13 Aralık 2010 Pazartesi

Ankara'ya 'Kay' Geldiiii-Yılbaşı Ağacımız...

        Çoktandır istediğim, yılbaşı gelmeden küçük bir çam ağacı olsa da, alıp evimin bir köşesinde ışıklandırıp seyre dalmak istediğim ağacı bir türlü bulamadım. Evimiz giriş kat ve çevresi ağaçlık, tam karşımızda kocaman bir park ve yine dev ağaçlarla kaplı, hem yazı,hemde kışı tam anlamıyla yaşayabileceğimiz bir yerdeyiz aslında. Düşününce fikir hoşuma gidiyordu; önümüz yılbaşı, etraf karlarla kaplı,çam ağacımız camın hemen önüne kurulu,ışıklar saçıyor, tüller ardına kadar açık, ışıkları kapatıyoruz ve dışardan gelen sokak lambası, karın ışıltısı ve çam ağacımızın ışıkları hepberaber dans ediyorlar...Gözlerimi kapattığımda gözümde canlanıyorlar...
     Bu hayalimi hafta içi yaptığım aramalarda gerçekleştiremedim, cumartesi sabah rutin kontroller için anneannenle bana randevu aldığımdan ve akşamınada Melek yengenin ailesinin anneannene davetli olduklarından (tabi bizde yardım etmek için akşama kadar ordaydık), yine gerçekleştiremedim.
     Pazar dünü kalktığımızda, akşamdan başlayan karın etkisiyle ve sabaha kadar yağdığından her eyrin bembeyaz olduğunu gördük, sevinçle uyandım bu nedenle :) Kışı sevmem aslında ama eğer kış yaşanacaksa herşey tam olmalı,dizlere kadar kar yağmalı bir kere, ağaçların dallarından sarkan karlar salkım salkım olmalı...İşte tamda istediğim gibi bir manzara görünce kahvaltıyı yapar yapmaz attık kendimizi dışarlara, sıkıca giyinip, kar eldivenlerimizi.. botlarımızı...beremizi... herşeyimiz tam kıta...
(Yukarıda resmini çektiğim yer; evimizin önü, hatta hemen solunda salonumuzun camı var)
(Aldığımız alt-üst takım yağmurluk için bin kere aferin dedik kendimize :) buna hafta sonu yağan kar ilede net şekilde emin olduk, içine kaban dahi giydirdim, o kadar karda yuvarlandın ama ufacık bir ıslaklık geçmedi içine)
     Bebeğim, bayıldın bu manzaraya,ama önce tutmak istemedin karı (birkaç saniye kadar), sonra tutup ne kadar soğuk olduğunu anladın, sonrada elinde yok oluşunu gördün :) Çimlerin üzerlerinde yığınak yapan karların üzerinde, ayakların kaybolunca 'anne elimi tut' dedin, bir süre elele gezdik ama çok çabuk alıştın, birlikte şarkı söyledik, karlarda yuvarlandık, parkada uğradık tabi :)
                                                    (Yukarıda; 'Kar' ile ilk tanıştığın an)
     Benim ünlü çam ağacımı almak için Praktiker e uğradık. İyiki gitmişiz Praktiker  e,çok fazla çeşit vardı ve bana göre fiyatlarıda çok uygun, envayi çeşit yılbaşı süsü vardı ve herkeseye uygun cinsten...Küçücük bir ağaç almaya gitmişken, kendi evimize geçtiğimiz günlerin hayaliyle elimizde taşınması imkansız, bizi taksiyle dönmek zorunda bırakan, koca bir karton kutu ve 2 koca poşetle dönmek durumunda kaldık...ben bayıldım bu işe :))) Neymişşş ''azdan yetinmeyen,çoktan hiç bilmezmiş'' sanırım böyleydi :) gelir gelmez kurma çalışmaları, senin sevinç çığlıkların veee en çokta benim sevincim doldurdu evimizi :) Çok güzel oldu çok...Sadece ışıklarını takamadık, çünkü iş yerinde o ışıklı şeylerden benim vardı,bu gün götürüp takıcam inşallah. Resim çekmek aklıma gelmemiş ne hikmetse, yazarken aklıma geldi, akşam çekip yarınki posta ekliycem bakalım :)


     Gece yine koyun koyuna uyuduk üç kuzu, koklaya koklaya,öpe öpe seni, 'annejiğim şeviyom, babajığım şeviyom, şen, baba, ben' diye diye uyudun sıcağımızda :)
     Süt için uyandığında sadece 'anne süt' derdin, bu gece ilk defa işaret parmağınıda kullanarak 'anne süt, daha koy' diyerek, biten süte ekleme yapmamı istedin,o parmağı ısırdım uyanırsın iyice diye korkmadan :)
NOT: Suçluyum, suçluyuz; hafta sonu evde ve anneannende işler çok olunca, çok fazla cd izlettik sana :(

Hiç yorum yok: