27 Haziran 2013 Perşembe

Rejim ve Spor Yanyana...

     Pazartesi, aşkım nöbet izinli olunca, bana sürpriz yapmak istemiş. İş çıkışı apartmanın önüne geldiğimde balkondaki dumanı ve aşkımın eğilmiş birşeyler yapar halini görünce anladım sürprizi :) Masayı hazırlamış, buz gibi rakı ve mezeler, mangal hazır...afiyetle hüplettim hepsini :))) Ardından bir karar aldık ama aşkımın haberi yok; asıl onun için aldım kararı.
     Benim bu eve taşınalı kilom arttı farkındayım ama 3,5 kilo kadar fazlam var. Çokta hafife almamak lazım tabii, yoksa alır başını gider kilolar. Neyse, biz bundan böyle(ki ben dayanamam) hamur işi ve ekmeğe son diyoruz, her akşam yemek sonrası yürüyüş yapıyoruz, başladık bile...yemekten yaklaşık 1 saat kadar sonra yürüyüşe çıkıyoruz, ilk günler daha yavaştı ama şimdilerde epey hızlandık. 19 Ağustos a kadar benim hedef 3,5 kilo, aşkımın ki 20 kilo. Hadi bismillah :)
Nasıl olucaksa bu rejim :)))

Havuzbaşı Cafe Bistro (enfes bir brunch yapmak isteyenlere)

     Geçtiğimiz Cumartesi hep beraber brunch a gittik, aile buluşması oldu bizim için. İyiki de gitmişiz. Ben koşturmaca ile geçer diye düşünürken, tam aksine eğlenceli ve çok zevkli bir gün geçirdik. Annem, babam, kardeşim ve karısı, ayrıca Çınar kuzusu da geldi. Çınar ile kuzum arka arkaya, yanyana takıldılar hep. kuzum, Çınar ı koruma adına dibinde ayrılmadı kuzunun :)) Güzelce kahvaltı yaptılar, oynadılar, çimlerde koşturdular.
     Ağaçta gördüğü mini salyangozları, heyecanla bana da gösterdi, birde fotosunu çekecekmişim :)
     Bu kardeşimin, sigarayı bıraktıktan(2 ay oldu) sonra aldığı 8 kilo ile olan fotoğrafı, siz düşünün artık, öncesinde ne kadar zayıftı :))) Daha kaç 8 kilolar lazım insana dönmesine :)
yengesine, anneannesinin şalını beline bağlattırıyor, kıvıracakmış müzik eşliğinde :)

 NOT: Fotoğrafları sonradan sildim.

     Biz bu yerden çok memnun kaldık, eğer sizlerde Ankara da iseniz ve canınız enfes bir brunch keyfi istiyorsa, mutlaka buraya gidin: Havuzbaşı Cafe Bistro...Adres: Anadolu Bulvarı, Ankara Demirspor Sosyal Tesisleri Behiçbey / ANKARA Tel: 0312 211 00 20... Burayı biz de yeni keşfettik, Grupanya sayesinde, üstelik fiyatı da çok uygun, ayrıca gerçekten hizmette sınır yok, WC dahil, her yer pırıl pırıl, menü oldukça geniş, ilgi alaka son derece güzel. Ayrıca hemen yanında büyük olimpik havuzda var, ancak havuz Demirspor Sosyal Tesislerine ait, hafta sonu kişi başı 30.TL. biraz pahalı geldi bana ama pırıl pırıl, çocuk havuzu da var. Tarif olarak sorduğumuzda; Türk Traktörler in hemen karşı yolu demişlerdi, biz böylelikle kolay bulduk yolu. Grupanya daki promosyonu 20 temmuz a kadar sürüyor, kaçırmayın derim :)(Biraz da reklam yapalım değil mi? :)) http://www.grupanya.com/ankara-yeme-icme/firsat/havuzbasi-cafe-bistro-brunch?irc=adl2-ccd 
        Brunch sonrası A City AVM. ye gittik hepberaber, aşkımın anne babası için aldığımız kıyafetlerin değişimi için, biraz da dolaşma imkanı bulduk hepberaber. Ardından bize davet ettik herkesi. Çayımızı çorbamızı içip sohbet ettik, balkon keyfi yaptık. Sonra da kuzu anneannesiyle gitmek isteyince, bohçasını hazırlayıp, akşam üstü uğurladık hepsini. kuzu anneannesinde kalmak istiyordu epey, annemin şehir dışı gezileri nedeniyle kalamamıştı.
      Birde kreşten 10 günlük müsade alıp, pazartesi bırakacaktık anneannesine ama cumartesinden gitmek istedi. Hem ağladı ben sizi özlerim diye, hem dayanamayıp gitti anneannesiyle. Çok özledim kızımı çoook. Pazar günü aşkım nöbetçi olduğundan, sabah kalkıp hazırlandım, doooğru annemlere gittim, kızım köpüşünü evde unutmuştu(gece köpüşsüz yatmaz),onuda alıp gittim. Birlikte koca bir gün geçirdik, akşama kardeşim beni eve bıraktı, çünkü annemlerden işyerim 2 vesait, kesin işe geç kalırdım :)))
     Bugün Perşembe ve ben kızımı çok çok özledim, Cumartesi sabah gidip alıcaz ama pazar akşamı tekrar bırakıcaz anneme...Allah başka ayrılıklar vermesin deyip, yüzünüzü gülümseterek tamamlayayım son cümlemi :)

21 Haziran 2013 Cuma

4 YAŞ 7 AY BOY-KİLO

     Genelde akşam yemeklerinden 3 saat kadar sonra küçük hanım yiyecek birşeyler ister benden. Ya krep, ya yumurtalı ekmek, ya reçel-bal ekmek vs. Akşamda krep istedi, krep yaptığım akşamların ertesi sabahında da kahvaltısı hazır olmuş olduğundan, itirazsız yapıyorum. Seviyor kuzucum, hatta bende işyerime sabah kahvaltısına götürüyorum birkaç adet.

     Önceki haftalarda Sağlık Ocağına gittik hepberaber. Bana ve kuzuya acil anlarda gerekli ilaçları yazdırabilmek için(malum çoğu ilaç artık eczaneden reçetesiz alınmıyor). Gitmişken boy-kilo kontrolü de yaptırdık. Yaklaşık 4,5 ayda 3cm. uzamış, yarım kilo da almış kuzum. Akay daki kendi doktorunda 101cm. çıkmıştı boyu ama akabinde aşı için S.Ocağına gittiğimizde 100cm. ölçmüşlerdi boyunu, bende S.Ocağının ölçümünü baz alırsam...3cm. uzamış olduğunu gördüm. Tabi çok mutlu olduk. Kilo çok sorun değil, nasılsa iyi besleniyor ama boy atması sevindirdi bizi :)

Blog Yazarlığında 5 Yıl Bitti...

     Tam...tam 5 yıl bitti 16 Haziran 2013 te. Blog yazmaya 16 Haziran 2008 de başladım, gerçek anlamda ara vermeden devam ediyorum, 3 yaşından sonra niyetlenmiştim sonlandırmayı ama kıyamadım...baktım, kızım adına yazacak öyle çokşey var ki, bitmiyor...çektiğim fotoları anlamlandırmak adına...devam ediyorum. Hemde büyük bir zevkle. Blog dostluklarını seviyorum :) İlk postuma 'Evliliğe Adım' ismini koymuşum. Bizi izleyenlere, yorum yapanlara ve özellikle sevenlere tşk ediyorum. Hep beraber nice yıllara :)

Deniz Börülcesi Salatası & Patates Tava

     Geçen haftadan buyana marketlerde deniz börülcesi arıyorum...yok işte yok...Nerden mi taktım? 'Bir Dut Masalı' blogundan Nunu yapmışta, işte ordan canım çekti. Nihayet Salı pazarında buldum 2 demet, birini yıkayıp kurutup dolaba kaldırdım, diğer demeti de hemen haşlayıp dolaba attım. Çarşamba akşamı eve gelir gelmez, haşlanmış börülceleri tek tek sıyırdım, sarmısaklı, zeytinyağ ve limon karışımına ekledim. Harmanlayıp servise hazırladım, vaktim olmadığından közlenmemiş domatesin kabuğunu soyup çiçek şekli verdim(ne kadar olabildiyse artık) ve börülcelerin ortasına dekor olarak yerleştirdim.
     Ardından, yine aynı hafta bloglarda sörf yaparken bakıp aklıma gelen, patates tavayı yapayım diye başladım işe. Bunun içinde çok özür diliyorum, kimden görüp aklıma geldi tam bilemiyorum ama 'sevilin denizi' blogu olabilir, değilse lütfen beni uyarın. Aklıma geldi diyorum çünkü, bu aparatifi diyelim...annem hep yapardı, ben hiç yapmadım ama özellikle de pırasa yada yeşil soğanlı olanı yapardı annem, severek yerdik. Gördüğüm tarifte patates ve havuç çiğden rendeleniyor ama annem hep haşlayarak yaptığından, ben de haşladım.
     Baktım evde pırasa da, yaş soğanda yok, bende kabak kattım 1 adet, 2 orta boy patates ve 2 havuç kattım. Bunları rendeleyip içine tuz ve 3 kaşık kadar un kattım, annem hep mısır unu katardı, bende öyle yaptım. Arzuya göre karabiber ve kırmızı pul biberde katılır ama kuzu nedeniyle acı katmadım. Az yağlı ve ısınmış tavaya güzelce aktardım karışımı. Bir tarafı pişmişken, kapı zili çalıp aşklarımın gelişiyle...tavayı bir süreliğine unutmuşum, döndüğümde karışımın biraz dibi tutmuş, bu nedenle diğer yanını çevirirken, şekli bozuldu ama yine de yılmadan pişirdim, servis tabağıma alıp, balkonda hazırladığım masama aldım, afiyetle yedik. aşklarım çok beğendiler 2 tarifimi de :) Yayınlayıp bana da ilham verenlere tşk ediyorum :)
     Miniğim börülceden yemedi(güzel görünüyor ama ben yemem dedi) ama patates tava, salata, dünden kalan makarna ile karnını doyurdu.

