28 Eylül 2012 Cuma

Kreş Sorunsalı....

     Dün yazmamıştım ama ben saat 11 sularında başlamıştım kreşi aramaya ama bir türlü öğretmenine ulaşamamıştım, sonunda da Meltem öğretmen ile görüşmüştüm. İlk aradığımda toplantıda demişlerdi. Meğer eşimle toplantıda imişler :))) Eşimde benim gibi duramamış, dayanamamış ve görüşmeye gitmiş yüzyüze. Ben konuya direk daldığımdan ve içimdekileri öylece aktardığımdan, iyikide ben yüzyüze görüşmemişim öğretmenle. Eşim inceden girer, çok dolandırır, mesajı verir ama incitmeden, çok hissettirmeden... vs. Seside çok narindir, kibardır :)) Bense çat çat konuşurum, olmadı ağlarım :(((
     Sorunlarımızı anlatmış,( 'pırt' konusunu ben bilmiyorum, haberim yok demiş, 'otur ağla çocuğum' konusunda ise, 'evet bendim o, hatırlıyorum, bazen susmadıklarında -ağlama geçince kalkarsın- diyorum) demiş. Eşimde kuzumun ne kadar ince olduğunu, dokunulmaktan hoşlandığını vs. anlatmış, 'onu kazanmak için çabalamalısınız, yoksa burdan alıp başka yere yazdır, orayıda beğenmezse başka yere...bu olmaz' demiş.
     Akşam kuzumun bizi dinlediğinden bahsetmiştim bir önceki postta; dün akşam eve gelir gelmez ilk sorusu;2 anne beni kreşten almaya karar verdin mi bugün' :(( ben böyle birşeyden bahsetmedim diye hatırlıyorum ama demek aşkım ile aramızda geçti böyle birşeyler...belki o kızgınlık, üzgünlükle söylemişizdir...çok duygusaldık o akşam.
       'Hadi anne, bak bizim için yer açtım' diyor bıcırığım, faaliyet yapacakmışız :)))

      Yine de dün akşam, önceki akşamlara göre daha uyumlu idi, kreşte birşeyler değişmiş gibi geldi bana, yani öğretmenleri daha sıcak, daha ilgili davrandılar belki de.
     Bende iş çıkışı, hediye olarak çıkartma almıştım kızıma(çok sever), yemekten sonra biraz ders yapalım dedim bunlarla. Alıştırma kitapları var, onları çalışıyoruz, eğlenceli olması için de bu çıkartmalardan yapıştırıyor her doğru yaptığı alıştırma sayfasına. Sıkılınca bırakıyorum hemen. Çalıştık, eğlendik beraber kızımla, gayet mutluydu akşam, sadece uyku vakti gelince anneannesini istedi, sabah güneş açtığında anneanneme gideyim diye biraz vızladı hepsi bu. Burnu halen tıkalı olduğundan pek rahat uyuyamadı gece. Buhar makinesi açıktı, ayak altlarına vikste sürdüm ama geniz akıntısıda olunca öksürükte eklendi gece eylencemize ve iyi uyuyamadı yavrum. Sabah ta uykum var diyerek zor uyandırdım :(
     Hadi dedim bugün son gün, yarın tatil. Her cuma oyuncak günleri kreşte ama yanında oyuncak götürmek istemedi nedense :(

27 Eylül 2012 Perşembe

Kreşi Sevemedi :((

     Yine ağladı bu sabah kuzum, içim acıdı, göndermeyeceğim demek istedim ama yutkunup kaldım...:(((
     Sevemedi bu kreşi, aslında sevmediği kreş değil biliyorum...öğretmenini sevemediğini düşünüyorum. Bakıcı ablasının ismini(Lale) dile getiriyor ama esas öğretmeni Emine hanımın ismini hiç dile getirmiyor, O na Kırmızı Saçlı Öğretmen diyor :( Düzeltip 'Emine Öğretmen' diyorum ama o hep Kırmızı Saçlı diyor...Bunda bir yanlışlık var...Öğretmeni ile ilk karşılaştığımda, sohbete başladığımda, Biraz sert olduğunu farketmiştim. Evlenmemiş ve çocuğu da yok. Bunlar önemli bence. Sadece öğretmenlik yapıyor sanırım ama bana göre kreş yaşındaki çocukların sadece öğretmene değil, sevgi ve özel ilgiye ihtiyaçları var. Sanırım bunları bulamıyor öğretmeninde.
     Akşam şöyle birşey söyledi; 'Ben kireşte ağlıyorum hep, sizi özlüyorum, uyuduğumda rüya görüyorum ve sizin başınıza kötü şeyler geldiğinden korkuyorum, onlarda bana kızıyorlar. Şuraya otur ve ağla çocuğum diyorlar. böhüüüü' vee ağlamaya başlıyor yeniden. Diğer kreşte 3 tane bakıcı abla vardı ve böyle durumlarda kucaklarına alıp severlerdi, burda sanırım herşey çok farklı, kızım ilgi ve sevgi bulamıyor.
     Her akşama ve sabah yalvarıyor gitmemek için ama şükür ki ağlayıp debelenip inatlaşmıyor, şükür ki şimdilik o kadar kötü değil ama bu zaten yapısında var, yani diretmemek, çabuk ikna olmak...içim kan ağlıyor ama başka çarem yok...oraya göndermek istemiyorum ama...Keşke başka yolu olsa yada diğer kreşine tekrar gidebilse, keşke keşke ...:((((
     Akşam anneannesine gitmek istedi ama anneanne çoktaaan Trabzon yollarına düşmüştü bile, önce anlattım, sonra da konuyu değiştirip hadi dedim toplu havuza gidelim. Kentpark AVM. ye gittik. Macera Adası ndan kart çıkarttı aşkım, ya çok ilginç...önce çok heveslendi ama hiçbirine binmek istemedi, neler gösterdiysek kabul etmedi, yoruldum evimize gidelim dedi. Birkaç mağaza dolaşıp döndük eve. Tabi bunda halen hasta oluşununda etkisi var.
     Ayrıca, tekrar tırnak yemeye başladı :((( Kreşin kötü etkilerinden buda. Özellikle buna çok üzüldüm, demek ki gerçekten rahatsız orda...

NOT:  Kreşi aradım, görüştüm ama öğretmeni yoktu, Meltem öğretmen ile görüştüm, 3 yaş gurubuna bakıyormuş. Ne tatlı konuşuyor, içimin yağları eridi :) Sanırım yarım saat kadar ben sordum o anlattı. Baya baya rahatladım, kuzuma süre tanıyın alışması, kaynaşması için ve en önemlisi de Emine öğretmenine güvenmesi için dedi. Ayrıca sizin acabalarla dolu ifadenizi hissetmesin, kararlı olun dedi. Çok haklı, kuzum anlattıkça biz şüphelendik ve dün akşam babasıyla konuşurken(mutfakta), bizi kapının köşesinden dinlediğini farkettim. Ne zamandır ordaydı bilmiyorum :((( Odasında çizgi film izliyordu ve şimdiye kadar bizi gizlice dinlediğini hiç görmedim. Direk olaya dalardı normalde.

26 Eylül 2012 Çarşamba

Ateş...Pırt...Uyku Denemeleri

     2 gündür kuzuma annem bakıyordu bizim evde. pazardan bu yana ateşliydi, 37.8 e kadar çıktı ateşi, çok şükür şimdi iyi. Dün ateşi çıkmadı ama her ihtimale karşı kreşe yollamadık, bir taraftan da, zaten istemediği kreşi hiç istemeyecek diye korktuk. Dün akşam annem evine, bu sabah kuzu kreşe :))) Tabi şartlı gidiyor küçük hanım kreşe; ' ateşim çıkarsa, hasta olursam beni alın tamam mı anne? Peki ben sizi nasıl arıyacağım kreşten? Orda doktor yokki...' vs. vs. Söz verdim yolladım, kreşle ilgili yeni bahanelerine gelirsek; orda midem bulanıyor, hep karnım ağrıyor, çok uykum geliyor, sıkılıyorum, diğer çocuklar benimle oynamıyorlar....
     Bakalım akşama nasıl gelecek ve neler söyleyecek.
     Hafta sonu kreşle ilgili bana komik, kendisine ise üzücü gelen bir anısını anlattı; (tabi bu anı yanımda pırt yapınca aklına geldi) ben kireşte pırt yaptım, öğretmenimde diğer çocukların yanında; kaka kokusu geliyor dedi. ama anne hemde diğer çocukların yanında dedi :((
     Buna çok üzülmüş belliki, sanırım öğretmeni bir daha yapmasın diye utandırmayı seçmiş kızımı :))) Güldüğüme bakmayın, aslında öğretmeni bu örnekte böyle davranıyorsa, kuzu da gördüğü diğer yanlışları da diğer çocukların yanında söylüyor olabilir. alıngan bir kız, butür şeylerden fazlasıyla alınabiliyor. Bana başka örneklerde söylemesini bekliyorum kuzumun, biriktirip öğretmeniyle konuşmalıyım. Bu gibi şeylerde kreşten soğumasına neden oluyor sanırım.

      Ayrıca bebeklikten bu yana çok pırtçı bir kız :)))) Hatta geçenlerde yine yanımda pırt(biz öyle diyoruz) yaptı ve aklıma geldi sordum;
Ben: Kızım sen kreşte de pırt yapıyormusun(ki evde uluorta yapar ve ayıp vs. demeyiz hiç, bazende beraber gülüşürüz).
N: Yapıyorum.
Ben: Peki arkadaşların duyuyor mu?
N: Hayır.
Ben: Nasıl duymuyorlar,sessiz mi yapıyorsun?
N: Biryerlere gizlenip yapıyorum.  %^+'''..
Ya aklıma gelip sormamışım o anda 'neden gizli yapıyorsun' diye :)))
     Akşam anneannesi gidince bir güzel yıkandı, sonra fotoğraf çekmek istedi, babamla seni çekeyim mi aile olarak dedi, izin verdim, sonra bende onunkileri çektim, acayip pozcu yaaa. Tabi bizimkileri bugün hemen sildim :)) Banyo sonrası doğal halimiz pek hoşuma gitmedi :)))
      Ardından klasik hikaye faslı ve yanına o anda seçtiği bir oyuncağı ile odasına geçtik. Aklıma geliverdi birden, uyku vakti bir hayli geçmişti ve onu uyutmak zorundaydım, diğer yandan aşkım ile yeni gelen konsolu kurduk ve çok yorulduk, hiç oturup sohbet edemedik ve dolaptaki tek kalan birada gözümüz var, onu içmek istiyoruz...Biran düşünüp 'hadi hikayeni okuyalım, sonra gece lambası açılacak ve sen burda yatıp beni bekleyeceksin, tabi bu arada uyuyabilirsin istersen ama bana yanında yer bırak ki biramı içtiğimde yanına gelip yatabileyim' bu şekilde bir başlangıç daha yaptım, hadi hayırlısı. yatak odası salona açılıyor ve salon lambasınıda iyice kıstık, tv. nin sesi minumuma çekildi. Hikayeyi okudum, üzerini örttüm ve ''hadi kızım sen burda dinlen, istersen uyu, bak biz hemen içerdeyiz, kapın açık, gece lambanda...ben biraz babanla oturmak istiyorum''. diyerek odasından çıktım. İki vızvız yaptı, kararlı bir tonla 'heeey hadi bakiiim, benim işim bitmedi' dedim. Ama uyumak istemiyormuş. Uyumak zorunda olmadığını söyledim, sonuçta uyumasa da sırtı dinlendi ve bizde azıcık keyif yaptık, iki sohbet vs. Bundan sonra bunu deniyeceğim ve yavaş yavaş kapısı kapanacak inşallah, belki yanlız uyumayı öğrenir kuzucuk, belli mi olur? :)
     Balığının da fotosunu çekecekti ama balık sürekli yer değiştirdiğinden bir türlü tutturamadı, sonunda; Anne sen Yıldız ı buraya dittir, ben fotoğrafını çekeyim' dedi :)))) 'Yıldız' beta balığımızın ismi bu arada.


24 Eylül 2012 Pazartesi

Şirin Cadı...

     Kreşten ben aldım Çarşamba akşamı kızımı, çoook sevindi, babası nöbetçi olunca, bizi bekleyen akşamı değerlendirmek istedim. Önce bir güzel yemek yedik Kızılay İş Merkezinde, ardından oyuncak aldık ve pet shop gezdik kuzumla. Nasıl heyecanlanıyor minik hayvanları görünce, 'anne bahçeli evimiz olunca bundan alalım mı?' diyor, her hayvana baktığında :) Güzel bir akşamdı. Gece de sarmaş dolaş uyuduk kuzumla. 
      Ertesi sabah babasının gelişini bekledik, kreşe bıraksın diye. Kuzum beni öpüp kokladı, el salladı bol bol :)
     Cuma akşamı da 'babış' ile geldiler. Arabadan iner inmez bağırmarmaya başlıyor miniğim anne diye. Hemen duyup dış kapıyı açıyorum onlara ve cama çıkıyorum, nasıl çığlıklar atıyor, nasıl şımarıyor bana :))) İçeri girer girmez yemekleri soruyor. Tabi ben 1 saat önce evde olduğumdan sofrayı kurmuş oluyorum, atlıyor hemen masaya :)))
  Nasıl silip süpürmüş tabağındakileri....41 kere Maşallah :)

     Bu arada dikkatinizi çekmiştir umarım, pitikareli mutfak masa örtüm, çok severek aldım, birde sutaşı denilen şeyi bulabilseydim örtünün kenarlarına diktirecektim.


Beypazarı

     Geçen yıl gidemedik bir türlü, bu yıl için söz almıştım aşkımdan. Annemi ve nineyi de alıp gittik, kuzum çok mutlu oldu, 'pikmik' deyip durdu, koştu oynadı, biz çarşıyı gezerkende uyuyakaldı kuzum.

     Her Beypazarı gezisinden sonra mutlaka yazarım: Buraya ilk gittiğimde kuzuma hamileymişim, haberim yok, döndükten 3 gün sonra öğrendim ki, güzel kuzum karnımda :) Bu nedenle çok severim Beypazarını :)

14 Eylül 2012 Cuma

Yine 4 Yaş Grubu

     Bu sene malum müfredat, yaş konuları birbirine karıştı...Geçen yıl, 4 yaş grubuna gitmişti, baktık yeni kreşinde de 4 yaş gurubunda gitti, çünkü 5 yaş gurubu anaokulu yaşında oluyormuş vs.vs....
     07.Eylül de kreş ziyaretine gittik hep beraber, bu sefer oyun odasında falan oynamadı, hatta dibimden ayrılmadı. Minicik bir kreş, oyuncaklar yetersiz, sınıfında hem oyun oynuyacaklar, hem faaliyet, ders yapıcaklar, hem de uyuyacaklar vs. Ağlamaklı oldum....ama yapıcakta başka birşey yok, imkanlar bu kadar. Taki öğretmeni ile görüşene kadar için için ağladım diyebilirim :(( Emine öğretmen içimi ferahlattı(öyleya...onların görevi bu), anlattı da anlattı. kuzumun geçmişini anlattım, şimdisini de... 
      Pazartesi(10.09.2012) sabahı kalkıp giyindik, kuzum zorlanmadan bir güzelde kahvaltı yaptı, biraz mızmızlandı kapıdan babasıyla çıkarken, 'sen neden delmiyorsun' diye söylendi ama çıktı işte. O gün aradım öğleye doğru öğretmenini; 'gayet iyi, çeyrek simit yedi, reçelini kaşıkladı ve sütünü içti. Sizi özledi sanırım, biraz anlattı sizi, annem babam evlendi' dedi. Akşamına çok sevinçli geldi, geçen yıl yaptığı gibi yemek için mutfağa da koşmadı, dedim:karnı doymuş belli :)
    Salı günü biraz daha mızmız gitti kreşe, pek istekli değildi, gitmemek için türlü bahaneler sundu bana ama ağlamadan gitti şükür ve akşamına aç kurt gibi girdi eve, tek tek tencerelere baktı ne pişmiş diye ve hepsinden yemek istedi, normalde ki porsiyonundan çok fazla yedi, anladım ki aç kalmış bugün. 
     Çarşamba sabahı resmen ağladı; 'ben uyuyamıyorum kreşte, orda oyuncak yok, sıkılıyorum vs.' diye söylendi ve baya gözyaşlarıyla ağladı ama gitmemek için direnmedi. Bu kuzum için bir ilk oldu, geçen yılda biraz mızmızlandı ilk günler ama hiç ağlamamıştı, birşeyler ters mi acaba kreşte diye düşünür oldum. Öğretmenini arayıp konuştum, anlattım. Henüz 5 öğrencisi varmış, böyle olunca da yakınen inceleyebiliyor çocukları, buna sevindim doğrusu ama oyuncakların yetersiz oluşu..vs. kuzumun memnun olmayışı düşündürüyor yine de beni.
     Öğretmeni memnun konuşuyor; ' diğer çocuklar birbirlerini geçen yıldan tanıyorlar ve bu sene katılan sadece. Buna rağmen sürekli iletişim kurma girişiminde bulunuyor kuzu ama tabi diğer çocuklar önceliği, daha önce tanıdıkları arkadaşlarından yana kullanıyorlar. Çok yakında oda aralarına katılacaktır. Üstelik hem girişken, hem konuşkan bir çocuk, çokta kendiyle barışık ve mutlu. Kendi kendine yemeklerini yiyor, şaşırdığım şey, diğer çocuklara oranla, porsiyonları daha büyük. Sizin anlattığınızı göremedim ben kuzu da. Yemeyecek sanmıştım ama gayet iyi durumda, pek yemekte seçmiyor, önce bazı bahaneler sunuyor ama yinede yiyor, uyumluda.' dedi. Aslında bunlar bildiğim özellikleri, evet mutlu, konuşkan, girişken, yemek pek seçmez, yer ama sadece yavaş yer. Bunu öğretmenide farketmiş, ağır yiyip yutuyor ama yiyor tabaklarındakinin çoğunu dedi.

      Öğretmeninin farkettiği, benimde hatırlatıp sorduğum bir konu daha var, bunu henüz çokta araştırmadım ama bakıp sorucam; halen sağ ve sol el konusunda tercihini yapmadı. Bu işyerimde bir arkadaşımla konuşmuştuk bu yakınlarda(onunda kuzu ile yaşıt bir kızı var ve oda henüz tercihini yapmamış). Bu yaşa kadar tercihini yapmış olmalılardı dedi. Bunu söyledim öğretmenine ve evet farkettim dedi, iki elinide aynı ustalıkla kullanıyor dedi. Ben endişemi söyleyince; 'aksine endişe duymamalısınız, böyle yaşamını sürdüren tanıdıklarım var, üstelik beynin sağında ve solundaki löplerin çalıştığını, tembelleşmediğini biliyorum.' dedi. Rahatladım ama iyice ikna olmam için araştırmam gerekiyor.
     Perşembe günü daha kararlı davrandık aşkımla ve evet sadece mızmızlanarak gitti kreşe, akşama onu almaya benim geleceğimi söyledim ki bunu çok istiyordu :) Bu arada kuzu grip oldu yada nezle tam anlayamadım ve Çarşamba akşamı bol miktarda kustu. Akşam almaya gittim kızımı, koşarak geldi bana, hemde anneeeee çığlıklarıyla :)) Tabi çok hoşuma gitti, ordan bir bayan 'baban gelince böyle çığlıklar atmıyordun' dedi kuzuya. Bu sırada öğretmeniyle konuştum;' sabah biraz nazlandı bize, uykum var, midem bulanıyor dedi(bu arada bende şimşekler çaktı, e salak, ne diye arayıp söylemiyorsun sabahtan, kuzu kustu ve hasta diye kendi kendime çok kızdım, kadında kuzuya inanmamış bak, yapıyor sızlanıyor sanmış), bizde mindere yastığını koyup biraz dinlenmesini sağladık2 demesinmi? Dedim evet hastaydı ve ben aramayı unuttum. 
      Neyse güle oynaya çıktık kızımla, ertesi gün kreşe yollamak istemediğimden(hasta diye), anneannesini de Kızılay dan alıp evimize götürmek için,  buluşma yerine gittik. kuzu yine acıktım diye tutturdu, anneannesini de alıp bir mekana oturduk, eve kadar dayanamazmış küçük hanım :))) Maşallah nasıl yedi kuzum, belli ki bu kreşte de aç kalıyor :(( Kendi yemeğini bitirdi, üstüne de hem benim hem anneannesinin yemeğinden yedi, görülmüş şey değil...Sonra da hadi prenses cd. si alalım dedi, keyfi yerindeydi maşallah, güzel bir akşam yemeği, alışveriş ve bol sohbetle bindik Ankaray a :) Annem kapalı, karanlık fobisi olduğundan pek hoşlanmadı ve baya gerildi ama sağsağlim attık kendimizi evimize :)
     İlk hafta kreş maceramız bu şekildeydi, umarım haftaya çok daha içaçıcı anılar yazarım, kızım kreşe alıştı, çok mutlu gidiyor, hatta evde sıkılıyor...vs. :)))

