28 Kasım 2013 Perşembe

Allah düşürmesin, onlarsız da bırakmasın...

     Merhaba, yazamadım, yazamadıkça da birikti anılar. Zor günler geçirdik 10 gün boyunca. Peşpeşe sağlık sıkandalları kovaladı arkamızdan ama neyseki hallettik, bitti gitti. Annem rahatsızlandı, mide sorunu var zaten yıllardır. SSK, SO. Ne varsa gider dururda...bir çözüm bulamaz ağrılarına. İsmini yazamıyacağım özel bir hastaneye gitti anacığım. Doktor endoskopi demiş, anacığımda hazırlanıp, kardeşimle gitmiş gününde. Genel anestezi yapılarak uyutulmuş,kendine gelmiş,gidecekken...şu kadar ücret var demişler, bizimkiler hazırlıksız olduklarından nüfus cüzdanını bırakıp çıkmışlar, kardeşim sonradan gidip ödemiş.
     Sonuçları öğrenmek için tekrar gitmişler, doktor midesinde iltahap olduğunu, şu şu şu ilaçları içmesi gerektiğini söyleyip yollamış. Annem ilaçları içip bitiriyor ama hiçbir gelişme olmuyor...ağrılar devam ediyor. İshal, kabızlık, şişkinlik ve ağrıya devam. Etlik SSK dan medet umup, birde oraya gideyim diyor anacığım. Doktor kan, idrar, gayta tetkikleri istiyor, yapılıyor, sonuç olarak gerizekalı doktor anneme, sadece ve sadece gaytada çıkan kan nedeniyle; kanser olabileceğini, kansere çok benzediğini söylüyor...haydaaa annem dahil tüm aile panik şekilde...dışkapı SSK ya yönlendiriyor kolonoskopi yapılsın diye. Annem istemedi orayı, canlı canlı yaparlar dedi. bizde ilk gidilen özel hastaneden randevu aldık, yine gerizekalılar...işlemi telefonda söylemiş olmama rağmen, aletin bozuk olduğunu bize söylemediler. muayeneye gittiğimizde söylediler, Başkent Hastanesine yönlendirdiler. Endoskopi yapan doktor;'niye iyileşmedin sen, gel yine endoskopi yapalım sana' demez mi? (neden bu kadar kızdığımı henüz bilmediğinizden beni haksız bulabilirsiniz, okumaya devam lütfen.)
*****Bu arada annem eş-dost konuşmaları sonucu Etlik Lokman Hekim Hastanesinden bir doktor ismi alıyor. Herkes memnun kalmış, ileri derecedeki hastalara bile şifa bulmuş vs. İyi dedim, hadi için rahat etsin anacım da, ordan alayım randevu. Bu arada tüm akraba Ankara ya doluştu.*****Ön muayene için gittiğinde gerçekleri öğreniyoruz. Diğer özel hastanede yapılan tetkik sonuçlarını gösteriyor annem. Doktor şaşırıyor;'sana endoskopi yapamamışlar -hasta rahatsızlık verdiğinden yapılamadı- gibi bir not varmış tetkik sonucunda. Annem şok oluyor, ben uyutuldum diyor, nasıl rahatsızlık verebilirim, iltahap var midende denildi ve birsürü ilaç kullandım, bana söylemediler yapılamadığını, üstelik birde neden iyileşmedin, gel bir daha yapıp bakalım midene dediler!!!!deliriyor sinirden kadıncağız :((( Doktor da şikayet edin, bildirin, ayrıca ücreti önceden söylemek zorunda özel hastaneler, paranızı da geri alırsınız demiş. Hepimiz çok üzüldük, yazık diyorum...çok yazık...
     Yeni doktor annemi bir güzel muayene etmiş, hem endoskopi hem de kolonoskopi yapılacak demiş. Gün vermiş hemen. Tüm sülale gittik saati gelince, anneme 2 gün boyunca bağırsakları boşaltan bir solüsyon verilmişti, kadıncağız zaten yemek yiyen biri olmayınca, üstünede hastanede lavman yapılınca, olduğu yere yıkıldı...sedyeyle götürdüler...çok üzüldük,zor anlar geçirdik. Annemi uyutup yaptılar tetkikleri, kendine gelmeden alınan hasta odasında anneciğimin sayıklamaları halen kulaklarımda :(( 'size zahmet ettim, hafta sonunuz benim yüzümden mahvoldu, Çınar iyi olacak...'           Kendine gelince çok sevindik, 1 saat içinde de sonuçları aldık, öyle bir sevinç vardı ki anlatamam, hepimiz birbirimize sarılıp öpüştük, kuzum zaten annemin başından hiç ayrılmamıştı, kuzum benim, sedye ile asansöre bindirilirken bile çekilmedi ki...sıkıştılar kapıya. Ben anneannemi bırakmam dedi başka şey demedi :( Annem anestezinin etkisindeyken 'beni dağlara götürün' dedi, kuzum 'ben seni ulutepe ye götürücem anneanne' dedi, sonradan bize diyor ki 'üzülmesin diye öyle söyledim.'
     Anneme yeni ilaçlar verdi doktor,hastalığını bir güzel anlattı bize: Midesinde ileri derecede gastirit, bağırsağından alınan 2 adet polip ve iç basuru olduğunu söyledi. Gayta da görünen kanda iç basur nedeniyleymiş, SSK daki doktorun söylediği gibi kanser demek değilmiş. Nasıl olurda bir hastanın psikolojisiyle böyle oynanır, insan bu korkuyla ölüme gider Allah korusun. Annemin yüksek tansiyonu var, bu haberi verince kadıncağızın tansiyonu çıksa...sorumlusu kim olacak :(( Neyse şükürler olsun şimdi herşey yolunda, annem ilaçlarını kullanıp tedavi oluyor,1 ay sonraya kontrolü var. Ağrıları devam ediyor ama başka doktorlar gibi geçici olarak ağrı kesici verip yollamadı doktor, tedavi ilaçları verip, ağrının gittikçe azalacağını söyledi. Allah razı olsun.

11 Kasım 2013 Pazartesi

RÖFLE...

     Kuzumun her Cuma anneannesine gidip, pazar günü eve dönmesi, ailece alışılagelmiş bir hal aldı. Bu bizi birbakıma rahatlatsa da, diğer yönlerden huzursuzda ediyor aslında. Pazar akşamları eve döndüğünde, birkaç saat bizi ve kurallarımızı kabullenemiyor, itiraz başgösteriyor, derslerini yapmakta direniyor vs. Ertesi gün tekrar evimizin ve bizim kurallarımıza uyuma devam...yanlış mı yapıyoruz diye düşünüyoruz bu aralar, aslında daha çok ben düşünüyorum. Hafta sonlarımız malum...çok hareketli geçer bizim, eve yayılıp miskin miskin tadını çıkaralım modu pek yoktur bizde. Gittiğim AVM. yada açık alan gezilerinde onun da yanımızda olup, gördüklerimiz, yediklerimizden faydalanmasını istiyorum. Diğer yandan anneannesini çok özlüyor ve resmen yalvarıyor bize, ona gidebilmek için...yokluğunda bu hafta ona biraz masal kitabı alalım dedim, Panora AVM. D&R dan aldık bu tatlı hikaye kitaplarını, yaklaşık 1,5 saatimi geçirdim çocuk kitaplarının arasında, ne güzel kitaplar var, nasıl güzel konulu ve resimliler :)
     Son zamanlarda(uzun zamandır demeliydim) prenses,koca,aşk,peri..vb. konulara ilgisinin çok olduğunu gözlemliyordum ama bir yanımın hoşuna gidiyordu, bir yanımda bu kadar takılmasa bu konulara diyordum. Tabi bu benim suçum, aldığı çizgi film CD.leri ve hikaye kitapları hep butür konulardandı, haliyle kuzucumun ilgi alanı bu yönde oldu. Bunu değiştirmek gerektiğini geç olsada anladım ve yeni kitaplarını farklı konuları işleyenlerden seçtim, hem hayal dünyasında sadece sevgili, prenses+prens, evlilik harici konular da olsun :)))
     Yukarıda çizdiği ve özellikle çekmemi istediği resmi görüyorsunuz, yazısını yazmamı benden rica etti, diğerleri kendine ait.  yazmaya çalışmış...bende bloga eklemek istedim :)
Akşam, her pazar akşamı anneannesinden geldiğinde olduğu gibi, kaç posta yemek istedi benden, özellikle ketçaplı makarna olsunmuş(tamam biliyorum ama ketçapı bıraktıramadık kızıma). hazırlayıp verdim. Saat 22:00 sularında. Anneannesinde mide kapasitesi 2 katına çıkıyor kızımın, hafta içi tekrar küçülüyor malesef :(
     Buda yeni saç rengim, Pazar günü, hem röfle yapıldı, hem kesilerek şekil verildi...ohhh dedim, rahatladım ama bana tam 4 saate maloldu bu güzellik :)))

8 Kasım 2013 Cuma

İlk 3D Sinema Deneyimi

     Aklımın bir köşesinde, daha önce de sinemaya götürdük, ancak pek beğenmedi ve uyukladık, sanki 2.yarısında da çıktık...gibi bir düşünce var ama yok yaaa diyorum sonra, sadece Leyla Gencer Sahnesinde Çocuk Müzikaline götürmüştük, çokta beğenmişti, hatta Zeynep Duru da vardı diyorum. Belkide kendi sinema anımı hatırlıyorumdur :))) Yaşlanıyorum ben galiba :)))
İnanılmaz heyecanlandı sinemaya gideceği için. Baktık araştırdık, gösterimde olan tek çocuk filmi Çılgın Hırsız dı. Girmeden anlattım, 3D gözlüğü vs. Koca bir kova mısır patlağı ve meyve sularımızı alıp, filme girmeden başladık yiyip içmeye :)) aşkım AVM. de bekledi bizi. Ana-kız sinema keyfi yapmakta çok güzelmiş, dilerim genç kız olduğunda da böyle birlikte takılırız, hatta hayal bile ettim o günleri beklerken.
     İçeri girince gözlüğümüzü taktık, bu çok büyük diye epey söylendi. Sonradan öğrendim ki, çocuklar için küçük gözlüklerde varmış, biz kör cahil olunca sorup istemeyi akıl edemedik tabi :(
Tarihe not düşmek lazım; ilk 3D sinema deneyimi 29 Ekim 2013 te, yani tam 5 yaşındayken oldu. Tamam biz biraz geç kaldık, çünkü anne-baba sinemadan pek hoşlanmıyor malesef. Karanlıkta, 2-3 saatimi koltuğa çakılı vaziyette, hareketsiz geçirmek bana göre değil.
     Çok sıkılıyorum ben otururken, uykum geliyor. Kızmayın sinema severler bana, ben illa kıpırdayıp hareket edicem, yürümem lazım hep :))) çok sevdi sinema işini, hem de tahminimden çok, mısır kovasını önüne alıp, öyle bir daldıki filme...ilk yarıda koca kova yarıya inmişti nerdeyse, heyecandan hepsini yemiş :))) Hele o kahkahaları yok mu? kulaklarımda halen sesi, deli kız...nasıl eğlendi, yorumlar yaptı, önümüze kadar gelen karakterlerle çok eğlendi...binlere bayıldı :))) Ben bir ara uyuyayım dedim, baktım kızıma ayıp olucak, yorum yapıyor, benim gözüm kapalıyken kaçırdıklarımı soruyor, eksik kalmayayım, paylaşalım diyerek açtım gözümü, birlikte izledik kuzumla :)
     Çıkışta heyecanla babasına anlattı filmi, yine gidelim diye de tambihledi bizi ama Pamuk Prenses e gidelim istiyor bu seferinde. Karnımızı doyurduk film sonrası, bol bol foto çektik beraber :)Cahillikten yaptığım birdiğer yanlışta, film çıkışı, elinde gözlük dolu kutuyla bekleyen adama, gözlüklerimizi vermemdi :)) Parayla aldık biz onları, vermek zorunda değilmişiz. Birdaha aklımda olsun bu :)))
NOT: Bu instagram yüzünden fotolarım hep bölündü, ne güzel bir foto çekmiştim diyorum ama hep cepten çektiğimi farkediyorum, buraya atamıyorum onları. Hatta en güzellerini cepten çekiyorum ki, instagram da yayınlayabilmek için.
      Yukarıda gördüğünüz şaheser ve komik kaktüsün tüm hakları benim değil elbette :))) Face de gördüm, birileri yayınlamış, benim de işyerimde bilgisayarın radyasyonunu alsın diye çok zaman önce alıp koyduğum, sonraları düşünce elime battığından saksının köşesine atıp unuttuğum, face de kaktüse takılan gözlerden ilham alarak gerçekleştirdiğim ''sonbahar da koca gözlü kaktüsle aşk'' adlı eserim :))) Umarım beğenmişsinizdir :)))
Kuzum dedesiyle :) Allah ayırmasın,Amiin :)

