31 Ekim 2017 Salı

Kızım 9 Yaşında & Eskişehir & 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

     Malum kız çocukları için doğum günü organizasyonu çok özeldir. Belki bazı erkek çocukları için de öyledir. Kız çocuğu cicili bicili giyinir, mekanın süslemesinden, pastasının modeline kadar dahil olur hazırlıklara. Bizimkide o hesap, herbir ayrıntıyı ayrı ayrı düşünür ve hayallerinin gerçekleşmesini ister. Bu yıl biraz daha farklı planlar içindeydik. Birara eski sınıf arkadaşlarıyla kutlama istedi, başka bir gün ise şehir dışında kutlama yapalım gezelim istedi. Kiminle nereye gidelim konusu hallolunca, Eskişehir'de karar kıldık. Hafta sonu programı olacağından hem bizi yormasın yol kısa olsun, hemde çocukla gezilecek mekanları bol olması bakımından seçtik bu güzel şehiri.
     Nereye gidersem gideyim, öncesinde uzun bir listem olur benim; kahvaltı mekanından tutunda, gezilip görülecek yerler, akşam yemeği, konaklama vs. konusunda hazırlıklıyımdır hep. Yine güzel bir liste yaptım kızım için. Sadece onun hoşlanacağı yerleri not aldım. Eskişehir'e çok kez gitmiş olmamıza rağmen, görmediğimiz çokça yer olduğunu farkettim.
     Geziye eşimin kardeşi, eşi ve kızı ile birlikte gittik. İlk iş Sazova Parkına gittik. Park büyük olunca sonrasında yetişemeyiz diye programın başına aldık Sazova'yı. Mantıklı bir karar almışız, gez gez bitmedi, herbir bölümde bir saate yakın kaldık. Büyük küçük hepimiz çok eğlendik, merakla gezdik parkı. Çok güzel düşünülmüş gerçekten.

                                                 
                                                                    (Nuh'un Gemisi)
                                                                 
       Masal Şatosunda Gizemli Yolculuğa katıldılar. Heyecanla girdikleri turdan suratları asık çıktılar. Çok bebeksiymiş, minik çocukların hareketlerini yaptırmışlar :)))
                                                         
                                                                    (Esminyatürk)


                                         


                                                               
     Akşam yemeği sonrası, doğum gününü kutlayacak mekanı bulunca (ki kızımın mekan beğenmesi için 2 tur attık Çay'ın etrafında) oturduk. Kızım pasta gelince 'mutlu yıllar' diye çok yüksek sesle bağarmamızı istedi. Sonrasında sesimizin az çıktığını söyleyip sitem etti :))) Ayrıca pastanın üzerine 10 Yaş yazdırdığını anılarının arasına katmadan geçmeyeyim :)))
     Eskişehir'de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı cumartesi gününden başlamıştı. Porsuk Çayından geçen gondollarla gösteri düzenlenmişti. Bizim kutlama saati de o ana denk gelince, atılan sayısız havayi fişek gösterisi ve marşlar kızımın özel gününü kutlar gibiydi :) Şimdiyedek Resmi Bayramlara denk gelmemiştim bu şehirde. Allahım nasıl çoşkuyla kutlanıyormuş burda bayramlar, herkes sokaklara dökülmüştü, ellerinde Türk Bayrağı ve Atamızın resimleriyle marşlarımızı söylüyorlardı.  (Aklıma 10 Kasım anma günü geldi. Keşke dedim içimden o gün Eskişehir'de olabilsem. Atamızın ölüm yıldönümünü layıkıyla anabilecek, iliklerimize kadar hissedeceğimiz bir gün olacak diye düşündüm. Bir stadyuma yada okul bahçesine tıkılarak yapılan anma ve bayramlar var artık yurdun dörtbiryanında ama Eskişehir öyle değil çok şükür. Yanlız bu yıl dikkatimi çekti; Cumhuriyet Bayramı yurdun birçok yerinde çoşkuyla kutlandı, dileğim diğer bayram ve anmalarında bahaneler uydurulmadan aynı çoşkuyla kutlanması...)
     Çoştukça çoştuk...bir ara kendimi kaybedip korteje katılmış bağırıyordum :))) 'Atatürk ün askerleriyiz' Meşhur 'Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa...' kulaklarımda çınlıyor hala :)
     Yılmaz Büyükerşen'e olan saygım bir kat daha arttı. İsterse insan neler yapabiliyormuş onu birkez daha gördüm. Eskişehir turistik bir şehir ama bu kadar küçük bir yerde bu kadar çok gezilip görülecek yerin olması, daha doğrusu yaratılması...takdire şayan(doğrumu yazdım acaba).
     Ertesi gün Şelale Park'ta kahvaltı yaptık. Hava Cumartesi'ne göre epey soğuktu. Burası Eskişehir'i ayakları altına alan en manzaralı yer. Bol bol fotoğraf çekildik, manzarayı seyrettik sıkılana kadar.
     Ardından gezimizin son rotası Odunpazarı'na gittik. Kızım meşhur Balmumu Heykeller Müzesi'ni uzun zamandır gezmek istiyordu. Arkadaşlarından bahsini duymuştu. Atatürk köşesi inanılmaz güzel geldi bana, ailesinin balmumu heykeli, kendisininkiler ve Eskişehir deki rolü...herbir heykelin tanıtım yazısını ilgiyle ve merakla okudu, hatta bazılarını kaçırmamak için 'anne resmini çek, ben sonra okurum onları' dedi. Bazı heykellerin fotoğrafını çekmek yasaktı, illa çekilmek istiyorsanız oradaki görevliler ücret karşılığı çektiriyorlardı, biz istemedik.














