25 Aralık 2017 Pazartesi

Mogan Park

     Her hafta olduğu gibi bu hafta da kızım dışarı çıkmak istemedi. Bir tek sinema için çıkarmış. Cuma günü işten erken çıkıp kızımı aldım, akşama da eve misafir çağardım. Alışveriş yapıp koşar adımlarla eve geldik, üsten üsten evi toparlayıp aldıklarımı yerleştirdim. Öyle zevk aldım ki anlatamam. İş saatlerinde evde olmak benim için büyük mutluluk. Tam bir ev kuşuyum aslında, misafir ağırlamak, pasta börek yapıp evcilik oynamak benim işim. Ama öyle günlerce de eve tıkılamam. Hazırlanıp süslenip püslenip gezmesini de ayrı severim. Emeklilik zamanım gelmişte geçiyor sanırım. Hep söylüyorum; eşim emekli olduğunda 'emeklilik benim hakkımdı' diye çığırtkanlık yapıp duruyordum, halen de öyle. Neyse şunun şurasında 6 yıl kadar kaldı. Ya sabır...
    Cumartesi epey geç uyandık kızımla. Etrafı toplayıp ders başına oturduk. Bu hafta 3 önemli yazılısı var. Fen dersini bitirdik birlikte ve hiç dışarı çıkmadık. Dersler bitince elime şarabımı kitabımı alıp pencerenin kenarına konuçlandım. Kızım da TV. nin başına tabi :) Şöyle bir sosyal medyaya bakayım dedim. O da nesi? Herkesler kar manzaralı fotolar atmışlar, nasıl canım çekti anlatamam. Bizim oralarda sadece araba üstleri tutmuştu. Yerler ıslak olunca kaybolup gittiler. Hemen Pazar günü planım değişti ve yüksek yerlerde karlara bulanalım diye düşündüm.
     Pazar günü hava kötü olunca eşim işe gitmedi. Hep birlikte benim kar planımı gerçekleştirelim istedim. Kızım dışarı çıkmamak için bin dereden su getirdi. En son 'tamam dedim, sen gelme bizimle ama akşama ancak döneriz biz.'... Yıldırım gibi kapıda bitti :)))
     Yaaa tam istediğim gibi göl, kar ve çam ağaçlarıyla kaplı bir yere gittik. Hava yumuşacık, hafiften güneş ve huzur...Uzun zamandır eşim hafta sonları bizimle olamıyordu, hepimiz çok mutlu olduk, hem kafa dağattık, hem manzaranın tadını çıkarttık. En çok kızıma yaradı Pazar gezmesi. Karlarda istediği kadar tepinmesine izin verdik. Uzun yıllardır bizim muhitlere kar yağmıyordu, bizde öyle günlerde yüksek kesimlere gitmeyi akıl etmiyorduk. Kızım da doyasıya kar göremiyordu. Bunun acısını alt tarafını tümden ıslatarak çıkarttı. Yokuş aşağı karlarda yuvarlandı, istediğinden çok kar topu oynadı. Arada içimiz ısınsın diye salep molası verip yine devam ettik. Tabi bol bol fotoğraf çektim ve instagram da milleti bıktırana kadar yayınladım :)))




     Dönüşte açlık başımıza vurmuşken Navigasyon un azizliğine uğrayıp bulunduğumuz yerin dışına çıkmış buluverdik kendimizi. Esnaftan birine sorsak arkak sokak diyiverirdi ama o kadar yorulmuştuk ki elimizdeki teknoloji daha kolay geldi bize. Hal böyle olunca Balgat ta bir yerlerde yiyelim diye düşündük. Bu sayede yeni bir mekan keşfetmiş olduk, karnımızı döyurup ılık bir duş alıp uzanmak için evimizin yolunu tuttuk. Gece kızım sık sık uyandı burnu tıkandığından. Belki hasta da olabilir ama değerdi doğrusu. Kendi çocukluğumuzu düşündük eşimle; ellerimiz ayaklarımız donardı da hissedemez olurduk soğuktan, yine de eve girmek istemezdik. Açıkcası kızımı da sakınmadım dün. Üstelik ayakları da ıslaktı. Öyle bir laf etti ki dönüşte:'anne teşekkür ederim, istediğimi yaptım, çocukluğumu yaşattın bana'. Üstüne diyecek laf kalmadı, iç huzurla uyudum uyandım :) İyi haftalar,sevgiler...

19 Aralık 2017 Salı

Hafta Sonu

     Hafta içini sevmiyorum, Pazartesi sabah başlıyor 5 gün eziyeti ve hergün birbirinin aynı devam ediyor; Sabah iş, akşam ev, yemek, mutfak, ders, ertesi gün hazırlığı ve hafta da 2 gün eve gelen öğretmen şeklinde geçiyor. Taaki Cuma akşamına kadar. Evde başlıyor bayram havası. Kızım telefon veya bilgisayarı alıyor eline(hafta içi kullanması yasak), ben yemek mutfak işlerini hallettikten sonra ya bir kadeh şarabımı alıyorum elime tv. karşısına geçiyorum, yada mutfakta sigara+tv yapıyorum. Eşim benimle takıldığından yaptıklarımız aynı oluyor. Her hafta sonuna genelde hafta içinden planlar yaparım...Cumartesi şu, Pazar bu diye. Böylelikle 5 gün özendiğim, içimden geçenleri tamamlarım 2 günde. Tabi bazen ani şeyler olup planlar yatabiliyor ama genellikle programım hazır olur.
     Bu Cumartesi evlilik yıldönümümüzdü. 11 yıl bitti. Gerçi Cuma dan kutladık ama hediyeleri ancak Cumartesi alıp verebildik birbirimize :)
 
     Kızımla düştük Tunalı yollarına, çok hızlı bir 2 saat tüm mağazaları pasajları dolandık ama bulamadım istediğim gibi birşey. Bu arada geçenlerde Karum AVM. de dikkatimi çekmişti. Ne çok erkek mağazası olmuş içinde ve herbiri çok tarz kıyafetlerin. Aklıma gelince eşimin hediyesini oracıkta hallediverdim. Üstelik aklınızda bulunsun, peşin alırsanız baya iyi indirimde yapıyorlar. Bu arada kaynımgillerle :))) buluştuk. 6 kız dolanıp durduk oralarda. Sonra Kızılay a inip alışverişimizi tamamladık. Ordan doooğru bize.

     Sohbet muhabbet bitirdik koca günü. Akşam bizde kalan kuzenle kızım Pazar gününü bol oyunla tamamladı. Çok azıcık ders ve bol oyun. Dışarı dahi çıkmak istemediler. Odanın altını üstüne getirdiler.

11 Aralık 2017 Pazartesi

Dünya İnsan Hakları Günü

     Bir aydır hazırlanıyordu yapacağı okuma için. ''Beyanname'' kelimesine çok yabacı olunca, telaffuzda epey zorlanıyordu, her seferinde orada takılıp durdu...hatta aklından çıkmaz olmuştu 'ya okulda takılırsam, ya böyle söyleyemezsem...' diye. Yeni okulunda ilk performansı olacaktı ve en başarılı şekilde tamamlamalıydı. Bugün beni de görmek istedi izlerken, izin alıp katıldım. Eşim video çekecek, ben foto diye anlaştık. İstiklal Marşı'nın hemen ardından başladı tören. İlk olarak çıktı yazısını okumaya. Zerre kadar heyecan hissetmedim izlerken, sanki evde bize okur gibi kendinden emin ve ağır ağır okudu. Şaşırdım, akşama sormak istiyorum 'heyecan duymadın mı)' diye.

     Hafta sonumuz yine koşturmacalı ama güzeldi. Yıllar sonra iş yerindeki bayanlarla gün yapalım dedik. Malum iş saatlerinde çok fazla görüşüp konuşamıyoruz. Dışarda toplanmalı olsun diye düşündük. 8 bayan 5 kız çocuğu, herbir küçük kızımızın yaşları da birbirlerine yakın olunca, daha bir kaynaştılar, güzel vakit geçirdiler :)

     Ertesi gün anneannesini ziyarete gittik, biraz alışveriş ve kızımla ev saadeti yaptık. Hafta sonları ne kadar çabuk geçiyor hayret ediyorum. Doyulamadan biten 2 gün...


5 Aralık 2017 Salı

Ah O Kirpikler...

     Yaaa ne tatlı değil mi ama? Nasıl aklına gelmişte yaptırmış o şirin kirpikleri oraya :))
 
     Heryer cıvıl cıvıl olmuş yine yılbaşı arafesinde. Bayılıyorum şehrin bu haline, ışıklar içinde, rengarenk bir Ankara. Hediyelik eşyalar, tüketime yönelik ne varsa mevcut maşallah :))) İnsanı dürten şeytanları kovmaya çalışmalar, bazen koyverip gitmeler falan...yuvarlanıp gidiyoruz anlayacağınız.


28 Kasım 2017 Salı

Ankaray-Metro

     Hafta sonu kuaför işlerimi halledince soluğu sinemada aldık kızımla. Küçük Vampir filmine girdi sevinçle. Ben de mağazaları turladım, bir iki alışveriş yaptım bana ait 1,5 saatte. Film için 'fena değildi' yorumu yaptı.
     2 hafta önce kızımla kurduğumuz ağacımızla fotoğraf çekilmek istedim. Doğal poz veremedim ne kadar uğraştıysam :)))
Bugün eşimle Kızılay a gitmemiz gerekiyordu, hal böyle olunca sabah trafiğini çekmeyelim diye Ankaray a bindik. Ne güldüm anlatamam. Ben biliyorum diyerek bindirdiğim eşimi, Ankaray-Metro ikileminde kaybettim. Ne belalı şey bilmeyen için :)))) En son kendimizi Koru hattına binmiş gidiyorken bulduk, ben kahkahayı bastım tabi...bilmesem nasıl olacaktı acaba diyerek. Eşim 'sen çok yaşarsın bu gamsızlıkla' ya denk gelecek cümleler sarfetti. Metro dan inip taksiye bindik ki son dakika yetişebildik gideceğimiz yere :))) 



24 Kasım 2017 Cuma

24 Kasım Öğretmenler Günü

     Eşimin kardeşinin doğum gününü kutladık hafta sonu. Kızım resim çizmiş, içine kendi değer verdiği bir kalemini koyup paketlemiş bir güzel, hediye niyetine. Amcası çok beğendi 'emek ve değer verip yaptığı için teşekkür etti'.
    Ertesi gün Hamamönü'ne gittik hep beraber.


     Mehmet Akif Ersoy Müzesi ve Muhsin Yazıcıoğlu'nun kabrini ziyaret ettik, duamızı okuduk.


       Tüm işler bittiğinde güzel gelimizle içtiğim Türk Kahvesi :)
       Pazar akşamı yağan yağmuru izledim penceremden, nasıl gürültülü, sağanaktı ama tertemizdi.

Bu hafta kızımın okulu TBMM gezisi ayarlamış, merakla gitti. İyice tembihledim anlattım neler olduğuna dair, alınan kararları, Milletvekillerinin görevlerini vs. Döndüğünde sordum, cevap ' 15 Temmuz da ölen yaralanan insanları gösterdiler...' diye başlayıp daha başka bilgilerle donatılmadığını anlayacağım cümleler kurdu...üzüldüm. Aklında ençok yereden konu bu olmamalıydı. Neyse dedim çok normal. Oturup babasıyla biz bilgilendirdik ayrıntılı.


Bugün Öğretmenler Günü :) Yine sevinçle gitti okula kızım. İlk başlarda uyum sağlama sürecinde biraz şaşırsa da...şimdilerde alıştı, öğretmeni İnci Hanımı da çok sevdi. Donanımlı ve tecrübeli bir öğretmeni var. Ezbere dayalı yetiştirmiyor çocukları. Bu özel günde çocukları hatırlaması için ortak birşeyler yaptık diğer velilerle. Umarım kendisini özel ve değerli hissettirebilmişizdir öğretmenine.

