilecek haberi aldık hazırlanırken. Sanırım 1 saat içinde sırt çantamı hazırlayıp anneme geçtik. Kızımı götürmek istemedim oralarda mahvolur diye. Annem ve biz 4 kardeş birde yeğenimle düştük yollara.

     Ailesi perişan, eşi ve 3 kızı gözü yaşlı. Sadece 2 gün grip olmuş, 2. günün gecesi ağırlaşınca acile götürüyorlar. Serum, ilaç eve yolluyorlar. Sabah yine fenalaşıyor hadi hastaneye gidelim de hal çare diyerek...dayım kendinde ve normal konuşuyor. Doktor zatürre teşhisi koyuyor. 2 saat içinde yengemin elinden kayıp göçüyor diğer diyara. İşte hepsi bu...Allah can sağlığı versin diye boşuna denmiyor. Diğer dertler hallolur olur biter. Bir aile perişan oldu şok oldu. Allah geride kalanlara sağlık sabır versin diyelim.

     Yıllar oldu Yalova ya gitmeyeli. En son depremden sonra annemle, evlendikten sonra da eşimle gitmiştik. Yaklaşık 10 sene olmuştur. Hep sevmişimdir, çocukluğumun yazları oralarda geçti. 2 dayım vardı orada oturan, depremden sonra biri taşındı korkudan oralardan. Böyle bir acıyla gitmek görmek istemezdim Yalova yı. Hava harikaydı, sanki dayım için gelenlere kolaylık olsun der gibiydi.Salı gecesi ulaştık eve, ertesi gün defnettik ve aynı gece döndük sabah 3 civarları. Hiç uyumadık, hal öyle olunca 2 gün kendimize gelemedik.

     Eve geldiğimde eşim dolap kapaklarını takmıştı. Hadi dedim beraber duvar folyolarını bir gayret yapıştıralım. Eksik söylemişim folyolar yetmedi. Fotoğrafı sonraki postumda yayınlarım inşallah. Yeni folyoları sipariş bile etmedim henüz. Nedendir elim gitmedi. Yarım duvarlı da olsa öyle güzel görünüyor ki, girince içimiz açılıyor.  Daha bir mutluyum mutfağımda. En sevdiğim, en çok vakit geçirdiğim yer mutfak benim. Minikte olsa süsler dururum kendimce ıvır zıvırla :)

     Mia dan haber de vereyim size :) Tatil bitişi baktık Mia yine çiftleşme dönemine girmiş. Bu sefer kaçırmadan geç kalmadan damat Pati yi bize çağıralım dedik. Cumartesi akşam getirdiler. Mia nın sevincini görmeniz lazım :)) Hemen anlaşıp koklaştılar. İşlem tamam ama ayıramıyoruz bir türlü :)) Ertesi gün yine aynı. Dün akşam eve girdim. Kapıda karşıladılar beni, ikisini de sevip okşadım. Sonra hemen tuvalet kaplarını temizledim. Tam mama kabını da yenileyeyim diye elime aldım kiii arkamdan hızla pençesini bacağıma geçirdi Pati :(( Ne olduğunu anlayamadan çığlığı bastım, çok canım yandı. Korkuyla onun girdiği odanın kapısını kapattım. Baktım ki bacağıma koca iki tırnak izi bırakmış kanıyor. Kızım sağolsun aleovera spreyini sıkıp, kantaron yağını sürüp bantladı. Epey korktum ama. Daha açamam kapısını ne yapacağız diye düşünürken, sahibine msj atıp anlattım. Hiç böyle şey yapmazmış, neden oldu anlamadık. Çok uslu bir kedi gerçekten. Neden yapmış olabilir, seviyordum halbuki :( Eşim gelince hemen bırakalım evine götürelim dedi. Evleri de Ankara nın diğer ucu ama mecbur ben korkarım bir gece daha duramam dedim. Allah tan taşıma çantasına girdi, nasıl korkuyoruz odanın kapısını açıp çantaya sokarken sormayın :(( Sahibine 'oğlunuzu kapının önüne bırakmaya geldik' dedik :)) Neyse bundan sonrası Mia nın hamilelik sürecini takip etmek inşallah :)
      Pati nin bize geldiği ilk akşam öyle acayip seslerle koklaştılar, öyle bağrış çığrış oldu ki evde, korkudan hemstırımız Çiko öldü. Sanırım kalp krizi dedi veteriner. Korkudan ölmüş :(( Çok üzüldük. Bahçemizde minik bir cenaze töreni yaptık Çiko ya. 1 yıldır bizimleydi ve Mia ile çok iyi anlaşıyorlardı.

     İnsanın hep bildiği ama kayıplar yaşadığında kafasına daha bir dank ettiği şeyler var hayatta. Ben dayımın ölümünden sonra çok düşündüm. Dayım 61 yaşlarında, dinç görünümlü, hastalığı olmayan, kendine çok iyi bakan biriydi. Her gün düzenli olarak yürüyüşünü yapan, dengeli ve sağlıklı beslenen, yaşama sevinci ve inancı olan bir insandı. Aniden ölümü üzüntüsü yanında bizleri çokta şaşırttı. Tabi vade diyoruz inançlıyız çok şükür ama işte yarının garantisi yok gerçekten. İyi insan olup sevmek sevilmek ve güzel yaşamaya çalışmak aslolan. Mal mülk, aman spor aman donanım çokta şey etmemek lazım gibi geldi. Dayım 2 yıldır binbir heveslerle elleriyle yaptığı memleketteki dağ evine 1 ay sonra eşyalarla gidip yerleşecekti. Bak kısmet olmadı, bitti gitti aniden. Bu an ya işte bu an önemli. Erteleme sev sevil yaşa, hatta hafta sonu biraz kilo fazlası olan arkadaşım 'ben ne yapıcam böyle, nasıl gidecek bunlar' diye söyleniyordu bana. Bırak dedim yaaa ye gitsin. Benim boylu poslu, filinta gibi yakışıklı dayım gitti. Ye gitsin canının çektiğini, kasma, bak belki sabaha çıkmayacaksın. At bir kahkaha...

22 Ocak 2020 Çarşamba

2020 Hedeflerim Mim

     Uzun zamandır mim yapmamıştım. Sevgili  Bi Çay beni mimlemiş, teşekkür ediyorum. Mim konusu '2020 Hedefleri'. Ocak ayı bitmeden mimi cevaplamam gerekiyordu.
     Maalesef bu yıl bir hedef belirlemedim. Sanırım hayat telaşı, koşturması engel oldu düşünüp kararlar almama. Üstelik artık zaman sanki koşuyor gibi hızlı geçiyor benim için, yakalayamıyorum.       Yoksa her yıl çekirdek aile olarak Aralık ayının son haftalarında elimize birer kağıt kalem alıp, birbirimize okumadan, yapmak istediklerimizi, beklentilerimiz yazar zarfa koyardık. Sonraki yılın Aralık ayında açar okurduk birbirimize ve nelerin gerçekleştiğine, neleri yapamadığımıza bakıp değerlendirme yapardık. Hatta çokta eğlenirdik yazdıklarımızdan. Bu yıl bunu bile unuttuk.

İnternetten alıntı
     Dileğim sevdiklerimle uzun yıllar sağlıkla ve mutlulukla bir arada olmak. Kimseye muhtaç olmadan yaşamak :) Hayırlısıyla emekli olup yine sevdiklerimle güzel anlar biriktirmek, tabi bir sahil kasabasında :))
     Bu arada Mia dan haberler vermek isterim. Kendisi gittiği gibi geri döndü :)) Çok nazlıymış hanımefendi, çiftleşme dönemi de bitince geri aldık kızımızı. Ev sahibesi hanımla yatar kalkar olmuş, gözü Pati'yi görmez olmuşmuş :)) Neyse anneanne olamadım bu sefer. Sonraki çiftleşme döneminde bize alırız yeni çifti diye düşündük. Çünkü çok özledik, zor oldu bizim için yokluğu. Meğer ne çok alışmışız sevmişiz kızımızı. Geldi geleli daha bir nazlı dolaşıyor evin içinde. Yanımızda daha uzun yatıyor artık, huyu suyu değişmiş sanki. Eskiden kendini sevdirir sonra geçer ayak dibimizde kıvrılıp uyurdu, şimdi koynumuza sokulup uyuyor, öyle güzel, öyle sevgi dolu ve yumuşak ki :)
Gölbaşı Sahil Caddesi
     Hafta sonu Gölbaşı'nda kahvaltı yapalım dedik iki aile. Sabah saatleri evden çıkarken bir iki atıştırıyordu kuru kar. Şehir merkezinden uzaklaştıkça karın varlığı hissedilir olmuştu. Gölbaşı ise inanılmaz karlıydı ve halen yağıyordu lapa lapa. Hazırlıksız giyinmiştik. Güya kahvaltı sonrası göl kenarında yürüyüş yaparız diye spor ayakkabıları giymiştik. Ne gezeeeer fıyır fıyır kayıyor yerler, ayakkabılar ıslanmasın diye ilerleyemedik bile. Birkaç kar fotosu pozu, azıcık dilimizi çıkarıp yağan karları yakalamaca, birazda çocuklar kar topu yapmaya çalıştılar ama eldiven hazırlığımız da olmadığından, uzun soluklu olamadı :)) Yine de biz deliler iyi eğlendik. Şehir merkezine geçip başka bir mekana konuçlandık. Orada da kar yağıyordu ama yerler tutmayınca keyifli yürüyüşler yaptık. Çocuklar da eğlenmiş oldular.
     Bu nasıl bir ödev vermektir biz anlayamadık. Kızımın inanılmaz ödevi var iki haftada bitirmesi gereken. Karnelerin alındığı günün akşamı başladı yapmaya. Karne kutlaması için arayanlara ders yapıyorum deyince çok şaşırdılar Cuma akşamı :(( Okul açıkken bile bu kadar ödevi olmuyordu. Hal böyle olunca bir tatil planı yapamadık, Ankara da geçecek günlerimiz. Havalar çok soğuk gidiyor, dışarılarda gezemeyiz. AVM. ise şu sıralar domuz gribi kol geziyorken hiç mümkün değil. Evde tıkılı kalmak zorundayız. Haftaya izin almak istiyorum kızımla plan yaptık. Derslerden arta kalan zamanlarda mutfak dolabı boyama, mutfağımızı yenileme projemizi gerçekleştireceğiz nihayet. Tüm malzemeleri aldım bu hafta geldiler şükür.
İnternetten alıntı
     Aslında bahar aylarında yapılması gereken bir projeydi ama havalar güzel olunca insanın aklı hep sokakta oluyor. Zaman bulup dizimizi kırıp evde bu işleri yapamadık. İş başa düştü kış günü boyayacağız artık. Öncesi sonrası da yaparım görürsünüz sizlerde. Vazgeçme erteleme şansımızda kalmadı, siparişler geldi yığıldı evin bir köşesine. Alnımın akıyla çıkarım inşallah bu işin altından :))
     Öncesinde araştırmamı yapmıştım zaten. Malzeme listesi, yapılacaklar sıralaması ve bitiş. Boyaları aldım, hatta fayans folyosu aldım gıcık olduğum desenleri kapatmak için. Ben de hobi blogları gibi bir post girerim başarılı olursam :)) Bu arada folyolarımı Renklendir Hayatını sitesinden sipariş ettim. Fiyatlar uygun ve sitesinde uygulama videoları var. Ayrıca intagram hesabında bir çok kişi alıp kullanmış malzemeleri ve memnun kalmışlar. Boya ve boya malzemelerini Gittigidiyor dan aldım, diğer sitelerden daha uygun geldi fiyatları, karşılaştırdım tabiki. Ayrıntılı bilgiyi boya bitimi sonrası gireceğim postta anlatırım, sağlıcakla kalın, sevgilerimle :)



14 Ocak 2020 Salı

Mia

     Yazılarım istenmeyen ziyaretçiler yüzünden sansürlü oluyor. E içimdekini aktaramayınca çok zor geliyor yeni post girmek :(( Ocak ayına ve tabi öncelikle sizlere yeni yıldan merhaba demeliyim, çünkü bazı blog arkadaşlarım yorum bırakmışlar sağ olsunlar. Ben nasıl merak ediyorsam bir süre ortalarda görünmeyen arkadaşlarımı, onlarda bana yazmışlar yeni post diye :)
     Okuduğum bazı kitaplar için filmi de var yazanlar oluyor, en çokta sevgili Deep bilir kitap-film durumunu :) Ben de kendime bir fırsat yaratım bazılarını izledim. Koku filmini izledim misal. Film kitabıyla aynıydı, ben de aynı sahnelerin görüntüsünü uyandırdı. Bir de Fi- Çi nin tüm bölümlerini izledim. Fi-Çi benzer yanları olmasına rağmen, geneli çok farklıydı kitaptan. Sonrasında araştırınca Akilah Azra Kohen de kitabın konusunun saptırıldığını, hatta henüz Pi çekilmediği halde önceki bölümlerde konusunun geçtiğini görerek, çekimleri durdurtmuş. Çok haklı bence.
     Bu arada kitaplarımı okuyamadım, yeni post giremedim ama hep sizleri takip edip yorumlarımı yazdım :)
     Mia mızı başka eve misafir yolladık hafta sonu. Çiftleşme zamanı gelmişti ve bebekleri olmasını tüm aile olarak çok istiyorduk. Şimdiden yavruları için çok iyi bakılacakları, sevilecekleri yuvalar bulduk aile çevremizden. Tabi en az 3 ay bizimle kalacaklar, sağ salim doğarlarsa. Anneleriyle sütten kesilir kesilmez ayrılmalarını istemiyoruz. Veteriner yakınımızın söylediğine göre yavruları annelerinin koynunda uyumayı bıraktıklarında yeni yuvalarına verebilirmişiz. Kısmet bakalım Mia çiftleşirse beklemeye başlayacağız.
     Kızımın Mia dan ayrılması çok zor oldu. Hem vermek istiyordu yavrular olsun diye, hemde ayrılamıyor kıyamıyordu kuzumuza. Şimdi her gün iletişim halindeyiz verdiğimiz aile ile. Bugün 4. gün ve henüz bir yakınlaşma olmamış. 1-2 gün daha hareket olmazsa geri alacağız kızımızı. Tatil dönüşü bu seferde bizim evde misafir edeceğiz Pati'yi :) Mia hep saklanıyormuş ama Pati den uzağa da gitmiyormuş. Yanında yakınında duruyor ama mesafeyi koruyormuş :))  İlk gittiğinde 1,5 gün banyo dolabının altında beklemiş, yanına gelene tıslamış. Sonraki gün kendisi çıkıp evi kolaçan etmiş, yemiş içmiş :) O kadar çok alışmışız ki kedimize, evde yokluğu çok hissediliyor, hatta üçümüzde çok üzülüyoruz. Evdeymiş gibi anıyoruz sesleniyoruz  Mia diye :(

