17 Ekim 2011 Pazartesi

ESKİŞEHİR' de ZOR CUMARTESİ

      Hafta başında kararlaştırdığımız gibi, cumartesi sabahı düştük Eskişehir yoluna. Şener eniştemin babası rahatsızdı ve annem babam görmeyi çok istiyorlardı. Aslında bu hepimizin isteğiydi. Hepimiz çok seviyoruz Özkurt ailesini. Hiç bir kırgınlık yaşatmadılar bize şimdiye kadar. Biz belki yaşattık onlara bilemiyorum ama o kadar anlayışlı ve olgun insanlar ki, hiç belli etmezler, güler yüzüyle karşılarlar bizleri sağolsunlar. Amcayı, teyzeyi ve Vildan ablayı çokça severiz, hele eniştemi...tarifi yok bizim için. Bir abim olsa belkide o kadar sevmezdim diye düşünüyorum bazen.
     Nitekim 3 saatlik yolculukla vardık Eskişehir e. Yaklaşırken İstanbul daki teyzem ve eniştem aradılar, onlarda Bilecik taraflarındaymışlar. Buluştuk Posta da, bişeyler atıştırıp gittik evlerine. Allah şifa versin amcaya, bizi görünce önce gözleri doldu, sonra kendini tutamayıp akıttı göz yaşlarını, engel olamadı kendine. Teyze ve Vildan ablayada Allah sabır versin, hastaya belli etmeden yanında durabilmek çok zor, çok :(
     Sağolsunlar çok güzel karşıladılar bizi, kuzuyu yedirdim, çayımızı içip çıktık. Malum herhangi bir mikrop kapabilir korkusuyla fazla kalmadık hastanın yanında. Helalleşip ayrıldık.
     Eskişehir çok ama çok soğuktu, resmen kemiklerimiz takırdadı diyebilirim ama şükür ki yağmur yağmadı. Çamurlu ıslaklı hiç çekilmezdi yolculuk. Arabalarımızı Eskişehir in nerdeyse bir ucuna parketmişiz. Arabaya ulaşmaya çalışırken gezmiş olduk birazda. Yola çıkınca şehrin çıkışında veda ettik teyzemlere, akşam üstü Ankara daydık. Yolda hep uyuyan kuzu bıcırığı, bu yolculukta gözünü dahi kırpmadan gidip geldi.


Hiç yorum yok: