10 Nisan 2018 Salı

Sıla

     Biz döndük, çok üzgünüm...anacığımı babacığımı bıraktım gözü yaşlı...Allah başka ayrılıklar vermesin diyerek teselli ediyorum kendimi 💗
     Biraz önce çektiğim fotoğrafları yükledim bilgisayara, tek tek baktım herbirine, videoları izledim yeni baştan. İçim cız etti, şimdiden çok özledim hem onları, hem memleketimi. Eşimle, ne işimiz var Ankara da diye diye geldik bütün yolu. Sevmiyoruz ama emekliliği bekleyeceğiz mecburen. Sizlerde görün istiyorum o güzellikleri...

                                     Orada yediğim dutların lezzetini hiçbiryerde almadım.
     Giderken kızımın kuzenini de aldık götürdük. Küçücük çocuk bile hayran kaldı köyümüze. Toprakla otla böcekle bütünleşti bütün gün. Biz annemle tarla yapıp gübrelerken, onlarda huzurla yola yatıverdiler karşı evleri izleyerek :)
                                                      Tepelere tırmanıp çiçek topladılar.

                                             Anacığımı lahana çiçeklerinin içinde çektim :)

                                                        Ayasofya yı gezdik hep beraber.

          Atatürk'ün Köşkünü ziyaret ettik. Türk halkına tüm mal varlığını armağan ettiği Vasiyet Odasına baktık dakikalarca. Nasıl duygu ve düşüncelerle yazmış diye geçirdim içimden. Böyle bir lider daha gelmedi dünyaya...
     Oradan da 1856 dan buyana hizmet veren meşhur  tarihi Kalkanoğlu Pilavcısına götürdü bizi babam. Trabzon'a giderseniz uğramadan dönmeyin, gerçekten çok lezzetliymiş, ününü hakediyor :)
   
     Bunca yıldır giderim memeleketime ama bir türlü kısmet olmamıştı Hamsiköy'e gitmek. Hadi dedik bu sefer bizde tadına bakalım meşhur sütlacının. Ay Nisan olunca buralarda henüz karın kalkmadığını, buz gibi soğuğun iliklerimize işlediğini de deneyimlemiş olduk. Annem bol bol ısırgan otu topladı, ellerine batan iğnelerin acısı 2 gün sürdü :))) Sütlaça gelince, beklediğimiz gibi inanılmaz değildi, bildiğiniz sütlaç işte ama tabi çimlerin arasında gezinen ineklerden sağılan taze sütten yapılmış olması bizi cezbeden tarafıydı.
     Hem annemin köyüne, hem babamın köyüne gittik ayrı günlerde. Tarla kazıp fasülye, bezelye, kabak ektik annemle. Piknik yaptık fındık bahçelerinde :) Hatta sahilde bile piknik yaptık, sanki herşeyi yapıp depolanıyormuş gibi yaşadıklarımız. İnsan şehire işe strese döndüğünde yine aynı özlemle yanıp tutuşuyor, sanki hiç gitmemişiz gibi...
     Annem çocuklar sevinsin diye ateş yaktı bahçede, çalı çırpı topladık bir sürü attık üzerine. Çimlere uzanıp çıtırtısını dinledik hepberaber. Babam kiraz fidesi dikti, inşallah büyüyüp dalından yemek nasip olur hepimize.




     Boynumuz bükük veda ettim sevdiklerimize ve memleketime. Bir daha gelicez biz dedik...


         

4 yorum:

Julide dedi ki...

Ah Trabzon!
Ayasofya eskiden daha guzeldi. Simdi mozaikleri kapatmislar diye okudum.
Hemen yaninda harika bir kahvalti yeri vardi. Kapanmisti ben en son gittigimde, sene 2015.
Karsidaki kuyumculardan telkari bilezik aldim, hala takarim.
Pilavciyi bilsem giderdim. Sutlac icin de ayni fikirdeyim, bir numarasi yok. "Kaç çi$ilik?" diye sorulari hala aklimda :))
Finduklu, finduksuz?
Severim Trabzon'u, Akçaabati. Çok kez gittim oralara. Bir daha gitcem kocamla. Zigana'dan gecsin, Sumela'ya ciksin, et yesin istiyorum.
Ne guzel oldu bu yazi ya. Heyecanlandim cok.
Sevgiler.

lovehouse dedi ki...

Jardzy, Ayasofya ya ilk 2007 de gitmiştim, heryerine girebilmiştim, şimdi sadece boş taş duvarlı küçük bir kısım var, ne amaç taşıdığı belli olmayan. diğer bölümleri kapatıp cami olarak kullanıyorlar.Biz gittiğimizde de namaz vakti olduğundan girmedik. Giriş kısmındaki kahvaltı mekanı faal durumdaydı ve çok şirindi ama vakitsizlikten oturamadık.
Ah hep içimdedir o telkariler ama Trabzon lu olarak ben daha alamadım :)))
Gidin hatta benim için de gidin, hele haziran ayı biçilmiş kaftan bizim oralar için :)
Sevgiler :)

Gamze Esra Ersöz dedi ki...

İki sene evvel bir Karadeniz turu yapmıştık ve bayılmıştım oralara :)
Allah kavuştursun bu arada...

lovehouse dedi ki...

Yine bekleriz memleketime :)
Çok teşekkürler :)