Mia önde Pati arkada, hep bu mesadelermiş :))
Yanına yaklaştırmıyor ama Pati nin yuvasında konaklıyor :))


Pas vermeyişine, diğerinin de nöbet tutuşuna :))

25 Aralık 2019 Çarşamba

2020 Hoş gel emi :)

     Farkettim ki yıl bitiyor ve burada Aralık ayını boş geçmişim resmen :( Ankara da havalar yağmur ve soğuk şeklinde devam edip gidiyor ama biz son güneşli günlerde annemin evini taşıdık. Yine cümbür cemaat oldu, ayrı şehirlerden ablam ve teyzem geldiler yardıma. Bol eğlenceli, sohbetli, yemeli içmeli ve tabiki eşya taşıyıp temizlik yapmalı oldu.  Düğündü, taşınmaydı vs. günlerine bayılıyorum. Cümbüş oluyor bizde, kahkahalar, dedikodular :)) Bayram havasıdır gidiyor, epey stres atıyoruz. Biraz sesli bir aile olduğumuzdan yani benim aileden bahsediyorum; kavgamızda, sevincimizde ortada ve coşkulu oluyor ve ben bunu çok seviyorum :))
     Yine Aralık ayında evlilik yıldönümümüz olduğundan ufak çaplı bir kutlama yapıypruz eşimle. Bu yıl dışarda kutlamak geldi içimizden. İlk defa geçen yıl dışarda geçirmiştik, çokta sevmiştik. Yine yapalım deyip araştırmaya giriştik. Gece hayatı denen şeyden o kadar uzak olunca epey zorlandık mekan bulmakta. Sonra aklımıza kızımın okul arkadaşının annesi geldi, bir mekanda çıkıyordu. Aslında müzik öğretmeni bir bayandı ama hayat şartları nedeniyle daha iyi kazanacağı bu işe başlamıştı. Epeydir takip ediyordum İntagram dan ve gidip dinlemeyi çok istiyordum. Kısmet bu güneymiş. Sesi çok güzel ve harika bir sahne performansı vardı, bayıldık resmen.  Çok eğlenip dans ettik, özlemişiz ikimizde gençlikteki gibi oynayıp zıplamayı :))
      Bu aralar ıphone daki fotoğrafları bilgisayara aktarmakta çok zorlanıyorum. Kimi aktarılıyor, kimi olmuyor, deli ediyor beni. Öğrendim ki uyum sağlamıyormuş ve ıphone için flash bellek almalıymışım. Bu durumu halledince daha sık post girmeye çalışacağım. Fotoğraf olmayınca eksik hissediyorum yazılarımı.
     Akilah Azra Kohen in Fi, Çi sinden sonra Pi sini de okudum. Çok severek okuduğum bir seri oldu. Hak yerini buldu dedirtti bana. Temiz bir dava yaşam için harika insanların bir araya gelip -biz olmayı başarmalarının hikayesiydi. Deniz, Özge ve Bilge..Ali ve isimsiz kahramanlar vardı idolüm olan tipler :)  Ayrıca bu seri sayesinde kızımın(Fi)  ve eşimin(Pi) ilk kitap hediye edişlerini yaşadım ben :)


     Bir arkadaşımın tavsiyesiyle Koku (Patrick Süskind) kitabını okuyup bitirdim. Körlük kitabından ne kadar etkilendiğimi yazdığımda bana mutlaka Koku yu oku demişti, çok etkilenmiş kendisi. Ben aradığımı bulamasam da etkili bir kitap. Biraz fazla gerçek dışı geldiğindendir belkide beni etkilememesi. Koku duygusu kapalı kaplar içindeki kokuyu ayıracak kadar yada kilometrelerce ötedeki bir şeyin kokusunu alacak kadar gelişmiş bir erkeğin hikayesiydi bu. Korkulu, cinayetli olanlardan. İnstagram da yayınlayınca arkadaşlarım Koku nun filmi olduğunu söylediler. İlk defa okuduğum bir kitabın filmini izlemiş oldum. Yazar öyle güzel resmetmiş ki yazarken romanı, ben filminde hiç bir fark göremedim. Öyle ki okurken gözümde canlandırdığım tüm sahneler aynı şekilde filme aktarılmıştı.
 

      Tabi bu arada sevgili Deepciğimin Derin Mavi kitabını çok arayıp zor ele geçirmenin zevkiyle ara ara okuyorum. İlk 65 sayfası şiirlerden oluşuyor ve sonrası öykülerden. Ben şiirden pek anlamam ama arkadaşım yazmış olduğundan anlayarak okumaya çalışıyorum. Bitirince yayınlayacağım :)
      Sanırım hayatımda ilk defa gerçek sahaf denilen kitapçılardan birine elimde koca bir liste ile girdim geçenlerde. Daha önce 2. el kitap satan Kızılay Olgunlar sokaktaki kitapçılara gittim ama bu başka şeymiş. Kitapların arasına çantamla sığıp giremedim resmen :)) Ben hiçbirşey bulamasam da görevli bey ki epey yaşlıydı ve babadan oğula şeklinde yürütüyorlarmış bu dükkanı, her söylediğim yazarın yada türün raflarını işaret ediverip yerini gösteriyordu bana ama sadece Koku yu bulabildim. Hem karanlık denilecek kadar loştu içerisi, hem de benim gözler astigmat olduğundan kendim okuyamadım boyumdan uzun raflardaki kitap sırtlarını. En yakın raflardan 5 tane kitap aldım tanesi 5 tl. den :) Değişik bir deneyimdi benim için :))
     Sahaftan aldığım kitaplardan biri de Alyans'tı. Freda Bright yazmış. Kitap 1. baskı ve 1985 te basılmış, epey yıpranmış sararmış. Böyle oluşu beni mutlu etti. Kimbilir kimler kimler okudu diye düşündüm benden önce :) Sanatçı ama geleneksel düşünceli, erkek egemen bir ailenin kızının savaşarak nereden nereye yükselişini, aile hayatını ama özellikle iş hayatını anlatıyor. Bir bakıma ilham verici bir hayatı var Dasha'nın. Severek okudum.


   
Biri bizi gözetliyor :))

Keyife bakarmısınız? :)

     
Kasım ayının son güzel günlerinden.

Herkese musmutlu bir yeni yıl diliyorum şimdiden; asgari ücretin yoksulluk sınırının üstünde olduğu, kadın-erkek, yoksul-zengin demeden insanların eşit olduğu, eğitim sisteminin düzene girdiği, siyasetin adalet, dürüstlük ve eşitlik üzerine kurulduğu, EYT denilen haksızlığın giderildiği, tüm dünyada savaşların olmadığı...vs. nice güzel dileklerimizin kabul olduğu yesyeni bir yıl olsun 2020 :) Sevgilerimle :)😍

14 Kasım 2019 Perşembe

Kızım 12 Yaşında & Yedigöller & Fi, Çi Kitap Azra Kohen

     28 Ekim kızımın doğum günüydü. Aylar öncesinden bana ne hediye alacaksınız nidaları dolanıyordu evde. Resmen başımızın eti yeniyordu; bugün 59 gün kaldı, bugün 58...böyle böyle geldik son güne :)) Acaba erkek çocukları da böyle mi bu yaşlarda?


     29 Ekim tatilini de düşünerek 4 günlük bir plan yapmayı düşünsekte, tamamen farklı bir şey yaptık. Hayatımızda ilk defa tur şirketlerinden biriyle günübirlik tura katıldık. Çok kez yakınından geçsek de bir türlü kısmet olmayan Yedigöller'e gittik. Sabahın kör ışığında otobüse binip uyku sersemi vardık doğanın içine. Bol bol yürüyüş yapmak ve güzelim doğayı seyre dalmak dışında bize farklı gelen bir tarafı yoktu Yedigöller'in. Öyle diyorum çünkü, yılda iki defa gittiğimiz K.Deniz'de bu görüntüye fazlasıyla alışığız. Biraz yorgunluk, uykusuzluk olsa da, gezi hanemize yeni bir yer daha eklediğimiz için memnun ayrıldık. Tabi bol bol fotoğraf çektirdik. Bir ara ağaçların altında uzandık, nerdeyse uyuyorduk üçümüz :))
     Hafta sonu gittiğimizden aşırı kalabalıktı ve her yer kampçılarla doluydu. Gençler toplanmışlar, çadırlarını kurup göl kenarında keyifleniyorlardı. Kimi gitarını getirmiş, çalıp söylüyor, kimi şarabını, birasını almış göle karşı şakalaşıyor, kimi kahvesini yapmış kitabını okuyordu. Genç olmak varmış dedim içimden :)) Hava da o tarih için epey soğuktu. Allah tan biz hazırlıklı gitmiştik. Öncesinde bol bol yorum ve forum okumuştum. Sırt çantalarımızda yedek yiyecek bile vardı. Durup kuruyemiş vs. yedik :)







     Tur otobüslerinin çok kaynak olduğunu, şarkılı türkülü eğlenceli bir yolculuk yapıldığını duymuştum. Ben de iki şarkı söyleriz alkış kıyamet gideriz demiştim ama bizimki öyle olmadı. Tabi bu tur şoförü yada rehberin suçu değildi. Arka tarafta oturanlardan bazıları müziğin kapatılmasını istediler. Şoför sesi azda açsa hep uyarı geldi arkadan. Böyle olunca da kös kös gidip geldik. Biz araştırmalarımız sonucu Gezgin Tur u tercih ettik, çok ta memnun kaldık. Sorunsuz bizi götürüp getirdiler sağolsunlar. Tek sorun koltukların çok küçük, ve ayak mesafelerinin dar olmasındaydı. Eşim epey daraldı 3 saat git, 3 saat gel. Bir ara baktım yanındakiyle yer değiştirmiş bacaklarını tamamen araya uzatmıştı :)) Gitmeden seviniyordu, ilk defa araba kullanmadan sırtımı yaslayıp, rahat rahat etrafı seyrederim diye :))





     Yedigöller için tavsiyem, hafta sonu gidiyorsanız kesinlikle tur şirketlerini tercih edin. Özel arabayla giriyorsanız da Milli Parka ın dışına parkedip öyle girin derim. Yoksa tüm geceyi parktan çıkmak için orada geçirirsiniz. Çok çok kalabalık ve sorumsuz sürücüler sağolsun buldukları kuralsız yerlere parkedip çıkmışlar. Siz debelenip durursunuz oradan çıkmak için. Çadır kurmayacaksanız kesinlikle günübirlikçi olun. Gezmek için bu kadarı yeterli.











     Ertesi gün öğleye kadar uyuduk diyebilirim, epey yormuş yol bizi. Akşamına da tamamen sürpriz şekilde kızımın doğum gününü kutladık maaile. Annem biraz rahatsızdı, biz de ziyarete gidince diğer kardeşlerim anlaşıp sürpriz yapmışlar kızıma. Pastası, hediyesi vs. Güzel bir akşam geçirdik hep beraber :) 12 oldu dile kolay. Çalışan annelerin çocukları hep ortalarda büyüyorlar. Kendi başlarının çaresine bakmayı öğreniyorlar. Benim kızımın en büyük isteği genellikle, okuldaki gösterilerine anne baba olarak beraber katılmamız oluyor. Bu pek mümkün olamıyor tabi çalışınca. Genellikle eşim gidiyor bu tür organizasyonlara. Kızım diğer arkadaşlarının ailesini görünce hep üzülüyor. Az kaldı diyorum emekliye ama o zaman da kızım ergenliğini geçirmiş, o yılları bitmiş olacak ama sağlık olsun.
Hoşçakalın :)

      Son zamanlarda 2 kitap bitirdim. Fi ve Çi - Azra Kohen. Çok sürükleyiciydi. 'Çatlama cesareti gösteren tohumlar adına' cümlesi...karakterler, yaşama şekilleri, cinsellik, zararlı madde kullanımı çok ayrıntılı anlatılmış. Farklı insanlarla farklı bir hayat yaşamış gibiyim. Tabi kitabın 18+ olması gerektiğini de söylemeliyim. Serinin son kitabı Pi yi henüz almadım, meraktayım. Sırada Deep'in zorluklarla elde ettiğim kitabı Derin Mavi var :)


     Fi kitabının alınış hikayesi benim için çok özel :) Geçen ay Ankara Congresium'da Kitap Fuarı açılmıştı her yıl olduğu gibi. Kızımın okulu fuara katılım organizasyonu düzenlemişler. 25 Ekim'de okulu ile katıldı. Biz de yanına bir miktar para verdik istediği kitabı alabilsin diye. Benim Fi, Çi ve Pi 'yi almak istediğimi biliyordu. Everest yayınının olduğu stanta gitmiş bir arkadaşıyla ve görevliden Fi'nin fiyatının 32Tl. olduğunu öğrenmiş. biraz fuarda dolaştıktan sonra parasını verip kitabı almış. Almış almasına da diğer görevli bey kitabın 39Tl. olduğunu söylemiş. Neyse demiş kızım, 1Tl'lik para üstünü istemiş. Görevli vermemiş ve arkasını dönmüş. Bizimki de öyle hakkını arayıp ses çıkaran cinsten olmayınca boynunu büküp ayrılmış stanttan... Öncelikle Fi kitabı kızımın beni düşünerek aldığı ilk kitap ve beni çok sevindirdi. Anlamı büyük, hep saklayacağım bir kitap olacak. Ancak görevlinin tutumuna ve kızıma yaşattığı önemsizlik hissine çok üzüldüm. Everest Yayınları'na mail attım.  Bir şey çıkmadı tabi. Ayrıca benim bildiğim Kitap Fuar'larında kitaplar daha uygun fiyatlarda satılırlar. Kısa bir araştırma yaptım internette ve kitabın pek çok sitede çok daha uygun fiyatlı olduğunu gördüm. Yazıklar olsun Everest Yayınları kızımı üzüp, para üstünü dahi vermedikleri için, fuarda kitabı pahalıya sattıkları için!!
 



7 Kasım 2019 Perşembe

Çocukluk İşte-1

     Bu aralar bir çok blog arkadaşımın dahil olduğu '10 yaşındaki haline ne söylemek istersin?' mimini çok beğenerek okuyorum. Herkes çocukluğundan birer parça anlatmış. Ben mime katılmadım ama okudukça kendi anılarım depreşti diyelim :)

Alıntı-Temsili bizim somye
     Evin küçük kızıydım ve benden büyük 2 abla, bir de küçük erkek kardeş sahibiydim. En büyük ablam evin işlerinde anneme katılan tek kızdı o zamanlar. Haliyle derleyip topladığı yerlerin bozulmasına çok kızıyordu. Benimde minik yaramazlıklarım olurdu elbet ama hiç birini bile isteye yapmazdım. Çocukluk işte. O zamanlar herkesin salonunda bulunan somyeler vardı. Üzerlerine çiçekli örtüler diktirilir, arkasına renkli yastıklar sıralanırdı. Hemende bozulurlardı, kayardı örtüler. Hele misafir gelecekse üzerine oturtulmazdık biz küçükler, kaydırırız örtüleri diye. Ben bayılırdım üzerine yatmaya. Ablam elindeki terlikle arkada ben önde evin içinde koştururduk. Ben 'anneeee ablam beni dövüyoooor' diye bağarınca dururdu ablam peşimden koşmaktan. Ben o somyenin altında ne evcilikler kurdum, çok çok severdim kapalı küçük köşelerde kendi dünyamı yaratmayı. Bunların altına çamaşır sepetleri koyardı annem. Herkesin gardolabı bu sepetlerdi ve hepimizin kendi sepet rengi farklıydı. Eğer annem sepeti dağanık görürse önümüze döker katlatırdı bize :)) Yamuk yumuk katlardık işte.
     Çocukluğumun geçtiği bu evdeki büyük terasta ne çok anılarım oldu anlatamam. Lise 1 e kadar bu evde oturduk. Başka bir muhite taşınırken evimizle vedalaşmam çok uzun olmuştu. Tek tek odalarla vedalaştım, duvarlarını bile öptüm, ağladım. Komşularımız, çocukluk arkadaşlarım hep bu apartmanda mahalledeydi. Ben ilkokulu bitirdiğimde pek çok yaşıtım ortaokula kayıt yaptılmamışlardı. Onlar örgü, dikiş nakış yaparken, heyecanla benim okul maceralarımı dinlemek için toplanırlardı bizim evde. Gerçi ben okulda çok sessiz bir öğrenci olduğumdan pek maceram yoktu ama yine de onlar merak ederlerdi ortaokulu. Konu evimize vedaydı ya; terasımızın duvarına benden bir iz kalsın diye birşeyler yazmıştım. Hani ben burada oturdum, iyi bakın evimize vs. diye :)) Sıradan bir apartmandı ama benim gönlümde çocukluğum, gençliğe ilk adım attığım yıllarımdı ve çok özeldi.
     Her yaz ya memleketimize ya diğer denize kıyısı olan illerdeki akrabalarımıza giderdik te denizden çıkmazdık sabahtan akşama. Okulların tatil oluşundan belki 1 hafta sonra Ankara yı terk ederdik. İşte o 1 haftada bile ben deniz diye tutuşur, Ankara daki evimizin kocaman terasına çok büyük çamaşır leğenlerinin içini suyla doldurur, güneş gören yerine çeker, bacaklarımı sıvayıp, kollarımı katlayıp havuz yaratır, kendimi ıslayıp güneşlenirdim :))

Alıntı-Temsili ben :))

      Ablamın en utandığı şeydi bu yaptığım. Başrış çığrış anneme koşar, beni içeri almasını söylerdi :)) O zamanlar nesi var ki derdim, ne güzel güneşleniyorum havuzumun yanında :)) Yeni genç kız olan ablamın, etraftaki hayranlarından utandığını anlamazdım.

     Birgün daha uzun anlatmak isterim evimizi, çocukluğumu, sevgiyle kalın :)
   

   

22 Ekim 2019 Salı

Ekim Bitmeden

     Kızımın 3 haftalık Hızlı Okuma Kursu bitti ama biz de ailece bittik resmen. İki bayan kızlarımızla 3 hafta sonu boyunca cumartesi-pazar günlerimizi kapatarak Kızılay ve çevresini mesken tuttuk. Kızları kursa atar atmaz nereleri keşfedip gezelim derdindeydik. Her gün başka bir şemt yada sokağına aktık Ankara nın. Yıllardır unuttuğum yerleri gezdik, yüzlerce mekan değişmiş, çok çok kalabalıklaşmış yada ben unutmuşum bu kalabalığı. Yaklaşık 4 saat süren kurs çıkışına inanın bazen ucu ucuna yetiştik :)) Ayaklarımız sızlasa da şikayet etmedik yürüyüş oldu diye. Sonunda kendimize ve eve vakit ayırabildik geçtiğimiz hafta sonu.
     Kursun faydasını zamanla göreceğimize inanıyorum. Kızımın okuma hızının arttığını görüyorum. Bir de yazılı metine bakarken üstten göz gezdirdiğinde konuya hakim olabiliyor artık. Gördüğünü hafızasına kazıyor yada resmini çekiyor sanırım ve unutmuyor.

Uğradığımız bir cafe de bizi karşılayan tontonlar :)


Anacığım geldi memleketten. Gelir gelmez aşure ayıdır deyip kolları sıvadı, nasıl özlemişiz hepimiz. Son günlere yetiştiğinden hızlı bir salça, konserve yapımı telaşına girdi. Eski günler geliyor böyle anlarda aklıma. Evin küçük kızı olduğumdan hem hiç bir iş yapmayan ama her işe maydanoz olan da bendim küçükken. En sevdiğim şeyler böyle telaşlı günlerdi. Yazlık kışlık işlerimi yapılacak, halı yıkama mı dersin, yok yün çırpma mı? Hepsinin ortasına oturur karıştırırdım ortalığı. Üstümü başımı kirletir, ıslatır, yünleri dağıtırdım. Bir taraftan da annemin bir bakışından korkarak gizli gizli bulaşırdım işlere :)) Şimdi benzer şekilde davranıyor benim kızımda. Eşim beni engelleyip işimi zorlaştırmasın diye kızımı yolluyor odasına vs. ben de hemen çağarıyorum yanıma tekrardan, eski günler aklıma geliyor. Ben de böyle yapardım, bu günler evde ayrı bir eğlence gibi gelirdi bana diyorum :)) Bırak karıştırsın, baza altlarından çıkacak çocukça hazineler bulsun benim gibi :)) Ellerini salçaya bulaştırsın, yüzünü gözünü öpeyim. Koşturmaca da iş çokluğunda kızım ezilmesin, keyfini sürsün diye :) Neyse, nerden nereye geldim di mi? :)
Annemin evinde işler bitince kahve keyfimiz :)
    Yeni kitabım Halide Edip Adıvar ın Mor Salkımlı Ev'i. Çok isteyerek alıp okuduklarımdandır kendisi. Eğitim Pınarı sağolsun, sayesinde farkettim bu kitabı. Tabi daha ayrıntılı yorum isterseniz verdiğim linkten ulaşabilirsiniz. Eski İstanbul'u, zamanında kadının toplum içindeki yerini, eğitim şeklini, Halide'nin çocukluğunu ve evliliği ile birlikte yaptığı çalışmalar ve yolculuklarını anlatıyor. Severek okudum ancak, eski kelimeler beni çok yordu, sürekli dipnota bakınca dikkatimi dağıttı diyebilirim.

      Kızımın okulunda uçurtma yapımı etkinliğine katıldık. Eşim de ben de bu konuda sıfır bilgiye sahibiz. Hal böyle olunca öğretmenden çokça yardım alarak uçurtmamızı ailecek tamamladık. Geçtiğimiz hafta Uçurtma Şenliğinde bizim kuş uçacak mı diye bakacaktık ama kızım haftalarca kursa gidip gelmekten öyle bunalmış ki, şenliğe katılmaktan son anda vazgeçti. Fırsatını bulursak denemek istiyoruz, bakalım.


Birazda Mia'dan görüntü koyayım;

Ortadaki fosforlu gözleri farkettiniz mi?
Çiko'nun yanına uzanıp izler bal gözlüm :)
Gözler :))))