29 Aralık 2011 Perşembe

38 AY BİTTİ

     Hastalık falan yok artık evimizde şükürler olsun,atlattık ailece kötü ve hastalıklı günleri. 26 Aralık Pazartesi kreşe başladı. Aslında bu kadar ara verince endişelenmiştim, kreşe gitmek istemez diye ama öyle olmadı, sağolsun kızım sevinerek ve özleyerek gitti kreşe. Hatta hasta olduğu günlerde genellikle sordu durdu kreşi, bende öğretmenlerinle konuşuyorum hergün, seni çok özlemişler, seni soruyorlar diye avuttum kızımı. Bazen istemediğinide söyledi, anneannesiyle kalıcakmış evde ama bu çok hastayken dile getirdikleriydi.
     2.gün sabah biraz huzursuz uyanınca, benden ayrılırken vızıkladı ama o sayılmaz. ayrıca dün gece 12 de yatabildik, böyle oluncada sabah uyanmak istemedi ve bana 'anne sen işe gitmee' dedi. Uykusu vardı kuzumun, birdaha bu kadar geç yatırmıycam kuzumu, kahrolsun ''Muhteşem Yüzyıl''. Tamam tamam kızmayın, kuzuyu yatırmak için yanında uzanmam gerekiyor, diziyi kaçırmamak için ağırdan aldım, birdaha olmaz...
     Bu aralar jelibon yemek kuzunun en büyük zevki oldu malesef. Annem kuzu hastayken ona hep jelibon almış, gerçi ara sıra bizde alıyorduk ama işte şimdilerde fazlaca istiyor. Yemeklerden sonrası için sözünü alıyor benden jelibonun ve bende tamam diyorum, yemeğin bitsin vericem. Yanlış elbet ama çay tabağına 4-5 adet koyuyorum, gidiyor odasına yastığı arkasına koyup, çizgi film izlerken yiyor, gelip tşk ediyor gelip birde. En sevdiğin yiyecek ne deseler bizim küçük hanıma; jelibon ve ayran diyecektir eminim. Ayranıda aynı derecede seviyor ve ödül aracı olarak görüyor ikisinide. Biran önce jelibonu unutturmam lazım. kuzu hastayken annemin stok yaptığı jelibonlar dün akşam son buldu.
         Akşam yine beraber poğoça yaptık, bu seferinde kuzuda yanımızda kaldı ve bizi izledi. kuzu, Simbaç(sincap), Hıldız(yıldız), kalp, ayıcık ve huvalak(yuvarlak) şeklinde yaptı poğoçalarını, sonrasında onları yemedi ama bir poğaçanın ucunundan azıcık yedi ıhlamur çayıyla beraber.
     Kreşten gelen son durum çizelgeleri bizi sevindirmeye başladı. Hastalık sonrası kreşe dönüşünde daha iyi yemeye başladı yemeklerini ve akşamlarıda eskisi kadar aç gelmez oldu eve. Bende biraz çorba yada pilav tavuk...evde ne varsa...pek doyumluk oluyor...yediriyorum kızıma... sonrasında 4-5 jelibon yiyor. Sonra ya evdeki sebzelerden bişeyler yediriyorum...doyumluk değil,yanında ayran yada portakal suyu, yada kek-poğaça ve portakal suyu ama hepsinden az az yiyor. yani bir dilik keki bitiremiyor misal. Yatmadan mutlaka 1 bardak ballı süt içiyor. Malesef doktorunun önerdiği muzlu sütü içiremedim, beğenmedi tadını, azıcık muz katsamda içmedi sütünü. Bunlar akşam için yetiyormu bilemedim...haa birde vitamin şurubu var her akşam içirdiğim...
     Hala 'Y,V,F' harflerini söyleyemiyor, onların yerini 'H' harfi alıyor. Bir kitap aldık hem sesli hem görsel olan harfleri öğreniyorum diye. Baya ilgilendi ve sıklıkla tekrarlıyor, gerçi harfleri erken öğrenmesi doğrumu acaba diye biraz düşünceliyim ama... kitabın birde şarkısı var ve kuzunun çok hoşuna gidiyor. Ayrıca çoğu harfi tanıyor artık, harfleri söylerken yandaki resimle de ilişkilendiriyor; 'Babanın B'si' gibi...
     Kusması tamamen bitti binlerce şükür(grip olduğu ve balgamı atamadığı haller dışında), kurban olduğum Allah ım kimsenin evladına böyle bir sıkıntı vermesin, hatta hiçbir hastalık vermesin, anne babayı evladıyla sınamasın...Amiiin...
     Pütürlü gıda işini tamamen çözdü, sadece çok hızlı yiyemiyor ama buda geçecek zamanla inşallah.
     Konuşma zaten son hız ve bundan bazen şikayet dahi eder olduk :)))
     Geceli gündüzlü çiş kaka olayı tamamdır veee bunların hepsine okuyanlar 41 kere maaşallah desinler :)
     Bende birçok anne-baba gibi yukarda saydıklarımın olması için tam tamına 3 yıl bekledim, ohh diyorum şükürler olsun Allahım :)
  

21 Aralık 2011 Çarşamba

Hamarat Kızım :)

     Akşam kuzum daha iyiceydi, sevindik. Yemeklerinide yedi sayılır ama yemesi için bir rüşvet teklifinde bulundum ve çok etkili oldu;

Ben: 'Ama bak yemeğimizi hemen bitirelim ki, sonrasında beraber poğaça yapabilelim, ben poğaça yaparken yardım edebilirmisin? Tek başıma çok yoruluyoruuum' deyince hemen atladı tabiki :)))
N: 'Tamaaam, anne ben sana hardımat hapabilirim, ne dersin? Şekilli hapabilirmiyim? Meselaaa hıldıııızzz, meselaaa kalppp, bideee huvalaaak'

     Bu şekilde konuşarak 8 adet mini köfte ve bir kaşık pilav mideye indi, yanında da bir bardak ayran :) Söz verdiğim gibi malzemeleri hazırladım hemen ve bunu gören N; "Anneee hazırlamışsıııın, sana hardımat hapabilirmiyiiim?' Hemen kolları sıvadı, yuğurduğum hamurdan şekiller yaptı, tabi kalıplarla ve tepsiye kendi elleriyle dizdi, övünerek ve beğenerek bakındı yaptıklarına :))) Bana poz vermeyide ihmal etmedi :)
     Yumurtamız kalmamıştı, bende poğaçalarımıza biraz susam serptim, oldu bitti. Sonrasında yedimi; sadece ayıcıklı olanının kolunu ısırdı, olsun dedim, nasılsa meyve yedi, taze sıkılmışlardan içti, yemek yedi..vs. kendimi avuttum, bunada şükür :)

-Domames (domates)
-Nüffen (lütfen)

20 Aralık 2011 Salı

Kuzumun İnsancıkları

     Birkaç hafta önce görmüştüm ilk bişeye benzeyen resim çalışmasını, bir çiçek çizmişti ve 'bak anne sana çiçek haptım' demişti :) Küçük bir yuvarlak ve altına bir çizgi şeklinde.
     Pazar günü resim defterini getirdi bize göstermek için, bunları ne ara çizdi hiç bilmiyorum. İlk sayfada ben, babası ve kendi varmış, evet 2 si uzun boylu olmuş, biri küçük, yani kendisi :)))
Ardından diğer sayfayı çevirdi, bunlar kim kızım deyince;'Zemmed duru nun annesi babası ve kucağındaki kardeşiii' deyiverdi, biz şok olduk aşkımla. Nasıl güzel bir tablo çizmiş, en ilgincide Zeynep cime kardeş getirmiş kuzum :) İşte o resimde aşağıda;
Bunlarda diğer şahaserleri;
kuzumun insancıkları uzaylı iti lere benziyor, yukarda iki adet koca gözler...alt tarafta uzuuun bir çizgi ve ayakları top şeklinde :)))

19 Aralık 2011 Pazartesi

3 Dilek Tuttum!

     Cuma günü yazdığım 3 dilekten biri ve en önemlisi tuttu; Kuzum Cuma gecesinide yüksek ateşle geçirdi ama verdiğim ateş düşürücü fitil ile ateşi sonlandı, şimdi klasik grip hastalığı ile boğuşuyor. Cumartesi akşam yinede kontrol için doktoruna gittik kuzumun. Viralmiş dedi, çünkü yüksek ateş sonrası isal oldu ve 3 defada bitti. Bu iyi bişeymiş, öyle dedi doktoru. Çok sevindik sevinmesine ama aldırdığımız soğuk duşlar sayesinde, balgamlı öksürük geri döndü, gözler ve burun akıyor...buna rağmen çok mutluyuz, ateş her anne-babayı olduğu gibi bizide çok korkutuyor, elimiz ayağımıza karışıyor...Şükürler olsun düştü, gerisi kolay nasılsa...
     Hafta sonumuz yine hastalıkla geçti, aşkım 2 haftadır grip zaten, bense Cuma akşamı başlayan kırıklıkla, hafta sonu yatak-döşek oldum, böyle dedimsede inanmayın, oldum ama nerdeee yatmak...kuzu sürekli vızır vızır...epeyce sarsıldık ailece...
     Bu satırları yazarken kuzunun kreş öğretmeni Çiğdem hanım aradı, merak etmiş, ne ayıp ettim valla, ama bugün arıycaktım inanın :((( Geçmiş olsun dedi sağolsun...
     Tüm hafta sonunu hasta ve evde geçirince, pazartesi işe gelmek epey zor geldi ama iş yerinde dinlenmeye geldiğimi Allah biliyor, sizde bilin...

16 Aralık 2011 Cuma

Yüksek Ateş

    
     Akşam eve gittiğimizde kuzu daha iyi görünüyordu ama balgamı gitmiş, kuru bir öksürük gelmişti. Yemekten sonra kontrol için Nurşat hanıma gittik. Ben öksürdüğünü, arada ateşininde çıktığını, gözlerinin 2 gün kadar çapaklandığını ama şimdilerde sadece yaşlandığını anlattım. Muayene etti ama korktuğum gibi değil dedi, başka bir mikrop daha almış dedi, kreşe yolladınız mı dedi, kuzumuza şimdi kan testi yapmak istemediğini, geniz akıntısının durduğunu, kulaktaki matlaşmasının geçtiğini söyledi. Bu durumda 2 gün daha fırsat verip, geçebilir diye beklemeliyiz ve petitusa devam dedi ama ateşinin çıkabileceği ihtimaline karşıda Macrol verdi, cumartesiye kadar bekleyelim, ateş sık tekrarlarsa Macrola başlayın dedi ve göz damlası verdi.
     Güzel güzel geldik evimize, burun tıkanıklığı haricinde sıkıntı yaşamadık, 22:30 civarında yattık, saat 01:30 da uyandı ki...baktım 38,3 ateş...yanıyor resmen, hemen soyup, alnına ıslak bez koydum, Dolven içirdim, ateş düşmeye başlayınca beraber uyuyakalmışız, saat 04:00 sularında baktım yine yanıyor, ateş 38,67... aşkımda geldi başımıza, yine Dolven verdim, üzerini biraz daha soydum, baktım azalıyor  yine uykuya daldı. Sabah hava karanlıkken uyandık yine ateş pek fena değildi, anneme teslim edip bıraktık.

     Ahhh dedik kaç kere akşam nöbetçi eczane bulup alaydım antibiyotiğini başlardık hemen ahhh ahhhh...Sabah annem alıp içirmiş, ateşi düşmüyor diyor...damlasınıda sıkmış, gözleri sel gibi akıyor diyor, uyuyamıyormuşta... öyle sersem gibi yatıyormuş ateşten. Bir akşam olsada gitsek eve, kuzumu duş aldırıp, hafta sonuda baksam, iyileştirsem...
     Antibiyotiğin etkisi 3 günde falan görünürmüş, pazara iyice düzelir inşallah...Bu arada aşkım da grip, benimde boğazım acıyor, hafiften yutkunma zorluğu çekmeye başladım, Allah sonumuzu hayır etsin, topluca pazartesiye iyi oluruz inşallah...