NOT: Yeni tariflerle burada olacağım, beni takip edin canlarım :)

YIL SONU GÖSTERİSİ

     31 Mayıs 2013...yıl sonu gösterisinin olduğu gün, ancak benim aklımda hep Türkiye nin tarihine yazılmış, çok çok önemli bir direnişin başladığı gün(TAKSİMGEZİPARKIDİRENİŞİ), devamında kazanılan, kazandığımız gün olarak kalacak. Konuyu dağıtmadan, bu önemli günümüzü anlatmak isterim: Kızımda bizde çok heyecan içindeydik günlerce. 31 Mayıs sabahı için işyerimden izin aldım. aşklarım ile birlikte ben de Kanat Ana Gündüz Bakım Evi nin yolunu tuttum.
     Önce güzel bir kahvaltı yaptık kantinde, sonra kuzumu öğretmenlerine teslim ettik. 10:30 da başladı gösteri. İlk önce hep beraber saygı duruşu ve İstiklal Marşımızı okuduk tüm salonla beraber, çok duygulandım her zamanki gibi...Sahneye önce Halk Oyun ekibi geldi...hangisi bizimki diye bakınırken :))) 'şu arkası dönük kuru popolu bizimki aşkım' dedim. Sallıyor minik popoyu :))) Önce çayda çıra oynadılar, sonra Adıyaman oyunu. 'Evet...o kuru bizimkiymiş' dedi aşkım :)))
     Hepsi birbirine benziyordu, minicik suratları var, bizimkinin surat, hepsinden minik. Hemen bizi farketti minik kedimiz, el sallayıp, poz verdi, sürekli gülen bir surat. Canım benim...Geçen yıl ki gösteride ağlayan anneler vardı, bense sürekli gülmüştüm kızımı izlerken ama bu yıl bir tuhaf oldum ben de...yaşlanıyormuyum ne? Resmen ağladım, gözyaşlarımı tutamadım, silmekten kızıma zor baktım, bir taraftan da gülüyordum...
     Ardından minikler jimnastik kıyafetleriyle, minderde ve kasada takla örnekleri verdiler, hepsi çok tatlılardı, hele 3 yaşlar, mini miniydiler :) Nasıl mutlu oluyorlardı alkışlarla, herbirini ellerim patlayana kadar alkışladım, hepsini tek tek sevdim...kuzum jimnastikte çok güldürdü beni, sabırsız, hızlı ve çok hareketliydi her zamanki gibi. Kendine sıra geldiğinde yıldırım gibi koşuyordu, hatta sıra gelmeden bir öndekine yapışıyor, müzikte çoşturdukça çoşturuyordu.
     Son olarak ta, İngilizce şarkı söylemek için çıktılar sahneye. Kuzuma ve diğer kuzulara cici kıyafetleri giydirilmiş tek tek. sabah lüle lüle yaptığım saçlardan eser kalmamıştı, hem jimnastikte toplamışlar saçları, hem de halk oyunlarında :( Tacı da saçlarında yoktu. Sonradan sordum; meğer tacı kırılmış gösteri öncesi ama sabah giderken taktığım taçta yok ortalarda, bari onu taksalardı. Neyse yine de mutluyduya önemli olan bu. El kol hareketleriyle çok şirin şarkılar söylediler hep beraber. Tüm veliler alkış kıyamet gidiyor, kuzular iyice çoşuyorlar. 5 yaş için kep atma töreni yaptılar, şarkılar konfetiler...vs.
     Hemen fotoğrafçıyı yakaladım, aile fotosu istedim. 2 poz çekti sağolsun. Malum Askeriye burası, ne foto makinesi, ne cep telefonu...hiçbirşey sokmadılar, gerçekten buna üzüldüm, kendi çekimim başka sonuçta ama yapılacak birşey yok, fotoların arasından daha net çıktıklarını seçip, iş yerimde tarattırdım ama onlarda tuhaf olmuşlar, üst ve altlarda birşeyler çıkmış :( Buna da şükür diyelim, ya hiç fotosu olmasa dimi? :)
     Gösteri bitince kuzumun çok uykusu geldiğinden, hemen yemeğimizi yiyip eve döndük...yolda hep sorular sordu;'anne ben nasıl atladım, nasıl oynadım, ben en iyisiydim dimi, nasıl şarkı söyledim, bak birdaha söyleyim...vs.' ağzı hiç durmadı, tabii bizde övgüler yağdırdık kuzuma :)

19 Haziran 2013 Çarşamba

Hangi Marka Süt Kullandık?

     Kuzum doğar doğmaz 1,5 gün küvezde kaldı. Gününde ancak, minik doğduğundan, emme gücünün olup olmadığına bakıldı, şükür varmış, elime verdiler kızımı. İlk gün sezeryan ile doğum yaptığımdan sütüm gelmez diye, hemşireler mama istediler bizden, aşkımda hemencecik hastane kantininden bir mama almış götürmüş, markasını dahi bilmiyorum, sorsam O da hatırlamaz sanırım. 1,5 gün sonra elime verdiklerinde, ablam hemen beni emmesi için girişimlere başladı, emdi de kuzucum. 3. gün sabahı hastaneden çıktık ama hep emdiremedim kızımı, çünkü sütüm yeterli miktarda gelmediğinden mama ile takviye yaptık.
      Eve gelince baktık ki sürekli kusuyor, acaba dedik, mamayımı beğenmedi? Gitti aşkım Milupa aldı ama ne çareki kızım, hem mamayı hem anne sütünü kusuyordu, olur dedik, bazı çocuklar kusar(bilmediğimiz şeyse, 34. ayına kadar kusacağıydı). Hem mama hem anne sütü ile besledik, bu ara sütüm artmaya başladığından daha çok anne sütüne devam ettik. (doğumu İstanbul da yaptım)
     Tam olarak 13 gün sonra, kendimi daha iyi hissettiğimden Ankara ya evimize dönmeye karar verdik. Yaklaşık olarak 2,5 yaşına kadar da Milupa mamaya devam ettik. Süt olarak ta 1 yaş itibariyle Pınar Çocuk Sütü vermeye başladık. Önceleri ballı içti, sonradan kendi kendine balı bıraktı.
     Sonraları keçi sütünün faydaları çok duyulur olunca yaptığımız araştırma sonucu, taze keçi sütü bulamayacağımızdan, Kay Keçi Sütü nü keşfettik. Yaklaşık 1 yılda bu sütü kullandık. Malum Kay Keçi Sütüyle ilgili çıkan haberler nedeniyle(keçi sütüne,inek sütü karıştırılıyormuş),bunu da bıraktık.
      En son süt maceramız halen AOÇ Günlük İnek Sütü ile devam ediyor, ilk olarak AOÇ Keçi Sütü denedik ama hanım beğenmedi 'anne kırmızı kapaklı inek sütünden istiyorum.' dedi. Tabi Kay sütüne karıştırılan inek sütü nedeniyle, sanırım inek sütüne alıştı damağı. Yaklaşık 10 ay oldu AOÇ ye devam ediyoruz. Sanırım tadı en güzel inek sütü bu, hepimiz içiyoruz AOÇ inek sütünden zevkle :)
      Bu kadar çok çeşit süt değiştirip, nasıl oluyorda bir çocuğa bunu kabullendirebiliyorsunuz diyorsanız, işte cevabı; Hiçbir yeni sütü direk biberonuna yada bardağına koymadım. Hep çok az miktarla karıştırarak başladım ve en sonunda tam olarak verebildim. O kadar ustalıkla başladım ki bu işe :)))  hiiiç anlamadı yeni bir süt içtiğini. Birtek Kay sütten AOÇ ye geçişte farketti ki ben zaten karıştırıp verme işlemimden vazgeçmiştim, gerek duymadım, keçisini sevmediyse, inekinden içsin dedim.
       NOT: anne sütünü, benim sütümün kesilmesi sonucu, 2 ay kadar emebildi :(

Katmer Poğaça & Pileli Börek & Patates Rulosu

      Geçenlerde aylık günümüzü yapmıştık arkadaşlarla. Yaptığım pasta börek listesi ve tarifleri hakkında bilgi vermeyi borç bildim. Sonuçta bir emek var ve bende emeklerinin karşılığı tanıtımı yapmalıyım diye düşündüm. Özellikle de 3 tarif var ki, bunları ilk defa yapıyorum ve kesinlikle belirtmeliyim ki; harika şeyler üçüde.
      Katmer Poğaça sevgili bloger Hatice Hanımın (marmelattt) blogundan alıntıdır. Arkadaşlarım bu tarifi çok sevdiler, Hatice hanım nasıl yaptıysa, bende aslına uygun yaptım, tek fark biraz kalın açmışım, ayrıca içine kıyma koydum, çünkü hazır yufkadan yaptığım Pileli Börek, peynirli olucaktı. Ben gün hazırlıkları aşamasında yaptığım yiyeceklerin tek tek fotosunu çekmeyi unuttuğumdan, sofrada görebildiğiniz kadarıyla, katmer poğaça, patates rulosunu görebilirsiniz.
      Patatesli ruloyu hangi blogtan aldığımı unuttuğum için, yayınlayıp emek verenden özür diliyorum. Öyle çok sevildi ki anlatamam, salata olarak servis yaptım, görüntüsü de nefisti. Tarifinde uygulamadığım tek ayrıntı;rulo yapıldıktan sonra, üzerine sarmısaklı, mayonezli yoğurt sürmemem oldu ama yemek masası için hazırladığımda, kesinlikle bu karışımıda uygulayacağım kesin.

*****Pİleli börek, yıllardır takipte olduğum, tariflerini hiç çekinmeden yaptığım ve beni asla utandırmayan güzel yemekler yapıp bana ilham veren 'Portakal Ağacı' sitesinin sahibi Hatice hanım dan aldığım, görüntüsü çok çok başka, tadı ayrı bir alem olan bir börek, kesinlikle yapmalısınız. Ben bir kısmını peynirli, azbir kısmını da kıymalı(katmer poğaça içinden artmıştı) yaptım.Arkadaşlarım bu tarife de bayıldılar, tabi bende öyle. En kısa sürede yapmalıyım tekrar. Bunda da tek fark, börek piştikten sonra, üzerine halis muhlis Trabzon tereyağını sürdüm, yumuşasın, mis gibi koksun ve tadına tat katsın diye. Unutmadan, tepsiye birazda çörek otu serpiştirdim :) Afiyetle yedik.

18 Haziran 2013 Salı

' Bitislek '

      Cuma akşamı annem geldi İstanbul dan, çok özlemiştik annemi. Kızımla güzel bir yemek hazırladık balkona beraberce. Saati gelince de AŞTİ den karşılamaya hep beraber gittik. Annem şaşırdı bizi de görünce, evde güzelce yemeklerimizi yedik, balkon sefasında çaylarımızı içtik,anneannesi yokken aldıklarını, kreşte yaptıklarını gösterdi, anlattı bir bir, hiç susmadı gece boyunca. Gece de anneannesiyle paylaştı odasını.
     Ertesi sabah aşkım güzel bir kahvaltı hazırlamış balkonda bize, uyanıp mis kokulu çaylarla kahvaltı yaptık. Annem Trabzon un yaylasından toplatıp getirdiği papatyaları da kattırdı çaya, öyle güzel bir tat, miz gibi bir koku oluştu ki çayda...hatta aşklarım sadece papatya çayı içtiler. Köy tereyağı, has dut pekmezi, peynir(ev yapımı) getirmiş gelirken, kızıma sağlık olsun diye diye yedirdim.
      Hazırlanıp çıktık annemi evine bırakmaya. Öncelikle annemin evini bir güzel temizledim, babam hem duvarları, hem kapıları boyamış, pekte kirletmemiş etrafı aslında ama annemin içine sinsin diye, dip köşe temizledim. Sonra da güzel bir duş aldım, yemeğimizi yiyip çayımızı içince 'hadi bakalım, şimdi sıra sana bisiklet almaya gitmekte' Annem kuzuma bisiklet almaya söz vermişti, her ne kadar alma, biz zaten alıcaz desekte, illaki ilk bisikleti benden dedi.
      Ulus a bisikletçiler caddesine gittik. bir bisiklet beğendi ama almamız mümkün değil, heryeri ince plastik, sanki 3 kez kullansa kırılıp dökülecek gibi duruyor, ikna edemiyoruz kızımızı...baya dil döktük, baktık olmuyor, bizim beğendiğimizi alıp çıktık dükkandan,bu arada feryat figan ağlıyor(aşırı derecede uykusu vardı, bisiklet aşkına uyutamadık). Neyse yolda anında uyuyuverdi. Anneme geri geldik, 3 saate yakın uyudu, uyanınca da evde bisikleti ile turlamaya başladı.
       Kendi evimize geldiğinde de bindi epey ama pedali çevirmeye gücü pek yetmiyordu. Bu arada hazır gitmişken babalar günü hediyemizi babama verdik, hemen giydi, ertesi gün bir daha gelmiyeceğimizi düşünerek gününü de kutladık :)
      Pazar günü iş arkadaşım Onur, eşi Hülya ve güzel kızı Nil ile birlikte brunch için yer ayırtmıştık Gölbaşı nda. Onları alıp gittik, kuzum çok heyecanlıydı ama arabaya bitisleği sığmadığından götüremedik. Bol bol kumla toprakla oynadılar, parkta güzel vakit geçirdiler ve maşallah açık havada çok güzel yediler kuzular, bizde keyfini çıkardık mekanın. Özellikle de kova takımını almayı iyi akıl etmişim dedim, çünkü en uzun vakiti onunla geçirdiler. Bizim içinde onlar içinde güzel bir babalar günü oldu.
      Bu gün ise aşklarım evdeler, mini bir kaçamak yaptılar canlarım :) Öğlen tatilinde eve giderken, birde baktım önümdeler :)) Meğer boş alanda bisikletle dönmeyi göstermiş babası, bende görmek istedim, baktım çok güzel öğrenmiş minik kuşum. Pedalleri de çeviriyor, döndürebiliyorda maşallah. Başardığı için kendi de çok mutluydu, hatta öyle hızlı sürüyor ki bisikletini, aşkım hemen lafı bana atıverdi(pek memnun değilde hızlı araba, bisikler vs. sürmeyi sevdiğimden) 'annesine çekmiş' dedi :)))
       Eve doğru giderken, bana da epey poz verip hava attı küçük hanım :))