13 Eylül 2012 Perşembe

Kreşe 1 Hafta Kala

     Malum tatil bitti ve kreş vakti geldi çattı :) Akay da Öğe Hanım izinli olunca Dr. Mustafa bey e gittik kuzumla. Çocuklarla değilde anne-babayla daha çok ilgileniyor, yani sevecen, sıcak dr.lar vardırya, hemencecik çocuklarla iletişim kurabilen, işte onlardan değil bu dr. Böyle olunca da pek istemedi muayene olmayı, ayrıca sürekli iğne olmak istemediğini söyledi, yok desemde tam ikna olamadı, taaki hastaneden çıkana kadar. Tabi bu arada oyuncaklar ve diğer hasta çocuklarla oynamayı da ihmal etmedi :)
     Ölçüler şöyle, %25 te imiş hem boy hem kiloda. Boy: 97,5 - Kilo: 14
     Balbocukleri  blogunda gördüm, nasıl canım çekti anlatamam, akşamına hemen yaptım ve kesinlikle bayıldıııım, adı Bulgur Köftesi ama aslında Fellah Köftesi deniyormuş. Eşim pek sevmedi ama ben çok sevdim, hatta fazla yapmışım diye bir kısmını dolaba kaldırdım, bir ara kalanını da hüpleticem :)













Unuttuklarım...

     Kuzumu ilk kez Metro ya bindirdim, öncesinde anlattım neler yapacağımızı. Kartı kendi okutmak istedi, aynı anda geçmeye çalıştık şu demir müsvettesinden, komik hallerde etrafa bakınmadan geçtim utançla :)) Ama kuzumun eğlencesine değerdi doğrusu.

      Bırbırbır...hiç durmadan konuşup sorular sordu, ilgi odağı oldu Metro da, tünele girince şaşırdı, duraklarda ilgiyle izledi inip binenleri ve soru yağmuruna tuttu beni :) 
      İndiğimizde 'bi daha bineliiim' dedi kuzucum :)))
      Beraber kek yaptık kızımla, çok seviyor kek, poğaça yapmayı :)

      Nil le iyi anlaşıyor, aslında küçüklerle pek ilgilenmez ama maşallah Nil yaşına göre(2 yaşında) daha büyük davranan bir çocuk :)

      Çektiğimi farkedince, poz delisi oldu çıktı hanım :)))

     Yeni evimizin balkonunda (bizim için balkonun ne demek olduğunu, bizi tanıyanlar bilir) ilk rakı-balık muhabbetimiz. Tabi havalar soğumaya başladığından çok fazla sebeplenemedik bu sofradan ama olsun, aklımızda kalacağına midemizde kalsın dedik :))


7 Eylül 2012 Cuma

Ankara-Samsun-Trabzon-Erzincan-Sivas-Ankara

     Az gittik uz gittik, derkeeen evimize taşındığımızın 5.günü akşamı hadi dedik annemi de alıp gidelim Trabzon a, yoksa bu işler bitmez, bizde izindeyken tatil yapamadan günler boşa gidecek. Akşam 9 da yola çıktık hepberaber, doğru Samsun daki Fatma ablamıza, sağolsun bizi bekliyormuş, o gece orda konakladık, ertesi sabah onuda alıp Trabzon yollarına düştük, hiç acelemiz olmadığından her su kenarında, her dal altında durduk, çok güzel bir yolculuk oldu.
     Önce ilçemiz Beşikdüzü nden bize 1 hafta yetecek kadar malzeme aldık, gıda vs. Anneannemin artık ineği yok çok yaşlı olduğundan diye tüm tereyağı, peynir vs. ihtiyaçlarımızı da aldık. Akşam üstü köye çıkabildik, anneannem bizi bekliyordu sabırsızlıkla, kuzumu bebekken görmüştü, aşkımı hiç görmedi daha önce, bense ne kadar zaman olduğunu hatırlamıyorum bile anneannemi. Çok mutlu olduk, sarıldık, sohbet ettik bolca. Temizlik yapıp yatacak yer ayarladık yaşlı kadının evinde.
     Ertesi gün etrafı keşfe çıktık, çilek, böğürtlen topladık yedik, fındık koparıp dalından, yedirdim kuzuma, çok sevdi orayı, hele kapının önündeki çeşme başından hiiiç alamadık hanımı. Aslında korktum hasta olucak diye ama maşallah bişeycik olmadı, bol bol tereyağ, pekmez yedi en doğalından, erik, armut koparıp yedi.
     Tek kötü şey; 2 gün harici hep yağmur yağdı, göz açtırmadı bize resmen.

      Yukarıdaki ev, anneannemin tam 70 senedir oturduğu evi, kimbilir ne acı, ne tatlı günler gördü, tam 8 evlat doğurdu bu evde, sekizini de evlendirip gurbete yolladı, eşini kaybetti ve şimdi yapayanlız kalıyor bu evde.
     Tabanca kullandım bol bol, hemde hiç kullanmadığım kadar :)))video çekti aşkım ama birçok fotoğrafım Erzincan da, yeğenimin bilg.da kaldı, yakında gönderirse yayınlıyacağım inşallah :)
      Yağmur çok yağınca yapmak istediğim çok şeyi yapamadım, birçok bitki, meyva toplayıp kurutacaktım. Daha harmanlara çıkamadım, görmek istediğim bahçelere inemedim. Baktık ki çare yok, ıslak ıslak fındıklığa çıkıp kekik topladık :))) o kadar çok vardı ki, yağmurdan ancak yetecek kadar alabildim, aldık almasına da kurutacak serecek yer bulamadık iyi mi, kuzinenin altına tepiyorum, uyku saatinde ordan alıyorum...vs. uğraş dur. Ardından o yağmurda annem armut ağacına çıkıp 5-6 kilo armut topladı, ben dilimleyip kurutmak istediğimden sağolsun. Anneannem her seferinde onları çürüteceğimizi, kurutamıyacağımızı söyledi ama dinletemedi bize. Bu arada birazda kuşburnu topladık kurutmalık :))) Yarı ıslak yarı kuru götürdüm onları Erzincan a :)))

