29 Kasım 2010 Pazartesi

25. AYIN BİTTİ :)

          Hafta sonu 25.ayınıda uğurladık bebeğim. Ne çabuk geçer oldu aylar, ne zaman bu kadar büyüdün anlamadık. Sağlıkla, huzurla ve ömrün boyunca bol şansla nice aylar, nice yıllara birtanem :)
      Geçtiğimiz perşembe öğleden sonra işyerindeki müdür beyin uyarısıyla camdan dışarı bakınca gördüğüm manzara beni çok etkiledi :) Sanki Allahın bir lütfuydu manzara...Gökkuşağı Anıtkabir in tam arkasından gökyüzüne tırmanıyordu. Hepimiz camlara koşup manzarayı seyrettik bir süre, bende resimledim tabi kaçırmadan;
Cuma akşamı için Şengül teyzenle Uğur enişten hamsi yemeye davetliydi bizde, birgün önceden çorbamı yapıp,masamıda hazırlamıştım. Geriye kalan salata, meze ve hamsi tava yapımınıda işten gelince hallediverdik babanla. Çok keyifli bir akşam oldu, misafirlerimizin ayaklarına sağlık. Geldiklerinin ilk 1 saatinde senin çenen hiç durmadı, en sonunda calliou ve gece bahçesini açınca hepimiz rahatladık.

 Kızım ne oldu senin çenene böyle :) 2 yaşınımı bekliyordun, dilin tamamen çözüldü, söyleyemediğin, anlaşılmayan kelimen nerdeyse kalmadı, hatta uzun uzun cümleler kurar oldun, biz şok geçiriyoruz :)))
Hafta sonu uzun uzun yürüyüşler yaptık, hem bacaklarımız açıldı, hemde sen parkın tadını doya doya çıkardın :)
Pazar günü kahvaltı sonrası çok zamandır isteyipte zaman bulamadığımızdan ertelediğimiz odandaki değişikliği gerçekleştirmek için kolları sıvadık; Koca kanepe, en dip odadan, dar kapılardan nasıl çıkacak diye hiç düşünmedim doğrusu, bir ara baban hatırlattı ama unutturup başlattım işe koyulmayı :) Biliyordum ki o kanepe odaya binbir zahmetle ve işin ehlinin yerleştirmesine karşın çok zor olmuştu. Sen nasıl kaldıracaksın dedi baban ama kafama koyduğumu illaki yapıcamya...hadi dedim, ben yaparım merak etme...

Hakikaten zor oldu ama oldu işte. Alt kattaki depoya indirdik beraberce :) Kapıcının kızı bile şaşırdı; 'ben başkasıyla indirecekler sanmıştım, sen nasıl kaldırdın bunu' deyip bana güldü :) Beni tipime bakıp bişeye benzetemediler herhalde :))) Yalan yok şuan hertarafım kırılıyor, etlerim acıyor ama yapıcam dedimya, beni kimse durduramazdı :) Bu sayede evin pekçok yeride temizlik görmüş oldu :)
Odanın son halini resimleyemeyi unuttum ama zahmetimize değdi doğrusu :) Güle güle kullan aşkım odanı, daha ferah oldu odan, kullanım alanın genişledi.

23 Kasım 2010 Salı

Geçmiş Kurban Bayramınızı Kutluyorum...

     Henüz zaman bulabildiğim için yazmaya başlıyorum :)

     Dile kolay 9 gün tatil...ne yapsak ne etsek derken bu bayramı Ankara da geçirme kararı aldık. Cumartesi pazar brunch yaptık açık havada ve çok keyif aldık, sen çok mutlu oldun. Hani yazdan kalma günler denirya...işte öyle güzeldi hava ve kaçırmak istemedik. Hafta içide kaplıcalara gideriz, belki beğenirsek kalırız diyede düşündük :)
      Taki deden bizi kandıranadek :) Kandırmak derken, maşallah biz dünden meyilliymişiz...Anneannen tatilin ilk günü İstanbul a gidince, bizde burda yanlız kalıverdik. Dedenin fikride çok cazip geldi :) Pazartesi öğlen vakti birkaç ihtiyaç için çarşıya çıkarken karşılaştık dedenle; çok memnun kalırsınız,değişiklik olur,düşünün gidelim dedi. Bizde ilk 10 dak. içinde karar verip 1,5 saattede hazırlanıp dedeni aldık ve düştük Samsun yoluna :) Çok eğlenceli bir yolculuk geçirdik, deden zaten çok kaynak bir insan, molalar vererek vardık Samsun a.Sende bizi yolculuk boyunca hiç üzmedin, kah uyuyarak, kah oynayarak geçirdin onca yolu :)
Tekrar tekrar teşekkür ediyorum Saka ailesine. Bizi ellerinden gelen en iyi şekilde ağırlayıp Samsun u bıkmadan gezdirdikleri ve güler yüzleri için. Ayrıca dedenin diğer akrabalarınada teşekkür ediyorum, hepside çok güzel karşıladılar bizi,çok sıcak insanlar :)

Fatma abla temiz becerikli ve güler yüzüyle her öğün soframızı tastamam hazırlayıp sundu,ellerine sağlık :) Sende çok sevdin onları, 'abisiiii,teyteee' diye sesledin ve çabucak kaynaştın onlarla :) Karşılaştığımız herkes senin uyumlu oluşunu,akıllı ve güleç oluşunu anlattı. 'çocuklar ağlarlar,bu ağlamazmı hiç' dediler. Hiçbiryeri kurcalamadan bişeyler kırmadan hareket eden çocuğu yadırgadılar, aferin benim kızıma :)
Ben Samsun a gitmeyeli belkide 20 sene olmuştur. O kadar çok değişmiş ve o kadar çok gelişmişki ağzım açık kaldı. Şehir büyümüş, küçücük bir yerdi, şaştım kaldım :) Her zaman söylerim 'deniz memleketi medeni memlekettir' diye. Uzun lafın kısası; çok gezdik, hergün bir akrabaya gittik, deniz, dağ, taş bırakmadık. Fatma teyzenlerde bize eşlik edip gezdirdiler sağolsunlar. Senin her geçen zamanda ne kadar büyüdüğüne şahit oluyoruz, bir önceki bayramda Antalya daydık ve 'kızımız çok büyümüş, artık heryere onla gidebiliriz, çok uslu-akıllı' demiştik. Bu seferinde daha bir iyiydin, çok akıllıydın ve en önemlisi çokta mutluydun. Gezgin bir anne-baban olunca sanırım bukalemuna dönüştün, hemencecik uyum sağlıyorsun bulunduğun yere :)))
İşte beni ve babanı en çok duygulandıran, eski günleri düşündüren ve ayrıcada ilk kez görmenin verdiği heyecanı yaşatan yer; Bandırma Vapuru Mustafa Kemal Atatürk ’ü 9.Ordu Müfettişi olarak kurmayları ile birlikte İstanbul ’dan Samsun’a getiren gemi. Tütün İskelesinde yapılan Bandırma Vapuru(temsili vapur), içine giremesekte uzun uzun inceledik, bir tür açık hava müzesi olarak yapılmış, çok beğendim. 2000 senesinde yapımına başlanarak 2003 te ziyarete açılmış.
Öyle çok gezdin ve öyle çok eğlendinki anlatamam, Deniz Kızııııı, sen karasal iklim insanı değilsin birtanem. Samsundayken yatmadan sütünü içip bir daha sabaha kadar uyanmadan uyudun, yemeklerini ben vermeden 'anne yoğut, anne mama' diyordun. Herşeyinle harikaydın aşkım, sana hayran kaldık babanla :)
Unutmadan yazayım; daha Samsun yoluna çıktığımızda anlatıyorum sana 'kızım denize gidiyoruz,orda şöyle yapıcaz, böyle yapıcaz' diye...Samsun' a yaklaşırken Havza ya uğradık. Kaplıcaları meşhurdur oranın. 3 sene öncede Trabzon a giderken Havza Kaplıcalarına yine uğramıştık ve çok memnun kalmıştık. Ancere Thermal Hotel (4 yıldız)de kaplıca keyfi yaptık. Bu kadar küçük bir yer için bu kadar güzel, konforlu bir otel olması çok güzel geldi bize. Tuttuğumuz jakuzili odada jakuzili havuzu en çok sen kullandın. çıkma saatimiz geldiğinde seni içinden bağırtarak almak zorunda kaldık, çünkü ne dediysek ikna olmadın. Havuzu deniz olarak tanıştırınca, bulmuşken kaybetmek istemediğinden çok direndin :) Akşam soğuğunu yememek için resimde çekemedim malesef.

Dedene karşı ayrı bir sevgin var, onu görünce çılgına dönüyorsun :) Oynaşıp koklaşıp duruyorsunuz :)

Sahilde yine klasik deniz tutturman başladı, ayrılamıyorsun denizden kuzucuğum :)
Babamla yanlız olarak hiç tatil yapmamıştık, yani dördümüz. Oda çok mutlu oldu, dolayısıyla bende çok mutlu oldum. Canım babam Allah başımızdan seni eksik etmesin...(AMİİİN)
Samsun un sahili çok uzun ve kumuda çok güzel :) Hazır bulmuşken, adını şuan hatırlamadığım bir blogta görmüştüm; kuma isim yazıp resimlemişti. Bende senin adını yazıp yanında durmanı sağlıyacaktım ama malesef durmak istemeyip kaçtın, işte manzara bu ;
Dönüş günümüzü planlarken, deden biraz daha Samsun da kalacağını söyleyince biz üçümüz çıktık yola. Kahvaltımızı yapıp vedalaştık Saka ailesiyle. Samsun un girişi menemencilerle dolu. Burda ünlüymüş menemen yemek. Ben menemenin egeye ait olduğunu düşünürdüm. Yol boyunca belki 20 tane menemenci ardarda sıralanmış. Biz kahvaltıyı yapıp çıktığımızdan sende arabaya biner binmez uyuduğundan, mola verip bir çay+sigara yapalım dedik babanla. Çok güzel bir manzaraya sahip olan Güvercin e oturduk. Çay içtik ve bol bolda manzara resmi çektik. Garson çay parasını almadı bizden :) 'Patron para almayın dedi abi' ne güzel dimi, küçücük bir yer ama ne kadar geniş gönüllüler :)
Baya bir yol aldıktan sonra senin yemek saatin gelince baban güzel bir yer aramaya başladı. Süper üstü bir piknik alanı buldu, üstelik içinde lokantasıda var. Etlerimiz mangalda pişirilerek önümüze geldi, yayık ayranı ve organik malzemeden yapılan çok lezzetli bir salata :) hatırlayınca yine ağzım sulandı :))) Etraf horoz, kedi, kuş, köpek kaynıyor. Yani tam senlikti bebeğim. Horozları kovaladın, kuşlara bakıp, kedileri sevdin, havaysa nefisti :)
Bu arada dikkatli bakılırsa resimlere; göbek bağladığımda net görülüyordur herhalde :)))
Ankara ya yaklaşırken yol boyunca kavun, soğan, kabak vs. satılır çadırlarda, kışlık kavun alalım diye uğradığımız bir yerde bu komik korkulukla karşılaştık. Demek adamlar gece uyuyor, malları çalınmasın diyede biri var görüntüsü yapmışlar kendilerince :))) Ençokta babanın hoşuna gitti amca :)
Şükürler olsun, her zamanki gibi bizi baban sağsalim evimize ulaştırdı. Ertesi gün evimiz tatil dönüşü malum görüntüye dönüştü :))) Çarşamba pazarını andırıyor dedi resmi gören bir arkadaşım, haksızda değil :)
Bizim döndüğümüzün ertesi günüde anneanneni karşıladık Aşti de. getirdiği kurbanlık etinden evde içini hazırlayıp bir güzel pide ziyafeti çekti, yanınada misss gibi ayran :) Ellerine sağlık anneciğim, hayatta üşenmezsin, tek düşüncen bizi mutlu etmek olduğu için yüzlerce teşekkür ediyorum ama artık kendini düşünme vaktin geldide geçiyor bile.
Prenses, ne şirin ne güzel bir çocuksun sen kuzucuğum, seni çoook seviyoruz aşkım :)