Alışveriş

      Malum pazar günü Babalar Günü, bende eşime kot pantolon almayı düşünüyordum nicedir ama kendisini nasıl ikna ediceğimi bilmiyordum. Önceki akşam benden oyun odasına çadır istedi, ben de dün öğlen tatilinde yakın oyuncakçılara baktım, kızlara uygun olanı yok. küçük hanım prensesli olandan istiyordu. Lojmanda iken Dora lı bir çadırı vardı, çokça oynadı içinde ama bir zaman sonra oynamayı bırakmıştı, bende artık oynamaz diyerek, taşınırken çöpe atmıştım. Keşke saklasaymışım, şimdi yeniden istiyor kuzum. Dün akşam çadırı bahane ederek çıkardım evden aşkımı, ayrıca babalara da hediye almak gerekiyordu.
      A City Outlet e gidelim dedim, hem hediyeleri ucuza kapatalım diye :))) AVM.kapanmadan 2 saat içinde hem babalara, hem KV. me birer hediye aldık, aşkım pantolon istemedi, onun yerine ayakkabı+kemer aldı, kızımın çadırını alırken gördüğümüz 'asla kurumaz' yazılı atıştırmalıklar oyun hamurundan aldık, çok mutlu oldu, hatta geçen aylarda gittiğimizde tek başına binmek istemediği mini dönme dolaba dahi bindi, ayrıca prenses kum boyaması yaptı. Dönme dolaptaki hali haricinde foto çekmedim,aklıma gelmedi o koşuşturmaca da.

      Çıkışta felaket bir yağmur başlamıştı, herkes gibi bizde bir kenarda yaklaşık 10dk. kadar yağmurun dinmesini bekledik ama baktık dineceği yok, attık kendimizi açık otoparka. Arabaya binmemiz, otoparkta yürümemiz belki hepsi 2dk. sürdü ama resmen sırılsıklam olduk.
      Eve gelirgelmez banyoya girdik, bir güzel kendimize geldik, mis gibi giyinip salonda oyun hamurunu açtık, bir taraftan da aşkım mis kokulu çay hazırlamış, kuruyemiş, kuzuya da süt+kuruyemiş. Oturduk başına, camı açtık yağmur sesi eşliğinde...bize yeni setiyle, mısır patlattı, dondurma ve kurabiye yaptı, afiyetle yedik kızımızın elinden.
NOT: Bu yazı,Cuma günü yazılmış, ancak işyerimdeki internet bağlantısında sorun oluştuğundan bugün yayınlanabilmiştir.

13 Haziran 2013 Perşembe

Kızım Büyüyor(1)

      3 yaşından sonra ne kadar çok büyüdüğüne hepimiz şaşırmıştık aile olarak, yani en boydan değil kastım, akıl fikir olarak, hal ve davranış olandan bahsediyorum. İnsan gibi yemek yemeye, tuvaletini söylemeye, daha akıcı konuşmaya ve söylediklerimiz anlayıp, söz dinlemeye başlamıştı. 4,5 yaş ise çok daha farklı, daha bir büyümüş, iyice bir bilmişlik kattı kızıma. Bize akıl vermelere kadar götürdü işi, hatta eleştirmelere :)) aşkım diyorki;'bazen kreş dönüşü arabadaki konuşmalarımızda, öyle bir laf ediyor ki, şaşırıp kalıyorum, hatta verecek cevap bulamıyorum sorularına, sözlerine.'
      Aynen bendeki durumda öyle, çok ilginç sorular soruyor çoğunca, bazende hepimizin kullandığı, ne olduğunu bildiğimiz ama kelime anlamını tam olarak açıklayamayacağımız şeyleri soruyor. anne bu kelime ne demek? kelimeyi biliyorum ama O na anlatamıyorum tam olarak, yanımda bir sözlük bulundurmam şart oldu. Anlattıkça anlatıyorum ama tam kelime anlamını şak diye söyleyemiyorum :)) kendi kendime 'vayyy beee, şunun bile cevabını bilemiyorum, birde Edebiyat mezunuyum diye hayıflanıyorum'
      Sürekli evdeki kurallardan bahsediyor, hatta durumu ileriye götürüp eve gelen misafirlere de evimizin kurallarına uymalarını söylüyor 'yüksek sesle konuşmayın nüpteeen, evde top aynanmaz, bunlar kurallardır' şeklinde. Birde halen 2 yaşından buyana evde kullandığı lazımlık var ki...çok gülüyorum bu konuyu her açtığında. 4,5 dedim ya, 4,5 tan sonra bunu sorun eder oldu, ne vazgeçebiliyor lazımlığından, nede arkadaşlarının görmesinden hoşlanıyor.
       Hep hatırlatıyor bana ' anne bizim evimize arkadaşım gelirse, benim tulebetimi görmesinler, sen sakın söyleme onlara, sakııın, beni bebek sanmasınlar' diye tembih ediyor. Geçenlerde Zeynep Duru gelmişti ya hani, işte o zamanda birinin tuvaleti gelince, diğeri de tuvalete gitmek istiyordu. Z.Duru klozete gidiyordu, bizde küçük tuvalete gidip, kapıyı kapıyorduk ki .Duru lazımlığı görmesin. 'anne sıkı sıkı kapa kapıyı, beni görmesin' diye de tembihleniyordum :)))
      Evde küçük bir genç kız var, bunu hepimiz hissediyoruz artık, hemde çokça çeneli ve bilmiş olanından :))) Bu kime çekmiş diyor eşim, bazen bana çektiğini söylüyor ama ben hemen düzeltme yapıyorum 'ben liseye kadar hiç konuşmazdım, sadece gerekli hallerde, sessiz sakin bir kızdım' diye. O zaman da aklına benim en büyük ablam geliyor aşkımın 'yok yok, kesin Hülya teyzesine çekmiş bizim kız' :)))
       Gerçekten çok konuşuyor, hatta nefes almadan, sürekli konuşuyor, artık soru ve konuşmalarından çok bıktığımızda başımızdan atsak bile, bakıyoruz, oyuncakları ile konuşmaya başlamış cadı :))) kırılıyoruz gülmekten. Tabi işin şakası bu, konuşsun, istediği kadar sorsun kuzum, öğrensin ne varsa. Çoğu arkadaşım, hatta aşkım da bana çok sabırlı olduğumu söylüyor, çocukların isteklerinden çok zor sıkılıyorum, onlarca kez kalkarım onlar için, peşpeşe sorularını sayısızca cevaplarım, oyun kurarım,yediririm. E tabi benimde bir sınırım var, o zamanda öyle bir bağarırım ki :))) heeeeyyyyttt tutmayın beni :)))hepsi bu kadar, sonrada çok üzülürüm, gider anlatır, özür dilerim kızımdan 'kızım yeterince oynadık, konuştuk, sonra ben sana artık biraz dinlenmem gerektiğini söyledim, ekmeğini suyunu verdim :)))son damlama kadar sarfettim ama müsade istedim, sen böyle ısrar edip ağlamaya başlayınca üzüldüm...vs. vs.' diye konuşur, barışırız kızımla, sonra yine dibimde gezmeye başlar :)
 