          Soğukta titreye titreye Atlıhan El Sanatları Çarşısı'na gittik. Dükkanları gezerken soğuğu unutturacak takı toka ve süsler arasında kendimizi kaybettik. Burda her kesime hitap edecek şeyler var, erkek, kadın, çocuk farketmez. Epey gezip ayaklarımız ağrıyınca Çarşı da sıcak birşeyler içip dinlendik.
     Yine Cumhuriyet Bayramı kortejine katıldık, birsürü video çektim ama yayınlayamıyorum malesef.

       Kızım lületaşı dükkanlarından birinde bulunan anı defterine 'doğum günü olduğunu, gezmeye geldiğimizi vs. yazıp imzasını attı, fotoğrafını çekmeyi unutmuşum yazdıklarının.

                          Burada ilk defa Lületaşını yonttular, sert bir taş olduğunu deneyimlediler.



     Cam ve mum evinde, camın nasıl şekil alıp süs halini aldığını gördüler, çok ilgilerini çekti.
     Dönüş vakti gelip çatınca son olarak Hali gezdik. Ünlü Met ve Koz helvasından alıp, geç vakitte Ankara ya döndük.
     Yorgun ama çok mutluyduk, çünkü kızım 'şimdiye kadar ki en güzel doğum günümdü' dedi :)


23 Ekim 2017 Pazartesi

Antonio Vivaldi

Hafta içi AVM. fırsatımız oldu kızımla, Armada'da Seramik Bölümü öğrencilerinin sergisi vardı, ilgiyle inceledik. 

                                            Sanal gerçekliğe girmeden geçemedik tabiki :)
     İnanılmaz yorulmuşuz o akşam, eşim bizi almaya geldiğinde ağlamaklı bir halimiz olduğunu söyledi, ne yaptınız bu kadar bile dedi :)))
     Geçen hafta sunumunu mutlulukla ve gururla yaptı kızım. Öğretmeni 'Kendine örnek aldığı bir ünlüyü tanıtın' diye ödev vermiş. Antonio Vivaldi idi seçimi. Müzik vazgeçilmezi, umarım böyle devam eder.
     Piyano öğretmeni ile tanıştık Cumartesi, gayet iyi anlaşacaklarını düşünüyorum, 4 Kasım da başlıyorlar çalışmaya. Sanırım ben daha çok heyecanlıyım :)
     Haftaya doğum günü ve özel bir program kararı alamadık aile olarak, bakalım ne olacak :)))

16 Ekim 2017 Pazartesi

Kurslar,kurslar...

     Hafta sonumun büyük bir bölümünü kızımın Piyano kursu araştırmasını yapmakla geçirdim diyebilirim, hem fiziken, çokça da ruhen. Kızım pek ikna olmak istemedi ama zorladım :) Hatta kursun birtanesinin kapısında elinden tutup sürükleyerek içeri attım kendisini :))) Görevli bey de bizi görmüş, epey güldük hepberaber :))) Hepsine bir bahane buldu, beğenmedi...yok bura havasızmış, yok odası küçükmüş...sonunda ne kadar kararlı olduğumu görünce birine ikna oldu. Gerçi karşılayıp bilgi veren görevlinin etkisi çoktu, güler yüzlü ve espirili yaklaştı kızıma :) Haftaya başlayacak bakalım. Semtler arasındaki fiyat farkı inanılmaz gerçekten. 3 yıl önceki saat fiyatıyla aynı burdaki fiyatlar. Hayret ettim.
     Kendime eve çok yakın bir spor merkezi buldum. Spor merkezi deyince büyük bir salon gelmesin aklınıza, ufak çaplı mahalle arası butik salon diyelim :)) Zumba yapacakmışız ama ben nasıl bir dans bu bilmiyorum. İnternetten bakacaktım unuttum. İsteğim hareket edebilmek. Hafta içi arabayla ev-iş. Sıfır hareket, resmen uyuştuğumu hissediyorum artık. Henüz yazılmadım, salı akşamı gidip bakıcam, ne yapılıyor orda. Daha önce hiç tecrübe etmedim bu tür salon olaylarını. Şimdi görsellere baktım da, acayip hareketli bayanlar, gülücükler saçarak çılgın dans ediyorlar gibi görünüyor, yani tam benlikmiş :))))
     Hafta içi kızım ve babası beni beklerlerken, iş yerimin fuayesinde paten kayan bir kızcağız ve videoya alan bir adet adamcağız görüyor arkadaşlarım. Video yükleyemediğimden video dan foto çektim :)

      Bu arada, kızım için sınıf öğretmeni arıyoruz ders verecek. Birkaç etüd merkezine baktım ama birebir ders verilmiyormuş. Siz en iyisi iyi bir sınıf öğretmeni bulun dediler. Mantıklı. Seneye için, kolej burs sınavına girecek kısmetse. Açığımız çok, zaman az. Kalın sağlıcakla.
   
   
   

9 Ekim 2017 Pazartesi

Güzel Eymir

     Bloglardaki hareketli günler sayesinde, ben de daha sık yazar oldum farkındayım :)))
Hafta sonu tam istediğim gibiydi. Eşim, kızım ve benli olarak bir gün misafir ağırladık, diğer günde akrabalarımızla gezmelere çıktık :)  Söylemişimdir, Ankara da sevdiğim tek şey Anıtkabir in burada oluşu, bir de Sonbahar da kısıtlı yeşilin yapraklarının renk renk olup dökülüşü. Bu da Eymir Gölü ne gidiş vakti demektir. Yanlız ben ve kızım halen hastayız, hatta kızıma Antibiyotik başladık ama yatak döşek olmadığımızdan çıkalım gezelim dedik.


                                          (Kızımın minik elleri nasılda kocaman çıkmışlar )
     Yine yapraklar tam anlamıyla dökülmemişti. Eşime; 'olmamış tam istediğim gibi buralar' deyince, 'bu bir sonraki gelişimize zemin hazırlamak değil mi?' dedi :))) E yani...                                                         
     Kızımın doğum gününe 19 gün var, bu yıl ne istediği konusunda çok kararsız. Bakalım nasıl bir gün isteyecek bizden meraktayız??

5 Ekim 2017 Perşembe

Devlet Okulu

     3 haftadır devlet okulu ile haşır neşiriz. Seneye yeni bir okul bulana kadar hem zamandan (çünkü kızımın okulu iş yerimin olduğu semtte, hatta camdan bakınca okul bahçesini görebileceğim mesafede), hem paradan tasarruf ederiz ne güzel demiştik. Bir oh çektik ilk defa. Sabahın kör ışığında yollara düşüyor, akşamın geç saatlerinde evimize varıyorduk hepberaber. Giden özel okul parası da cabası. Tabi canımız feda, yeterki istediği okulda okusun, mutlu olsundu kızımız. Nitekim mutlu olamadı ve yolumuz ayrıldı okuluyla.

     Yeni okulunda ilk hafta veli toplantımız yapıldı. Heyecanla katıldık haliyle. Öğretmenimiz gayet tecrübeli, aydın bir bayan. Kızımda memnun, ders işleyişi, öğrencilerini dersine katışı..vs. her bakımdan iyi gidiyor. Toplantıda da beklentilerini, hedeflerini anlattı biz velilere. İngilizce öğretmeni ile de tanıştık. Üzücü tarafı İngilizceyi haftada 2 ders olarak görmeleri, yapacak birşey yok tabi. Okul 14:30 da bittiğinden, çalışan ailelerin çocukları için 17:00 ye kadar etüd koymuşlar, buna da sevindik. Etüd ücreti yarım dönemi 570TL. Ancak sonradan gördük ki, etüd tüm okulun sınıflarındaki çocukların karmasından oluşan ve tek sınıflık bir etüdmüş. Bu durumda gürültü, kalabalık ve tek öğretmenin yetemediğini, kızımın etüd boyunca ödevelerini yapamadığını test etmiş olduk ve etüdü şimdilik bıraktık. Okulun ayrıca öğlen yemeği de var. Buna kızımı da yazdırdık. Çok yemese de hazır kantin yiyeceklerinden iyidir dedik. Öğlen yemeği ücreti aylık 150TL.


     Okula Milli Eğitim tek hademe parası ödüyormuş, bu nedenle müdürümüz fazladan 2 hademe daha gerektiğini, bunu karşılamak için destek beklediğini, ücretininde dönemlik 150TL. olduğunu, ayrıca okulumuzun güvenliğinin yada bekçisinin olmadığını, bunun için de aylık 50TL. gerektiğini söyleyip gitti. Şimdilik ettimi size 920TL. :)))
     Sınıf annesi geçen yıldaki aynı bayan seçildi ve sınıf parası adı altında 100TL. de onun için toplandı mı? İngilizce öğretmeni ekstra bir kitap isteyip istemediğimizi sordu, çoğunluk istedi. Onun içinde 45TL.istendi mi? :)))Ayrıca klüp adı altında çocuklara Modern Dans yada Gitar dersi verdirelim dediler. Onun içinde 50TL. ücret belirlenmiş. Ettimi size toplam 1.115,00Tl. :))) 
     Anlıyacağınız özel okul parasına geldi nerdeyse. Eşimle birbirimize bakakaldık. Bakalım daha 3 hafta oldu...sonrasında zaman nelere gebe :)))
   

3 Ekim 2017 Salı

Yeni Başlangıç

     Biz bu yıl kızımın okulunu değiştirmek zorunda kaldık...diyerek konuya bir dalış yapayım. Bir türlü yeterli vakti bulamadığımdan ve nerden başlayacağımı bilemediğimden yazamamıştım. Şimdi biliyormuyum? Hayır...Yine de anılarının arasında kalsın, unutulmasın istedim.
     2 yıl boyunca müzik okuluna gitti kızım. İlk yıl biraz bocaladık hep beraber, çünkü 2.sınıftan başlamıştı. %75 burslu olarak kazanmıştı okulu. Biz de aile olarak müziğe aşık olduğumuzdan, sevinçle karşıladık bu başlangıcı. Neyse ilk bocalama, notalara, okula, öğretmenlere, piyanoya derkeeen alıştı bizim bıcırık iyice. İlk yıl bursu aynı kaldı, derslerde 80 altına hiç inmedi. Nota bilgimizin olmayışı evde derslerini kontrol açısından, bizi epey zorlasa da kotarmıştık bir şekilde. Hafta sonları yardımda aldık üstelik.

