22 Kasım 2011 Salı

Tatilden Sonra - Babasının Org'u

     Tatil sonrası kreşe tam gün başladı. Başladı başlamasına da, aç bilaç gelir oldu eve. İlk gün uyku öncesi mızmızlanıp, pijamasını dahi giymek istememiş ama sonra avunup uyumuş. Sonraki günler ise rahat uyuduğunu söyledi öğretmeni. Bu hafta tam anlamıyla düzeldi gibi görünüyor ama bu gelecek günlerin garantisi değil. Hergün okuldan durum çizelgesi gönderiyorlar. Fotoğrafını çekmeyi unutmuşum ama tarif edebilirim. beş tane çocuk yüzü var bu kağıtta, üstlerinde de bu yazılar var;
1-kreşe ağlamadan gelme/duygu durumu,
2-etkinliklere katılma,
3-altını ıslatma problemi,
4-yemeğini yeme,
5-dinlenme saati.
     Eğer o gün yukarıdaki maddelerde sıkıntı yoksa, alttaki yüzlere gülen ağız yapıyorlar, sorun varsa, mesela yemediyse ağız gülmüyor, düz çizgi şeklinde yapıyorlar ağızı. ilk 3 madde ve son madde hep gülüyor, bir keresinde altını ıslatma '----' şeklinde geldi, öğlen uykusunda kaçırmış kuzum. Haa en önemli şeyde şu oldu, bir kereliğine de olsa 4.madde gülen yüz şeklinde geldi, o gün çok mutlu olduk.

     Yemek konusuna gelince; pek iyi sayılmaz, genellikle günlük çizelgesine not düşülmüş oluyor, 'çok az yedi' şeklinde yada yarım artı yapıyorlar :( Daha yoldayken çok açım diyor ve ya makarna, ya süt yada çorba yemek istediğini söylüyor. Girer girmezde beklemek istemiyor, 'şimdi istiyorum' diyor. Çok acıkıyor, gözlerinin altı mor mor dolaşıyor. Tanıyanlar bilir, çok kilolu olmamasına rağmen belirgin bir gıdısı vardır. Şimdi o gıdıdan eser kalmadı, surat minicikti, hiç kalmadı, hep belli bir göbüşü vardı, şimdi sıfır beden oldu, kemikleri görünebiliyor, aslında 1 kilo verdi. Yazdan buyana birtek bayram tatilinde 400gr. almıştı, onuda ilk kreş haftasında vermiş, akşam baktım 13,200gr.a düşmüş. Daha 1 kilo verir diye düşündük ve çok üzüldük ama yapılacak bişey yok, yemek problemini bir şekilde aşıcaz inşallah, daha hızlı çiğnemeyi öğrenecek kuşum.
     aşkım İzmir e ailesinin yanına gidince, nerden aklına geldiyse, gençken aldığı orgunu istemiş annesinden ve kapıp getirmiş sürpriz olsun diye. kuzu sevinçten çılgına döndü, 3 akşamdır kafamızı şişirmeye başladı, bir çare bulsak iyi olacak. Volume düşürünce kızıyor ve oda öğrenmiş tekrar açıyo :))) aşkım ilahi adalet bu olsa gerek diyor. 'Gençken salonda bu orgu çalardım ve sesini sonuna kadar açardım, annem babam nasıl sabrederdi bilmiyorum, sadece bir kere babam beni uyardı ama yinede yüksek sesle devam ettim çalmaya' diyor. Şimdi bişey söyleyemiyor kendisi. Akşam onları şöyle bir takip ettim uzaktan;
C; 'kızım sesini kıs, çok açmışsın'
N;(çok kısa ve net) 'hayır kısmıycam'
C. arkasına bile bakmadan kıs kıs gülerek salonu terkeder :))) Sanırım buna birde 'etme bulma dünyası' diyorlardı :)))

     Küçük hanım dersinizki Ozan Doğulu... k..ndan uydurduğu şeyleri söyleyerek şarkı yaratıyor, bir taraftanda orgunu çalıyor ama gerçek bir sanatçı edası var hanfendide yada gün içinde yaşadığı şeyleri anlatıyor şarkısında; annemin şaçlarıııııı, güzeldiiiiir, hıldızımı çok severiiiiim...vs. şeklinde ve artık şarkı türkü derken dansada başladı. Öyleya gösteri dünyasına girecekse herşey tam olmalı :))) Hafta sonu misafirim olunca gidip soramadım, yakınımızdaki AVM de bale kursu varmış miniklere, ablamın kızı gidiyordu, ne kadarmış, ne zamanlar gitmek gerekli falan bir bakayım diyorum, hazır utanmıyorken, çekinmiyorken başlasın istiyorum bu tür faaliyetlere. Fiyatı bizi aşmıyacaksa hafta sonları götüreyim ve yaşı uygunsa tabi. Bizimki iyice taktı çünkü bu sarkıcı, dansçı durumlarına bu aralar :)))

CANLARIMDAN SÜRPRİZ HAFTASONU

     Canım arkadaşımla sonunda kavuştuk, hemde yavrusuyla geldiler evimize :) C. cuma gününden İzmir e gitmek durumunda olunca, hafta içi anlaştık arkadaşımla. Cumartesi saat 14:00 gibi geldiler, Kuzum sevinçten çığlık attı 'zemmet duruuu' diye :))) Sarıldık koklaştık, dertleştik, çok çok güzeldi tekrar beraber olabilmek. Tşk ediyorum arkadaşım, iyiki varsın canım, iyiki doğurmuşsunda tanışmışız bu sayede.
     Kızları serbest bıraktık resmen, yeterki iki kelime edelimde ne yaparlarsa yapsınlar dedik. Sık sık yanımıza gelip birbirlerini şikayet ettiler;
Zeynep: 'pardaa, N. elbisemi boyadı'
N: 'anneee,zemmet duru çantasını paylaşmıyor'
     Nerdeyse 5 dakikada bir ya bize yaptıkları şeyi beğenmemiz için yanlarına çağardılar yada şikayet için geldiler. Her dakikası benim için çok değerliydi, bıcırların didişmeleri bile beni mutlu etti, biraradaydılar ya gerisi boş...
     Allahım dualarımı kabul eyle, bu güzel aileyi bir araya getir ve yine eski güzel günleri birlikte yaşamamızı sağla... Amiin.

KREŞ AKTİVİTELERİ

     Doğum günü kutlanacağı bir gün önceden söylenmiş babasına. Bende biraz motive ettim kızımı, doğum günün kutlanacak, palyaço gelecek, mumları üfleyeceksin, arkadaşların alkış yapacak vs. diye. Ne olur sende gel anneciğim diye ısrar edince, anne- babanın kreşe girmesinin yasak olduğunu, arkadaşları ve öğretmenleriyle kutlama yapacaklarını söyledim. Biraz gönlü kırıldı gibi olunca kıyamadım ve akşam kreş çıkışına gelirim diye söz verdim. Çok sevindi kuzucum 'oleeeey, arkadaşlarımlada tanıştırabilirmiyim anne seni' diye bile sordu :)))
     Gün içinde makarnaları boyamışlar, bunlardan kolye yapmışlar, akşam almaya gittiğimizde bunu senin için yaptım anne dedi ama bana vermekte istemedi :))

     Ayda bir yapılan doğum günü kutlama günü gelip çatmıştı, kuzu da dahil 3 çocuk içindi bu kutlama ama fotoğraflarda da, çekilen videoda da gördüğüm, hep kucaktaydı prensesim.
     Kuzucum palyaço ve pamuk prensesten korkmuş, yanlarına dahi yaklaşmamış, arka masalarda kalmış, genelde de stajer ablasının kucağındaydı fotolarda. Hatta pasta geldiğinde masanın altına saklanıyor ve ablası kucağına alıp mumları üfletiyor :)))

15 Kasım 2011 Salı

Kurban Bayramında Antalya-Kemer Gezisi

     Geçen sene aynı yollardan geçip şeker bayramını Antalya da geçirmiştik ailece. Bu senede aynı yerde mola verdik, 1 sene önceki fotoğrafa bakınca şaşırıp kaldım, ne büyük bir fark var kuzu da, nasılda büyümüş kuzum.
     Cumartesi sabah 6,30 da yola koyulduk, yolun çoğunu uyuyarak geçirdik kızımla, aşkımada şoförlük düştü tabi. Öğlen saatlerinde Kemer-Göynük teki otelimizi bulduk. Şahane bişeymiş, daha ilk günden hem içini hemde dışını iyice gezip, ne var ne yok tetkik ettik hepberaber.
İşte bu manzarayı ilk gördüğümde karar verdim ki; benim kızım kesinlikle babası gibi piyano çalmalı :)
İlk birkaç saat çekinip yanaşmadığı çocuk animasyonlarına hergece nerdeyse atlayarak katıldı, sahneden inmek istemedi ve animasyoncu abi ve ablalarıyla sohbet edip oynadı.






KUZU KREŞTE

     Kuzumun fotoğraflarını çekmiş öğretmeni kreşte, kuzum benim...nasıl duygulandım, oynamış meleğim, hele ellerini yıkama anı komik ama beni duygulandırdı. Kendi işlerini görür olmuşta, benim haberim yok...yerim o minik elleri...
     Yukarıdaki fotoda tosta bakışına dikkat çekmek istiyorum. Eşimle bu konuda daha önceden geyik yapmıştık. önüne koca bir tavuk butu yada tost gelse ne yapar diye gülüşmüştük. Herhalde ağzını ve gözünü açıp; 'bu neee' der gibi hayretle bakar diye düşünmüştük. Bizim minik kuzumuzun bakışı tam tersini gösteriyor. 'mahsun bir bakışla buda nedir, nasıl yenir, ne yapacağım bu tost denen şeyle, bu yutulur yada yenilirmi diye kara kara düşünüyor kuzucum '. Hem üzüldük hemde güldük istemeden eşimle, bu fotografı görünce...
Bu fotoğraflar henüz kreşe yarım gün gidiyorken çekilmişti. 04/11/2011 tarihliler. Dün itibariyle tam gün olarak başladı kuzucum kreşe.  Dün sabah yarım yumurta ve 1 bardak süt içmiş, bardaklar küçük, fotolarda görünüyor zaten. Hatta bugün aradığımda öğretmeninden rica ettim, 2 bardak süt içsin diye.  Öğlen yemeklerin hiçbirini yememiş ve ekmek vermişler yemiş. Öğlen uykusuna yatmak hatta pijamalarını giymek istememiş ve biraz ağlamış. Öğretmeni kucağında biraz yatıştırıp, uyuma ama biraz dinlen demiş, ben yanında oturuyorum diyerek 5-10 dak. içinde uyutmuş kuzumu. Ne kadar uyudu bilmiyorum. İkindi kahvaltısında mekik kek ve bitki çayını bitirmiş.  Babası 16:30 gibi aldı kuzumu kreşten. Eve geldiğinde aç kurt gibiydi ve gözleri, yüzü uykusuzluktan  ve açlıktan minicik kalmıştı. Hemen 'ısır ge' istedi(mısır gevreği). Yemeği beklemek istemedi. Sonradan ayran ve 5-6 adet makarna yedi, ardından bir büyük bardak taze sıkılmış portakal suyuna katılmış limon suyu ve 2 tatlı kaşığı bal karışımlı içeceğini içti. Sonradan bir bardak ballı süt içip uyuduk beraber. Sanırım saat 21:30 olmamıştı henüz. Gece uyanıp pipetli süt istedi, alışmasın diye vermedim, sabah uyanıp yine pipetli süt istedi, verdim, yanında da mısır gevrekli süt. Yavrum dün epey aç kalmış :(
Bugün saat 14:00 suları aradım öğretmenini. Uyku ve beslenmesini sordum. 'Uyku konusu sorun değil' dedi, uyuyabiliyormuş, 'biraz mızırdandı ama kolayca uyudu' dedi, sevindim. 'Yemek konusu pek iyi değil, o kadar minik ve yavaş yiyor ki doyduğunu sanmıyorum' dedi. BİZİM KUZU gibi bir öğrencisi hiç olmamış, 'yemek seçenlere denk geldim yada az yiyenlere ama kuzununki biyolojik' dedi. Akşam takviye etmemi istedi. Belki zamanla diğer çocuklara yetişir diye düşünüyorum...inşallah öyle olur...Amiin...
Diğer konularda çok memnun öğretmeni, tuvaletini, su istediğini hep söylüyor, arkadaşlarıyla iletişimi mükemmel, hemen aralarına aldılar diyor. Aktivitelere katılımı çok iyiymiş..vs. Bunlar çok sevindirici tabi ama akşamki hali hiç hoşuma gitmedi, bunda öğretmenlerinin yapacakları çokşeyde yok doğrusu. Benim gibi 1 saat boyunca başında bekleyip lokmaları yutturmaya çalışamazlar elbette. Diğer çocuklarda var bakıma ihtiyaç duyan. bu işi ya çözecek yada çözecek diyorum, başka yolu yok.
Yarın kreşin aylık doğum günü partisi varmış, kuzumunkinide kutlayacaklar, istersem elbise gönderebilirmişim ve fot. makinesini.

3 Kasım 2011 Perşembe

Kreşe Alışma Süreci

     Çok ilginçtir ama kreşe başlayalı 3 gün olmuştu ve eşimin ısrarlarına rağmen ben bir türlü, gün içinde kreşi arayıp kızımı soramamıştım öğretmenine. Sonunda 2. gün öğretmeni eşime 'annesi arasın görüşelim' diye talepte bulunmuş :))) 3.gün aradım, 'neden aramıyorsunuz, istediğiniz an arayabilirsiniz' dedi öğretmeni. Bende 'kötü birşey duymaktan korktuğumdan arayamadım, nasılsa eşimde günde 2 kez sizinle görüşüyor' dedim.       Aslında sadece bu değildi arayamamış olmamın sebebi:
  *kreşe başlamadan çok önce başlamıştı benim araştırma çabalarım, okudum, sordum, tecrübelilerden bilgi aldım. Bir kreşte aranılması gereken özellikler nelerdir çok iyi biliyordum, yani nerdeyse...
  *Geçen hafta çarşamba günü gittiğimde ilk gözüme çarpan şey, ortamın beklediğim güzellikte olmadığıydı. Soğuk bir görünümü vardı, ben şöyle cicili bicili bir yer bekliyordum, renk çümbüşü olan, daha geniş bir oyun odası, yemekhanelerinin iç açıcı olduğu, yatak odalarının daha ferah olabileceği..vs.
  *Mutfağına bile bakmaya gerek duymadım. Çünkü mecburdum buraya vermeye, maddi açıdan başkada seçeneğimin olmadığını bildiğimden, çokta eğrisine doğrusuna bakmadım doğrusu.
  *Öğretmenlerini sevdim yalan yok, hatta dünkü konuşmamda itiraf bile ettim gözlerine güvendiğimi :)
  *Yemek konusu ve uyku konusu önemliydi benim için ve ençokta bu konuda konuştum Çiğdem öğretmenle.
  *biz gittikten sonra çok ağladığını sanmıyorum, çünkü zaten çok öyle kendini yerlere atıp ağlayan çocuklardan değil kızım, mızıl mızıl ağlar bizimkisi. Gözlerinden akar ve mızıldar sadece ve çabuk uyum sağladığından, çabuk oyalanabildiğinden, eminimki çabucakta susuyordur arkamızdan.
  *İstediğim gibi bir kreşe verebilecek şartlara sahip olmadığımdan, elimdekinin zevkini çıkarmak, daha doğrusu olanı kabullenmek gerek diye şartlandırmışım kendimi ve bu nedenle çokta sorgulamıyorum kreşi.
  *Kızımın mutlu olup olmadığına bakıyorum sadece ve evet mutlu. Dikkatimi çeken tek şey, (şimdilik yarım gün gittiğinden)akşamları anneannesinden aldığımda, eskiden kucağıma zıplayıp 'anneciğim seni çok ösledim' diyen kızım, artık gelmek istemiyor bana. Taki annem kapıyı kapatıp, 'annen gidiyor' diyene kadar. Buda sanırım bir tür tepki, alışacak kuzum inşallah.
  *3 gündür, söylediğim tarzda mızıldanarak gidiyordu kreşe ve babasından ayrılırkende aynını yapıyordu. Bugün ilk defa kabullenmiş şekilde gülerek ayrıldı benden. Yine klasik hareketi 'senin işinde çişimi hapmak istiyorum' diyerek. Yaptırdım tabi ve el sallayarak uğurladım kuzumu. Sonradan aradım aşkımı, ondanda ağlamadan ayrılmış, çok sevindim. Maaşallah kızıma, olacak bu iş :)
     Dünkü Çiğdem öğretmenle konuşmamız beni dahada umutlandırdı. çok uyumlu olduğunu, tüm aktivitelere katıldığını, arkadaşlarıyla iyi geçindiğini söyledi. Dün arabalarla oynamak istemiş, öğretmenide erkek çocuklara rica etmiş aralarına almaları için, beraber arabacılık oynamışlar. Kızlarlada arası iyi dedi öğretmeni. Yemek konusu biraz sıkıntılıymış, yavaş çiğniyo ve yemek süresi gecikiyor dedi, geç yiyen 3-4 çocukla sonraya kalıyorlarmış. Beyaz peynir ve zeytin yemiyor dedi, evet kaşar peyniri yer dedim. Bundan sonra kaşar peyniri koyacaklarmış :) Hatta dün 4-5 adet patates kızartması yemiş, 41 kere maaşallah ama diğer yemeklerini yememiş. Sabah sütünü hep içermiş, evdede içer maaşallah.
     Beni düşündüren tatil konusunu konuştum öğretmeniyle. Araya girecek 9 günün iyi olmayabileceğini söyledim, alıştırma süreci açısından ve bayram sonrası pazarteside yarım gün gitsinmi diye sordum. Gerek yok dedi, o gün tam gün olarak başlamalıymış. Demekki bu konuda güveniyor diye düşündüm, yani onu sakinleştirip uyutabileceğine emin görünüyordu, bunada sevindim, tabi 3 gündür aşağı yukarı tanımıştır kızımı, tepkilerini.