     5 gün kaldık köyde, yağmurdan gözümüzü açamayınca Ankara ya dönme kararı aldık.Yolda ablamlarla konuşuyorduk, o kadar çok ısrar ettiler ki bize gelin diye, hadi dedik, 3 saat yol var oraya, gidelim. Yollar çok güzeldi, Zigana, Gümüşhane...harikaydı yolculuk.
     Yanlız kısa bir anımız var anlatmalıyım; kuzu acıktı ve ramazan olduğundan açık yer bulamıyoruz yolda, şöyle sıcak bir çorba içirmek nerdeyse mümkün değil oralarda. Çorba varmı diye sorduğumuz herkes nerdeyse bizi dövecek kıvamda cevap veriyorlar...
      Neyse geldik Kelkit e, ohhh dedim iftara az var ve lokantalar açık, hemen birine daldık..dedim çorba var mı çocuk için. Tepkiyi bildiğimizden hemen 'çocuk için' diye de ekliyoruz :))) Var abla dedi güler yüzlü bir çocuk, girdim acısız bir çorba istedim, oturduk bir yere, kuzum illa pembe sandalye ye oturucam dedi, oturttum. Hadiii 1-2 dak. sonra çocuk gelip 'abla şu arka masalara geçebilirmisiniz' demez mi? Niye dedim, bura rezerve mi? Yok abla dedi, bura biraz tutucuda, şimdi laf-söz ederler....töbeeee....Ama bu çocuk, saatlerdir aç, kim ne diyecek ki? Derler abla boşver, şu direğin arkasına geçseniz. Hadi dedim ne laf anlatıcam şimdi buna, sonra bizi taşlarlar falan....
     Geçtik arka masaya ama bu seferde kuzu tutturdu mu ''pembe sandalyeeeem, sandalye olmazsa yemeeeeem'' diye, dur diyorum durmaz, sus diyorum susmaz, çok tepkide veremiyorum; bu seferde inatlaşıp çorbayı içmez, başkada yer bulamayız aç kalır diye :((( Çocuk duydu huysuzluklarını ve şükür acıdı halime de 'dur ablam getireyim sandalyeyi' dedi. Şükür oturduk, başladık yemeye ama bizimki 3 kaşık yiyip bıraktı yaaa, yemiyecekmiş, doymuş...bıraktık, hesap ödeyip çıktık. Çocuk bu seferde 'abla söylediğiniz kadar da aç değilmiş' demesin mi? O pembe sandalyeyi kafasına geçirmek lazımdı ya...dedim ya taşlanmakta var bu Kelkit te....koşar adım kaçtım ordan.
     Günlük güneşlik, sıcaktan yanan bir Erzincan bulduk karşımızda, birde caaanım ablam, eniştem ve kuzuları :)
     Harika günler geçirdik, 12 kişi aynı evde kaldık. Haaa söylemeyi yani :))) yazmayı unuttum; Biz Erzincan a geçerken, Ankara dan erkek kardeşim , eşi ve bebişi, babamı da alıp Erzincan a geçtiler, olduk 12 kişi. Bizi Çağlayan denilen bir yere pikniğe götürdüler, çok çok beğendim, şehride çok sevdim zaten, bayramı da beraber geçirmek çoook eğlenceliydi, belki ne kadar zaman daha biraraya gelemeyeceğimiz için, bu buluşma iyi bir fırsat oldu.
     Bizim izin biteceğinden bayramın 2. günü yola düştük, annem onlarla kaldı. Yola çıkınca gidiş güzergahını hiç sevmedik, yol hep dağlarla kaplı ve ıssızdı. Bizde Sivas ta kalmayı yeğledik. Orduevinden yer bulduk Allah tan. Şehri gezdik, yemek yedik, yattık, ertesi günde kahvaltı sonrası Ankara yoluna düştük. 


3 Eylül 2012 Pazartesi

TAŞINDIIIIIIIK :)))

     Taşındık taşınıyoruz derkeeeen, tam bir yön değiştirme ile kendi evimize niyetlendiğimiz, dünya kadar araştırma yapıp anlaşma yapmamıza rağmen.....yetişemedik, yapılacak masraflar bizi aştı hemde ne aşma...baktık ki olamayacak...

     Kiralık ev derdine düştük...acele ediyoruz, çünki izin bitiyor...apar topar, 2 yıldır ev aradığımız ama bir türlü denk getiremediğimiz muhitte, o sıkışıklıkta ev bulduk...iyi mi? :)))
      Çokta mutlu olduk, hemen eşyalar (yani kalan ve yeniden alınanlar) ile taşınıverdik yeni evimize, yerleştik falan derken, 5 günün sonunda bir gece annemide alıp çıktık yola :))