6 Kasım 2013 Çarşamba

5 YAŞ DOĞUM GÜNÜ KUTLAMASI

     Güzeller güzeli, narin, sevimli, içten, akıllı, duygulu, çoook hareketli, dilide oldukça kuvvetli, herşeyimiz kızımızın doğum günü kutlamasını yaptık 27 Ekim de. Gerçek doğum günü tarihi 28.10.2008, saat 13:15 tir :) Bu yıl aile içinde olmasını istedik, çünkü geçen yıl bayram tatiline gelmişti 28 Ekim ve aile fertleri de pek çok arkadaşta izinde olduklarından katılamamışlardı partimize. Annem, babam, erkek kardeşim, eşi ve oğlu, ablam ve 2 kızı katıldılar. İlerleyen saatlerde de alt komşularımız geldiler.
     Kuzum doğum günü için etekleri uzun, prenses elbisesi istiyordu benden, istediğim kabarıklıkta, gösterişli bir kıyafet aradım taradım...hem mağazalardan, hem de internetten bakmadığım yer kalmadı, bulamadım. Sonunda kafamda yanan ampül ile :)))...dedimki; niye ben tütü alıp kızıma dikmiyorum becerebildiğim kadarıyla. Tütü, beline lastik, altına astar, aynı renkte dikiş ipi, çorap ve kurdela aldım. Elbise şeklinde yapıcaktım ama hanım istemedi, böyle uzun etek olsun dedi, ben de üzerine ne giyeceksin dedimse de kabul etmedi. Tamam deyip gitiştim işe, önce bilmem kaç metrelik tülü belinden büzdüp ipe geçirdim, sonra bir güzel lastiğe büzgüleri eşit şekilde geleceği biçimde diktim.
     Bizimki 2 gün önceden yapılan eteği yerlerde sürüye sürüye giydi evin içinde :))) Etekleri sonradan biraz kısalttım ama kontes uzun kalsın istediğinden belli bir seviyede bıraktım. Sonra bluzunu neyle nasıl yapayım derken, aklıma astarlık kumaş geldi, kare yaka, kolsuz dikeyim dedim, kalan tüllerden de kollarına karpuz kol yaparım, kabarık, hani pamuk prensesin elbisesinin karpuz kolu gibi. Ya ne yaptıysam olmadı, çünkü kumaş astarlık olduğundan, el dikişi ile tutturamadım :)) heryerinden attı ipleri :)))
     Çıldırmak üzereyken aklıma terzi Hatice Abla geldi, yetiş yaaa Hatice dedim :))) Sağolsun bir güzel dikti makineyle bluzu, sonra karpuz kolu taktı yanlara. Bu kumaşı ben elimle dikemezmişim, öyle dedi abla :) Hııım sonra bu arada, taç aradım saçları için ama oda gösterişli birşey olmalıydı ve renk tonu tutmalıydı, bulamadım tabiykide :)) lila rengi bir taç buldum, mini çiçekli. Çiçeğini koparıp, tülden artan parçalarla kocaman bir papatyaya benzer bir çiçek yaptım, elcazımla diktim taça. Nefis oldu, yani ben beğendim :)))
     Bu sene, doğum günü karakteri olarak Tinkır Bel i seçti(ingilizce yazılışını bilmiyorum), tabak, bardak, masa örtüsünü öyle aldık. Pastasını da 4 küçük bir büyük balerin kızdan oluşan modelden seçti. Hediyeler verildiğinde, içinden elbise çıkanlara bakmadı bile :))) Oyuncak kutulu olanlar favorisiydi, neyseki gelenler yabancı değildi de ayıp olmadı :))) Eğlenceli bir 5 yaş doğum gününü daha geride bıraktık, nice sağlıklı, mutlu ve başarılı yıllar kızım, sevdiklerinle uzuun bir ömür gör inşallah, Allah ayırmasın kuzucum, bizi sensiz, seni bizsiz bırakmasın...Amiin :)