Başöğretmen Atatürk'ümüz başta olmak üzere tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü'nü kutluyorum :)

14 Kasım 2017 Salı

Samsun Bafra'dan Gelin Aldık :)

     Aklımın ucundan geçmemişti bayramda memleketten ayrılırken Karadeniz'i tekrar görebileceğim. İş arkadaşım evlenme kararı alınca da düşünmedim, Samsun da düğün yapabileceğini. Cumartesi sabah 5 arkadaş çıktık yola, güle oynaya, sohbet muhabbet vardık Bafra'ya. Çok sevdik orayı da, minicik bir ilçe beklerken, epey büyük ve gelişmiş olduğunu gördüm.
     Bafra pidesi yemeden gelmedik tabi. Ayrıca Müze'yi de gezdik. Nikah ile düğün arasındaki 2 saati değerlendirip ilçeyi gezdik.


     Düğünde sahnede epeyce döktürdüğümüze kanaat getirip yaklaşık 1 saat sürecek Samsun yoluna düştük. Orada bizi bekleyen sürpriz çok mutlu bir akşam geçirmemizi sağladı.
     Ertesi sabah kahvaltı sonrası kendimizi 'deniz görmemiş masum Ankaralılar' olarak deniz kenarına attık. Hava öyle güzeldi ki ayaklarımı suya sokmadan gelsem aklım kalırdı. Delice pozlar verip resim çektirdim. Biraz şöyle biraz böyle derken 30 a yakın poz çekilmişim :)))




     Dönüş yolunda başka bir aracın ezip geçtiği ve halen can çekiştiğini gördüğümüz bir yılanı kenara aldık :( Eve döndüğümde özlemden sevinç çığlıkları atan kızımla hasret giderdik. Sanırım bu yıl son yolculuğum Samsun'du.


        Okula ara verince okumalarıma devam etmeye başladım bu yıl. Yıllar önce okuduğum yeniden hatırlamak istediğim Suç ve Ceza'yı bitirdim bu ay. Sırada Karamazov Kardeşler var.

6 Kasım 2017 Pazartesi

Sınav

     Oy oy oyyy tüm hafta sonu nerdeyse evdeydik kızımla ve bu-nal-dıııım. Bu hafta hergün bir sınavı var okulda. Dolayısıyla 2 gün boyunca sınavlarına hazırlanmasına yardım ettim. Bu benim için bir ilkti, çünkü hep babası bu görevi üstlenirdi. İş başa düşünce ben de hakkını verdim ama hayatımda bu kadar sıkıldığım az olmuştur diyebilirim. Hazır mıyız? Evet diyebilirim.
     Bence ilk dört yıl sınav olmamalı okullarda, gerçekten erken ve stres dolu. Hafta içi 2 gün öğretmen geliyor eve toplamda 4 saat ders görüyor, gündüz 14.30 a kadar zaten okulda. Okul çıkışı beni beklerlerken 17:00 ye kadar ödevler yapılıyor. Her hafta bir hikaye okuyup cuma günleri sınav oluyorlar. Dinlence olarakta Cumartesi leri 1 saat piyano ekledik programına. Kolaylık diliyorum çocuklara...
     Cumartesi dışarı 2 saatlik çıktık sadece. Piyano kursuna gidip geldik. Kızımın kurstan mutlu çıkması çok sevindirdi beni. Aylardır piyanoya dokunmuyordu. Yeniden ısınacak sanırım :)

   

31 Ekim 2017 Salı

Kızım 9 Yaşında & Eskişehir & 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

     Malum kız çocukları için doğum günü organizasyonu çok özeldir. Belki bazı erkek çocukları için de öyledir. Kız çocuğu cicili bicili giyinir, mekanın süslemesinden, pastasının modeline kadar dahil olur hazırlıklara. Bizimkide o hesap, herbir ayrıntıyı ayrı ayrı düşünür ve hayallerinin gerçekleşmesini ister. Bu yıl biraz daha farklı planlar içindeydik. Birara eski sınıf arkadaşlarıyla kutlama istedi, başka bir gün ise şehir dışında kutlama yapalım gezelim istedi. Kiminle nereye gidelim konusu hallolunca, Eskişehir'de karar kıldık. Hafta sonu programı olacağından hem bizi yormasın yol kısa olsun, hemde çocukla gezilecek mekanları bol olması bakımından seçtik bu güzel şehiri.
     Nereye gidersem gideyim, öncesinde uzun bir listem olur benim; kahvaltı mekanından tutunda, gezilip görülecek yerler, akşam yemeği, konaklama vs. konusunda hazırlıklıyımdır hep. Yine güzel bir liste yaptım kızım için. Sadece onun hoşlanacağı yerleri not aldım. Eskişehir'e çok kez gitmiş olmamıza rağmen, görmediğimiz çokça yer olduğunu farkettim.
     Geziye eşimin kardeşi, eşi ve kızı ile birlikte gittik. İlk iş Sazova Parkına gittik. Park büyük olunca sonrasında yetişemeyiz diye programın başına aldık Sazova'yı. Mantıklı bir karar almışız, gez gez bitmedi, herbir bölümde bir saate yakın kaldık. Büyük küçük hepimiz çok eğlendik, merakla gezdik parkı. Çok güzel düşünülmüş gerçekten.

                                                 
                                                                    (Nuh'un Gemisi)
                                                                 
       Masal Şatosunda Gizemli Yolculuğa katıldılar. Heyecanla girdikleri turdan suratları asık çıktılar. Çok bebeksiymiş, minik çocukların hareketlerini yaptırmışlar :)))
                                                         
                                                                    (Esminyatürk)


                                         


                                                               
     Akşam yemeği sonrası, doğum gününü kutlayacak mekanı bulunca (ki kızımın mekan beğenmesi için 2 tur attık Çay'ın etrafında) oturduk. Kızım pasta gelince 'mutlu yıllar' diye çok yüksek sesle bağarmamızı istedi. Sonrasında sesimizin az çıktığını söyleyip sitem etti :))) Ayrıca pastanın üzerine 10 Yaş yazdırdığını anılarının arasına katmadan geçmeyeyim :)))
     Eskişehir'de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı cumartesi gününden başlamıştı. Porsuk Çayından geçen gondollarla gösteri düzenlenmişti. Bizim kutlama saati de o ana denk gelince, atılan sayısız havayi fişek gösterisi ve marşlar kızımın özel gününü kutlar gibiydi :) Şimdiyedek Resmi Bayramlara denk gelmemiştim bu şehirde. Allahım nasıl çoşkuyla kutlanıyormuş burda bayramlar, herkes sokaklara dökülmüştü, ellerinde Türk Bayrağı ve Atamızın resimleriyle marşlarımızı söylüyorlardı.  (Aklıma 10 Kasım anma günü geldi. Keşke dedim içimden o gün Eskişehir'de olabilsem. Atamızın ölüm yıldönümünü layıkıyla anabilecek, iliklerimize kadar hissedeceğimiz bir gün olacak diye düşündüm. Bir stadyuma yada okul bahçesine tıkılarak yapılan anma ve bayramlar var artık yurdun dörtbiryanında ama Eskişehir öyle değil çok şükür. Yanlız bu yıl dikkatimi çekti; Cumhuriyet Bayramı yurdun birçok yerinde çoşkuyla kutlandı, dileğim diğer bayram ve anmalarında bahaneler uydurulmadan aynı çoşkuyla kutlanması...)
     Çoştukça çoştuk...bir ara kendimi kaybedip korteje katılmış bağırıyordum :))) 'Atatürk ün askerleriyiz' Meşhur 'Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa...' kulaklarımda çınlıyor hala :)
     Yılmaz Büyükerşen'e olan saygım bir kat daha arttı. İsterse insan neler yapabiliyormuş onu birkez daha gördüm. Eskişehir turistik bir şehir ama bu kadar küçük bir yerde bu kadar çok gezilip görülecek yerin olması, daha doğrusu yaratılması...takdire şayan(doğrumu yazdım acaba).
     Ertesi gün Şelale Park'ta kahvaltı yaptık. Hava Cumartesi'ne göre epey soğuktu. Burası Eskişehir'i ayakları altına alan en manzaralı yer. Bol bol fotoğraf çekildik, manzarayı seyrettik sıkılana kadar.
     Ardından gezimizin son rotası Odunpazarı'na gittik. Kızım meşhur Balmumu Heykeller Müzesi'ni uzun zamandır gezmek istiyordu. Arkadaşlarından bahsini duymuştu. Atatürk köşesi inanılmaz güzel geldi bana, ailesinin balmumu heykeli, kendisininkiler ve Eskişehir deki rolü...herbir heykelin tanıtım yazısını ilgiyle ve merakla okudu, hatta bazılarını kaçırmamak için 'anne resmini çek, ben sonra okurum onları' dedi. Bazı heykellerin fotoğrafını çekmek yasaktı, illa çekilmek istiyorsanız oradaki görevliler ücret karşılığı çektiriyorlardı, biz istemedik.














          Soğukta titreye titreye Atlıhan El Sanatları Çarşısı'na gittik. Dükkanları gezerken soğuğu unutturacak takı toka ve süsler arasında kendimizi kaybettik. Burda her kesime hitap edecek şeyler var, erkek, kadın, çocuk farketmez. Epey gezip ayaklarımız ağrıyınca Çarşı da sıcak birşeyler içip dinlendik.
     Yine Cumhuriyet Bayramı kortejine katıldık, birsürü video çektim ama yayınlayamıyorum malesef.

       Kızım lületaşı dükkanlarından birinde bulunan anı defterine 'doğum günü olduğunu, gezmeye geldiğimizi vs. yazıp imzasını attı, fotoğrafını çekmeyi unutmuşum yazdıklarının.

                          Burada ilk defa Lületaşını yonttular, sert bir taş olduğunu deneyimlediler.



     Cam ve mum evinde, camın nasıl şekil alıp süs halini aldığını gördüler, çok ilgilerini çekti.
     Dönüş vakti gelip çatınca son olarak Hali gezdik. Ünlü Met ve Koz helvasından alıp, geç vakitte Ankara ya döndük.
     Yorgun ama çok mutluyduk, çünkü kızım 'şimdiye kadar ki en güzel doğum günümdü' dedi :)


23 Ekim 2017 Pazartesi

Antonio Vivaldi

Hafta içi AVM. fırsatımız oldu kızımla, Armada'da Seramik Bölümü öğrencilerinin sergisi vardı, ilgiyle inceledik. 

                                            Sanal gerçekliğe girmeden geçemedik tabiki :)
     İnanılmaz yorulmuşuz o akşam, eşim bizi almaya geldiğinde ağlamaklı bir halimiz olduğunu söyledi, ne yaptınız bu kadar bile dedi :)))
     Geçen hafta sunumunu mutlulukla ve gururla yaptı kızım. Öğretmeni 'Kendine örnek aldığı bir ünlüyü tanıtın' diye ödev vermiş. Antonio Vivaldi idi seçimi. Müzik vazgeçilmezi, umarım böyle devam eder.
     Piyano öğretmeni ile tanıştık Cumartesi, gayet iyi anlaşacaklarını düşünüyorum, 4 Kasım da başlıyorlar çalışmaya. Sanırım ben daha çok heyecanlıyım :)
     Haftaya doğum günü ve özel bir program kararı alamadık aile olarak, bakalım ne olacak :)))

16 Ekim 2017 Pazartesi

Kurslar,kurslar...

     Hafta sonumun büyük bir bölümünü kızımın Piyano kursu araştırmasını yapmakla geçirdim diyebilirim, hem fiziken, çokça da ruhen. Kızım pek ikna olmak istemedi ama zorladım :) Hatta kursun birtanesinin kapısında elinden tutup sürükleyerek içeri attım kendisini :))) Görevli bey de bizi görmüş, epey güldük hepberaber :))) Hepsine bir bahane buldu, beğenmedi...yok bura havasızmış, yok odası küçükmüş...sonunda ne kadar kararlı olduğumu görünce birine ikna oldu. Gerçi karşılayıp bilgi veren görevlinin etkisi çoktu, güler yüzlü ve espirili yaklaştı kızıma :) Haftaya başlayacak bakalım. Semtler arasındaki fiyat farkı inanılmaz gerçekten. 3 yıl önceki saat fiyatıyla aynı burdaki fiyatlar. Hayret ettim.
     Kendime eve çok yakın bir spor merkezi buldum. Spor merkezi deyince büyük bir salon gelmesin aklınıza, ufak çaplı mahalle arası butik salon diyelim :)) Zumba yapacakmışız ama ben nasıl bir dans bu bilmiyorum. İnternetten bakacaktım unuttum. İsteğim hareket edebilmek. Hafta içi arabayla ev-iş. Sıfır hareket, resmen uyuştuğumu hissediyorum artık. Henüz yazılmadım, salı akşamı gidip bakıcam, ne yapılıyor orda. Daha önce hiç tecrübe etmedim bu tür salon olaylarını. Şimdi görsellere baktım da, acayip hareketli bayanlar, gülücükler saçarak çılgın dans ediyorlar gibi görünüyor, yani tam benlikmiş :))))
     Hafta içi kızım ve babası beni beklerlerken, iş yerimin fuayesinde paten kayan bir kızcağız ve videoya alan bir adet adamcağız görüyor arkadaşlarım. Video yükleyemediğimden video dan foto çektim :)

      Bu arada, kızım için sınıf öğretmeni arıyoruz ders verecek. Birkaç etüd merkezine baktım ama birebir ders verilmiyormuş. Siz en iyisi iyi bir sınıf öğretmeni bulun dediler. Mantıklı. Seneye için, kolej burs sınavına girecek kısmetse. Açığımız çok, zaman az. Kalın sağlıcakla.
   
   
   

9 Ekim 2017 Pazartesi

Güzel Eymir

     Bloglardaki hareketli günler sayesinde, ben de daha sık yazar oldum farkındayım :)))
Hafta sonu tam istediğim gibiydi. Eşim, kızım ve benli olarak bir gün misafir ağırladık, diğer günde akrabalarımızla gezmelere çıktık :)  Söylemişimdir, Ankara da sevdiğim tek şey Anıtkabir in burada oluşu, bir de Sonbahar da kısıtlı yeşilin yapraklarının renk renk olup dökülüşü. Bu da Eymir Gölü ne gidiş vakti demektir. Yanlız ben ve kızım halen hastayız, hatta kızıma Antibiyotik başladık ama yatak döşek olmadığımızdan çıkalım gezelim dedik.


                                          (Kızımın minik elleri nasılda kocaman çıkmışlar )
     Yine yapraklar tam anlamıyla dökülmemişti. Eşime; 'olmamış tam istediğim gibi buralar' deyince, 'bu bir sonraki gelişimize zemin hazırlamak değil mi?' dedi :))) E yani...                                                         
     Kızımın doğum gününe 19 gün var, bu yıl ne istediği konusunda çok kararsız. Bakalım nasıl bir gün isteyecek bizden meraktayız??

5 Ekim 2017 Perşembe

Devlet Okulu

     3 haftadır devlet okulu ile haşır neşiriz. Seneye yeni bir okul bulana kadar hem zamandan (çünkü kızımın okulu iş yerimin olduğu semtte, hatta camdan bakınca okul bahçesini görebileceğim mesafede), hem paradan tasarruf ederiz ne güzel demiştik. Bir oh çektik ilk defa. Sabahın kör ışığında yollara düşüyor, akşamın geç saatlerinde evimize varıyorduk hepberaber. Giden özel okul parası da cabası. Tabi canımız feda, yeterki istediği okulda okusun, mutlu olsundu kızımız. Nitekim mutlu olamadı ve yolumuz ayrıldı okuluyla.

     Yeni okulunda ilk hafta veli toplantımız yapıldı. Heyecanla katıldık haliyle. Öğretmenimiz gayet tecrübeli, aydın bir bayan. Kızımda memnun, ders işleyişi, öğrencilerini dersine katışı..vs. her bakımdan iyi gidiyor. Toplantıda da beklentilerini, hedeflerini anlattı biz velilere. İngilizce öğretmeni ile de tanıştık. Üzücü tarafı İngilizceyi haftada 2 ders olarak görmeleri, yapacak birşey yok tabi. Okul 14:30 da bittiğinden, çalışan ailelerin çocukları için 17:00 ye kadar etüd koymuşlar, buna da sevindik. Etüd ücreti yarım dönemi 570TL. Ancak sonradan gördük ki, etüd tüm okulun sınıflarındaki çocukların karmasından oluşan ve tek sınıflık bir etüdmüş. Bu durumda gürültü, kalabalık ve tek öğretmenin yetemediğini, kızımın etüd boyunca ödevelerini yapamadığını test etmiş olduk ve etüdü şimdilik bıraktık. Okulun ayrıca öğlen yemeği de var. Buna kızımı da yazdırdık. Çok yemese de hazır kantin yiyeceklerinden iyidir dedik. Öğlen yemeği ücreti aylık 150TL.


     Okula Milli Eğitim tek hademe parası ödüyormuş, bu nedenle müdürümüz fazladan 2 hademe daha gerektiğini, bunu karşılamak için destek beklediğini, ücretininde dönemlik 150TL. olduğunu, ayrıca okulumuzun güvenliğinin yada bekçisinin olmadığını, bunun için de aylık 50TL. gerektiğini söyleyip gitti. Şimdilik ettimi size 920TL. :)))
     Sınıf annesi geçen yıldaki aynı bayan seçildi ve sınıf parası adı altında 100TL. de onun için toplandı mı? İngilizce öğretmeni ekstra bir kitap isteyip istemediğimizi sordu, çoğunluk istedi. Onun içinde 45TL.istendi mi? :)))Ayrıca klüp adı altında çocuklara Modern Dans yada Gitar dersi verdirelim dediler. Onun içinde 50TL. ücret belirlenmiş. Ettimi size toplam 1.115,00Tl. :))) 
     Anlıyacağınız özel okul parasına geldi nerdeyse. Eşimle birbirimize bakakaldık. Bakalım daha 3 hafta oldu...sonrasında zaman nelere gebe :)))
   

3 Ekim 2017 Salı

Yeni Başlangıç

     Biz bu yıl kızımın okulunu değiştirmek zorunda kaldık...diyerek konuya bir dalış yapayım. Bir türlü yeterli vakti bulamadığımdan ve nerden başlayacağımı bilemediğimden yazamamıştım. Şimdi biliyormuyum? Hayır...Yine de anılarının arasında kalsın, unutulmasın istedim.
     2 yıl boyunca müzik okuluna gitti kızım. İlk yıl biraz bocaladık hep beraber, çünkü 2.sınıftan başlamıştı. %75 burslu olarak kazanmıştı okulu. Biz de aile olarak müziğe aşık olduğumuzdan, sevinçle karşıladık bu başlangıcı. Neyse ilk bocalama, notalara, okula, öğretmenlere, piyanoya derkeeen alıştı bizim bıcırık iyice. İlk yıl bursu aynı kaldı, derslerde 80 altına hiç inmedi. Nota bilgimizin olmayışı evde derslerini kontrol açısından, bizi epey zorlasa da kotarmıştık bir şekilde. Hafta sonları yardımda aldık üstelik.

     İkinci yıl daha alışmış, daha bilinçli başladı tabi. Bu arada kızım Genel Müzik Eğitiminden devam ediyor. (Okula ilk yazdırırken biz istemiştik böyle olmasını.Hangi enstürmanı iyi çalabilir ve alışırsa ona geçsin diyerekten.) Bir taraftan Piyano istesekte, öğretmenlerinin neyi uygun gördüğü, kızımızın hangisini daha çok sevdiği önemliydi ve beklemeye başladık. 2.yılı da aynı burs ve iyi notlarla devam etti.
     Yanlız çocuğunu müzik okuluna vermek isteyen ailelerin çok iyi düşünmeleri gerekir;
*Özel hayat, özel zaman diye bir kavram kalmıyor nerdeyse ailede.
*Çocuğunuz müzik dehası değilse (ki onlarda çok çalışıyor), hafta içi ful çalışacak,yemek ve uyku saatleri dışı tamamen derse (enstürmanı ne ise) devam.
*Oyun için vakti nerdeyse hiç kalmayacak.
*Park-bahçe gezilerini nerdeyse unutsunlar.
*Okul zamanında, buldukları müzik eğitim yada konser verecekleri yerler ayarlanacak.
*Maddiyatınız iyi olacak.
*Yaz tatillerinde masterclass denilen eğitimlere göndereceksiniz ki okulda elinize tutuşturulan burs kağıdını doldurabilesiniz. Bunlar okul için hep artı. Bu eğitimler oldukça pahalı eğitimler. Yurtiçi ve yurtdışı çeşitleri var.
*En güzeli müziğin içinde olan bir aile iseniz çok şanslısınız.
*Değilseniz boş vaktiniz ve paranız bol olacak ki, bu eğitimlere, kurslara, okuluna bol bol gidip gelecek, çocuğunuzla ilgileneceksiniz.
*Öğretmenleri ile iletişimi koparmayacaksınız.
*Mümkünse enstürman derslerine birlikte katılacaksınız.
*Yaz geldi bir oh çekeriz yok, önündeki yılın dersleri alınıp çalışılacak hazır edilecek, ders aldırmaya devam yani. Hergün mutlaka enstürmanını çalmaya devam edecek.
*Ayrıca normal okullara giden çocukların çalıştığı Kültür Dersleri de yapılacak. Tabi normal okullara göre daha yüzeysel yapılıyor bu dersler.
     Velhasılı daha rahat, belki kolay bir eğitim hayatı olacağını düşünmüştük, tamamen yanılmışız. Aksine daha yüklü ve zor bir müfredat bizi bekliyormuş öğrendik. Yine de çok güzel kotardık hep beraber. En büyük pay kızıma ve eşime ait. Çok çaba gösterdiler, çalıştılar ve 2.senenin sonunda yine %75 bursa devam ve enstürmanı Piyano olmak üzere netleşti.
     Piyano öğretmeninin 4.sınıfta devam etmeyeceğini öğrenince kızım üzüldü. Yine de önümüzdeki yıl göreceği konu ve parçalar edinildi ve yaz tatili süreci başladı. Yeni kurs günleri, ders programı yapıldı. Bunlara bakılınca kızımın önünde yüklü bir program vardı. Ve gerçekten yılmıştı, oyun oynamak dinlenmek istiyordu. Kuzenleri gelip gittikçe yaz tatili ödevlerinin olmadığını öğreniyor, iyice içleniyordu. Sonunda baklayı çıkardı. Neden ben hep çalışmak zorundayım, tatil yapmak istiyorum, ve en sonunda söylediği söz 'başka arkadaşlarım, kuzenlerim dışarda oynarken ben çocukluğumu yaşayamıyorum. Hep ders hep ders' bizde şimşek çarpması etkisi yarattı.
     Hadi dedik belki çok yoğun bir ders yılından çıktığından çok yorulmuş olabilir, kısa kısa 2 tatile götürüp geldik ama aklımızda hep ders programının gecikmiş olduğu vardı. Bir iki gün piyanoya oturmadığında ellerinin tembelleştiğini bildiğimizdendi bu düşüncemiz. Eve gelince dinlenmenin ardından başlaması gerektiğini bildikçe daha da kaçıyordu çalışmaktan. Bahaneler buluyordu 'karnım ağrıyor, midem bulanıyor, uykum var vs.' Oturup konuştuk; nasıl olacak, program nasıl yetişecek, nerdeyse 1 aydır çalışmaya başlanmadı. Okulu bırakmak istediğini söyledi!!! Açıkcası bu kadarını beklemiyorduk. Biz de şoka girdik. Hele biraz daha düşün (aslında biz de şoku atlatalım,nasıl başedeceğimizi kararlaştıralım) diyerek konuyu kapattık. Arada seveceği şekilde piyano yada solfeje yönlendirmeye çalışsak ta başarılı olamadık.
     Müziği asla bırakmak istemediğini ama öğretmenlerinin onu çok yorduğunu söylüyordu hep. Bu okula gitmeyecekmiş!! Ciddi ciddi oturup anlattık, çok güzel bir okulu başarıyla, özel yeteneğiyle kazandığını, çok iyi gittiğini, vazgeçerse neleri kaybedeceğini. Ayrıca herşekilde yanında olacağımızı ve her koşulda kendisini çok sevdiğimizi de söyledik. Sonuç; ayrıldı okuldan. Kızım için hayırlısı olsun inşallah. Yapacak birşey yoktu. Çok kez tekrar tekrar konuştuk, emin olup olmadığını tarttık. İyice emin olunca, bundan sonra ne yapacağımızı düşünmeye başladık.
     Zaman daralmıştı bizim için. Yeni bir kolej arama zamanımız kalmamıştı. Tüm burs sınavları, erken kayıt zamanları dolduğundan en olası seçenek çalıştığım muhitteki devlet okuluna kayıt yaptırmaktı. Öyle de yaptık. Kızım bundan hiç memnun olmadı, okulu görmeye gidince heryerine kusur buldu, beğenmedi.
     1 yıl için burda okuyacak. Bu arada Kültür derslerindeki açığı kapatmasına yardımcı olacağız, çok eksiği var bu konuda ama O na inanıyorum halledecek. Biz de önümüzdeki aylarda 5. sınıftan itibaren okuyacağı okulu bulma çalışmalarına hız vereceğiz.


     Bu 3.haftamız, yavaş yavaş alışmaya çalışıyor. Öğretmeni ilk gün genel durumlarına bakmak için sınav yapmış , bizimki şok :))) Hiçbirşey yapamadım anne dedi. Biraz pohpohladık, sen yaparsın gazıyla yolladık. Öyle de oldu. 2. hafta matematik dersinden 96 almış. Coşkuyla kutlandı evde :))) Olacak alışacak inşallah.
     Bazen eve komik anılarla geliyor. Özel okul-devlet okulu arasındaki farkları deneyimliyor aslında;
*Ne oldu biliyormusunuz? Çok tuhaf, öğretmenime yerdeki kağıtı alıp çöpe atabilirmisiniz dedim, 'kendin atabilirsin çöpünü dedi!! :))))
*E kızım öğretmene niye söyledin, kendin atabilirdin? (içten içe kahkaha atıyoruz eşimle)
*Ama anne eski öğretmenimiz hep atardı!!
     Yine başka bir gün;
*Bu okulda öğrencileri nasıl susturuyorlar biliyormusunuz?
*Nasıl?
*Susuuuuuun,yeteeeer diye bağırarak!!! Hiç öyle yapılır mı?Kendilerine bağırılsa hoşlarına gidermiydi?
(Eski okulunda,sağ yada sol el açık şekilde havaya kaldırılır, öğrencilerin yada konukların görmesi sağlanır, derin bir sessizlik alırdı sınıfı-salonu)
   
                                                  -Sanatçı burda babasını resmetmiş :)))-
     Bunlara daha çok yenileri eklenecek belli ki :) Alışma devresinde olacak şeyler.
     Mesela ilk günler yazı yazma hızı konusunda uyarı almış öğretmeninden. Elinden geleni yaptığını, daha hızlı olamadığını anlatarak ağlamıştı. Eski okulunda daha çok test usulü çalıştıklarından, çok yazı yazılmazdı, dolayısıyla hızı da yavaştı. Sanırım 3. haftadayız ve bir şikayet gelmiyor, ona da alıştı. Şimdilik yemeğini okulda yiyor, 14:30 da okul bitiyor, babası alıp uygun biryerde ödevlerini yaptırıyor, çıkışta beni almaya geliyorlar. Düzenimizi oluşturduk çok şükür. Derslerde iyi gidiyor. Birçok şeyi yeni öğreniyor, aslında çok açığımız varmış, düz okula gidince daha iyi gördük bunu.
     Yakında 2 yıl boyunca aldığı Piyano dersleri ve bilgilerini unutmasın diye eski kursuna başlatıcaz. Zaten derdi müzikle değil, ağır ders yüküyleydi malum. Zevkle gidip geleceği bir öğretmeni vardı, tekrar eline alıp ilerlemeye devam etsin istiyoruz. Hem belki Türk Müziği de yapar dimi? :)
   

2 Ekim 2017 Pazartesi

Sonbahar'da Ankara

     Perşembe'den hastalandım. İnsanın aklına ilk olarak hafta sonu gezmesi gelir mi? Geldi valla :))) Üstelik bir diğer görevim de; annem memleketten dönmeden evini püri pak etmekti.
     Cuma günü işe gitmeyip bir güzel dinlendim, ilaçlarımı alıp yattım. Cumartesi aldı beni bir debelenme :)) Biraz iyi hissettim ya, hemen kızımla plan yapmacalar vs. AVM. yapalım dedik. Yorulursam oturup dinlenirim, hem dışarda hava bir açıp bir kapıyor...İyice kötüleşmemek için kapalı mekan en iyisi dedim.
     Uzun zamandır evdeki çiçek ve süslemelerime bir yenilik katmak istediğimden, öncelik aksesuar bölümüne gitmek oldu. İnsanın keyfi olmayınca alacak birşey de bulamıyor sanırım. Hepsine gözucuyla bakıp, kurcalayıp geçtim resmen. Buna ençok kızım sevindi. Bu sayede oyuncak ve oyun katına uzuun zaman ayırabildik :) Çok yorulmasına rağmen gıkı çıkmadı fıstığımın.

                                                      (Sanal Gerçekliğe bayılıyor)
     Sonbaharı ve kışı sevmiyorum aslında. Yanlız Sonbahar da Ankara'nın bol ağaçlıklı alanlarında gezinmek, fotoğraf çekmek çok zevkli itiraf edeyim. İçimden iki haftadır Eymir Gölü'ne gitmek geçiyor ancak hem hasta oluşum, hem de henüz ağaçların yapraklarını tam olarak dökmemiş oluşu gidişimi engelliyor. Kırmızı,sarı,yeşil, kahverengi...ton ton yapraklar...görüntü muhteşem oluyor,seyretmelere doyamıyorum, bir de göl kenarında oluşu, karabatakların sesleriyle ahengi...Haftaya iyileşmiş olursam mutlaka gidilecek, şimdiden notumu alayım.                                               En sevdiği oda takımı. Yalnız fiyatlar uçuk burda. Bolca fotoğrafını çekip aldım, aynısını daha uyguna Siteler'de yaptırabilirmiyiz bir bakacağız. Geçen yıl söz vermiştik istediğini alacağımıza. Kendi odasında yatmaya başlayınca...farz oldu almak.

    Cumartesi yine böyle bir anne&kız günü yapmış olduk ama hastayken gerçekten yorucu oldu, eve geldiğimizde pilimiz bitmiş vaziyette koltuklara attık kendimizi. Pazar günü ise içimi rahatlatacak olan anne evi temizleme işini de halledince...hasta ama huzurlu olarak bir hafta sonunu daha bitirmiş olduk :)
     Yeni bir hafta başladı hepimiz için, umarım çabucak geçen ve sakin bir hafta olur herkes için...
   
   

25 Eylül 2017 Pazartesi

Anne&Kız Günü

     Eşim emekli olduğundan beri ek iş yapmaya başladı...Bünye alışık değil tabi yanlız kalmaya. Biz de bol bol anne&kız günü yapmaya başladık. Hafta sonu da henüz havalar soğumaya başlamadan(ki soğuyunca Ankara da yapılacak tek şey;AVM gezisi olduğundan) açık havanın tadını çıkaralım, Tunalı Hilmi gezisi yapalım, kızım için etkinlik malzemesi alalım dedik.


     Nerdeee, 9 yaş için etkinlik malzemesi adına birşey bulamadık. Yıllarca kreş+anaokulu macerası ve evde etkinlik derken...neyi göstersem ııı dedi yada bunu yapmıştık dedi. Derken tüm kırtasiye ve türevlerine baktık, hatta hiç sevmiyor olmama rağmen oralarda gezmeyi...Kızılay a baktık. Birkaç takı toka ile gönlünü aldım kızımın. Kuğulu Park ta çok eğlendi, köpeklerin kaynaşıp oynama yerinde epeyce oyalandık,sanırım kedimizin kaçışından sonra, köpeğe yöneldi bizimki. Kedisinin kendisini sevmediğini, bu yüzden kaçtığını düşünüyor. İkna etmeye çalışsam da pek başarılı olamadım galiba.


     Uzun zamandan beri Tunalı Pasajlarında vakit geçirmiyordum. Herbirine girip çıktık, güzel de vakit geçirdik. İyiki gitmişim Cumartesi, bugün itibariyle hava soğudu, hafta sonu için yeni planlar yapmak gerek. Üçlü gezmeye alışık olunca, 2 li planlar ayrı bir çaba gerektiriyor.

19 Eylül 2017 Salı

Fiyonk

     Ah bizim miniğimiz, ah kara kuzumuz...Neden gitti halen bilemiyoruz. Kızım bizi suçluyor...Oysa hiç yapmazdı. Yaz günü olunca, biryerlere giderken balkonu açıyorduk Fiyonk'a, yemeğini, suyunu ve kumunu, hatta yatağını hazırlıyorduk yanına güzelce.

     Geldiğimizde kucağımıza atlıyordu, okşayıp seviyorduk bolca, sonra kuyruğunu sallayıp geziniyordu evde. Yine öyle yaptık geçtiğimiz hafta sonu. Sabah kahvaltıya gitmiştik. Geldiğimizde bizi terketmişti. Çok aradık, seslendik...yok.

     Çok ağladı kızım arkasından, çok endişelendik hep beraber. Ertesi sabah bahçeye yemeğini suyunu koydu kızım, bir de not yapıştırdı:'Fiyonk İçin'. Sanırım başka kediler yedi yemeği, içti suyu. Hergün koymaya devam ediyor bizimki. Gözü yolda, gelir mi, döner mi soruları hiç bitmiyor. Özledik seni Fiyonk...kimbilir belki dönersin yuvana...

15 Eylül 2017 Cuma

İç Huzur...

          Liste yapıp çıkmıştım yola ancak sadece 2 müze ziyareti yapabildik. Kısmet belki başka bir zamanda diğerlerini de görürüz.
     Henüz balık sezonu açılmamıştı ama büyük balıkların en tazesini yiyebileceğimiz bir yerdeydik. Zevkle değerlendirdik şansımızı.







Huzur burada benim için...Nefes alabiliyorum ciğerlerim dolana kadar, baktığım ufku kapatmıyor taş binalar, üzerime yağan çiseyi iliklerime kadar hissediyorum. Koşuyorum yorulmuyorum, gülüyorum, kafamı boşaltıyorum hemde büyük şehrin sıkıntıları aklıma gelmeden yaşıyorum. Doğa yönlendiriyor burda insanı, kalk git diyor, buyur gel diyor...