11 Kasım 2010 Perşembe

3 Yaşına Girdiğinde...

     Davranış, hal ve hareket olarak çok şey değişti. Sanki senin için bir dönüm noktasıydı 2 yaşının bitirmek ama değişmeyen en önemli 3 şey vardıki;
1- Halen pütürlü gıda alımını kabul etmiyorsun, 3 saatte bir yiyorsun, çünkü blendırdan geçen yemekler seni tok tutmuyorlar.
2- Halen çiş-kaka beze yapılıyor ve yapınca söylemek suretiyle bezini değiştiriyorum.
3- 19 ayından bu yana azalan kusmaların, aynı yavaşlıkta ama aynı sebatla devam ediyor.
     Davranış, hal harekete gelince; çokça cümleler kurabiliyor ve kelime haznene birçok kelime ekliyorsun her geçen gün. Şaşırıp kalıyoruz bazen bu kelimeyi nerden öğrendin diye :) Bazende kendi kendine akıl yürütüp birçok yeni davranış ediniyorsun. Dün akşam hiç yapmadığın birşey; babanın telefonu çaldı, bizde meşgul olduğumuzdan bakamadık. Hemen gelip haber verdin, biz oralı olmayınca, sandalyeni alıp şifonyerin önüne koydun ve öylece tlf.a baktın, 'kızım in ordan, düşersin' deyince 'anne telefon çaıyo' dedin. Çok güldük çokça da sevdik seni.
     Ayrıca tam bir şebek oldun; kızacağımızı anladığında yada yapmanı istemediğimiz birşey yaptığında gelip bize sarılıyor, öpüyor ve 'şeviyom,şarıl' diyorsun, bacağımıza sarılıyorsun. Nasıl kızalım, nasıl öpüp koklamayalım, kopuyoruz o anda :))))
     Akşamları uykunu söylüyorsun artık 'ukum,ukum'(uykum) diyorsun. 'füt'(süt) deyip, odanı gösteriyorsun. Ama odana gidincede hemen 'sallanıyoooom' deyip sallıncağına biniyorsun, 'anne salla,salla meniiii' diyorsun. 'Menim odam'(a'larda hep inceltme işareti var söylerken).
     Bana 'anne yada serda', babanada 'baba yada nüneyt' diyorsun. Yalakalık yapman gerektiğinde ise 'annesim,babasım' diyorsun, ciğerimizi söküyorsun :)
     Anneannendeyken yaşadıklarını eve gelince sökülüyorsun bir güzel, tam olarak anlatamıyorsun ama ben eksik kelimeleri birleştirip buluyorum hehehe :))))
     Bebekliğinden buyana düştüğünde veya bir yerini çarpıp canın yandığında hiç 'ayyyy,vah vah veya aman Allahım...vs.' gibi heyhat cümleleri kurmadım, kuranıda uyardım ki seni daha fazla korkutup gereksiz hallerde ağlamayasın diye :) Çokta doğru yapmışım, halen canın çok acımadıysa, kendini toparlayıp 'anne düştüm, anne bammm' diyorsun yada 'anne komik' diyorsun o kadar :) Biryandan da üzülüyorum, çok dayanıklı olmana, canın azıcıkta yansa ağlayabilesin, derdini anlatabilesinde istiyorum, acaba bu halini kullanırlar mı, nasılsa dayanıklı, herşeyi kaldırır deyip sana gerekli önemi göstermezlermi diye düşünüyorum. Senin nazlanmaya, okşanmaya ihtiyacın olduğunu düşünüyorum. Bilmiyorum hangisi daha doğru; vız vız edip sürekli nazlanman mı, yoksa güçlü bir kız olup kendi başına dikilmen mi? Ben hep kendi başımın çaresine baktım şu yaşıma kadar, kimseye ihtiyaç duymadım, ağladıysam bile hiç hıçkırarak,hüngür hüngürünü bilmem ben, sessizce içime akar, tutamazsam bile kendimi, en fazla yaşlar süzülür yanaklarımdan, anlarsınız...Kendi paramı hep kendim kazandım, kavgalarımı ailem hiç bilmezdi, hep güler yüzlüydüm çünkü, iyimi ettim sence...Hep güçlü göründüm, öylede davrandım. Sende çoook güçlü ol kızım, kimselere ihtiyaçın olmasın ama kimsesizde kalma birtanem... Ben yanlızlıktan çok korkarım, yardım istemem ama yanımda olsunlar, tek kalmayayım isterim ve senin annen bir de karanlıktan korkar güzel kızım. Başkada Allahtan başka hiçbirşeyden korkmam.
     Nerden nereye gelmişim, kendime dur dedim ve yazımı sonlandırdım kuzucuğum, arada bunlarda gerek dimi :)

10 Kasım 2010 Çarşamba

10 KASIM 2010 ULU ÖNDER ATATÜRK'ÜN ÖLÜM YILDÖNÜMÜ

    
     Güzel kızım, birtanem sana bırakacağım en güzel ve en büyük emanetin ülkemiz, bayrağımız olacağını daha anlatamadım, henüz çok küçüksün. Ama şimdiden 'Atatürk'ü ve bayrağımızı' biliyorsun. Henüz 2 yaşını bitirmişken sana Anıtkabir'i ve bayrağımızı tanıtmanın verdiği sevinci yaşıyoruz babanla. Sen asker kızısın, ülkesini ve bayrağını çok seven bir anne-babanın kızısın. Umarım sana bunu empoze edebiliriz ve sende bizim gibi Atatürk İlkelerine düşüncelerine saygılı ve bağlı bir vatandaş olarak yaşar ve bu fikirleri bizim gibi yürütürsün meleğim.

     Bugün 10 Kasım 2010; Aramızdan ayrılışının 72'nci yıl dönümünde, Ebedî Başkomutanımız, Cumhuriyetimizin Kurucusu,  Büyük Devlet Adamı,Yüce Önder Atatürk'ü bir kez daha özlemle, saygıyla, şükranla ve rahmetle anıyoruz...

     Heryıl 10 Kasım'da işyerindeki arkadaşlarla Konya yoluna bakan taraftaki camın önüne geçeriz. Çalan sirenleri dinleyip saygı duruşundayken gözlerimiz dolarak caddeyi izleriz. Bu senede aynı şekilde cam önündeki yerimizi aldığımızda sirenler başladı ve biz saygı duruşunda bakınmaya başladık. Çok garip ve çok kötüydü,arabalardan korna sesi duyulmadı, durmadılar bile :( Anlam veremedik, ha durdu ha duracak derken, orta refüjde bulunan çöpçü adam elindeki malzemelerini yere attı ve eldivenlerini çıkardı. Sonrada başını önüne eğerek saygı duruşunda kaldı. Hepimizin gözleri doldu. İçim sızladı bebeğim, nasıl sevdim o adamı bir bilsen. Yanından geçip giden arabalara inat o öylece kaldı sirenler susana kadar...Takdir ettik...Diyecek başkaca bir söz bulamıyorum. Arkadaşım görmüş; sadece bir araba durmuş ve içinden çıkıp Atamıza saygıya durmuş. Hersene tüm arabalar durur ve içinden çıkarlardı yada kornalarını sonuna kadar çalarlardı.

     Asla ümidimi kesmiyeceğim ülkemden ve insanlarımızdan, sende kesme birtanem, hep güven, hep sev...
     NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!...

8 Kasım 2010 Pazartesi

Geçtiğimiz Hafta...(3)

     Pazar günü Hatice ablanda toplandık. Böyle bir hazırlık görmedim ben, ya sağolsun öyle güzel şeyler hazırlamışki bize hepsinin tadına bakabilecekmiyim diye endişelendim valla :) ama baktım, hemde öyle yemişimki göbek ve midemden ayaklarımı göremez olmuştum :)))))
     Üstelik birde önümüzde çiğ köfte yuğurdu.
Canım arkadaşım, ellerine yüreğine sağlık, herşey çok güzeldi. Sende Ela ablanla oynadın, çok eğlendin. Yaklaşık 1,5 saatte uyuyunca bizde rahat rahat Hatice ablanın ikramlarını yedik, sohbet ettik :)
Hatice ablan saz çaldı biz söyledik, sonra gelsin halaylar :)


Geçtiğimiz Hafta...(2)

Panora ya uğradık, babanın bir arkadaşına ev gezmesine gidicektik, erken çıkalım gitmişken de gezelim dedik. Akvaryum çok ilgini çekti, zaten balıkları ve onları yemeyi sevdiğinden 'balııııık,bak balıııık' dedin durdun :) Birazda benim için mağazaları gezdik...Güzel birde gösteriye tanıklık ettik; kireç gibi beyaza boyanmış kadın ve erkekler bir tür bale yaptılar ve melek kostümlüydüler. Bu görüntü pek hoşuna gitmediğinden babanın kucağına zıpladın anında :))))
Yine nerden aklına geldiyse ayran isteyince markete inmek farz oldu, girincede bunuda alayım şunuda misali, doldu çantalar, mecburen arabaya dönüş yaptık.
Babanın iş arkadaşı Namık amcanlara gittik, Yasin abinlerde orda olunca çümbüş koptu. İkizleri var Yasin abinin. Resim çekmek aklıma dahi gelmedi, tam bir komediydi. İkizler 16 aylıklar ve ikiside erkek. Biri çok uysal ama senin gibi kusuyor, diğeride kusmuyor ama çok yaramaz ve sürekli ağlamaklı halde... Tabi Allah yardımcıları olsun dedik ama halleri bir komiktiki... bir süre onları yanımızdan izledikten sonra sende katıldın aralarına...tüm ev halkıda dahil gülmekten kırıldık resmen :))))
Hafta sonu babanın aldığı hamsilerin içinden Deniz Atı çıktı :) Kendi için yarım kilo hamsi almış, banada çipura. Ayıklamaya başladıktan 1-2 dak. sonra bize seslendi Deniz Atı bulduuuum diye. Ne güzel bir canlı bu ya, bayıldım :)

                                                Kanlı ellerle güzel görünmemiş ama :)))

Geçtiğimiz Hafta...(1)

     Bütün bir hafta boyunca elbiselere taktın, 'anne elbes' deyip dolaptan bir tane çıkarttın, üzerine giydirmemi istedin :) Ben mi ne yaptım, giydirdim ve sevincini seyre daldım; sevinçle hemen aynaya koşuyor ve eteğini döndürüyordun, sonrada kendi eksenin etrafında 360 derece düşene kadar dönüyordun :) Seni seviyorum kızım...

     Bu arada 'anne çek' demeyide ihmal etmiyorsun :)))) resmini çekecekmişim :))))
Pozlara bak pozlara :)

30 EKİM 2010 UHM

     Aradan geçen zamanla hatırladıklarım biraz silindi hafızamdan ama o günü düşününce yüzümdeki gülümseme hiç eksilmiyor, çok mutlu olduk biz ailece, hemde çok :)

     Yaklaşık 1 ay kadar yapılan planlamalarla, (sağolsun Başak bütün yükü üstlendi) 30 Ekim günü geldi çattı...Heyecanla buluşma yerimiz Urfalı Hacı Mehmet e gittik. Masada bulunan tek çift Seda-Hasan-Kerem ailesiydi, tanışıp kaynaştık. Sanki yıllardır tanıyormuşuz gibi kaynaştık ve sevdik birbirimizi, derken diğer ailelerde geldi, ilk kez hepsini birebir tanıdım. Sanırım çocuklarımız olunca ortak konumuz, hepimiz ne kadar da sevecen, içtendik. Sanki hepsi benim çocuğumdu, biri düşse yada yemeğini yemese benim canım acıdı orda. Anne babalık ne yüce bir duygu, bizim çocuklarımızdı hepsi :)

     Yanımdaki sandalyeyi ayırdığımda senin için bilememiştim öyle tatlı bir anne için ayırdığımı aslında; Özlem...öylece oturuverdi, müsade isteyerek,tatlı bir gülümseme, çok sıcak içimi ısıtan...samimi...bir kez daha teşekkürler N. tanışmamıza vesile olduğun için :)

    Yemekler yendi, resimler çekildi, çocuklarımıza orda görevli ablalar baktılar, böylece sohbete fırsat bulduk, kaynaştık. Sen doğduğundan buyana bana yada anneannene bağımlıydın ve ilk kez 3,5 saat kadar orda arkadaşlarınla oynadın. Ara sıra gelip ayranından yudumlayıp tekrar gittin yanımdan. Arada merak edip ben gittim yanına, seni gizlice izledim, çok mutluydun kızım. Yemek bile yemek istemedin, doyamadın oynamaya...

     Sonunda sıra geldi N. nın 1. yaş gününü kutlamaya; çok büyük bir sevinç ve çoşkuyla pastamız geldi Başak ve Evren üfleyip kestiler pastamızı. herşey mükemmeldi :)

     En güzel olanı ise katılımı azda olsa babaların bu beraberlikten, çok mutlu olarak ayrılmalarıydı. Baban herkesi çok sevdi, iyikide gelmişiz, herkes ne kadar candan ve sıcakkanlı dedi. Diğer babalarla sohbeti koyulaştırdı, hatta komik pozlar verdiler hepberaber :)


Ablaların kucağında,yanında oyunlar oynayarak geçirdin tüm vaktini. Arada da gözgöze gelince 'anne göüşürüj' deyip gülücük atıyordun bana :)

Anlatmakla, resimlemekle bitmez yaşadıklarımız, yine görüşmek buluşmak gerek :)

5 Kasım 2010 Cuma

29 Ekim 2010 Cumhuriyet Bayramı-Anıtkabir

En son hamileyken gitmiştim Anıtkabir e. Çok farklı hissediyorum oraya gittiğimde. Tıpkı hacda insanların kendini Allah a yakın hissetmeleri ve coşmaları gibi(ki bende öyle hissediceğimi düşünüyorum), Anıtkabir de de Atatürk ü çok daha iyi özümseyip,daha bir coşuyorum. İşte aynen benim ve baban gibi seninde Atatürk ü, bayrağını ve ülkeni çok sevmeni istediğimizden zaten hep götürmek istiyordum. N. ailesi ile 29 ekim gibi anlamlı bir günde buluşmak üzere Anıtkabir i seçtik. O gün geldiğinde çok heyecanlandık babanla. Hem N. ailesi ile ilk kez görüşecek, hemde seni Anıtkabir ile tanıştıracaktık. Gitmeden sana anlattım biraz, hemede heyecan katarak sözlerime; 'Anıtkabir e, Atatürk e gidicez kızım ama Atatürk uyuyor (bu kısmını sağolsun N. dan tanıdığım Başak dan çaldım), Bayrağımızı görüceksin' diye anlattım, gitmedende eline bayrak aldık,çokta hoşuna gitti,zaten heryer bayrak asılı olduğundan elindekini sallayıp, diğer asılı bayrakları gösterip durdun. Gitmeden teyzenlere uğradık, Şimal ile Ceren ablanıda alıp akşam üstü 16:00 dan önce Anıtkabirde olduk.

Erken gitmiştik ve havada çok soğuk olduğundan müzeye girdik, tabi yaklaşık 45 dak. sıra bekledik girebilmek için.Müzeyi ilgiyle izledin aşkım, 'tütük(Atatürk),bayrak', 'tütük uyuyo(Atatürk uyuyor)' diyordun,derkeeeen dışarda yediğin soğuk ve uyku vaktininde geçmiş olmasından dolayı uykuya dalıvermişsin ben farketmeden. Dışarı çıktığımızda N. grubunun dağalmış olduğunu anladım. Önümüzde görünen grup N. grubu olabilir dedi baban,soralım dedi. Haklı çıktı. Soğuk olunca dağalmışlar ama yarın görüşürüz diyerek vedalaştık ve soğuktan kaçarak ama iç huzurum yerinde evimize döndük...




2 Kasım 2010 Salı

28 EKİM 2010'DA 3 YAŞINA GİRDİN GÜZEL KIZIM :)

Büyüdün miniğim, hem de çok büyüdün, ne desem ne yazsam içimi, içimden geçenleri ifade edemez.
                                                                           *El kadardın :)

                                                                           *Büyüdün :)
*Abla oldun :)
     Doğum günü planını çok önceden yapmıştık aslında, başbaşa üçümüz dışarda bir yemek yiyelim, pastanıda üçümüz keselim demiştik. Anneannenin ısrarlarıyla evde kutlama fikrini kabul ettik. '3 kişi doğum günümü olurmuş, hepberaber olalım,kuzu da sevinsin' deyince kıramadık ve haklıda bulduk. İyikide öyle yapmışız.    
     Geçen sene doğum günü olayına aklın hiç ermiyordu ama bu sene pasta demek mum demek, mum demek üflemek demek ve arkasından da alkışlar geliyor senin için. Bayıldın mumları üflemeye, alkış almaya, senin için söylenen 'iyiki doğdun N.' şarkısına. Şimdilerde sık sık aklına gelip 'anne pasta, füüüf(mum üflüyorsun),ellerini çırpıp alkış yapıyorsun'. Pastanı Şimal le birlikte üflediniz.
     Çoook mutlu ol kızım, yüzündeki gülücükler hiç eksik olmasın prensesim. Sağlıklı, huzurlu, başarılı, uzun yıllar diliyorum sana, tabi bizlerle birlikte. Bize, sevdiklerine ve vatanına hayırlı bir evlat ol yavrum, seni çooook seviyoruz, Mutlu yıllar...