4 Kasım 2013 Pazartesi

Rakı Balık Ayvalık...

     Bayram postumu ancak girebiliyorum, iş yoğunluğu..vs. Çarçabuk karar verip, yerimizi ayırttık Akçay/Güre den. Sabahın 5 inde çıktık yola, kızımla uyuya uyuya saati 9 etmişiz. Karacabey de kahvaltı molası verdik. Sonra doooğru otelimize. Tabi daha odaya yerleşmeden yemeğe ve ordan da deniz kıyısına geçtik, manzara muhteşem, hava miss...Allahım bizi yine gönder oralara...şimdi fotolara baktım da...içim gitti içim ama her saniyesini sindire sindire yaşadım, kokuyu içime çektim, manzarayı aklıma kazıdım.
     Buralara gelirken, en büyük hayalim tabiki işyerimin otelini de görmekti ama, en çokta Bozcaada ve Cunda yı görmekti. Nasıl etkilendim anlatamam...ben buralarda yaşamalıyım, Bodrum, Marmaris, Antalya..kesinlikle değil. Yaşlandığımızda yerleşeceğimiz yer olarak en son buralara bakmak istiyorduk. Akçay çok anlatılıyordu ama kesinlikle kararımızı verdik biz, Ayvalık bizim yaşlanacağımız yer olmalı :)
     Akçay çok bakımsız ve ölü bir yer, bizim otelde olmasa, duramazdık orada, otelimizden çok memnun kaldık, tertemiz, yemekler ve hizmet süper, denizi, havuzu ve kaplıcası müthiş ama Ayvalık ta yaşayıp, otele gelip gitmeyi tercih ederiz. Bozcaada, mistik havaya sahip, genel eski dokusu bozulmamış bir ada, sakin, insana içhuzuru veren bir ada ama en fazla 2-3 saat kalınabilir orda, fazla gezecek vakit geçirecek yeri yok, deniz ise muhteşem ötesi.
     Bozcaada ya, müdürüm bir minübüs ayarladı, şoförü rehberdi, bizi bir üzüm bağına götürdü, sahipleri Güler Ada Reçelleri diye bir dükkan açmış, çok hoştu, reçel ve kendi bağlarından yaptıkları kırmızı şaraplarından aldık. Adanın dört bir yanını gezdik. Ada ya feribotla götürdü rehberimiz. Hem alışveriş yaptık, hemde mistik kokuyu içimize çektik.Çınaraltı Cafe de sakızlı Türk Kahvemizi içtik :) Bozcaada Kalesini gezdik. El deymemiş bir denizi var resmen, içimiz gitti seyre dalınca...
     Dönüş yolunda Zeytinyağı Fabrikasına uğradık, küçük bir müzede yapmışlar. Ben ve kuzum çok yorgun olduğumuzdan, ayrıca pekte ilgimizi çekmediğinden müzeye girmedik ama aşkım bizim adımıza da fotoğraflamış, çokta beğenmiş müzeyi, buyrun sizde görün;
     Bayramın 1.günü sabahı hazırlanıp Müdürümün aile ve arkadaş gurubuyla bayramlaştık(21 kişilik bir gurup),kalabalık olunca çokta zevkli oldu doğrusu :) Hava mis gibi olunca, kuzumu aldı bir kaşıntı 'havuza girecekmiş'. Ya hava çok güzel ama dışarda havuza girecek kadarda değil. Neyse dedim soyup bırakayım bakalım durabilecek mi? Tabi aşkım da mecbur girdi kuzumla.
      Yaa bizim çılgın kız suda kalmaktan, hem de buz gibi suda durmaktan hoşlanmasın mı? aşkım 'su çivi gibi soğuk, çıkalım' desede...dinlemedi hanfendi. 15-20 dak. durdular resmen. Çıkınca hemen kurulayıp doooğru kaplıcaya soktum bunları, tabi bende girdim, ısındılar mis gibi. Kaplıca minikler için en fazla 5 dak. önerildiğinden, kuzumu suda bekletmedim fazla.
     En en çok beğendiğim yer oldu Ayvalık ve Cunda :) Yine aynı grup, kendi arabalarıyla düştük yola, çok zevk aldım, herbir güzel yer yanyana dizilmiş buralarda, tıpkı k.deniz gibi; Akçabat,Vakfıkebir,Beşikdüzü...Ayvalık a vardığımızda kuzum arabada uyuyakalmıştı, pusetine yatırıp biz bir güzel pazarını gezdik, bir sürü doğal yiyecek aldık. Hele damla sakızlı Türk kahvesini ve kurabiyesini bayıla bayıla aldım. Herbir sokağını tam 2 saatte gezmişiz, Cunda için hareket ettiğimizde kuzum uyandı, hiçbirşeyden habersiz bakakaldı :))) Vardık mı diyor bize :)))
     Cunda ayrı bir alem yer, nasıl tarih kokuyor, o güzelim evler, sokaklar...inanılmaz sevdim, Ankara ya dönmek istemedim oralardan...Ada restaurant ta rakı balık Ayvalık yaptık, Taş Kahve de Türk kahvemizi içtik, magnetler ve yağlarınızı aldık(Özgün den).
     Cunda yı çok fazla gezemedik, yani didik didik edemedik, akşam için Akçay da programımız olduğundan kahve sonrası dönmek zorunda kaldık, çok çok sevdim herbiryerini, aklımda gönlümde kaldı oralar... Akşam Akçay a döner dönmez kıyafet değişimi yapıp anlaştığımız restauranta gittik, bizim gurup ordaydı. Yine rakı-balık-Akçay yaptık hepberaber, mezeler süperdi :) Bir süre sonra sigaralarda serbest olunca değmeyin keyfimize :)
Toplam 5 gün çabucak bitiverdi, yeni yerler görmek, keşfetmek, havasını solumak...işte ben buyum, hep yarınlara bakmak :)
     Dönüş yolunda ne kadar şehir varsa uğradık, oralara özel lezzetleri taddık. kuzum henüz 4,5 aylık karnımdayken de Eskişehir üzerinden, Bursa ve Balıkesir e gitmiştik ama biz şehir merkezinde vakit geçirmiştik. Şimdi bu kıyıları görmüş olmaktan oldukça mutlu olarak ayrıldık. Yolda, turşuluk, yemeklik ve kahvaltılık...nevaneler toparlayıp aldık, eve gelince de bir güzel şişeleyip, poşetledim cinsine göre onları, içim açıldı, çok mutlu oldum bu hazırlıkları yaparken :)