17 Aralık 2013 Salı

7 Yıl Bitti :)

Hafta içi akşamları kuzumu oyalamak için yaptığımız aktivitelerden biri de çiçek ekmekti. Banyoya girip, toprağını yerleştirmek, çiçeği ekmek ve suyunu eklemek dahil, her aşamasına katıldı kuzucum. Bu arada çiçekleri apartmanımızın içindekilerden aşırdım, kızım bu aşamaya da dahil olmuştu malesef :))) Tabi çiçeklerin sahibi olan Reyhan teyzeye gidip, özür diledik ama derler ki dedim; 'çalınan çiçek çok güzel tutarmış' :))) Teyze de her istediğimizde alabileceğimizi söyledi sağolsun. Şimdi evimizin güzel bir köşesini süslüyorlar bu ciciler :) Hafta sonu biten kitabımın arkasından nerdeyse ağıtlar yakacaktım. Belki uzun zamandır okumadığımdan mıdır, yoksa bu kitap mı çok iyiydi bilemiyorum, sık okuyanlar daha iyi değerlendirmişlerdir eminim ama ben Livaneli nin Kardeşimin Hikayesi adlı kitabına bayıldım, çok çabuk bitti çok... :( Pazartesi ilk işim, kitabı aldığım arkadaşıma uğrayıp 'hadi hemen yenisini ver' demek oldu. O da sağolsun 'bunu da çok seveceksin' diyerek Elizebeth Gilbert in Ye Dua Et Sev adlı kitabını tutuşturdu elime. Henüz başlardayım...bakalım bunu da çok severmiyim?
Camlarımızı karladık, çok sevdi, birlikte pasta keserken nasıl elele tutuluyor bıçak...bizde o şekil yapıp aldık elimize spreyi ve bu sonuç çıktı :)
Beslenmesinde haftada mutlaka 1 defa haşlanmış patates oluyor ve çok azını yiyordu. Ben de bu yöntemi akı ledip koydum beslenmesine, akşama gördüm ki hepsi bitmiş. Arkadaşları 'annen bize de böyle yapsın demişler :) Kurabiye kalıpları sağolsunlar :)
16.12.2006 bizim evlenme yıldönümümüz. Dün havayi fişeklerle olmasa da güzel bir kutlama yaptık ailece. Öğlen yemeğinde süpriz hediye için AVM ye gidip güzel bir gömlek aldım eşime. Öncesinde palto almıştık ama o gün verilen birşey olsun istedim. Baktım ki kendi de bana pantolon, kazak almış, hem de en istediğimden. İkimiz de şaşırdık, çünkü hediyeleri birlikte alıyorduk genelde. Neye ihtiyacımız varsa onu alıyorduk açıkçası :)) Çoktandır istediğim 52 Ciğer e götürdü aşkım. kuzum tahminiminde üzerinde yedi, çok sevindirdi bizi :) Ardından eşime olmayan gömleği değiştirelim diye Armada ya geçtik. Başka birşey aldı, biraz da AVM. yi gezip evimize, sıcak mekanımıza döndük. Allah mutluluğumuzu daim etsin, nicelerini görelim inşallah :)

16 Aralık 2013 Pazartesi

MİM...

     Bahar cım(http://bahargulce.blogspot.com), çok tşk ediyorum bu güzel mim için, sırf senden kopya çekmeyeyim diye, cevaplarını hemen sildim :)))
 1- Elimden gelse (tüm vaktimi, ailemle ve sevdiklerimle geçirirdim.)
 2- Kendi kendimi kontrol etmekte (gayet başarılıyım)
 3- Beni en çok kaygılandıran şey (sevdiklerimi kaymetmektir)
 4- Hayatımın en kötü anı (ne kadar düşünsemde, ufak geliyor daha önceden kötü dediklerim ve bulamıyorum)
 5- Yalnızken (hem çok korkarım hem de sevmem asla yanlızlığı)
 6- Nefret ettiğim (şey, ikiyüzlü insanlarla karşılaşmak)
 7- İşimi (sevmiyorum, bana göre değil masa başı çalışmak)
 8- kadınlar/ erkekler (birbirini tamamlayan canlılardır)
 9- Hayat (yaşamaya değer)
 10 - Çocukken (çok çok mutluydum, kötülükten bihaberdim)
 11- Başkalarının zayıf tarafı (olduğunu keşfettiğimde, bunu kullanmamayı da öğrendim)
 12- Yalan söylemek (bazen gerekli ama tatlı olanları)
 13- Her şey kötü gittiği zamanlar (çok kısa sürüyor benim ahlanma vahlanma faslım,kendimi çok çabuk toparlayabilenlerdenim şükür ki)
 14- Geceleri (hiç sevmiyorum, ben tıpkı kışı nasıl sevmiyorsam, geceleri de o şekilde sevmiyorum) 15- Başkalarına göre ben (cesur, neşeli, espriliyim)
 16- Kurtulmak istediğim korku (karanlık ve yanlızlık)
 17- Bazen düşünüyorum da (...yok yok hiç iyi olmazdı)
 18- En çok utandığım şey (para kazanmayı üniversite okumaya tercih edişimdir)
 19- Keşke ben (ses sanatçısı olsaydım)
 20- Anlamıyorum neden (Ankara bu kadar soğuk, neden evsizler, kimsesizler var, biz bu kadar acizmiyiz)