NOT: Bugün fotoğraf makinesi vericektim eşimin eline, öğretmenine versinde, kızımın fotosunu çeksin kreşteyken diye ama unutmuşum. Yarın kesin vermeliyim.

2 Kasım 2011 Çarşamba

Sezaryen mi Normal Doğum mu?

     Bunu hamileliğim boyunca çok düşündüm ama hep aklımdaki sezaryendi. O zamana kadar normal doğum ile ilgili hiç olumlu şeyler duymamıştım. Tek bildiğim çabuk doğuran kadın büyük ablamdır. 3 çocuk doğurdu, üçünde de doğuma birkaç saat kala hastaneye gidip, kucağına aldı bebeğini. Herkes ne kadar bağardığını, canının nasıl yandığını ve kaç dikiş atıldığını anlatıyordu. Bende için için hep korktum normal doğumdan. Zaten canım çok kıymetlidir benim. Halen iğne vurdurmamak için bile 40 dereden su getiririm, vurulurkende ağlarım, yanımda birilerini isterim, ağrı eşiğimden kaynaklanıyormuş, sonradan öğrendim bunu.
     İşte bu kadar kötü bilgi sahibi oluncada, kararım sezaryendi, doktorumlada konuşmuştum, kesinlikle normal doğum istemediğimi ve hemen kabul gördü bu isteğim.
     Sonrasında okuduğum makaleler, bloglar, dinlediğim daha bilinçli anneler sayesinde öğrendim ne kadar yanlış düşüncede olduğumu. Son günlerde okuduğum Blogcu Anne kafama bir kez daha dank ettirdi. Herşeyin doğalının iyi olduğunu biliyorum elbet ama şu can korkusu yok mu? Ha ne oldu peki; daha çok acı çekmedim mi? Canım yanmadı mı sezaryende?

     Hem nasıl yandı, çok zorlu bir ameliyat geçirdim. En başta söylemem gereken şey, ben aslında istesemde normal doğumla kızımı dünyaya getiremezmişim, son bir ay kızım hep ters kaldı ve dönmedi, yani kendiliğinden sezaryene hazırlanmış benim kızım. spinal ve epidural karışık bişey yaptılar, şimdi tıbbi adını unuttum. Bunu hiç hissetmedim bile, sonra masaya yattım, ancak hemen göğsümün üzerine çekilen set ve ardından üzerine atılan örtüler nedeniyle evhamla nefes alamaz oldum, oksijen verdiler, ardından kesiği hissetme korkusuyla kendimi öyle kastım ki anlatamam, hissetmedim tabi ama bendeki doktor, iğne ve kesik korkusu müthişti. Ardından karnımdaki açılmayı acı olarak değil ama sarsıntı olarak yada bebeğimi alırlarkenki basınç beni çok korkuttu. Hatırladığım 'karnımı koparıyorlaaar' diye bağırmamdır. İşte bu debdebe sırasında belimdeki iğneyi yerinden oynatmışım, benim kesinlikle genel anestesiyle uyutulmam şartmış, bunu öğrendim orda, görmemeliymişim olup biteni. Bebeğimin çıktığını söyledi eniştem ama o an göremedim bile, sonra uyuyakalmışım, daha doğrusu beni uyutmuşlar geri kalan işlemlerde de sorun çıkarmayayım diye, hemde belimdeki iğne oynayınca etkiside kalmamış.
      Gözümü açtığımda hastane odasındaydım ve ağlıyordum, kımıldayamıyordum ve ağrım vardı, hemen ağrı kesici verdiler. Hastanede kaldığımın 2 gecesi ağlamakla geçti, çok ağrım vardı ve hep ağrı kesici veriyorlardı.     
     Bu arada ekstra durum olan miyom konusunuda söylemeliyim. Eniştem anestezi uzmanımdı ve 'benim yumruğum büyüklüğünde 2 miyom aldık doğum esnasında senden' dedi. Yani 3 ameliyat olmuş gibi oldum ve ağrımın fazla oluşu birazda bu nedendendir. 2. akşamı kızımı yanıma verdiklerinde 'neden getirdiniz şimdi, emziremem, karnıma yaslamayın' diyordum. Annelik mi? Kötü annemiydim ben şimdi ama gözüm hiçbirşeyi görmüyordu ki. Hastaneden 3. günün sabahı çıktık kızımla. İstanbul da ablamlarda 13 gün kaldık ve hergün sabah akşam ağrı kesici iğnelerle ayağa kalkabildim, ayaktaysam oturabildim. Kabus gibi günlerdi benim için ve kızımı emziremiyordum, süt gelmesi için ablamın harcadığı çabalar hala gözlerimin önünde.
      Neden normal doğum isterdim sorusunun cevabı şöyle; Yavrunu hemen kucaklayıp bakabiliyorsun, ben normal doğum yapıpta ilk gün ayağa kalkan o kadar çok anne gördümki, doğum sonrası kendini toparlaman çok çabuk oluyor, süt gelimide buna keza.
     Sezaryen istemedeki amaç ise; ağrı duymadan doğum yapmak, sonrasında da ağrı kesicilerle ağrıyı hissetmeden ayağa kalkmaktı ama olmadı tabi. Bende olmamış olması, herkesin böyle ağrı çekeceği anlamına gelmez tabiki. Ayrıca her şekilde anneyiz, yavrumuzu ve kendimizi düşünmüş olmamız gayet normal.Herkesin tercihi normal doğum olmak zorunda değil, benim gibi evhamlı annelerin, doğum esnasında hem kendine, hemde yavrusuna zarar verme riski çok fazla. Bu nedenledir ki, sezaryen oldu diye kim suçlayabilir anneleri, kimsenin buna hakkı yok. Ayrıca bende normal doğurmak isterdim ama çok fazla korkuyordum ve bağıra çağıra doğuma girme fikri bana göre değildi. Bebeğim ters gelmeseydi de sezaryeni seçecektim zaten. Önemli olan sağ salim kuzuma kavuştum, Allah yokluğunu göstermesin, Amiin... :)