     İkinci yıl daha alışmış, daha bilinçli başladı tabi. Bu arada kızım Genel Müzik Eğitiminden devam ediyor. (Okula ilk yazdırırken biz istemiştik böyle olmasını.Hangi enstürmanı iyi çalabilir ve alışırsa ona geçsin diyerekten.) Bir taraftan Piyano istesekte, öğretmenlerinin neyi uygun gördüğü, kızımızın hangisini daha çok sevdiği önemliydi ve beklemeye başladık. 2.yılı da aynı burs ve iyi notlarla devam etti.
     Yanlız çocuğunu müzik okuluna vermek isteyen ailelerin çok iyi düşünmeleri gerekir;
*Özel hayat, özel zaman diye bir kavram kalmıyor nerdeyse ailede.
*Çocuğunuz müzik dehası değilse (ki onlarda çok çalışıyor), hafta içi ful çalışacak,yemek ve uyku saatleri dışı tamamen derse (enstürmanı ne ise) devam.
*Oyun için vakti nerdeyse hiç kalmayacak.
*Park-bahçe gezilerini nerdeyse unutsunlar.
*Okul zamanında, buldukları müzik eğitim yada konser verecekleri yerler ayarlanacak.
*Maddiyatınız iyi olacak.
*Yaz tatillerinde masterclass denilen eğitimlere göndereceksiniz ki okulda elinize tutuşturulan burs kağıdını doldurabilesiniz. Bunlar okul için hep artı. Bu eğitimler oldukça pahalı eğitimler. Yurtiçi ve yurtdışı çeşitleri var.
*En güzeli müziğin içinde olan bir aile iseniz çok şanslısınız.
*Değilseniz boş vaktiniz ve paranız bol olacak ki, bu eğitimlere, kurslara, okuluna bol bol gidip gelecek, çocuğunuzla ilgileneceksiniz.
*Öğretmenleri ile iletişimi koparmayacaksınız.
*Mümkünse enstürman derslerine birlikte katılacaksınız.
*Yaz geldi bir oh çekeriz yok, önündeki yılın dersleri alınıp çalışılacak hazır edilecek, ders aldırmaya devam yani. Hergün mutlaka enstürmanını çalmaya devam edecek.
*Ayrıca normal okullara giden çocukların çalıştığı Kültür Dersleri de yapılacak. Tabi normal okullara göre daha yüzeysel yapılıyor bu dersler.
     Velhasılı daha rahat, belki kolay bir eğitim hayatı olacağını düşünmüştük, tamamen yanılmışız. Aksine daha yüklü ve zor bir müfredat bizi bekliyormuş öğrendik. Yine de çok güzel kotardık hep beraber. En büyük pay kızıma ve eşime ait. Çok çaba gösterdiler, çalıştılar ve 2.senenin sonunda yine %75 bursa devam ve enstürmanı Piyano olmak üzere netleşti.
     Piyano öğretmeninin 4.sınıfta devam etmeyeceğini öğrenince kızım üzüldü. Yine de önümüzdeki yıl göreceği konu ve parçalar edinildi ve yaz tatili süreci başladı. Yeni kurs günleri, ders programı yapıldı. Bunlara bakılınca kızımın önünde yüklü bir program vardı. Ve gerçekten yılmıştı, oyun oynamak dinlenmek istiyordu. Kuzenleri gelip gittikçe yaz tatili ödevlerinin olmadığını öğreniyor, iyice içleniyordu. Sonunda baklayı çıkardı. Neden ben hep çalışmak zorundayım, tatil yapmak istiyorum, ve en sonunda söylediği söz 'başka arkadaşlarım, kuzenlerim dışarda oynarken ben çocukluğumu yaşayamıyorum. Hep ders hep ders' bizde şimşek çarpması etkisi yarattı.
     Hadi dedik belki çok yoğun bir ders yılından çıktığından çok yorulmuş olabilir, kısa kısa 2 tatile götürüp geldik ama aklımızda hep ders programının gecikmiş olduğu vardı. Bir iki gün piyanoya oturmadığında ellerinin tembelleştiğini bildiğimizdendi bu düşüncemiz. Eve gelince dinlenmenin ardından başlaması gerektiğini bildikçe daha da kaçıyordu çalışmaktan. Bahaneler buluyordu 'karnım ağrıyor, midem bulanıyor, uykum var vs.' Oturup konuştuk; nasıl olacak, program nasıl yetişecek, nerdeyse 1 aydır çalışmaya başlanmadı. Okulu bırakmak istediğini söyledi!!! Açıkcası bu kadarını beklemiyorduk. Biz de şoka girdik. Hele biraz daha düşün (aslında biz de şoku atlatalım,nasıl başedeceğimizi kararlaştıralım) diyerek konuyu kapattık. Arada seveceği şekilde piyano yada solfeje yönlendirmeye çalışsak ta başarılı olamadık.
     Müziği asla bırakmak istemediğini ama öğretmenlerinin onu çok yorduğunu söylüyordu hep. Bu okula gitmeyecekmiş!! Ciddi ciddi oturup anlattık, çok güzel bir okulu başarıyla, özel yeteneğiyle kazandığını, çok iyi gittiğini, vazgeçerse neleri kaybedeceğini. Ayrıca herşekilde yanında olacağımızı ve her koşulda kendisini çok sevdiğimizi de söyledik. Sonuç; ayrıldı okuldan. Kızım için hayırlısı olsun inşallah. Yapacak birşey yoktu. Çok kez tekrar tekrar konuştuk, emin olup olmadığını tarttık. İyice emin olunca, bundan sonra ne yapacağımızı düşünmeye başladık.
     Zaman daralmıştı bizim için. Yeni bir kolej arama zamanımız kalmamıştı. Tüm burs sınavları, erken kayıt zamanları dolduğundan en olası seçenek çalıştığım muhitteki devlet okuluna kayıt yaptırmaktı. Öyle de yaptık. Kızım bundan hiç memnun olmadı, okulu görmeye gidince heryerine kusur buldu, beğenmedi.
     1 yıl için burda okuyacak. Bu arada Kültür derslerindeki açığı kapatmasına yardımcı olacağız, çok eksiği var bu konuda ama O na inanıyorum halledecek. Biz de önümüzdeki aylarda 5. sınıftan itibaren okuyacağı okulu bulma çalışmalarına hız vereceğiz.