 Blogumu okuyan tüm arkadaşlarımı, blogerları mimliyorum, sevgiler :)

12 Aralık 2013 Perşembe

Pamukta Mercimek Yetiştirmece & Atardamar Deneyi

     Akşam babası gelirken balık almış, ama bir kanadını dahi bitiremedi, bol bol salatalık yedi balık yerine. Bu aralar hiç iştahı yok diyebilirim, yüzü minicikti, şimdi kayboldu nerdeyse. Ben bulaşıkları kaldırırken, gelip benden kek istedi, arkasından da Trabzon Hurması...1 dilim kek üzerine hurmanın yarısını da yiyip bitirdi. Burnu akıyor bol bol ve ne kadar ikaz etsemde koluna siliyor burnunu :( Geniz akıntısı da var, bu nedenle sadece iştahının çektiğini yemek istiyor, sofraya koyduğum şeyleri canı istemiyor. İyice hasta olmadan atlatır inşallah bu süreci. Gerçi 2-3 haftadır böyle, vücut savaşıyor. Her akşam rutine girdi artık, 1 demlik ıhlamurumuz var, bol limonlu, ballı, zencefilli. Benimde burnum tıkalı...hayırlısı inşallah.
     Akşam kuzumla mercimek yetiştirmek istedik pamuğun içinde. Bu benim hatta herkesin çocukluk deneyidir herhalde. Ben her seferinde mercimeği tercih ederdim. Çünkü mercimeğin yaprakları çıtır çıtır bir şey, fasülyeninki gibi büyük yapraklı değil. Bende onu büyürken seyretmekten çok zevk alırdım, incecik yapraklar bana ayrı bir mutluluk verirdi. Yine aynını seçtim, öncesinde mercimeği ılık su dolu çay tabağında 1 saat kadar beklettim ki, daha çabuk açılsın arası ve büyüsün. Sonra tarif edip, kendi başına yapmasını sağladım, çok zevk aldı kuzucum. Ne zaman büyüyecekmiş, ne kadar su ve ne aralıkta sulanacakmış gibi sorular sordu. Yapmaktan en çok hoşlandığı şeylerin başında deneyler ve gezegenler geliyor. Sık sık evde güneş, ay ve dünya olup, canlandırma yapıyoruz ailece. Nerdeyse her akşam Göz Kırpan Yıldız hikayesini okuyoruz, kendi isteğiyle.
Öğretmeni hikaye anlatımı ödevi vermiş, kızımın sırası Ocak ayında ama bir türlü hikaye seçiminde karar veremiyoruz. Pamuk Prenses olsun istiyor, bense daha önce onu okulda anlattığından, başka seçsin istiyorum. Henüz ikna edemedim küçük hanımı. Akşam bir diğer deneyimizde atardamarımızın dakikada kaç kez attığını öğrenmeye çalışmaktı. Oyun hamurundan bir parça koparılıp atardamarın üzerine yayılarak yerleştirilir. Tam damara denk gelen kısma 1 adet pipet alınıp diklenir ve kımıldamadan dakika tutulur. Atardamarın her atışında pipet kımıldar ve saymaya başlanır.
Deney bende ve babasında da denendi ama benim elim titrediğinden pipet pek çok kez kımıldadı :)))

11 Aralık 2013 Çarşamba

DENEY & SATRANÇ CD'si

     Kuzucum akşam ışıl ışıl gözlerle girdi eve. Nedense pek bir mutluydu, önce ne yemek var diye sordu? Sonra da (bu bizim evde pek meşhur bir durum),bugün ikimizin günü olsun annecim olur mu? dedi. iyi de dedim, dün senin günündü, bugünde benim, yarın babanın günü olsun. Olmazmış :)) bugün ikimizin, yarında üçümüzün günüymüş, ama dedim haksızlık bu, hep senin günün oluyor ama bizim günümüz sırayla oluyor :(( Yoo diyor, işte bugün ikimizinya...
     Ertesi gün için beslenmesinde sigara böreği vardı, hafta sonundan sarıp diffirize attıklarımı çıkarıp kızarttım. bir kısmı beslenmeye gitti, bir kısmıda ıhlamurun yanında, bize akşam keyfi yaşattı. Hayret ettim, peynirli böreği sevmez, sigara böreğini de yemezdi ama zevki değişmiş belliki, yedi bitirdi sigara böreğini maşallah :)Sonra da mutfağa gelip bir deney yapmak istediğini söyledi. Böyle zamanları çok oluyor, nerdeyse 2 akşamda bir deney yapmak ister ve bende hep destek olmaya çalışırım. Bu sefer buz, su, bardak, kaşık ve şeker istedi benden. Renklendirmek için de karabiber gerekliymiş :))) Buzlar eriyene kadar karıştırdı, rengine baktı vs. Bir deney daha burda bitti :)) Pazıl yapacaktık, bir baktım saat olmuş 9, bugüne erteledik...kısmet bakalım :)
     Biraz önce bloglarımı takipteyken gözüme çarptı; satranç öğrenmek isteyen çocuklar için harika bir çizgifilm miş. Anne kaleminden blogunda tanıtılmış, tşk ettim blog sahibine ve hemen araştırmalara başladım. CD satrancı eğlenceli ve kolay şekilde anlatmış, anladığım kadarıyla. kızım çok istekli bu konuda ama ben uzun yıllardır oynamadığımdan nerdeyse unutmuşum. Gerçi taşları tanıyor, isimlerini ve dizilişlerini artık biliyor ama hamlelerin ilerleyişinde sıkıntı yaşıyor. Alayım bakalım, sonuçlarımızı ve izlenimlerimizi yazarım. CD nin ismi: Cingöz & Fındık'la Satranç Öğrenelim.
     Üstteki fotoğrafı sabah çektim, ben hazırlanırken baktım ortalıkta yok, salona göz atınca gördüm ki, menekşesinin başına geçmiş bıdır bıdır sevgi sözcükleri mırıldanıyor; 'beni özle tamam mı, akşam gelene kadar bekle beni. Güzel güzel büyü, canın sıkılmasın, Yıldız da(beta balığı) burda bak'. Flaşh sesini duyunca beni farketti; 'anne nasıl iyi sevebiliyormuyum çiçeğimi, daha iyi büyür mü şimdi?' :))) Yerim yaa, çocukların sevgi dolu yüreklerine, saflıklarına hayranım, kuzum benim, seni ve tüm çocukları Allahım esirgesin, kötülerden, kötülüklerden, hep böyle güzel kalın emi :)

10 Aralık 2013 Salı

Ayas & Armada Çocuk Müzesi(Dinazorlar)

     Nerelere gittik nerelere... ilk sinema deneyiminde çok heyecan duymuş ve dilinden düşürememişti izlediklerini. Bende arkadaşlarımın izlenimlerinden öğrendiğim kadarıyla Ayas ın pek içaçıcı olmadığını, hatta çok sıkıldıklarını öğrenmiştim, gerçi çocukları sevmiş filmi. Başka filk varmı diye bakınca Niko2 Tatlı Bela Küçük Kardeş i buldum, film bize en yakın Kentpark AVM. de varmış. Cumartesi gittik ama kızım Niko2 yi sadece afişine bakarak reddetti, illaki Ayas ı istiyormuş. Tamam dedik mecburen. Yanlız 3d olmadığını öğrenince üzüldü ama mısırını alıp başladı izlemeye :)
     Ben hiç hoşlanmadım, tv. deki leliko, pepe vs. türevlerindendi, bir sinema filmi olması için 40 fırın ekmek yemesi lazım. Başladım uyumaya, bir ara kafam gidince, yan tarafımızda oğluyla oturan ve çok eğleniyormuş gibi yapan, oğluna film hakkında yorumlar yapan ve birlikte kahkahalar atan kadının sesiyle uyandım. Suçluluk duydum ve bende katılmaya çalıştım heyecanına. Film sonrası karnımızı doyurup dolaştık biraz AVM de.
                                                      (bu foto küçük hanımın eseriymiş)
     Pazar günü eşim nöbetçiydi, bizde birlikte önce, kartopu oynamak için dışarı çıktık ama yerde kar kalmamıştı, araba üstlerinden bulduğumuz kadarıyla idare ettik. Ellerim buz tutunca ikna edip Armada Çocuk Müzesine gitme kararı aldım. http://t24.com.tr/haber/teknoloji-harikasi-34cocuk-muzesi34-acildi-ankara-aa/173977 ilgili linkten bilgi alabilirsiniz. 1 gün önceden zaten söz vermiştim buraya gidicez diye. Tesadüfen saat 2 de başlıycak guruba denk geldik, bizde girdik. Biz diyorum çünkü tek başına girmek istemedi :( Önceleri yanımdan ayrılmadı, hatta hep sarıldı bacaklarıma ama yarım saat kadar sonra açıldı kabak çiçeği gibi :))) Beni nerdeyse unuttu diyebilirim. Hep tlf.dan çekmişim fotoları, şimdilik buraya aktaramıycam.
     Gitmek isteyenler için gerçekten tavsiye ediyorum. Öncelikle vahşi yaşam bölümünde, hayvanlar tanıtılıp, haklarında bilgi verildi, çoğuna hareket ve ışık özelliği vermişler, çok eğlenceliydi, çocukların katılımı ön plandaydı ve öğretmenleri de çok içtendi. Yaklaşık 1,5 saat sürdü gezimiz. ikinci olarak dinazorların bölümüne geçtik, tüm çocuklar tiyreksin ismini biliyordu, benim kide dahil, ilk olarak onu sordular. kızım Tiyreksi, benim annem bir dinazor filminde görmüş. Hepsinin önünde fotomuz var ama tlf. da malesef. Atamadım bilgisayara ne hikmetse, yardım alınca atıcam söz. Dinazor tanıtımından sonra, ortaya bir kum havuzu yapmışlar, içinde de belliki dinazor iskeleti var ama üzeri kapalı, öğretmenleri çocukların eline uzun saplı fırçalar verdi, nasıl yapılacağını göstererek, dinazor iskeletini ortaya çıkarmalarını sağladı. kuzum bundan da çok hoşlandı:' ben yaptım öğretmenim' diyerek heyecanlandı :)))Gerçekten harika bir deneyimdi onun için :) Sonra çiftlik yaşamına geçtiler. Ali baba ve hayvanları hakkında, unun nasıl yapıldığı, ineğin nasıl sağaldığı uygulamalı olarak gösterildi. Tabi maketler üzerinde. Sonra da 4 mevsimin canlandırıldığı bölümlere geçildi, çocuklar ençok kış mevsimini sevdiler, çünkü yukardan kar niyetine köpük fışkırdı üzerlerine :))) En son olarakta, çember yapıp oturdular, neleri sevdiklerini, neler öğrendiklerini sordu öğretmenleri, onlarda tek tek cevapladılar. Video ya aldım kuzumu :) Armada içinde Penti idi sanırım, mağaza sahibi, hemen mağaza önüne dilek ağacı koymuş, hemen sarıldı kırmızılı kutuya, baktım üzerinde AŞK yazıyor, kızım bırak diyorum, eğitimi seç, sağlığı seç, huzuru seç, dinlemez beni :))) Aldım hepsinden birer tane
     Yaklaşık 1 haftadır burnu akıyor , her akşam bir demlik limonlu, ayva yapraklı, zencefilli, çörekotlu, naneli, elma kabuklu ıhlamur hazırlıyorum, ailece içiyoruz. Şifa olsun, hastalıklar uzak olsun hepimizden, herkesten.
      Uyku vakti gelmeye başlayınca, aşağıdaki hali alıyor, hafif kaykılıp yayılıyor ve tablet veya tlfu alıp oyun oynuyor, keyifçi kızım benim :)
     Pazartesi okula gidince, kapıdan girer girmez öğretmenine müzeyi anlatmış, ne kadar çok etkilenmiş sevmiş demekki :)Sonra sinema yı, dilek ağacını..vs. babası,kızımın lafı bitmeyince, bir türlü çıkamadım sınıftan diyor. Herkese eğlenceli haftalar diliyorum :)

6 Aralık 2013 Cuma

Şiş Kafa & Kantaron Yağı

     Kuzucum akşam çizilmiş ve kocaman şişmiş bir alınla geldi eve. Şok oldum görünce, baktım yüzü gülüyor ama çok sürmedi gülmesi. Önce anlatmak istemedi, sonra bir bir döktürdü duygulu duygulu anlatırken; Etüdde arkadaşları koşuştururken(kendisi Ezgi arkadaşıyla sırasında oturuyormuş),yanındaki arkadaşına çarpmışlar, kızcağız düşmek üzereyken, kızım elini uzatmış, tutsun düşmesin diye. Olanlar o anda olmuş, Ezgi altta, bizimki üstte...yuvarlanmışlar yere birlikte. Ezgi nin karnı acıdı diyor. kızımınsa hem yanağı çok acımış, hemde alnı. 3 koca çizik vardı alnında ve şişmiş epeyce. Öğretmenleri zeytinyağı ve çiğnenmiş ekmek uygulamışlar. Ne yani dedim, yokmu etüdde ecza dolapları, malzemeleri :( Üstelik bize de haber vermediler :( Bugün arayıp söyledim, böyle birşey olursa bize mutlaka haber verin diye.
     Evde malzeme kalmamıştı ve dışarda yemek yemeye, sonra da alışverişe karar vermiştik gündüzden. Hazırlanıp çıkalım dedik ama gündüzden epey etkilenmişti belli ki :( Bebek arabamı da alın diye tutturdu. Çıktık gittik ama bu seferde kurufasülye-pilav isterim diye tutturdu. Tam bulduk alalım derken, bu seferde hamburger istiyorum dedi. Neyse onada tamam dedik. Ama hep vızır vızır...canımıza okudu resmen. Bu arada babası kendine mont bakmak istedi, vızır vızır, ne onu kırabiliyorum,ne de onu :(( Neyse müzik kutusu aldım Remzi Kitapevi nden, sesini kesti, mağaza mağaza dolanırken...sen tut müzik kutunu biyerde bırak, bir posta da eve gelince bunun için vızırdadı. 'ben onu arkadaşlarıma gösterecektiiiimmm...vızzz'.
     Belliki yaralandığında, kabadayılık yapıp ağlamamış ama canıda yanmış, ağlamakta istemiş ama yapamamış. Tıpkı benim kafama mutfak dolabı düştüğünde, ilk koşanlar henüz tanımadığımız komşularım olduğundan ağlayamamam ve onlar gidince ağlayıp içlendiğim gibi olmuş :(( Aldım kollarıma, sevdim okşadım, sırtını kaşıdım(bundan çok hoşlanıyor) öptüm kokladım, birazda nazladım, rahatladı da yattı ama sabah kalktığında yine kötü uyandı bebeğim. Etkisi geçmemiş olayın demek ki. Okula gitmek istemedi, kusucam dedi, kahvaltı yapmak istemedi, yüzünü yıkatmak istemedi..vs. Gerçi öyle direnmiyor, hani elimden kaçıp ağlamıyor, sadece vızıldıyor, yok diyor inceden ama bu bile biz alışık olmadığımızdan çok geliyor bize. İnşallah akşama iyi ve moralli gelir canımın içi, inşallah :)
     Not: Eve geldiğinde ilk iş, şiş olan alnına Kantaron Yağı sürmek oldu. 1 saat geçmeden indi şişi alnının. Birçoğunuz biliyorsunuzdur eminim ama bilmeyenler için, evinizde mutlaka bulundurmanız gereken bir ilk yardım malzemesi diyorum. Aynisefa denilen bir marka var, tavsiye ediyorum, biz Ayvalık gezimizde ev yapımı olanlardan almıştık 2 şişe. Keşke daha alsaymışım diyorum. Yaza yeniden gitmek istiyoruz, eşe dostada alıcam gidince.

4 Aralık 2013 Çarşamba

Bayatlamayan Poğaça & Portakalı Soyduuum

     Dün yemek bloglarını gezdim biraz, kolay ve az malzemeli ne varsa topladım aldım. Eve gidince bir gördüm ki, yemek listesinde poğaça var. Hemen aldığım yeni tarifi denemek istedim 'Bayatlamayan Poğaça'. Hem tarif çok basit, hem de gerçekten yumuşacık bir poğaça, ama bayatlayıp bayatlamadığını görmek pek mümkün olmayacak malesef. Daha pişirir pişirmez alt komşulara dörder dörder dağattım(elimde birikmiş aşure tabakları vardı). Sabah ta iş yerime kahvaltı için getirdim biraz. Ayrıca akşam bizde yemek sonrası, çayın yanında bir posta yedik. Evde 4-5 adet kaldı sanırım.
     Tarifi ''Hilalin El Emeği'' isimli blogundan aldım,ellerine, kalemine sağlık,iyiki paylaşmış :) ******Malzemeler: 2 bu bardağı yoğurt 1 su bardağı sıvıyağ 2 yemek kaşığı şeker 1 tatlı kaşığı tuz 4,5 su bardağı un 3 paket kabartma tozu ******İç Malzemesi: Maydonoz ve peynir ( dilediğiniz her şeyi koyabilirsiniz) ******Yapılışı:Yoğurt, sıvıyağ, şeker ve tuzu karıştırın. · İçine unu ve kabartma tozunu aynı anda ekleyin. Yoğurup hamur haline getirin. · Cevizden az büyük parçalar alın, iç malzemesini koyup yuvarlayın. · Üst kısmını galeta ununa veya benim yaptığım gibi buğday ruşeymine bulayın. · Önceden ısıtılmış 180 derece fırında, üzerleri kızarana kadar pişirin. ******Akşam kuzum uyuyunca, eşim meyveleri getirdi yiyelim diye. Benim çocukluğumdan kalma bir portakal yiyişim var ki, buna eşim çoook gülüyor 'niye bukadar eziyet çektiriyorsun kendine, soyup yesene' diyor ama ben zevk alıyorum kendi sitilimden :))) Böyle yemezsem tadı çıkmıyor portakalın: portakalın bir başını yuvarlak şekilde kesiyorum. 1 adet tatlı kaşığını alıp, içini suyunu kaşıkla alarak yiyorum, önce suyunu sonra posasını. Böylece portakal tas gibi kalıyor elimde, içi boşaltılmış olarak. Akşam yine yedim aynı şekilde. Sonra aklıma geldi, bu boş portakalı yeni yılda masamı düzenlerken yaptığım gibi şekillendireyim ve içine mum koyarak süsleyeyim diye. Gittim mutfağa, göz, ağız yaptım bıçakla, içlerine de mum oturtup getirdim salona. Işığı kapadım, çam ağacımızın lambasını yaktım, portakal lambamı da sehpaya koyup, romantik şekilde 'benim için üzülme' adlı dizimizi izledik eşimle :) kuzumun da bunu görebilmesini isterdik dedik, akşama yine mum yakıp kuzumuza gösterelim dedik, eminim bayılacak 'anneee ne güzel şeyler yapıyorsun seeen' diyecek, hayran hayran bakarken :))
     En kötü günümüz böyle olsun canlarım :) NOT:(küçükken, portakalların içini yiyerek boşaltırdım, sonrada yenilmemiş portakalların içine oyuk kısmı görünmeyecek şekilde koyardım. Büyük bir zevkle ve sessizce beklerdim, kim eline yemek için alacak ve içinin boş olduğunu görünce nasıl tepki verecek diye. Sırf bu anı yaşamak için çıldırırdım için için :))) Aklıma geldikçe halen gülüyorum :)))

2 Aralık 2013 Pazartesi

NEXT LEVEL AVM.

     Bot arıyorum bot arıyorum derken sonunda buldum, istediğim çok şey değildi ki(yine de nedense kaç haftadır Ankara da gezilmedik, girilmedik AVM. bırakmadık ama bulamamıştık.), sadece siyah, düz bir bot,platformlu ve topuklu. Yoktu vallahi yoktu, ya klasik çok ince topuklu, ya biryerlerinden toka vs. süslemeler fışkıran, ya ucu sivri vs. yada inanılmaz fiyatlara 500.tl. ve üzeri... Sonunda aklımıza açılışı yeni yapılmış olan Next Level AVM. geldi. Vayy beee dedik görünce mağazaları, hepsi teleffuzu zor mağaza isimleri, hemde nasıl pahalı fiyatlar, çoğunun ismini ilk duyuyorum, neyseki 1-2 tanıdık mağazada vardı da kendimizi Türkiye de olduğumuza ikna edebildik. Vitrinlerine dahi yaklaşmaya korktuk, bir ara ' aşkım az yaklaşalımda şu mini yazılı etiketi bir okuyuver, ben seçemedim sayıları' demişim, demez olaydım :)) bere=348.tl. yazıyormuş...vıyyy sadece bere bu fiyataysa dedik ve anında tüydük mağazanın önünden.
      Yanlız itiraf etmeliyim, çok klas bir AVM. olmuş, beğendik, belliki bizim gibi meraktan ve sadece birşey aramak için gelenlerin dışında, gelir düzeyi epey yüksek olanların uğrak yeri olmuş bile şimdiden. Bu arada Maliye Bakanını ve eşiyle Hulki Cevizoğlu nuda görmek kısmet oldu oralarda :)) Dedik kapışmazlar inşallah :)))
En çokta üst kattaki açık alana bayıldık, kış ve yaz aylarında, hatta her mevsimde çok hoş olacağı kesin buranın, güzel kafeler açmışlar, süslü havuzlar, içlerinde balık ve ışıklı kuğular var, hepimiz çok sevdik. Sıra küçük hanımın gönlünü yapmaya gelince, oyun alanına geçtik. Bol bol oynayıp kahkaha attı kuzucum :)

Öğretmenler Günümüz Kutlu Olsuuun :)

     24.11.2013 tüm öğretmen dostlarımın ve diğer öğretmenlerin Öğretmenler gününü Kutluyorum, mübarek elleri öpülesi, hakları ödenemeyecek kadar çok olan yüce insanlar, çok tşk ediyorum, zahmetleriniz ve özverileriniz için :)
Kutlama günü Pazar gününe denk geldiğinden, sınıf annesi Cuma gününden öğretmenimize hediye ve kutlama için gidilme kararı almış, biz velilerde uygun görünce, toplaştık o gün sınıfta. Ayyy özlemişim velileri. Okullar açılınca 1 hafta boyunca sohbetler ettiğim, gülüşüp konuştuğum annelerin bir kısmı ordaydı. Ne güzel dedim içimden, hergün çocuklarını okula götürüp getiriyorlar, sohbet ediyorlar, belki çıkışta bir kahve içiyorlar beraberce. Çoğu çalışmıyor bunların...ohhh keyif, eve gidip kahvaltı yapıyorlar, işlerini bitirip ya kitap okuyorlar, yada TV. izliyorlar. Sonra akşam yemeklerini pişiriyorlar...Gelsin çarşı pazar gezmesi yada güne gidiyorlar :))) Hayal işte...çalışan kadının hayali..       Hayale dalıp lafı uzatmıyayım :)) Çocuklar çıkmadan, daldık sınıfa, Hürriyet hanım, çok çok değerli bir öğretmen...güleç yüzü, mülayim hali, üstüne birde kendine has otoritesi...bizi yine o muhteşem güleryüzüyle karşıladı, öptük bir bir. Hediyemizi verip birazda foto çekindik. çok seviyor öğretmenini şükür :) Beni gören kuzum çığlığı bastı 'anneeeee' diye. Yanlız tek hevesli bizimkiydi, diğerleri sıralarında oturup akıllı akıllı beklediler, bizimki sarmaş dolaş :))) Çılgın bedişim benim. Sonrası,  elimden makineyi alıp tüm arkadaşlarına tek tek poz verdirip, fotolarını çekti, tabi birde benimle tanıştırdı hepsini :) Kankisi Asya imiş kızımın :)
      Çok güzel bir gündü, hepsiyle ayrı ayrı sohbet ettim velilerin, sonra vedalaşıp kızımla Etüt e gittik, öğleden sonra gelmeyeceğini söylemek için. küçük hanım da keyifler 10000 tabi :))) 'anne bügün eve gitmeyelim, evşek merkezine gidelim nüpteeen' deyince dayanamadım, atladık dolmuşa doooğru Armada ya. Klasik yemek yeme ve sonrasında çocuk mağazaları, biraz alışveriş ve ev şeklinde, gezimizi tamamladık. Yorgun argın attık kendimizi eve. Hergünümüzün böyle serbest olduğunu düşündüm de biran...ne harika birşey bu, kuzumla istediğim kadar beraber olabilmek...kısmet olur inşallah hayırlısıyla bana da :)