Biz döndük, anılarla, aklımızda dinginlik, eğlence ve bol dinlenmeyle...
Benim gerçekten emeklim gelmişte geçiyor bile. Çok zor oldu geri dönüş benim için. Vücudum ve beynim isyan ede ede geldim resmen. Ben de şu meşhur yaşa takılanlardanım. 1999 da çıkan inanılmaz kanun nedeniyle var olan hakkım elimden alındı. Bu ayrı bir post konusu tabi.
Şimdi ne mi yapıyorum? Yokluğumda biriken işleri hallettim 10 gündür, yenileri geldi bile. Yazmaya fırsatım olmadı bu nedenle. Blog arkadaşlarımın yazılarını okudum bir bir. Özlemişim blog alemimi.
(
Kızımın yeni okuluna kendi gözünden bakışı :) Severek anlatıyor, resmediyor okulunu, daim olsun inşallah)
Artık okullar açılacak, herkes yuvaya dönecek. Şimdiden trafikte belli olmaya başladı tatilden dönenlerin çokluğu. Sabahları 10 dak. farketti. Okullar açılınca 1 saate çıkıyor bu fark. Hadi hayırlısı. Kızımın okul işlerini hallediyoruz bir taraftan. Ankara ya alışmaya çalışmakta cabası :((
Ankara ya alışmak deyince aklıma geldi; hiç alışamadım tamı tamına 42 yıldır buraya, sevemedim elimde değil. Tatilden geleli ne kadar oldu ki, biz başladık şöyle deniz kenarı, arkası ormana bakan müstakil ev ilanlarına :))) Tabi bir 8 yıl daha çok uzak bu hayal bize ama işte yine de insan gönlü bu çekiyor...
Tatilden birkaç fotoğraf ekleyeyim de gözümüz gönlümüz açılsın, çokça da iç geçirelim hepberaber :)) Dedim ama gördüm ki yine hep bizli fotolar var, azıcıkta dağı taşı denizi çek dimi...yok çekmemişim :(
Alttaki de döndüğünde balkonla avunmaya çalışan zavallı biz :))
Alttaki 2 kitap su gibi okunanlardandı. Çok sevdim. Sadece Bir İdam Mahkumunun Son Günü bittiğinde...bitti mi diye son sayfalara bakakaldım. Sanki sonu bağlanmamış, sayfalar eksik hissi yarattı.
Ben ısınamadım böyle kitaplara. Listeye eklerken roman olduğunu düşünerek almıştım ama ilk sayfadan sonrasını okuyamadım. Sen Gittinya Ben Çok Güzelleştim... Okuyamadım malesef, belkide bu 2 yada 3 kez başıma geliyor. Kısa kısa duygu, düşünce yazısı yazarın.
Ruh halimden kaynaklı vücudumun isyanı nedeniyle birgün yattım evde, heryerim kırılıyordu sanki, hiç halim yoktu. İşte o sabah kızım bana balkonda kahvaltı hazırlamıştı...nasıl sevdim nasıl güzel bir duyguydu benim için. Minik kızım kendisi düşünüp yapmış Maşallah yavrum benim. Kız gibisi var mı diyecektim ama oğlan anaları kızmasınlar diye vazgeçtim :)))
Geçen hafta sonu 2 yıldır merak ettiğim ama fırsat bulupta gidemediğim Altınköy Açık Hava Müzesine gittik. Bulunduğu semt itibariyle bu gezimizin de daha önce gidip pişman olduğumuz Harikalar Diyarı gezimiz gibi olacağını düşünmüştüm ama çok şaşırdım, öyle olmadı. Hatta çokta sevdik, memnun kaldık Altınköy'den :)


Altınköy'de kendimizi çekmekten çok fazla etrafı çekmemişim ama isteyenler internetten taratıp fazlasıyla bilgi edinebilirler nasıl bir yer olduğuna dair. Hayvanlar için geniş bir alan ayırmışlar, tam bir köy ortamı yaratmışlar. Çalışanların üzerinde şalvarları ve cemberleri var. Güleryüzlüler ve ortam çok güzel. Girişte cüzi bir rakam ödüyorsunuz, ücretsiz otoparkı da var. Bol bol yürüyüş yapacağınız yeşil bir alan, ayrıca köyün ortasından geçen bir dere yapmışlar. Değirmenler, köy meydanı vs. Yemek yiyip birşeyler içeceğiniz mekanlar da var. Bir hafta sonu için kahvaltıya gelmeye karar verdik. Tamamen doğal ürünlerden oluşan doğal bir masa kuruluyor. Garsonumuzun söylediğine göre birtek zeytin dışardan alınıyormuş, diğerleri oradaki tarla ürünlerindenmiş.

Şu son resim varya neler neler getirdi aklıma :))) Rahmetli dedemin bakkalı varmış eskiden. Ben küçükken kapanmıştı ama içindeki birçok malzeme duruyordu hala. Ara ara gizlice girip birşeyler alırdık içinden kuzenlerle :)) İşte bizim bakkalda da dedem, köyün ihtiyacı olan herbirşeyi yapar satarmış. İğne vururmuş, diş çekermiş, traş edermiş köyün erkeklerini...daha neler neler...burayı görünce gülümsetti beni tabela :)