     Bu 3.haftamız, yavaş yavaş alışmaya çalışıyor. Öğretmeni ilk gün genel durumlarına bakmak için sınav yapmış , bizimki şok :))) Hiçbirşey yapamadım anne dedi. Biraz pohpohladık, sen yaparsın gazıyla yolladık. Öyle de oldu. 2. hafta matematik dersinden 96 almış. Coşkuyla kutlandı evde :))) Olacak alışacak inşallah.
     Bazen eve komik anılarla geliyor. Özel okul-devlet okulu arasındaki farkları deneyimliyor aslında;
*Ne oldu biliyormusunuz? Çok tuhaf, öğretmenime yerdeki kağıtı alıp çöpe atabilirmisiniz dedim, 'kendin atabilirsin çöpünü dedi!! :))))
*E kızım öğretmene niye söyledin, kendin atabilirdin? (içten içe kahkaha atıyoruz eşimle)
*Ama anne eski öğretmenimiz hep atardı!!
     Yine başka bir gün;
*Bu okulda öğrencileri nasıl susturuyorlar biliyormusunuz?
*Nasıl?
*Susuuuuuun,yeteeeer diye bağırarak!!! Hiç öyle yapılır mı?Kendilerine bağırılsa hoşlarına gidermiydi?
(Eski okulunda,sağ yada sol el açık şekilde havaya kaldırılır, öğrencilerin yada konukların görmesi sağlanır, derin bir sessizlik alırdı sınıfı-salonu)
   
