22 Mayıs 2019 Çarşamba

Isırgan Otu

     Kızım Eskişehir gezisine gidemedi maalesef. Yakın arkadaşıyla aralarında anlaşmazlık çıktı son gece, öyle olunca çok üzüldü ve yanlız olmamak için gitmekten vazgeçti. Tüm hazırlıkları, hayalleri boşa gitti haliyle. Biz de üzülmesin yanlız hissetmesin diye birlikte plan yapıp gezdirdik hafta sonu, mutlu oldu hatta kolay atlattı geziye katılamayışını. Tabi  Eymir de tam tur planımızda yatmış oldu bizim :))
     Geçen haftalarda nerdeyse hergün yürüyüşe çıktık hepberaber ama bu hafta işten gelince dışarıya adım dahi atamadık. Bu hafta kızımın her gün yazılısı olduğundan eve kapandık. Perşembe ye bitecek kısmetse, biz de bir ohhh çekeceğiz.


     Pazar günü 19 Mayıs Atatürk ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları için okuldaydık. Çok güzel gösteriler hazırlamışlar. Kızım jimnastik ve koroda görev almıştı. Her aile gibi biz de zevkle izledik. Böyle coşkulu kutlamalarda çok duygulanıyoruz, sonuna kadar hissediyoruz günün anlam ve önemini. Hep olsun susmasın susturamasınlar. Atam a ve mücadelesine, çocuklarımıza gençlerimize bıraktığı mirasa sahip çıkalım, unutturmayalım :)
   
     Kutlama sonrası Ankara'nın Memlik ve Kazan'ını alt üst ettik diyebilirim. Isırgan otu aradık deli danalar gibi. Eşimin rahatsızlığına (Fissür, Fistül) iyi geldiğini öğrenince, önce bize daha yakın diye Memlik Köyü ne gittik. Belki Ankara dışına çıktık, belki kimsenin bilmediği dağlara çıktık, birara kaybolduk dağlarda :)) Yok yok bulamadık. Isırganın bir tohumu dahi düşmemiş buralara. Köylüler de buralarda hiç görmedik deyince, saat 3 ten sonra Kazan da olduğunu bildiğimizden direksiyonu o tarafa çevirdik.



      Geçen seferden talimliyiz nede olsa. Elimizle koymuş gibi İçören köyünden bulup topladık otları. Koca iki poşet ve ellerimde otların bıraktığı acıyla beraber doğru Kazan ın meşhur et pazarında yemeye gittik. Böyle türlü uğraşlarla bulduğumuz otun bize verdiği başarmışlık hissiyle mutlu döndük eve. Aynı akşam ilk kürü yaptık eşime. Ertesi gün daha iyi olduğunu söyledi. Kür günaşırı uygulanıyor. Henüz 2 defa uyguladık ama maşallah daha iyi hissediyor. Isırganı toplarken kimisi kökten gelmişti elime, eve gelince köklü topladıklarımı suya koydum bahçeye dikerim diye. Vakit bulup dikemedim ama en kısa sürede boy boy Isırgan tarlamız olacak minicik bahçemizde :))


     Bizim memlekette çorbası yapılıp içilir Isırganın. İsmi de Sırgandır. İçine sarmısak ezilir, tuz, su ve mısır unuyla çırpılıp pişirilir. Çok severiz biz ailece. Annem hep 'her derde deva kızım bu ot' derdi de gülerdik. Haklıymış valla :)

     (Bir ay kadar önce kızımın saçlarına Afrika Örgüsü yaptırmıştık kendi isteğiyle. Tam 4,5 saat süren örgüyü 5.gün açtırdı. Dipleri kızarmaya başlamıştı ve kaşınıyordu. İçinde kalmamış oldu, bir daha da yaptırmam diyor .Hatırası kalsın istedim burada.)
   

8 Mayıs 2019 Çarşamba

Günesürgün...

     Son günlerde aldığım ve vakit buldukça okuduğum iki kitaptan bahsetmek istiyorum. Yine yazıyorum; iyi bir yorumcu değilim, amatörce ve merakla okuyup beğenip beğenmediğini yazanlardanım :)


     Blog arkadaşım Deep Tone'nin kitap yazdığını kısa süre önce öğrenmiş olmaktan utanıyorum. Öğrendikten sonra isimleri hoşuma giden iki kitabını edindiğimi söyleyeyim. En merak ettiğim kitaplardı aldıklarım içinde. Günesürgün...ne güzel bir isim değil mi? :) Bir roman sever olarak ilk başladığımda okuyamam biter mi diye başladım, ancak sevgili Deep in anılarını içerdiğini farkedince, hele o komik diliyle yazdığını görünce, birçok yerinde bana kahkaha attırdı, bazılarında hüzünlendim yada gülümsedim. Emeğine yüreğine sağlık, sen hep yaz emi arkadaşım :)


     Bir diğer kitap ise Kafes'i aldığımı sanıp sepete attığım, geldiğinde ise Josh Malerman'ın Carol Gömülmeden adlı kitabı olduğunu farketmemle kendi kendime gülmem...:))
     Çok beğendiğimi söyleyemem ama okunur mu okunur bir kitap. Korku, macera ve gerilim var, eski zamanların atlı kanun kaçakları ve korkulu yolu anlatıyor ve diri diri gömülecek olan Carol'ı.
 

     Kızımın Fen Bilgisi performans ödevi için mecburen hayvanat bahçesine gitmemiz gerekiyordu. Ankara da ki hayvanat bahçesi kapanalı çok oldu bilenler bilir. İnternetten yaptığım küçük bir araştırma sonucu Keçiören Evcil Hayvanlar Parkı nın varlığını öğrenince hafta sonu gittik. Omurgalı ve omurgasız hayvanları fotoğraflayıp çıktılarını kartona yapıştırdık. Kızımın yapacağı sunuma hazır hale getirdik. Küçük ve yetersiz bir yer. 2 yıl önce İzmir deki Sasalı Hayvanat Bahçesindeki görüntüden çok uzaktı gördüklerimiz. Nasıl güzel bir yerdi, hayvanlar çok geniş alanlarda ihtiyaçlarına karşılık gelecek şekilde tutulmuşlardı. Kendimizi safaride gibi hissetmiştik. Keşke her yer böyle olsa, hatta hiç olmasa.


     Pazar günü Eymir e gidelim dedik. İlk defa gölün etrafını 360 derece yürüme gafletinde bulunduk. Yaklaşık 14 km. imiş, öleceğimi sandım yürürken. Belki yıllardır aralıksız bu kadar uzun mesafeyi ilk kez yürüdük ailece. Erken saatlerde yürümeye başlamış olsak molalarla zevkini çıkararak gezerdik ama akşam saatlerine denk geldi gidişimiz. Gündüz etrafta sere serpe yatıp gözümüze sevimli gelen dana büyüklüğündeki köpekler, hava kararmaya başlayınca sürü halinde etrafımızda gezinmeye başlayınca, korku filminden hallice panik halinde, durduraksız hatta koşar adımlarla parkuru tamamlamaya çalışmak epey zor oldu bizim için. Akşam tam olarak 20:13'te (saatime baktım anında) güvenlik kulübesine ulaşmıştık. Ertesi gün her tarafımızın tutulduğunu tahmin edersiniz, ayrıca dudağımdaki uçuk dev gibi olmuştu. 



     Bu Cumartesi kızım Eskişehir gezisine gidecek öğretmenleri nezaretinde ilk defa. Bizsiz ilk şehirdışı gezisi olacağı için kızım değil ama biz çok heyecanlıyız. Yavru kuşun yuvadan tek başına ilk ayrılışı. Heyecanlıyız ama bunu fırsata çevirmekte de hiç gecikmeyeceğiz ve korku diyarı Eymir yürüyüşümüzü gerçekleştireceğiz  yeniden :))) Tabi bu sefer sabah saatlerinde başlarız yürümeye. Haydin görüşmek üzere :)