15 Aralık 2011 Perşembe

Görüşmeyeli....

      Bir önceki postu yazdığım günün akşamı başladı bizim evdeki kötü günler. Kötü günler dediysem de yanlış anlamayın, şükürler olsun, çokta kötü değil. Kuzum o akşam kreş dönüşü vızır vızır şeklindeydi, akşam yemeğini yemedi, kreşte öğlen çorbasını kusmuş ve çok az yemiş. Gece burnu tıkandı ve sık sık uyandı, hatta aldığım önlemler bile işe yaramadı;
      Odamızda soğuk buhar makinesi çalıştı, ayak altına viks sürdüm, zencefilli bal yedirdim, limonlu-ballı-portakal suyu içirdim, burnunu bir güzel tonimer ile açtım, pompayla çektim vee yatmadan aferin plus, ayrıca ıhlamur-nane-zencefil-limon ve bal karışımı içirdim. E bu kadarıda işe yaramıyorsa ne deyim bilemedim, gece iyi uyuyamayınca sabahta pestil gibi yayılmış uyuyordu, kıyamadım, işten izin alıp salı günü evde kaldım, iyiki kalmışım süper yedi, uyudu ve oynadı, hatta alışverişe bile çıktık kuzumla, ertesi günü kreşe gitti ve ertesi günüde...
     Cuma günü tekrar izin alıp yanında kaldım ve hafta sonuyla birlikte 3 gün besiye çekerim, bakarım diye düşündüm ama nafile, cuma günü tam bir kabustu, yine vızır vızır...yemek yemeyi reddetti...Keşke izin almasaydım dedim, çok yoruldum ve sinirlerim bozuldu o gün. Yemek yaptım, pasta, börek pişirdim, akşamada bu stresi atmak için sevdiğim arkadaşımı ve ailesini çağardım. aşkım gelirken onlarıda alıp geldi, yemek yedik, çocuklar oynadı ve sohbet ettik güzelce, günün stresini attım gerçekten.
     Ertesi günde yarı uyur yarı uyanık, uyuz bir gün geçirdik ailece, aslında sevdiğimiz bir aile yemek için davet etmişti ama kızımın hasta oluşu üzerimize ağır bir bulut gibi çöktü sanki de kımıldayamayacak kadar halsiz kaldık, kuzu gün boyu yemedi denebilir, sadece sıvı tüketti bol bol. Akşam yemek saatinde vardık Seda lara.
     Harika bir sofra hazırlamış arkadaşım, ellerine ve gülen yüzüne sağlık. Tabi benimki yine yemedi :( Yemek faslından sonra Seda cımın ellerinden, kahve fincanları direk ocağın üzerine koyularak pişirilen Türk kahvesinden içtik. Çay-meyva derken limiti çoktan aşmıştım bile, hatta Kayseri sucuğu bile pişirdi o saatten sonra :)))
     En çok sevindiğim şeyse, Kerem le kuzumun  oturup ekmek reçel yemeleriydi, sütte içtiler birer bardak, fotolamayı unutmuşum heyecandan...
      Pazar günü dahada sancılıydı ve isteklerini yapıp mutlu edebilmek için epey uğraştım ve sonunda akşam acile götürdük kuzumu. Doktor Nurşat hanım, manzaranın bizim anlattığımız kadar kötü olmadığını, antibiyotik vermesine gerek olmadığını söyledi ve haftaya tekrar kontrole çağardı. Petitus ve balgam eriten bir şurup daha verdi.

     Haaa nasıl unuturum boyuna değil ama kilosuna baktık küçük hanımın, şükür 14 kilo olmuş yeniden. Yeniden diyorum çünkü Ağustos sonundaki muayenede 14 kilo idi ve düşüşe geçmişti.
     Bu muayeneden sonra gittikçe kötüleşti kuzu. Salı sabahı saat 06:00 da beni uyandırdı, baktım 38.1 ateş gösteriyor ateşölçer. Hemen üzerini incelttim ve calpol şurup verdim. 1 saat sonra düşmüştü, işe gitmedim yine ve saat 10:30 a kadar uyuduk birlikte, çok az kahvaltı yaptı, oda zorla. Öğlen yine çok az yemek yedi ve uyudu, uyanınca alışverişe çıktık, biraz açılır diye düşündüm ama eve dönüş yolunda tutturdu parka gidelim diye, böyle olunca uğradık biraz kuzumla.
     Annem İstanbul da idi 1 haftadır ve ona haber vermek istemedim, keyfini bozmasın, biraz gezip tozsun diye. Öğlen aradı garajdayım, otobüsü bekliyorum diye. O gece kuzuyu rüyasında görmüş, çok hastaymış. Canım anneciğim, nasılda hissetmiş... Anlattım, gitti gideli hastalıkla uğraştığımızı ve neden haber vermedin diyede kızdı birsürü...
     Ertesi sabah hemen anneciğime teslim ettim kızımı ve böylece iş yerinden izin almaktanda kurtuldum şükürler olsun. Dün akşam hiç iyi değildi, uzun zamandır annemle kalmadığından mı, hasta olduğundan mı anlamadım. Annem giderken arkasından epey ağladı, gitmesin diye. Sonra yemek yedirmek isterken ikinci kaşıkta öyle bir kustuki anlatamam... Halının yarısını silmek zorunda kaldım, ardından 3-5 çatal makarna yedirdim, yarım bardakta süt içti. Öğlen uykusunuda yeterince uyumamış olduğundan saat 22:00 de kucağımda uyuyakaldı, yerine yatırıp geldim. Aradan yarım saat geçmeden uyanıp ağlamaya başladı ve öksürüyordu, yine burnunu açtım, ayak tabanına viks sürdüm uyudu. Biraz sonra yine uyandı, anladımki biraz nefes almak bana haram gittim yanına yattım. Gece boyu uyandı, burnu tıkandı, gece yarısı ateşi biraz yükselmişti, Dolven içirip yatırdım, sabah ben çıkarken uyuyordu kuşum. Annemle konuştuğumda 3-4 çatal yumurta, 2-3 çatalda reçelli ekmek yemiş ve sütünü içmiş. Bakalım akşam ne sürprizler bekliyor beni...hayırlısı olur inşallah, iyileş be kuzum...
     Bu akşam Dr. Nurşat hanım yine nöbetçi ve kontrole götüreceğiz inşallah. Umarım antibiyotiğe gerek yoktur...


5 Aralık 2011 Pazartesi

Kızılay-Cepa

      Süper bir hafta sonu geçirdik ailece, hastalıklardan uzak(maaşallah), bol yemeli ve neşeli saatler geçirdik.
      Cuma akşamı kuzumla birlikte Yılbaşı ağacımızı kurduk, ne çok mutlu oldu, geçen senede birlikte süslemiştik ama bu yıl daha fazla anladığından olsa gerek, hoplayıp zıpladı, süsleri taktı  'ne kadar düzel dimi annee? böyle koyabilirmiyim? oldumu anneee?' diye diye koşuşturdu ağacın etrafında :)
      Haftalardır saçlarımı kestirmem gerekiyordu, öyle bir hal almıştı ki; hani yaşlı amcaların saçı uzayınca arkalar havaya kalkıp tuhaf bir hal alırya, işte benim saçlarımın arkasıda havaya kalktı, tüy tüy uzadı, yanlar jöleyle dahi yapışmaz hale geldi...derkeeen şükürler olsun ki arkadaşımın tavsiye ettiği ama 4 yıldır gidemediğim yeni bir kuaföre gittim, hemde Kızılay da.
      Kuaför Celil Bey, benim doğam gereği biraz uçuk kaçık ve havalı bir model ve renkten hoşlanacağımı, başkalarında beğendiğim hanım hanımcık modelleri kendi saçımda benimseyemeyeceğimi anlattı ve kocamaaaan alkış gönderiyorum kendisine, nasılda anladı bir bakışta şaştım kaldım. Aslında ruhum çokşeyler diyor ama bulunduğum ortamlar gereği, zevklerimden vazgeçtiğimi anımsadım, gönlüm şu rengi yada modeli al diyor ama toplum baskısı gereği bunları (?) almam gerekiyor...Nerden anladınız diye sordum(gerçi bu tecrübedir mutlaka ama sormadan edemedim);kılık kıyafetiniz,yansıttığınız havanızdan falan gibi bişeyler söyledi. Çok mutlu oldum içten içe, olduğum gibi görünmemeye çalışmakta biraz üzdü beni aslında. Neyse sonuç olarak saçlarımı boyatmadım ama tekrar uzatma kararımı söyleyince, güzel bir kesim yaptı kuaförüm, gülerek ayrıldım mekandan :)
      Bu arada huysuzlanan küçük hanımın uykusu gelmişti ama karnım acıktı deyince McDonald's a uğradık, kızıma et-ekmek şeklinde çocuk menüsü ve oyuncağını istedik, bizede başka menü. Kuzucum baya yedi köfte ve ekmeğinden, ayranını içti ve yorgun olarak otobüste uyuyakaldı.
      Rotamız diş kliniği idi. Kuzum halen kucağımda uyuyorken girdik muayenehaneye. Bekleme odasında babası başında bıraktım kızımı, uyumaya devam etti. Bende ağzımdaki 8 çürüklü dişle yüzleştim. Haftaya randevum var yine, biri çekilecek, biri kanal tedavisi, diğerleri dolgu.
     kuzu halen uyuyorken anneanneye gittik, aşkım alışveriş yapmaya gitti. kuzu anneannesinde bol yoğurtlu bir pilav yedi, 41 kere maşallah dedim, annem nasılda yedirdi koca tabağı şaştım kaldım. Annem havalar ısınınca Mayıs gibi kuzuyu kreşten alın, kışa kadar bakayım diyor, olabilir aslında...bakalım o zaman ne düşünürüz....
     aşkım akşam için levrek almış, anneannede bize bir tencere köfteli patatesli yemek yapıp verdi. Tekirdağ da olunca, süper bir sofra hazırladık. Kuzum hem köfteleri hemde balığı hüpletti, 41 kere maşallah.
     Ertesi gün Cepa ya gidelim dedik, kahvaltı sonrası oyuncakçıda oyalarız diye düşündük hanfendiyi, birkaç oyuncak-kitap alayım diye düşündüm, yanlız aldığım puzzle 3-4 yaş yazmasına rağmen, eve gelip yapmaya başlayınca ancak benim yapabildiğimi gördüm. Baya zormuş, bunu yapan 3 yaş çocuğu varmı merak ettim....?? Aldığım sayılarla ilgili kitap hoşuma gitti, 5 e kadar sayıların yazılışını, sıralamayı ve adet kavramını öğretiyor, hoşuma gitti.

      Zaten geçen hafta alıp hafta boyu çalıştığımız bir kitabımız var, matematik-mantık alanında yardımcı bir kitap, kuzu bunu çok zevkle yapıyor, yaşa hitap ediyor, birde şekiller kitabı vardı ama eşim önce bunları bitirelim deyince almadım, aslında dönüşümlü olarak şekillerde çalışılabilirdi. Neyse artık sonra onuda alırım. Joker de epey vakit geçirdik, hele kartlı oyuncakların nerdeyse hepsine bindi, yoruldu ama pazar günü bir türlü uyumak istemedi, bu seferde yolda uyuyakaldı, 1 saat kadar uyuttum ve ben ütü yaparken kendiliğinden uyandı, biraz yoğurt çorbası içti, ardından 1 bardak taze sıkılmış portakal suyu ve yine sonradan koca bir elmanın yarısını yedi, maaşallah.
     Genellikle hafta sonu kek yada poğaça yapıyorum, sabah iş yerinede kahvaltı için götürelim diye. Akşam kızımla poğaça yaptık, kuzu yıldız şeklinde yapmak isteyince bir parça hamur verdim eline, yıldız kalıbınıda verdim, o kalıbı bastırdı, ben çıkarıp tepsiye koydum, resmini çekmeyi unutmuşum. aşklarımın haline çok güldü, una boyanmıştı resmen, hiç sesimi çıkarmadım, özgür bıraktım kızımı, doya doya oynadı hamurla. Sonra beraber pişmesini bekledik poğaçalarımızın, yanına portakal sıkıp hazırladık tepsimizi, salona yere sini bezi serip oturduk ailece, sıcak poğaçalar, taze meyve suyu ve mutlu bir aile...
Yukarıda kendine hayran hayran bakan benim minik kızım, bunudamı yaptın dedirtti :)))
Sonrada imana gelip peçete kullanmaya başladı :)))

2 Aralık 2011 Cuma

VİMEO VE VİDEO

      Sonunda oldu sanırım, bakalım birazdan yükleyeceğim kuzumun videolarını. Fotoğraf makinesinden çektiğim videoların blogda, öylece, hemencecik, fotoğrafları yüklemem kadar kolayca yüklenebileceğini sanarak bilmem kaç sene geçirdim. Sonunda pes etmiştim. Zaman sonra Nurturia daki arkadaşların, videolarını önce vimeo ya yükleyip, sonra bloglarında yada başka yerlerde yayınladıklarını öğrendim. Bu teknoloji nasıl bişey Allahım :))) Bilemeyince kalıveriyorsun benim gibi, hatta yıllarca bekliyorsun, kuru videom bir gün bloga yüklenecek diye, ara arada deniyorsun yeniden :)))
     Pekiii vimeo yu öğrendimde ne oldu sanki, teknolojik karmaşıklık ve ingilizce bilmemenin verdiği cahillikle, yaklaşık 1 senede öyle bekledim. Uğraştım, karıştırdım , vimeo ya üye olabildim ama bir türlü nasıl yükleme yapacağımı bilemedim. Sonunda bu hafta başı iyice canımı sıktı bu iş ve google den çeviriyi açtım, ardından vimeo yu. Ne yazıyorsa vimeoda çevirdim Türkçe ye. Sonunda anladımki, vimeoya kaydettiğim mail adresim bir harf eksik kalmış, nasıl hızlı yazdım, nasıl eksik yazdım anlayamadım. Sonra ayarları karıştırıp, her kelimeyi çevirerek buldum, mail adresimi değiştirdim ve bugün başarıyla kızımın bir videosunu vimeoya yükledim, sonradan bakınca isim vermeyi unuttuğumu farkettim ama bu ilk videom değil mi? O kadarcık olsun canıııım.
     Bununla bitti mi? Hayır bitmedi. Açtım mail adresimi baktım, hesabım gmail. Eğer sürekli kullandığım adrese gelse alıp kopyalayacağım ama burdakini nerden alacağımıda bilemedim :( Şimdi bir bilen boşa çıksında bana yardım etsin diye mayıl mayıl bakınıyorum etrafıma. Bulur bulmaz burda yayınlıyacağım inşallah.
     Bu video kreşe başladığı ilk iki günden bir tanesi, tarih çıkmadığından veremedim. Daha arabada başlamıştı çok açım demeye ve benden 'mısır ge' istiyorum demişti, kızım yemek hazırlayalım dediysemde beklemek istemedi, henüz üzerini çıkarmadan başladı sütlü mısır gevreğini yemeye :))) Görüntü çok komik geldi bana, ilk dakikalarda saldırdı resmen mısır gevreğine ama ben o anlarda izlemekten aklıma gelmedi kayıt yapmak, sonrası ise bu görüntülerde mevcut, ağzına kaşığı nasıl götüreceğini bilemeden yemeye çalışmış yavrum...