*****Hani bir zamanlar odasının dağınıklığından bahsediyordum ya, işte çok ilginçtir, oda kalmadı, kendi kendine topluyor, ilk zamanlar bir-iki gösterdi bize, artık kendi topluyor ama gösterme alkış alma gereği de duymuyor. Maşallah 41 kere. *****Anneannesi 'cam güzeli' adında saksı çiçeği almıştı, kırmızı renkte(kırmızıya halen hasta), ayrıca mini yoğurtlardan çıkan tohumu ekmiştik beraberce bir mini saksıya(malesef tutmadı, ne olduysa artık ama onun yerine, fesleğenimizden koparıp iki dal diktiğim tuttu maşallah). İkisine de gözü gibi bakıyor, sulama işlemini bazen birlikte, bazende kreşten gelmeden, balkonu temizlerken, ben suluyorum. Ama hep ilgileniyor Kapımızı kilitleyip kilitmediğimizi hep kontrol ediyor.
 *****En büyük gelişmelerden biri de, evdeyken öğlen uykularına kendi gidip yatıyor, uykum geldi diyor, 'emme kolunu' ve 'köpüşünü' alıp yatağında uyuyor.41 kere maşallah :) Hafta sonu günüm vardı malum, uyku odası salona açıldığından, bu seste gidip yatmaz bizim kız, eyvaaah desemde çok şaşırttı beni, o kadar kahkaha ve sesli konuşmada dahi girdi yattı ve uyumuş, inanamadım, şükürler olsun, bu günleride gördük dedim :)
 *****Ayrıca eski kayıtlara bakamadım ama(tarih belirlemek için) bir süredir hiç ama hiç yanında yatmak zorunda değilim(aşkım nöbetçi olduğunda beraber yatıyoruz büyük yatakta).Hatta biz yatmadan önce yatağına gidiyor, lamba kapanıyor, köpüş ve emme kolu alınıyor, üzeri kapatılıp, iyi geceler dileniyor, uyusa da uyumayıp yatağında yatarak beklese de durum bu şekilde oluyor, genelde uyuyor ama gece ne yapsak boş, beni karşı kanapede göremezse, kalkıp yanımıza geliyor, yani gece mutlaka uyanıyor demek bu çocuk, şöyle deliksiz bir uykusu yok malesef, hiç olmadı. Ama eskiden ben yanında yatıyorken uyanmazdı, uyansa da beni yanındamıyım diye yoklayıp, uykuya devam ederdi bıcırığım. Eğer gece 12 civarı yattıysak ailece, sabahı buluyor, uyanmıyor tabi. Ama 10:30-11:00 suları yattıysak uyanır, beni yoklar. Bende genelde karşı kanepede sızıp sabahı ediyorum orda.

 *****Bu aya kadar bizimle hiç dizi izlemedi ama son haftalarda bizim dizilere merak saldı, anlamadım gitti, 'muhteşem yüzyıl ve umutsuz ev kadınları' izleyicisi oldu, birine sultanlar filmi, diğerine de yasemin başladı diyor. Özellikle de umutsuz ev kadınlarındaki yasemin e bayılıyor :))) He ne kadar istemesemde bunları izlemesini, bazen de büyüdü diye hoşuma gidiyor. *****Kızım Büyüyor serisi devam edecek, beni izleyin canlarım :))

11 Haziran 2013 Salı

Dolu Dolu...

      Son zamanlarda yaşananlar epeyce canımı sıktı, bir taraftan da umudumu yeşertti. Gündemi takip etme çabası, aynı anda da iş yerimde işlerimi yetiştirmeye çalışmak nedeniyle aksattım epey blogu. ***** 1 Haziran Cumartesi, babamı da alıp Göksu Park a gittik, eğlenceli, güzel bir gün geçirdik hepberaber. Sonra da babamı bizde misafir ettik (bir süredir annem Edirne-İstanbul civarlarında olduğundan), evde yanlız kalmasın dedik.
     Geçtiğimiz Cuma akşamı iş arkadaşım Onur daydık, yemeklerimizi yedik, ellerine sağlık Hülya cığımın. Daha önceki görüşmelerimizde Nil ve kuzum, aralarındaki yaş farkıyla çok oynayamıyorlardı beraber. Nil 3 yaşında, kuzum 4,5. BU sefer çok güzel anlaştılar, hep ablalık yaptı, Nil i hoş gördü, bizde rahat rahat sohbet edebildik.
     Bu Cumartesi aylık günümüz bendeydi, aşkım Cuma günü izinli olduğundan temizliği yapmıştı, bende Cumartesi rahat rahat sadece pasta börek işine giriştim. Epey şeyler döktürdüm kendime göre. Harika bir gün oldu bizim için. İnsan sevdikleri için hazırlık yaptığında gerçekten hiç yorulmutor, sadece memnun olmuş olmaları yetiyor.
     Henüz yılsonu gösterisine ait fotolar elime geçmedi, en yakın sürede yayınlamak ve neler yaşadığımızı anlatmak isterim :)