                                                  -Sanatçı burda babasını resmetmiş :)))-
     Bunlara daha çok yenileri eklenecek belli ki :) Alışma devresinde olacak şeyler.
     Mesela ilk günler yazı yazma hızı konusunda uyarı almış öğretmeninden. Elinden geleni yaptığını, daha hızlı olamadığını anlatarak ağlamıştı. Eski okulunda daha çok test usulü çalıştıklarından, çok yazı yazılmazdı, dolayısıyla hızı da yavaştı. Sanırım 3. haftadayız ve bir şikayet gelmiyor, ona da alıştı. Şimdilik yemeğini okulda yiyor, 14:30 da okul bitiyor, babası alıp uygun biryerde ödevlerini yaptırıyor, çıkışta beni almaya geliyorlar. Düzenimizi oluşturduk çok şükür. Derslerde iyi gidiyor. Birçok şeyi yeni öğreniyor, aslında çok açığımız varmış, düz okula gidince daha iyi gördük bunu.
     Yakında 2 yıl boyunca aldığı Piyano dersleri ve bilgilerini unutmasın diye eski kursuna başlatıcaz. Zaten derdi müzikle değil, ağır ders yüküyleydi malum. Zevkle gidip geleceği bir öğretmeni vardı, tekrar eline alıp ilerlemeye devam etsin istiyoruz. Hem belki Türk Müziği de yapar dimi? :)
   

2 Ekim 2017 Pazartesi

Sonbahar'da Ankara

     Perşembe'den hastalandım. İnsanın aklına ilk olarak hafta sonu gezmesi gelir mi? Geldi valla :))) Üstelik bir diğer görevim de; annem memleketten dönmeden evini püri pak etmekti.
     Cuma günü işe gitmeyip bir güzel dinlendim, ilaçlarımı alıp yattım. Cumartesi aldı beni bir debelenme :)) Biraz iyi hissettim ya, hemen kızımla plan yapmacalar vs. AVM. yapalım dedik. Yorulursam oturup dinlenirim, hem dışarda hava bir açıp bir kapıyor...İyice kötüleşmemek için kapalı mekan en iyisi dedim.
     Uzun zamandır evdeki çiçek ve süslemelerime bir yenilik katmak istediğimden, öncelik aksesuar bölümüne gitmek oldu. İnsanın keyfi olmayınca alacak birşey de bulamıyor sanırım. Hepsine gözucuyla bakıp, kurcalayıp geçtim resmen. Buna ençok kızım sevindi. Bu sayede oyuncak ve oyun katına uzuun zaman ayırabildik :) Çok yorulmasına rağmen gıkı çıkmadı fıstığımın.

                                                      (Sanal Gerçekliğe bayılıyor)
     Sonbaharı ve kışı sevmiyorum aslında. Yanlız Sonbahar da Ankara'nın bol ağaçlıklı alanlarında gezinmek, fotoğraf çekmek çok zevkli itiraf edeyim. İçimden iki haftadır Eymir Gölü'ne gitmek geçiyor ancak hem hasta oluşum, hem de henüz ağaçların yapraklarını tam olarak dökmemiş oluşu gidişimi engelliyor. Kırmızı,sarı,yeşil, kahverengi...ton ton yapraklar...görüntü muhteşem oluyor,seyretmelere doyamıyorum, bir de göl kenarında oluşu, karabatakların sesleriyle ahengi...Haftaya iyileşmiş olursam mutlaka gidilecek, şimdiden notumu alayım.                                               En sevdiği oda takımı. Yalnız fiyatlar uçuk burda. Bolca fotoğrafını çekip aldım, aynısını daha uyguna Siteler'de yaptırabilirmiyiz bir bakacağız. Geçen yıl söz vermiştik istediğini alacağımıza. Kendi odasında yatmaya başlayınca...farz oldu almak.

    Cumartesi yine böyle bir anne&kız günü yapmış olduk ama hastayken gerçekten yorucu oldu, eve geldiğimizde pilimiz bitmiş vaziyette koltuklara attık kendimizi. Pazar günü ise içimi rahatlatacak olan anne evi temizleme işini de halledince...hasta ama huzurlu olarak bir hafta sonunu daha bitirmiş olduk :)
     Yeni bir hafta başladı hepimiz için, umarım çabucak geçen ve sakin bir hafta olur herkes için...