Ne haftaydı dolu dolu, çok gezmeli, yemeli içmeli...sabahlamalı sohbetli...
Hergün ayrı bir neşe ile uyandık, annemin sofrası kadar olmasa da, büyük aile sofraları kurduk evimizde, şenşakrak oturduk hergün karşılıklı ve ben hep şükrettim kardeşlerimin sevdiklerimin varlığı için. İyi ki büyük bir aileyiz dedirtti geçen günler. Baba evinde toplanırdı daha önceleri tüm kardeşler, annem ve babamın Trabzon u mesken tutması sonrası ben ağırlıyorum kardeşlerimi ama bir yanımız hep eksik :(
Fal baktırdık Falcı Bacı ya, yorumlara güldük saatlerce. Hayaller kurduk hep beraber.
Hamama gitmek için bile vakit bulduk biz bayanlar :)) Geçen yıl bir arkadaşımın sayesinde keşfettiğim Şengül Hamamına gittik, bizimkilerde beğendiler. Bir güzel kese ve kahve maskesi yaptırdık. Sonrasında Ankara Kalesi gezisi yapma planımız vardı ama öyle bir pestilimiz çıkmış ki, nerdeyse yarım yamalak gezdik oraları diyebilirim. Kendimizi eve zor attık :))
Misafirlerimin bir kısmı Denizli den, bir kısmı da İstanbul dan gelmişlerdi. Hal böyle olunca Ankara nın serin akşamlarına vuruldular resmen. Onlar gece uykusunu, rüzgarı yaz akşamlarında hiç göremediklerinden hayran kaldılar havamıza ama benim için aynı şey geçerli değil. Ankara nın yazı sadece belki 1,5 ay oluyor. Bense yaz insanıyım, sıcak hava insanıyım ve nefret ediyorum soğuk serin havadan. Ankara nın 10,5 ayı kış :(( Şu son 6 yılımın dolmasını dört gözle bekliyorum. Planlarımızda bir değişiklik olmazsa bizde uçup gideceğiz sıcak havaya, denize ve doğaya doğru :)

Yukarıda gördüğünüz kuru çalı görünümlü şey, bir yılan iskeleti. Daha önce benim gibi yılanın iskeletini görmemiş olanlar çok şaşıracaktır. İskelete sahip olduklarını bilmiyordum. Ablamlar bizi ziyaret ettikten sonra memleketimiz Trabzon a gittiler. Malum fındık zamanı şimdi. Gittiklerinin ertesi günü fındığa başlamışlar ve dalda bu manzara ile karşılaşmışlar. Çekip bana gelen bu fotoya epey şaşırdım. Kaç yıldır ben de o bahçede fındık topladım, yuvasını çok gördüm ama canlısına bile rastlamamıştım. Eşim epey korktu fotoyu görünce. Ben bir daha asla girmem o bahçeye diyor :))) Ben mi? Girerim, korkarım ama yine de girerim. Özellikle annemle girerim. Çünkü o yılanla nasıl başedeceğini iyi bilir. Zehirli öi değil mi tanır. Zehirlisi pek bulunmaz bizim oralarda...en azından annem öyle diyor :))



Son iki fotoğraftaki fasülye ve kabak, annemle Nisan da diktiklerimiz. Fotoğraf atmış ablam, nasıl mutlu oldum, gübresini tohumunu ektiğimiz sebzenin yetiştiğini görmek nasıl bir mutluluktur anlatamam. Bildiğin duygusala bağladım görünce :)
Şimdi gözüm kulağım memleketten gelecek fotoğraflarda, hem mutlu oluyorum görünce, hem de hüzün çöküyor orada olamadığım için. Bu yıl gidemeyeceğim ama seneye mutlaka gitmeliyim.