25 Ekim 2010 Pazartesi

Ortaya Karışık :)

   Şimalin küçülmüşlerini doğduğundan buyana giyiyorsun, kışlıkların içindeki kırmızı elbiseyi görünce çok sevindim. Sanırım tüm kız çocuklarının hoşuna giden bir kırmızı elbise ve ayakkabısı vardır :) O akşam misafirliğe gideceğimizden çıkarıp giydirdim. Her yeni kıyafet yada oyuncakla zaten çok sevinirsin ama bu elbiseye bir başka sevindin...kırmızıda kızıma çoook yakıştı...Aynanın önüne koşup 'elbes,elbes' deyip dönüp dönüp kendine baktın,bize gösterdin elbiseni :)












      Akşam gittiğimiz yerdede 2. sınıf öğrencisi Onur'a 'baaak..elbes' deyip dönerken yakaladım seni :) ama Onur'un umrundamı, o elindeki arabaya odaklanmıştı :)

     Daha önce N. annelerinden özenipte sonucu hüsranla biten kek çalışmalarıma yeniden cesaretlenip başladım. Cesaretimin kaynağı yeni aldığım Tantitoni nin kalıplarıydı. Ama bu sefer tam kalbinden vurdum işi...Süper oldular, hatta daha önce aldığım pasta, kek ve kurabiye süslemelerinde kullanılan renkli küçük tüplerimide kullandım, ortaya mükemmel sonuçlar çıktı. Biraz daha ilerletsem acaba pastacılığa başlayabilirmiyim, yoksa çokmu abartmış olurum :)))
    








    Yenilerde aldığımız eşofman takımına, çoktandır alıpta dolapta beklettiğim, nereye uygulayacağıma karar veremediğim 2 adet ütüyle basılan balıkları bastırmak geldi. Balıkları çok sevdiğinden sanada gösterip 'bak bu balıkları senin kıyafetine uygulayacağım' deyince çok sevindin. Acaba dolapta fazlacamı beklediler ki bir türlü yapışmadılar eşofmanına :(  Bir kısmı oldu ama yarım şekilde baskıyı yaptım mecburen...ama yinede çok sevdin balıklarını, baban gelince hemen müjdeledin 'baba bak balık' diye.
    Bütün bir hafta sonunu babanla sarmaş dolaş geçirdin, oynaştınız, gülüştünüz, bilgisayardan çocuk şarkıları indirip beraber yorumladınız :) Çok tatlıydınız çooook, sizi seviyorum...


     Cumartesi günü çok istediğim bir şeyi almak için Antares e gittik, İşbir Yatak ın açılışı varmış, tabi balon dağattıklarını görünce hemen daldık, palyaço abla sanada bir tane şişirip verdi ve balonu alıp gitmek olmaz diye daldık içeri. aaa birde kimi görsek Vahe Kılıçarslan...Hemen yanına sokulup 'merhaba,hoş geldiniz,nasılsınız' derken buldum kendimi ve 'resim çekilebilirmiyiz' diyede devam ettim. Yüzsüze bak(kendime diyorum) Oysaki dışarda tanınmış bir sanatçı görünce bir havalara girerim ben, üstelik hiç tanımıyormuş gibi yapar başka tarafa bakarım ve çeker giderim, kendimi ne sanıyorsam :) Ama kızım oldu olalı pek bir yumuşadım, huyum suyum değişti. Adam ne desin tabi deyip seni kucağına aldı ve sen bu işten hiç hoşlanmadın, bende çarçabuk resmi çekip teşekkür ettim. 'Kızınız çok güzelmiş, rica ederim' dedi. Tabi resimde babanda vardı :) Yalan yok programından dolayı beğenirim Vahe Kılıçarslan'ı (ismini unuttum ama şu evleri yeni baştan yaratırdı ya).

     Sonrasında mağazaları gezdik, alışveriş yaptık. Dolaşırken sanırım biryerlerde reklamını gördün (çok seversin ayranı), 'anne ayran' dedin, hemen girip aldık birkaçtane.
     Eve yakın olan balıkçımızada uğrayınca senin gözler açıldı 'balık,balıııık' diye, aldık ve akşam yemeğimiz balık idi. Klasik olarak balıklar minik minik ayrılır ve senin tabağına koyulur ve sen onları teker teker ağzına atarsın, çiğneyip suyunu emersin ve toplu halde ağzından tükürürsün, mutlaka bir defalıkta boğulma tehlikesi geçirir öğürürsün :) Ama biz yılmayacağız, böyle böyle başlıycaksın pütürlüye, ne yapalım. Sanırım balık sevdan hem deniz kızı olmandan hemde ek gıda başlangıcından buyana içirdiğim balık çorbalarından kaynaklı :) Nasılda kendimle gurur duyuyorum :)

Hiç yorum yok: